Yusuf Sevingen

Yusuf Sevingen

Z Kuşağı Dünyasından: AYT, TYT Yok; Ya Ne Var?

Z Kuşağı Dünyasından: AYT, TYT Yok; Ya Ne Var?

Dün NTV’de önce gözümün iliştiği bilahare kulak kesildiğim bir haber, düşün dünyamı harekete geçirdi ve beni benden alıp düşün dünyamda bana yarenlik etti.
Gelin hep beraber Araf Yarenleri olalım. O zaman sıkı tutunun, iki arada bir deredeyiz... Ve mahkumiyet ile mecburiyetin sıkışmışlığında ya da daralmışlığında düşün havuzunda aklanıp paklanma derdindeyiz. Biçare, umarsız değiliz. Çünkü umursuyoruz ve umutlanıyoruz. Fütursuzluğun bataklıklarından düşe kalka çıkıp fütürist bir el değmemiş yere doğru kanatlanıyoruz. İster miraç diyin ister başka bir şey... O size kalmış. Bu aklanıp paklanma, belki de bizi tahayyül ettiğimiz ütopik yerlerde bir araya getirip bambaşka bir insanlığa kavuşturabilecek.
Önce doğru anlaşılabileyim diye yukarıda söz ettiğim haberi özetleyeyim.
Van’da bir grup çocuk Van Gölü’ndeki yasak avlanmalara karşı babalarını bile ihbar eder duruma gelmişler. Çocuklar, göldeki balıkların geleceğini düşünüp sorumlu bir yurttaş bilinci ile hareket ederek birçok kimsenin övgüsüne düçar olmuşlar.  
Z kuşağı böyle arkadaşlar.  Haksızlık ya da hukuksuzluk görünce gözleri babalarını bile görmüyor.  Bu kuşak, denizi ya da gölü babasının malı gibi görüp amiyane tabirle denizin ve gölün nimet miraslarına çökmek isteyenlere gereken dersi tokat gibi yapıştırıyor. Şefkat tokadı falan değil, okkalı bir tokat...  Bu kuşak, dava teranelerine katıla katıla gülüyor. Eski zamanlarda dava halleri ile hallenenlere ise bir acayip bakıyor. Çünkü dava teranelerinin acayipleştirdiği insan grupları, onlara çok ama çok yabancı...  Bu kuşak, gücü ele alınca her şeyi dava hakkı görerek kul hakkının üstünde tepinenlere ‘Dur!’ diyebilme cüretinin potansiyelini gösteriyor. Hem de her fırsatta... Yani kul hakkını hatta dünyalı hakkını, dava hakkının fersah fersah önünde tutuyor. Asla kul hakkı ile dava hakkı ikilemine düşmüyor. Mevzu dünyalının hakkıysa dava bir hiçtir, diyebiliyor. Dava teranelerini, resmen hiççilik mezarlığına gömüyor. Bu kuşak, dini ninni ya da masal gibi anlatanlara karşı sicim gibi sırıtıyor. İnce gülüş yani... Adamlarda incelik var, helal! İronik hergeleler! Bu kuşak; 40, 50, 60,70, kısmen 80 kuşağının ağzı açık bir şekilde dinleyerek el pençe divan durduğu incik boncuk fetvaları tınmıyor bile. Bu kuşak, Van Gölü’nün bir damlası için babasının gözünün yaşına bakmayan bir bilinçte ve hareket tarzında... Nurettin Topçu’nun hareket felsefesine matuf sanki...
Gelin biraz da öngörelim. Olur mu? Haydi o zaman! Bu kuşak, bu bilinç ve hareket tarzı ile orta vadede tüm sınavlara isyan bayrağını açacak. LGS, TYT, AYT’yi tarihin tozlu raflarına yollayacak ya da onların tabiriyle ‘‘sınavlar çöplüğü’’ne... Çocuklarının, torunlarının ve kendilerinin kurmayı arzuladıkları O (vizyon) dünya için dedelerinin, babalarının, ninelerinin, annelerinin dünyalarında kendilerini yaşamaya mecbur ve mahkum etmeyecekler. Yani bu kuşak, kapı dışarı edecek kendi kendini bu dünyadan. Binaenaleyh kesinlikle kabuklarını kıracaklar. Kesinlikle sırtlarında kambur gibi duran yumurta küfelerini fırlatacaklar. Bu kuşak, kendini arzuluyor. Yani nasıl kendim olabilirim, sorusunu soruyor. Bu kuşaktan asla ama asla tüyü bitmemiş yetimin hakkını tırpanlayan sadakat ya da biat beklemeyin. Zaten bu kuşağın, tüyü bitmemiş yetimin hakkı üzerinde bir yaşam idamesi içlerine sinmiyor. Mideleri bunu kaldırmıyor. Vicdanları ret alarmı veriyor. Vicdanları rest alarmı ile bas bas bağırıyor. Ve asla dizginlenemez, dindirilemez bir alarm...  Sakın ola bu kuşağı 68 kuşağı ile karıştırmayın... Sakın olan bu kuşağı 70’lerin ve 80’lerin gençleri ile de karıştırmayın. Bir kere bu kuşakta biat kültürü yok. Bir kere bu kuşakta G. Orwell’ın 1984’ündeki çocuklar -tepe yöneticilere yaranmak için büyüklerini ihbar edip onların buharlaşmasına yol açan- yok. Bir kere bu kuşak, öyle 70’lerin gençleri gibi iki saniyede dava teranesine tav olup iki dakikada o dava uğruna kendini harcamaz. Ne oltaya gelir ne yem olur yani. Kendini harcatmayıp kendini yaşatan bir kuşak bu... Kendinde yaşayan yalnız...
Z kuşağı, şu an için kendilerini daha tam göstermiyorlar, zamanı kolluyorlar, şartları da... Büyükleri punduna getirip öyle tuş ederek insanlığı yepyeni dünyalara taşıyacaklar. Sessiz gemi gibiler şu an. Ama yelken açtılar yeni dünyalara çoktan.
Yeri gelmiş iken şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Malum MEB okul yöneticileri atama ve yer değiştirme süreci içindeyiz. Z kuşağı, gözünü dört açsın. Mülakatlarda ya da atama/yer değiştirme işlemlerinde başkasının hakkına giren babaları dahi olsa gözlerinin yaşına bakmasınlar, müdür koltukları babalarının malı değil. Öyle değil mi?  Bu süreçte kim kul hakkına el uzatıyor, anında Z kuşağı bitsin orada ve Vanlı çocuklar gibi babalarını ihbar edebilsinler. Hatır yok, hak var. Hatır yok, hukuk var. Bir kul hakkına göz yummuyorsan demek ki sen geleceğinin başka ellerce çalınmasına izin vermiyorsun demektir. Yani buna geleceğini düşünmek, geleceğine sahip çıkmak, geleceğe duyarlı olmak denir. Unutulmamalıdır ki bugünler, yarınki haksızlıklar için bir tedbir günleridir.
Son olarak soralım ve cevaplayalım: Göldeki hakka duyarlı olan, insan hayatındaki hakka duyarsız kalabilir mi? Göldeki haksızlıklara göz açtırmayan, insan hayatındaki haksızlıklara gözlerini yumabilir mi? Göle bakan vicdan, insan hayatındaki haksızlıklara körleşebilir mi?
Asla... Kat’a... Zinhar...
İşte size Z kuşağı masalı... Yer: Araf Yarenleri Çıkmazı...
Saygılarımla...

Yusuf SEVİNGEN

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yusuf Sevingen Arşivi
SON YAZILAR