Adım Adım Bitirilen Müdürlük
Okulların tüm sorumluluğunu üstlenip devletin, il-ilçe milli eğitim müdürlüklerinin ve hatta sendikaların yapması gereken birçok işi bilerek veya bilmeyerek sırtında taşıyan okul müdürlerinin son yıllarda yaşadıkları tükenme sürecini aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür.
1. Öncelikle okul müdürlüğü görevi sürekli bir görev olmaktan çıkarılarak geçici, kısa süreli, iğreti ve emanet bir görev haline dönüştürülmüştür. Bu durum dört yıl sonra öğretmen odasına geri dönme ihtimalinden kaynaklı rol karmaşasına neden olmuş ve bu görev günü kurtarma görevi haline dönüşmüştür. Dahası hiçbir devlet kurumunda olmadığı halde sadece okul müdürlerine uygulanan dört yılda bir mülakat ve sekiz yıl sonra da bir nevi görevine son verilme şeklindeki garabet uygulama, okul müdürlerini rencide etmiştir.
2. Okul Müdürlerinin disiplin amirliği sıfatları ellerinden alınmış ve müdürlerin yok edilme sürecine bir halka da bu şekilde eklenmiştir. Nitekim okul müdürleri ile ilgili “Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmelik’in 18. Maddesinde “durumun niteliğine ve ağırlık derecesine göre, 657 sayılı Kanunda yazılı disiplin cezalarından yetkisi dahilinde bulunanları vermeye, yetkilidirler.” Şeklinde hüküm bulunmaktadır. Aynı yönetmeliğin 19. Maddesinde ise “Disiplin amirleri, disiplin işlerinde kendilerine 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve özel kanunlarla verilen yetkileri… Kullanmak ile yükümlüdürler.” Şeklindeki hüküm ile yetkiden de öte müdürler bu iş ile sorumlu tutulmuştur. Ayrıca Millî Eğitim Bakanlığı Disiplin Amirleri Yönetmeliğinde disiplin amirlerini belirleyen çizelgede okul müdürü 1. Disiplin amiri, ilçe milli eğitim müdürü ise üst disiplin amiri olarak belirlenmiştir. Hal böyleyken okul müdürleri kanunda ve yönetmelikte var olan yetkilerini kullanamamaktadırlar. Bir başka ifadeyle yetkisi olmadığı halde bir mahkeme kanun hükmünü ilga ederek okul müdürlerinin yetkilerini kullanamaz duruma düşürmüş durumdadır. Dolayısıyla böylece okul müdürlerinin amirlik sıfatları da ellerinden alınmış ve devlet erkini kullanma güçleri yok edilmiştir.
3. Ortaokul ve liselerde kurslar sayesinde emri altındaki öğretmenlerden yaklaşık bin lira kadar daha az ücret alan müdürler, adeta komik duruma düşürülmüştür. İki bin yıllık Türk Devlet geleneğinin aksine deyim yerindeyse “ırmağı tersine akıtmaya çalışan” bu durum aynı zamanda makam şoförünün amirinden daha fazla maaş aldığı eski Türkiye’yi anımsatmış ve müdürlerin ekonomik olarak da zayıf düşürülmesine neden olmuştur.
4. Toplu sözleşmede öğretmenlere ve müdür yardımcılarına verilen nöbet ücreti ne yazık ki okul müdürlerinden esirgenmiştir. Gerekçe olarak da güya yönetmelikte okul müdürlerinin nöbet görevinin olmadığı ileri sürülmüştür. Oysa aksine yönetmelikte o tarihte müdür yardımcılarının nöbet görevi yok iken müdürlerin nöbet görevi vardı. Daha sonra müdür yardımcılarının nöbet görevi yönetmeliğe ilave edildi. Ancak en azından yapılan hatayı temizlemek için bile olsa müdürlerin nöbet görevinin yönetmelikten çıkarılması beklenirdi ki o bile yapılmadı. Hali hazırda bile okul müdürlerinin nöbet görevi yönetmeliğin 39. Maddesinde vardır. Ancak aynı hata son toplu sözleşmede yine yapıldı ve müdürler halen nöbet ücreti alamamaktadır. Oysa bir öğrencinin burnu kanasa ilk ifadesine başvurulan okul müdürü olmaktadır. Özetle okul müdürleri bu konuda ne yazık ki bilerek ve isteyerek nöbet ücretinden mahrum bırakılmışlardır.
5. Ayrıca iş güvenliği kapsamında okul müdürünü işveren vekili sıfatıyla tüm sorumluluğun altına iterken, bu konuya ayrılan bütçeden bir kuruş dahi vermeyip her şeyin tam olmasını isteyen ve “müdürsen yaparsın” gazıyla mucize yaratması beklenen okul müdürleri, bu alandaki yasal sorumluluğun ağırlığı ve riski nedeniyle endişelidirler.
6. Son yıllarda bir çeşit internet oyuncağı haline gelen isimsiz ve yersiz şikayetleri ciddiye alıp anında soruşturma açarak, deyim yerindeyse aslanı kediye boğdurmaktan bir çeşit haz duyanlar ne yazık ki müdürlerin haysiyetini rencide etmektedirler.
7. Devletin işlerini yaptırma konusunda doğal olarak resmi usulden başka usul bilmeyen müdürlerin yazılı taleplerine çoğu kez cevap dahi verilmezken, kendi üslubu ve yöntemi ile kestirmeden olmazı olduran mahallenin delisi kadar yazısının ciddiye alınmadığını gören ve nihayet devletin zaten görevi kapsamında olan işlerin bile bir çeşit torpille yapıldığı gerçeğini yaşayan müdürlerin zaten umudu da kalmamıştır.
8. Bütün bunlara rağmen devletin uçbeyi gibi en ücra köşelerde ülkenin geleceğini inşa etmek için canla başla çalışan okul müdürlerinin başına bir hal geldiğinde “saldım çayıra mevlam kayıra” mantığıyla alanda yapayalnız bırakılmaları ise hazindir.
9. Hal böyleyken, öğretmenler altın çağını yaşarken yöneticilerin en kötü dönemini yaşadığı günümüzde üyesi bulundukları sendikalar tarafından bile yöneticiler lehine ciddi bir adım atılmaması okul müdürlerini bitiren son darbe olmuştur.
Cafer GÜZEL
Lider Eğitimci Yazarlar Derneği
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz