İşe İade Davasında İşçi Sınırı

İşe İade Davasında İşçi Sınırı

Çalışanların haksız yere işten çıkartılmasını önlemek açısından önemli olan iş güvencesinden yararlanmanın üç koşulu bulunuyor. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 18. maddesinde yer alan düzenlemeye göre, iş güvencesi kapsamında işe iade davası açabilmek için birinci koşul, işyerinde 30 veya daha fazla işçinin çalıştırılması. İkincisi, işçinin en az altı aylık kıdeminin bulunması. Üçüncüsü de işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesine tabi olması.

Bu üç koşulun bir arada olması durumunda, iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorunda.

Kanunda, özellikle fesih için geçerli sebep oluşturmayan hususlar da şöyle sıralanıyor:

- Sendika üyeliği veya çalışma saatleri dışında veya işverenin rızası ile çalışma saatleri içinde sendikal faaliyetlere katılmak

- İşyeri sendika temsilciliği yapmak,

- Mevzuattan veya sözleşmeden doğan haklarını takip veya yükümlülüklerini yerine getirmek için işveren aleyhine idari veya adli makamlara başvurmak,

- Irk, renk, cinsiyet, medeni hal, aile yükümlülükleri, hamilelik, doğum, din, siyasi görüş ve benzeri nedenler,

- Doğum öncesi ve sonrası dönemde kadın işçilerin çalıştırılmasının yasak olduğu sürelerde işe gelmemek.


30 İŞÇİ HESABI NEYE GÖRE YAPILIR?

İş güvencesi konusunda uygulamada, 30 işçi hesabının neye göre yapılacağı konusunda tartışma yaşanıyor. Kanun uyarınca, işçinin iş güvencesinden yararlanabilmesi için fesih bildiriminin yapıldığı tarihte işyerinde 30 ve daha fazla işçi çalıştırılması gerekiyor.

İşverenin aynı işkolunda birden fazla işyerinin bulunması halinde, işyerinde çalışan işçi sayısı, bu işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısına göre belirleniyor. Örneğin, ülke çapında çok sayıda mağazası bulunan bir şirketin herhangi bir mağazasında 20 kişi çalışıyorsa, bu mağazadaki işçiler iş güvencesinden yararlanır.

Bir işyerinde yürütülen asıl işe yardımcı işler de asıl işin dahil olduğu iş kolundan sayılıyor. 30 işçi sayısının belirlenmesinde belirli-belirsiz süreli, tam- kısmi süreli, daimi - mevsimlik iş sözleşmesi ile çalışanların tamamı hesaplamaya dahil ediliyor. Bu işçilerin, fesih bildiriminin gerçekleştiği tarihte fiilen çalışması zorunlu değil, sözleşmelerinin devam etmesi önemli. Fakat, hastalık, iş kazası, gebelik ya da yıllık izin kullanan işçilerin yerine, bu süre için geçici olarak ikame işçi alınmış ise bu işçiler 30 işçi sayısına dahil edilmiyor.

Çırak, stajyer ve meslek öğrenimi gören öğrenciler ile süreksiz işlerde çalışanlar ve alt işveren işçileri 30 işçi hesabında dikkate alınmıyor. Alt işveren işçileri hesaba dahil edilmemekle birlikte işverenin iş güvencesi hükümlerinden kaçmak amacıyla işçilerin bir kısmını muvazaalı olarak taşeron işçisi olarak göstermesi halinde, bu işçilerin de hesaba katılması gerektiği yönünde Yargıtay kararları bulunuyor.


GRUP ŞİRKETLERİNDE 30 İŞÇİ HESABI

Grup şirketlerinde işçilerin bir kısmı aynı anda birden fazla işverene hizmet verebiliyor. Bu şirketler aynı binalarda faaliyet gösteriyor ve işçilerin bir kısmı işverenlerin tamamına hizmet veriyor. Örneğin, şirketlerin birlikte kullandığı işyerinde muhasebe, güvenlik, ulaşım, temizlik, kafeterya ve yemek hizmetlerinde çalışanlar tüm işverenlere hizmet verebiliyor. Böyle bir işyerinde, tüm şirketlere hizmet veren işçiler ile sadece işçiyi işten çıkartan şirkette çalışan işçilerin toplamının dikkate alınması gerekiyor.


ONLARIN İŞE İADE HAKKI BULUNMUYOR

Tüm koşulları yerine getirse bile iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayan çalışanlar da bulunuyor. İşletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları ile işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleri iş güvencesi haklarından yararlanamıyor.


ÖNCE ARABULUCU SONRA DAVA

İş güvencesine sahip bir işçi işten atıldığında, iş akdinin feshedildiği tarihten itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle arabulucuya başvurmak zorunda. Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması halinde, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren iki hafta içinde iş mahkemesine dava açılması gerekiyor. Taraflar anlaşırlarsa uyuşmazlığı iş mahkemesi yerine özel hakeme de götürebiliyorlar.

Arabulucuya başvurmaksızın doğrudan dava açılamıyor. Açılırsa da usulden reddediliyor. Böyle bir durumda, usulden ret kararının tebliğinden itibaren iki hafta içinde arabulucuya başvurulması gerekir.


İŞVEREN İŞE İADE EDİLEN İŞÇİYİ BAŞKA BİR YERDE GÖREVLENDİREMEZ

Mahkemenin, işverenin iş akdini haksız yere feshettiğine hükmetmesi durumunda, işveren işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorunda. İşçiyi işe başlatmayan işveren, 4 ila 8 aylık ücret tutarında tazminat ödemek zorunda kalır.

Mahkeme işe iade kararını verirken, işe başlatmama durumunda ödenecek tazminat tutarını da karar altına alıyor. Ayrıca, kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer hakları ödenmek zorunda.

İşe iade kararı verilen işçinin, kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde işe başlamak için işverene yazılı başvurması gerekiyor.

Bazen işveren işi yokuşa sürmek için işe iade davasını kazanan işçiyi, daha önceki çalıştığı yere değil başka bir adresteki işyerine gönderebiliyor. Yargıtay'ın bu konudaki kararlarına göre, işveren işçiyi farklı adresteki işyerinde çalıştırırsa, mahkemenin işe iade kararı yerine getirilmemiş sayılıyor ve tazminat ödemesi gerekiyor.

Ahmet Kıvanç

Habertürk 

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.