ŞEHİR GEZİ NOTLARI (Taraklı, Göynük)
Sakin Şehir Taraklı
Bilindiği üzere ülkemizdeki tarihi dokusu bozulmayan, bu nedenle birinci derecede tarihi sit alanı olarak koruma altına alınmış olan birkaç ilçeden biri de Sakarya’nın Taraklı ilçesidir.
Geçmişi Milattan Önce 2000’li yıllara kadar uzanan Taraklı, Osmanlı Devletinin kuruluşundan önce Ertuğrul Gazi zamanında 1293 yılında Bizanslılardan alınarak Osmanlı Beyliğinin topraklarına katılmıştır.
Günümüzde ise Türklerin çadır kültüründen sonra yerleşik hayata geçerek kendi inanç, kültür, yaşam biçimi, mahremiyet duygusu ve estetik anlayışı çerçevesinde kendine özgü oluşturduğu mimari tarzı olan klasik “Türk Evi” olarak bilinen Tarihi Evleri ile önem kazanmaktadır. Bilhassa 19. Yüzyıla ait iki ya da üç katlı ahşap mimari ile yapılmış olan, tarihi dokusu bozulmadan günümüze ulaşan, koruma altındaki Osmanlı Evleriyle adeta yaşayan Osmanlı kasabası olarak varlığını sürdürmektedir.
Dahası bu güzel ilçemiz, uluslar arası adıyla Cittaslow (Sakin şehir) olarak bilinen, şu an dünya genelinde iki yüzden fazla şehir ve kasabadan oluşan Uluslararası Etkinliğe Sahip Şehir ve Kasabalar Birliği’nin belirlemiş olduğu “Geleneksel mimari ve tarihi dokusunu koruyan, yerel unsurlarını kuşaktan kuşağa aktaran, gürültü ve hava kirliliğini azaltan, organik tarımı ve yerel beslenmeyi destekleyen ve misafirperverliği önemseyen vb.” şeklindeki nitelikleri yeterli görülerek “Sakin Şehir (Cittaslow)” unvanını almış olan on bir ilçemizden biridir.
Bu tarihi özelliğinin yanı sıra etrafı ormanlık alanlarla çevrili, yemyeşil büyük bir vadinin içindeki muhteşem doğası ile de görülmeye değer bir ilçemizdir.
İlçenin Merkezinde yer alan ve dönemin eşrafını ağırlamış olan büyük konaklar başta olmak üzere o dönemdeki halkın yaşadığı cumbalı ahşap evleriyle, insanı zaman tünelinde tarih yolculuğuna çıkaran otantik bir Osmanlı Kasabasıdır.
Bu tarihi evlerin içinde yer alan ve Yavuz Sultan Selim’in Ridaniye Seferine çıkarken Baharat Yolu üzerinde bulunan Taraklı’da konaklayarak Veziri Yunus paşaya 1516 yılında yaptırdığı ve şu anda kendi adıyla anılan Yunuspaşa camii, görülmesi gereken önemli tarihi mekandır.
Bu güzelliklerinin yanı sıra yemyeşil bitki örtüsü ve bereketli topraklarıyla bir tarım ilçesi olan Taraklı, doğal güzellikleri ve sakin şehir nitelikleri kadar Osmanlıdan tevarüs etmiş olan “İnsan ve Değer odaklı” kültürümüzü günümüzde de sokaklarında yaşatmasıyla fark yaratmaktadır. Nitekim başta esnafı olmak üzere yöre insanlarının pozitif, sıcakkanlı, yardımsever, insani yönü güçlü ve güven veren asil karakterleri ile yukarıda bahsi sakin şehir özelliklerini yaşattıklarını söylemek mümkündür.
Bu şirin ilçeye yolu düşenlerin tarihi konakların birinde yöresel kahvaltı yapmalarını, yöresel lezzetleri olan uhut tatlısı ve köpük helvası da tatmalarını tavsiye ederim.
Osmanlı Kasabası Göynük
Bilindiği üzere ülkemizde tarihi dokusunu günümüze kadar koruyan ve bu nedenle Tarihi SİT alanı olarak koruma altına alınan ilçelerimizden biri de Bolu’nun Göynük İlçesidir. Tarihi Milattan öncesine uzanan, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Göynük, 1292 yılında Osman Bey tarafından Bizans’tan alınarak Osmanlı Topraklarına katılmıştır.
Yedi yüz yıllık tarihi eserlere rastlanan bu otantik ilçemiz, bilhassa Osmanlı’nın son dönemlerine ait çok sayıda Tarihi Osmanlı Evinin gününüzde halen tarihi dokusu bozulmadan varlığını sürdürmesiyle önem kazanmaktadır. Hatta ilçenin tamamı bir bütün olarak Osmanlı Kasabası tarihi dokusunu en iyi yansıtan ilçelerden biri olarak kabul edilmektedir.
Başta yüzyıllık tarihi konaklar olmak üzere Ahşap Mimarinin en güzel örneklerinin yer aldığı ilçe, orijinal Osmanlı evleri ve arnavut kaldırımlı daracık sokakları ile ziyaretçilerini adeta zaman tünelinde gezintiye çıkarmakta ve sonu Osmanlıya çıkan bir kültür yolculuğu hissini vermektedir. Büyük konakların günümüzde Otel ya da Turistik tesis olarak kullanıldığı, ahaliye ait evlerin ise son derece bakımlı olarak yaşatıldığı ilçe adeta yaşayan Osmanlı Kasabası niteliğindedir.
Yalnızca mimari özelliğinde ve arnavut kaldırımlı dar sokaklarında değil, ilçenin hakim havasında ve yöre insanının vakarında, tevazusunda, nezaketinde, konuşmasında ve davranışında da Osmanlı’dan tevarüs etmiş olan kültürün tüm öğelerini halen görmek mümkündür. Nitekim mütevazı bir Osmanlı Evinin önünde oturan yaşlı bir Osmanlı Kadınına selam verdiğinizde size oracıkta kahve ikramı teklifini yahut on cümleden dokuzunu dua cümlesinin oluşturduğu pozitif bir terapi ile sizi uğurladığını yaşamanız mümkündür ki tecrübeyle sabittir.
Göynük demek biraz Akşemsettin demektir. Zira yalnızca dini ilimlerde değil aynı zamanda pozitif bilimlerde de söz sahibi olan hatta Tıp literatüründe “Mikropları hastalık bulaştırabilen şeyler olarak ilk tanımlayan” Türklerde devlet adamlarına manevi kılavuzluk yapan “Aksakallı” figürünün önde gelen örneklerinden biri olan, Fatih Sultan Mehmet’e hocalık yapmış olan, İstanbulun’un Fethine katılarak manevi rehberliği ile etkin rol oynayarak bu şehrin manevi fatihi kabul edilen, Hz. Peygamberin Fetih ile ilgili Hadisi Şerifindeki övgüsüne mazhar olan, Eyüp Sultan Hazretlerinin kabrinin bulunmasında manevi iç görüsüyle öncülük eden ve nihayet ömrünün son deminde çok sevdiği Göynük’te münzevi bir hayat yaşamayı tercih eden ünlü mutasavvıf Akşemsettin Hazretleri bu ilçede metfundur. İlçenin merkezinde, Orhan Gazi’nin oğlu Gazi Süleyman Paşa tarafından 1335 yaptırılmış olan Gazi Süleyman Paşa Camii’nın avlusunda bulunan türbesi ilçeye ziyaretçi akınına neden olmaktadır.
Merkezi vadinin içinde yer alan, tarihi evleri ise vadi ile birlikte daha çok vadinin yamaçlarına yapılmış olan Göynük'ün simgelerinden biri de Zafer Kulesi'dir. 1923 yılında, zamanın ilk kaymakamı Hurşit Bey tarafından yüksek bir tepede yaptırılmış olan bu anıtın bulunduğu tepe ilçenin hakim noktası olup, tarihi sokaklardan yaya olarak çıkılarak ilçenin doğal ve beşeri tüm güzelliklerinin panoramik olarak seyredilebileceği noktadır.
Göynük gezisinin yorgunluğunu atmak için ise ilçeye yakın mesafede yemyeşil bir vadinin içinde yer alan, kenarındaki tesisleriyle, piknik alanlarıyla, yel değirmenleriyle bir huzur merkezi olan Çubuk Gölü görülmeye değerdir.
28.07.2020
Cafer GÜZEL
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz