Kudüs’te Ne İşimiz Var? Neden Destek Vermeliyiz?
Tarihî ve Dini Sorumluluk
Kudüs, üç semavî dinin de kutsal saydığı bir şehir. Ancak Müslümanlar için Mescid-i Aksa’yla birlikte anlamı çok daha derin. Hz. Peygamber’in Mirac’a yükseldiği bu topraklar, asırlardır ümmetin gözbebeği olmuştur. Kudüs’ün özgürlüğü, İslam coğrafyasının onurudur.
Osmanlı’nın 400 yıl boyunca barışı koruduğu bu şehir, 1917’den bu yana adım adım işgal edilmiş, barış yerine çatışmaların merkezi hâline getirilmiştir.
Bugün “Kudüs bizim meselemiz değil” diyenler, aslında tarihî bağlarını, inanç köklerini ve insanlık vicdanını reddetmektedir.
Kudüs Bugün Sadece Filistin'in Meselesi Değil
Gazze’de yaşananlar artık bir işgalin değil, soykırımın görüntüsüdür. Bombalanan hastaneler, camiler, okullar... Katledilen çocuklar, evinden edilen milyonlar… Tüm dünyanın gözleri önünde işlenen bu zulüm karşısında sessiz kalmak, zulme ortak olmak anlamına gelir.
Kudüs’e destek vermek, sadece bir ülkeye değil; adalete, barışa ve insan haklarına destek vermektir.
Stratejik ve Ahlaki Gerekçeler
Bugün Ortadoğu’da yaşanan her gelişme, Türkiye dahil tüm bölge ülkelerini doğrudan etkiliyor. Kudüs’te yaşananlar, sadece bir halkın dramı değil, bölgesel dengelerin yeniden şekillenme çabasıdır. Kudüs düşerse, bu sadece Filistinlilerin kaybı değil, tüm Müslümanların, tüm vicdan sahiplerinin kaybıdır.
Sessiz kalırsak, yarın kendi sınırlarımızda aynı senaryoyu bulabiliriz. Kudüs’e sessiz kalan, mazluma da sırtını dönmüş olur.
Uluslararası Hukuk ve İkili Standartlar
İsrail’in işgali, Birleşmiş Milletler kararlarına aykırı. Uluslararası hukuk, Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkını tanıyor. Ancak söz konusu Filistin olduğunda dünya güçleri, hukuk yerine siyaseti tercih ediyor.
Türkiye ise BM kararlarını ve insan haklarını esas alarak Kudüs’ün statüsünü savunuyor. Bu duruş, yalnızca diplomatik değil, insanî bir duruştur.
Kudüs’e Sahip Çıkmak, Kimliğimize Sahip Çıkmaktır
Kudüs’e destek vermek, Müslüman kimliğine, tarihimize ve kültürümüze sahip çıkmaktır. Çünkü Kudüs, medeniyetimizin aynasıdır. Onu kaybedersek, manevî pusulamızı da kaybederiz.
“Bana ne Kudüs’ten” demek, “bana ne adaletten, mazlumdan, hakikatten” demektir.
Sonuç: Kudüs, Her Vicdan Sahibinin Davasıdır
Kudüs’te ne işimiz var sorusu, aslında şu soruyla yanıtlanmalıdır:
Zulüm karşısında nerede durmalıyız?
Kudüs, sadece bir şehir değil; insanlığın utandığı, vicdanların sınandığı bir yerdir. Ve oraya bakışımız, kim olduğumuzu gösterir.