Yeni Ders Yılı Başlarken...
2018-2019 ders yılının başlamasına kısa bir süre kaldı.
Bu süre içinde okullara kesin kayıtlar yapılırken bazı okulların velilerden talepleri olduğu bilgisi bizlere ulaşıyor. Bu TALEPLER artık her ders yılı öncesi bir rutin ve mevzuatta olmayan bir prosedür gibi. Hatta yasaklı bir prosedür. Malum MEB, bu konuda her ders yılı öncesi okulları uyarıyor. Ama okullarda bu uyarılar hak getire... Ve bu uyarılar okullarda keyfe keder sanki...
Bir kere şurada anlaşalım.
Okullar kayıtları ranta dönüştüremez. Ama dönüştürmeyi seçiyor.
MEB’in bu konuda kesin talimatı var. Ama talimat okullarda keyfe keder ve hak getire.
Okullar kayıtları ranta dönüştürüyorsa o zaman taşrada MEB’in talimatı görmezden geliniyor. Bu talimata ciddiyetle ve önemle yaklaşılmıyor. Anlaşılan herkes kulağı üzerine yatıyor.
Kayıt zamanlarında okulların velilerden isteğine bakıldığında görülen, bu isteklerin çoğunlukla nakdi değil, ayni olduğudur. Yani para değil, eşya/araç gereç (bunlar arasında kırtasiye ürünleri başı çekiyor, malum kağıt sektöründe ciddi bir kriz var) vs... MEB, geçmiş yıllarda okullara kayıt parası alınmayacak diye uyarıda bulunmuştu, bazı okullar da kayıt zamanlarındaki bu rant boşluğunu böyle bir yol izleyerek doldurmaya çalıştılar. Parasal istekleri, ders yılı içinde yapılacak okul aile birliği toplantılarına sakladılar. Yani anlayacağınız zorunlu bağış türünün şekli ve takvimi değişti sadece.
Ve okulların bu istekleri, zamanı ve şekli ne olursa olsun aba altından sopa göstermeye dayalı bağış. Örneğin, içinde bulunduğumuz zamanda gördüğümüz bağış koşullu kayıt gibi... İşte BİR ÖRNEĞİ:
MEB, her ne kadar kayıt parası yok dese de taşra kayıt zamanlarında bu konuda bir yol bulup kayıt kağıdı/kalemi/silgisi şeklinde bildiğini okumaya devam ediyor. Kayıt zamanlarını zorunlu istekli bağış rantına çeviriyor. Ve en kötüsü de velilere bunu alıştırmış durumda. Veli, ben devlete doğrudan vergi veriyorum, yaptığım alışverişlerde de dolaylı vergi veriyorum, şimdi de bağış vergisi verirsem bu sefer de çocuklarımın isteklerine karşılık veremeyeceğim, o zaman da çocuklarım mahrumiyeti yaşayacak derse o zaman da okul veliye şekilli tavır yapıyor. Veli, bu tavrı görünce okul çocuğuma da şekilli tavır yapmasın diyerek sesini çıkarmıyor. Ve bu kara düzen böyle sürüp gidiyor. Herkes biliyor ama hiç kimse bilmiyor. Bilip de bilmemezlikten gelme yani.
MEB, okulların icat ettiği ve özellikle kayıt zamanlarında velinin üzerine saldığı TDK’nin tanımladığı bağış ile alakası olmayan bu tür bağışın önünü almazsa veliler yakın zamanda çileden çıkacak ve isyan bayrağını çekecek. Bazı veliler, okulların bu halini görünce kendilerine şöyle soruyor: ‘Bu okullar, başıboş mu? Herkes kafasına göre mi takılıyor?’
Elbette her okulun bir başı var, her ilçede, her ilde de okullara bakan bir baş var. Yapılacak olan baş pozisyonunda olan kişilerin, okullarda cereyan eden ve velileri sıkıntıya sokan bu duruma müdahale etmesidir, göstermelik müdahaleler değil ya da MEB’in uyarı içeren prosedürü yerine getiriliyor izlenimi vermek için yapılan bir müdahale de değil. Gerçek ve ciddi bir müdahale. Keskin ve kesin çözüm odaklı. Yoksa her ders yılı öncesi bu konuları konuşmak, velilerin serzenişlerini işitmek gerçekten MEB ile veliler arasında bir güven bunalımına yol açabilir. Halbuki MEB paydaşlar arasında güven ilişkisini tesis etmekle sorumludur, kim ki bu güven ilişkisine zarar verir, anında o kişiye müdahale edilir. Yoksa güvensizlik alır başını gider. Güvensizlik ortamında kimseye laf dinletilemez, anlatılamaz, herkes kendi bildiğini okur.
VE KAMUOYU ŞUNLARI SÖYLER SÖYLER VE EN SONUNDA ŞU SORUYU SORAR:
Veliler, kayıt zamanlarında okulların ihtiyaçlarını karşılıyor.
Bazı okul müdürleri yaz tatilinde inşaat ustası, temizlik görevlisi oluyor.
Bazı öğretmenler sene başı mesleki çalışma döneminde okul yıkıyor, badana/boya işi yapıyor. (Geçmiş yıllarda ders kitaplarını sınıflara ayırıp poşetleme bile yapıyorlardı. Şu an yapıyorlar mı bilmiyorum.)
Bu durumda görülen şudur ki okulların bazı işleri için yetkililer ‘görevsizlik’ kararı verdi de biz mi bilmiyoruz?
Not: Eğitimin doğal süreç olduğuna inanan, eğitimde Berlin Duvarı gibi öğrenciyi abluka altına alan hatta bir mengene gibi sıkıştıran ve şekillendiren dört duvarı yıkmak isteyen öğretmenlere, yeni ders yılı başlarken bir film bir kitap önerisi:
School of Lıfe (Film)- https://www.hizliizlefilm.co/hizli-seyret-3801-hayat-okulu-izle-school-of-life.html bağlantı adresi üzerinden izleyebilirsiniz.
Eğitim Bir Kitle İmha Silahı (Kitap)- https://yadi.sk/i/RtK7QeaFNtGcyA bağlantı adresi üzerinden okuyabilirsiniz.
Saygılar...
Yusuf SEVİNGEN
Bu süre içinde okullara kesin kayıtlar yapılırken bazı okulların velilerden talepleri olduğu bilgisi bizlere ulaşıyor. Bu TALEPLER artık her ders yılı öncesi bir rutin ve mevzuatta olmayan bir prosedür gibi. Hatta yasaklı bir prosedür. Malum MEB, bu konuda her ders yılı öncesi okulları uyarıyor. Ama okullarda bu uyarılar hak getire... Ve bu uyarılar okullarda keyfe keder sanki...
Bir kere şurada anlaşalım.
Okullar kayıtları ranta dönüştüremez. Ama dönüştürmeyi seçiyor.
MEB’in bu konuda kesin talimatı var. Ama talimat okullarda keyfe keder ve hak getire.
Okullar kayıtları ranta dönüştürüyorsa o zaman taşrada MEB’in talimatı görmezden geliniyor. Bu talimata ciddiyetle ve önemle yaklaşılmıyor. Anlaşılan herkes kulağı üzerine yatıyor.
Kayıt zamanlarında okulların velilerden isteğine bakıldığında görülen, bu isteklerin çoğunlukla nakdi değil, ayni olduğudur. Yani para değil, eşya/araç gereç (bunlar arasında kırtasiye ürünleri başı çekiyor, malum kağıt sektöründe ciddi bir kriz var) vs... MEB, geçmiş yıllarda okullara kayıt parası alınmayacak diye uyarıda bulunmuştu, bazı okullar da kayıt zamanlarındaki bu rant boşluğunu böyle bir yol izleyerek doldurmaya çalıştılar. Parasal istekleri, ders yılı içinde yapılacak okul aile birliği toplantılarına sakladılar. Yani anlayacağınız zorunlu bağış türünün şekli ve takvimi değişti sadece.
Ve okulların bu istekleri, zamanı ve şekli ne olursa olsun aba altından sopa göstermeye dayalı bağış. Örneğin, içinde bulunduğumuz zamanda gördüğümüz bağış koşullu kayıt gibi... İşte BİR ÖRNEĞİ:
MEB, her ne kadar kayıt parası yok dese de taşra kayıt zamanlarında bu konuda bir yol bulup kayıt kağıdı/kalemi/silgisi şeklinde bildiğini okumaya devam ediyor. Kayıt zamanlarını zorunlu istekli bağış rantına çeviriyor. Ve en kötüsü de velilere bunu alıştırmış durumda. Veli, ben devlete doğrudan vergi veriyorum, yaptığım alışverişlerde de dolaylı vergi veriyorum, şimdi de bağış vergisi verirsem bu sefer de çocuklarımın isteklerine karşılık veremeyeceğim, o zaman da çocuklarım mahrumiyeti yaşayacak derse o zaman da okul veliye şekilli tavır yapıyor. Veli, bu tavrı görünce okul çocuğuma da şekilli tavır yapmasın diyerek sesini çıkarmıyor. Ve bu kara düzen böyle sürüp gidiyor. Herkes biliyor ama hiç kimse bilmiyor. Bilip de bilmemezlikten gelme yani.
MEB, okulların icat ettiği ve özellikle kayıt zamanlarında velinin üzerine saldığı TDK’nin tanımladığı bağış ile alakası olmayan bu tür bağışın önünü almazsa veliler yakın zamanda çileden çıkacak ve isyan bayrağını çekecek. Bazı veliler, okulların bu halini görünce kendilerine şöyle soruyor: ‘Bu okullar, başıboş mu? Herkes kafasına göre mi takılıyor?’
Elbette her okulun bir başı var, her ilçede, her ilde de okullara bakan bir baş var. Yapılacak olan baş pozisyonunda olan kişilerin, okullarda cereyan eden ve velileri sıkıntıya sokan bu duruma müdahale etmesidir, göstermelik müdahaleler değil ya da MEB’in uyarı içeren prosedürü yerine getiriliyor izlenimi vermek için yapılan bir müdahale de değil. Gerçek ve ciddi bir müdahale. Keskin ve kesin çözüm odaklı. Yoksa her ders yılı öncesi bu konuları konuşmak, velilerin serzenişlerini işitmek gerçekten MEB ile veliler arasında bir güven bunalımına yol açabilir. Halbuki MEB paydaşlar arasında güven ilişkisini tesis etmekle sorumludur, kim ki bu güven ilişkisine zarar verir, anında o kişiye müdahale edilir. Yoksa güvensizlik alır başını gider. Güvensizlik ortamında kimseye laf dinletilemez, anlatılamaz, herkes kendi bildiğini okur.
VE KAMUOYU ŞUNLARI SÖYLER SÖYLER VE EN SONUNDA ŞU SORUYU SORAR:
Veliler, kayıt zamanlarında okulların ihtiyaçlarını karşılıyor.
Bazı okul müdürleri yaz tatilinde inşaat ustası, temizlik görevlisi oluyor.
Bazı öğretmenler sene başı mesleki çalışma döneminde okul yıkıyor, badana/boya işi yapıyor. (Geçmiş yıllarda ders kitaplarını sınıflara ayırıp poşetleme bile yapıyorlardı. Şu an yapıyorlar mı bilmiyorum.)
Bu durumda görülen şudur ki okulların bazı işleri için yetkililer ‘görevsizlik’ kararı verdi de biz mi bilmiyoruz?
Not: Eğitimin doğal süreç olduğuna inanan, eğitimde Berlin Duvarı gibi öğrenciyi abluka altına alan hatta bir mengene gibi sıkıştıran ve şekillendiren dört duvarı yıkmak isteyen öğretmenlere, yeni ders yılı başlarken bir film bir kitap önerisi:
School of Lıfe (Film)- https://www.hizliizlefilm.co/hizli-seyret-3801-hayat-okulu-izle-school-of-life.html bağlantı adresi üzerinden izleyebilirsiniz.
Eğitim Bir Kitle İmha Silahı (Kitap)- https://yadi.sk/i/RtK7QeaFNtGcyA bağlantı adresi üzerinden okuyabilirsiniz.
Saygılar...
Yusuf SEVİNGEN
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.