ŞEHİR GEZİ NOTLARI (İznik)

ŞEHİR GEZİ NOTLARI  (İznik)
Şehir Gezilerimizin son durağı Bursa'nın İznik ilçesi...


Gizemli  Şehir İznik

Yüksek ve mistik bir tepeye oturup, adeta bir açık hava müzesini andıran gizemli bir şehrin semalarından doğru masmavi bir göl manzarasını izlediğiniz, sağınıza döndüğünüzde gözünüzün alabildiği büyüklükte şeftali bahçeleri, solunuza döndüğünüzde ise adeta yeşil bulutların üzerinde uçak yolculuğunu anımsatan zeytin bahçelerini canlı bir kartpostal gibi temaşa ettiğiniz görsel şölenin adı İznik…

Şimdilerde bakımsız ve mütevazi görüntüsünün aksine tarihi derinliği bakımından son derece önemli ve gizemli bir şehir olan İznik’in tarihi MÖ 7. Yüzyıla kadar uzanmaktadır. Helenistik Çağ, Roma, Bizans ve Osmanlı yerleşimi olan İznik, Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın şehri Bizans’tan alması ile  Anadolu’da ilk Türk başkenti olarak Selçuklu Devleti’nin başkenti olur. Kutalmışoğlu Süleyman Şah, şehrin ismini de “Nicaea’nın İzi” anlamına gelen “İznik” yapar. Her ne kadar 1097’de 1. Haçlı Seferi sırasında 1. Kılıçaslan şehri tekrar Bizans’a kaptırmış olsa da 1331’de Orhan Bey ile yeniden Türk hâkimiyetine girer.

İznik tarihi gizemini daha zihade Hristiyanlık için mihenk taşı olan toplantılara ev sahipliği yapmasından almaktadır.  Nitekim bu kent Hristiyanlığın ilk ekümenik (evrensel) konsilinin (1. Konsil) toplandığı ve ilk dini toplantısını yaptığı yerdir. Bir başka deyişle, M.S.325 yılında, tüm dünyadan 228 piskoposun katıldığı ve Hristiyanlık dininin temel ilkelerinin tartışılıp karara bağlandığı yerdir.  İlk toplantısını Senatus Sarayı’nda yapan evrensel konsil, iki önemli konuyu masaya yatırır. Bunlardan biri “Hz. İsa’nın tanrının oğlu olup olmadığı” konusudur. Toplantıya İskenderiye’den katılan din adamı Aryus’un ortaya attığı tez, İsa’nın sadece insan olduğu ve tanrının oğlu olmadığı şeklindedir. Ancak bu tez konsildeki diğer piskoposlar tarafından kabul görmez. Böylece toplantı sonucunda alınan karar ile bugün dahi geçerliliğini sürdüren “İsa’nın tanrının oğlu olduğu inanışı” bu dinin temel tanrı inancı olan “Teslis İnancı” nın bir  parçası olarak genel geçer hale gelir. Toplantıda konuşulan ve karara bağlanan konulardan biri de Paskalya Bayramı’nın tarihidir.

Daha sonra MS.787 yılında bu sefer İznik’teki Ayasofya Kilisesi’nde 7. Konsil toplanır. Bu konsilde de Hristiyanlık’taki o dönemde görülen resim düşmanı (İkonoklasma ) görüş son bulur. Resim ve heykeller üzerindeki dini yasaklar kalkar. 

Bu nedenle İznik ve buradaki Ayasofya Kilisesi Hristiyanlık için böylesine önemli toplantılara sahne olduğundan, 1962 yılında Vatikan’da toplanan 19. konsilde Papa tarafından Kudüs ve Vatikan’dan sonra dünyadaki üçüncü kutsal şehir ilan edilir.

Bu şehir, Orhan Bey tarafından fethedilince Camiye dönüştürülen İznik Ayasofya Kilisesi (Orhan Bey Camii), Kısa bir süre müze olarak kullanıldıktan sonra otoritelerce pek de başarılı sayılmayan restorasyonu sonrasında 2011 yılında Cami olarak ibadete yeniden açılmıştır.

İznik’teki  tarihi eserler Roma Dönemi’ne ait eserler ve Osmanlı Dönemine ait genelde ilk olma niteliğini taşıyan eserler olmak üzere iki grupta değerlendirilebilir. Roma Dönemine ait olanlar yukarıda bahsi geçtiği üzere başta Ayasofya Camii olmak üzere, Roma dönemine ait Tarihi Surlar ve  MS 1. yy’da inşa edilmiş olan 12 metre yüksekliğindeki Dikilitaş (Beş taş) anıtı görülmesi gereken eserlerdir. Ayrıca öteden beri bu şehirde daha ziyade balıkçı efsanesi olarak konuşulduğu belirtilen, ancak  2014’te İznik Gölü sularının altında keşfedilen, Roma Dönemi Hıristiyanlık kiliselerinden biri olduğu düşünülen  bazilika, İznik Gölü’nün altında bir batık şehir olduğu efsanelerine somut bir kanıt olmuştur.  Su altı Müzesi yapılması planlanan ve şu an hala kazı çalışmaları devam eden bazilikanın,  şehrin gizemini daha da artırmış olup,  tarih meraklıları tarafından heyecanla beklenmektedir.  

Osmanlı Dönemine ait eserler ise  1388 yılında Sultan 1. Murad’ın annesi Nilüfer Hatun’un adına bir imarethane olarak yapılan İznik Müzesi, Osmanlı’nın ilk Camisi olarak kabul edilen 1333-1334 yılları arasında inşa edilmiş olan Hacı Özbek Cami, yine Osmanlının ilk Medresesi olarak kabul edilen Süleyman Paşa Medresesi (1332), Çinisi ile meşhur İznik’in simgesi niteliğinde olan, taş işçiliği ve renkli çinilerle bezeli minaresi ile dikkat çeken  ve I. Murat döneminde  yaptırılan Yeşil Cami ve Hacı Bayram Veli’nin öğrencisi ve damadı olan Eşrefoğlu Abdullah Rûmi tarafından İznik dergahı olarak kurulan Eşrefzade Cami İznik’te gezilmesi gereken  önemli tarihi mekanlardır.

Ülkemizde çiniciliği ile meşhur olan İznik’in Çiniciler Çarşısı olarak bilinen yerdeki Çini Müzesini ve hediyelik eşya satan dükkanlarını gezdikten sonra çarşı merkezde çok sayıda bulunan özel çini atölyelerinde çini sanatının yapılışını görmeniz ve hatta kendinize özel  tasarımlı siparişler vermeniz de mümkündür.

Tarihi derinliğinin yanı sıra muhteşem doğası ile de insanı büyüleyen İznik’in göl manzarasını, devasa zeytinlikler ve şeftali bahçelerinden oluşan yeşil manzarasını ve şehrin tamamını hakim noktadan gören,   Bayraklı Tepe (Abdulvahap Türbesi) olarak bilinen tepeden panoromik olarak temaşa etmeniz de mutlaka tavsiye edilir. Dahası göl kenarında sahilde yürüyüş yapmanız, göl boyunca zeytinlikler arasında araçla tur atmanız da bu ilçede hoşca vakit geçirmenizi sağlayacak etkinliklerdir.

29.07.2020

Cafer GÜZEL

HABERE YORUM KAT

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz