Demokratik Katılımcı Liderlik Anlayışıyla Yönetişim Bölüm 1
Geleneksel kamu yönetimi anlayışından Yeni kamu Yönetimi (Yönetişim)anlayışına geçişte bir çok iç ve dış faktör etkili olmuştur. Özellikle Uluslararası konjonktürde liberal değerlerin ağırlık kazanması ve iletişim alanındaki gelişmeleri dış etkenler; vatandaşların demokratik değerleri daha çok benimsemesi ile talepler konusunda meydana gelen farklılıkları da iç etkenler olarak söyleyebiliriz.
Demokratik ve katılımcı yönetimin özelliklerini barındıran Yönetişimin temelinde kaynakların etkili kullanılması, vatandaşa hizmet, katı bürokratik anlayış yerini sonuca odakla başarıyı temel alan bir duruma bırakmıştır. Şüphesiz bunların yerine getirilmesi kamu yönetimi içerisinde kaynakların etkin kullanımını sağlayacak ve örgüt üyelerini belli bir amaç doğrultusunda hedefe yöneltecek lidere önemli sorumluluklar vermektedir. Demokratik ve katılımcı bir anlayışı benimsemeyen, örgüt içerisinde katı bürokratik hiyerarşiyi uygulayan, örgüt üyelerini kurumun amaçları doğrultusunda motive etmeyen bir liderin yeni kamu yönetimi anlayışını kurum içerisinde ne kadar yerine getireceği şüphelidir.
Yönetim ve Yönetişim
Yönetim, topluluk halinde yaşayan ve sosyal bir varlık olan insanlık tarihi kadar eski bir süreçtir. Yönetim kavramının çeşitli tanımları olmakla birlikte yönetimi; “organizasyonun amaçlarına ulaşmak için çalışanları yönlendirme ve onlara rehberlik etme süreçi” olarak yada “Yönetim organizasyonun amaçlarına ulaşması için gerekli mal ya da hizmetleri üretebilmesi amacıyla fiziksel, finansal, insan ve bilgi kaynaklarını bir araya getiren bir süreç” (Aktaran Arıkboğa, 2010) olarak tanımlayabiliriz.
Yönetim sürecinin unsurlarını genel anlamda Planlama, Örgütleme, Yöneltme, Denetleme olarak belirtebiliriz. Bu süreçlerin işlerliğini aktif olarak yerine getirme açısından işletme yada kamu bürokrasi içerisinde yöneticiye bir çok sorumluluk düşmektedir. Yönetici yönetim süreçlerinin en başından en sonuna kadar karar verme ve uygulama durumlarında kalmaktadır. Geleneksel kamu yönetimi içerisinde yönetici yönetim sürecinin her yerinde aktif olarak yer almakta ve bu rolünü kullanmak için gerekli araçları da kullanmaktadır.
Zaman içerisinde Teknolojik, Siyasi, Toplumsal ve Sosyal anlamda meydana gelen gelişmeler yönetim şekillerinin de sorgulanmasına neden olmuştur. Yönetim sürecini temel alan Geleneksel yaklaşım, kamu bürokrasisi yapısını oluşturan unsurların katı hiyerarşisi içerisinde merkeziyetçi bir anlayışa sahip olarak kurallara aşırı bir şekilde uyumu gerektiren vatandaşa hizmetten ziyade politikacılara aşırı itaatı temel alan bir anlayışa sahiptir (Yıldırım, 2018). Ancak güncel gelişmeler ve konjonktürün gereklerini yerine getirme açısından özellikle 1990’lardan sonra meydan gelen gelişmeler geleneksel yönetim anlayışının sorgulanmasına ve farklı yönetim anlayışlarının doğmasına neden olmuştur. Bu değişimi zorunlu kılan nedenleri Ökmen (2004:41) “Sanayi Toplumundan bilgi toplumuna geçiş, Fordist üretimden esnek üretime geçiş, küreselleşme ile ulus devlet anlayışının önemini yitirmesi ve dolayısıyla da post modern düşüncenin egemen olması olmasıdır.” diyerek ifade etmiştir.
Kamu yönetiminde yeni yaklaşım vatandaş odaklılık ile ön plana çıkmış ve karar alma mekanizmalarına, kamusal faaliyetlere vatandaşın da katılması noktasında yenilikler getirmiştir. Bu minvalde karşımıza önemli bir kavram olarak yönetişim kavramı çıkmaktadır.
Yönetişim terimi ilk olarak Kuzey Avrupa’da ardından dünyada kullanılmaya başlanmıştır. Terimin kökeni 16. Yüzyıla kadar götürülmektedir. Günümüzde ise terimin 1980’li yıllarda Latin Amerika’da belirginleşen demokratikleşme dalgasıyla ve bu dalganın 1990’lardan itibaren Afrika’da yayılmasıyla, dünya genelinde gelişiminin arttığı görülmektedir. Bu dönemde neoliberal kuramcılar daha inşacı ve politik bir yaklaşım benimseyerek yönetişim modeli ve kavramı üzerinde odaklaşmaya başlamışladır (Yüksel, 2000:147-153).
Yönetişim, örgüt yapısı içerisinde olanlar ile örgüte dolaylı da olsa etkisi olan kurumlarla birlikte yönetimi, üretimi ve işbirliğini gerçekleştirmeyi ifade etmektedir. Özer’in (2005: 312) belirttiği gibi “birlikte yönetimi, yukarıdan aşağıya tek yanlı yönetim tarzı yerine hep birlikte yönetmeyi öngören bir sistem olup bu sistem içerisinde katılımcılık ana etkendir.”
Ziya Günay
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz