‘Sus!’ Başköşede, ‘Susma!’ Yerlerde
Hepiniz hatırlarsınız yukarıdaki fotoğrafı.
Semboldür.
Hastanelerin başköşesinde yer alırdı bir zamanlar.
Fotoğraftaki abla aslında bir uyarıda bulunuyor gelene geçene:
‘Sessiz olun! Onun için susun!’
Ablanın amacı ortamdan gürültüyü uzak tutmak.
Ayrıca sağlık sorunları nedeniyle rahatsız olan kimselere bir de gürültü rahatsızlığı vererek onların bu rahatsızlığını katmerlememek gibi insanı düşünen, önceleyen asli ve asil bir amaç güdüyor.
Hepinizin malumu olduğu üzere bir zaman sonra bu fotoğraf bir yıldız gibi kayıp anılarımıza göç etti. Yani ortadan toz oldu. Tozlu raflarda soluk almaya başladı.
İronik olacak ama bu fotoğrafı, kaldırıldığı bu tozlu raflardan yeniden başköşelere taşımalıyız. Bir öneri tabii ki benimkisi.
Hangi başköşelere? Ve hangi amaçlar ile?
İfade, konuşma, düşünce özgürlüğümüze sınır konan, höt denen, bu özgürlüklerimizin kullanımından endişe ve korku duyulan alanların ve yerlerin başköşelerine... Yani SUS’u başköşesi yapalım, yani SUS’a baş göz üstüne muamelesi ile hoş geldin diyelim ve SUS’u başköşeye oturtalım. İfade özgürlüğüne ise bu sus fotoğrafları ile aba altından sopayı gösterip gelene geçene haddini bildirelim. ‘‘SUSMA!’’ zaten bu şartlar altında kendiliğinde kapı dışarı edilecektir.
Böylece bizler de en azından dilimize dur deriz, sözcüklerimize dur deriz, cümlelerimize dur deriz, kaynayan düşüncelerimize dur deriz. Alimallah sonra kazan mazan kaldırırlar. Al başına bela. Onun için dizginleriz, yontarız, ehlileştiririz ve nihayetinde durdururuz kendimizi. ‘Doğru dur!’ uyarısı olur bizlere. Kulağımıza küpe ederiz Yavuz misali. Biz de ona göre dilimize, düşüncemize ayar ve çekidüzen veririz. Susmamız gerektiğini bir kez daha hatırlarız ve iyi bir şekilde belleriz.
Efendiler!
Birbirimizi kandırmayalım.
Okulların, hastanelerin, adliyelerin, devlet dairelerinin, kamusal alanların, evlerimizin, hele hele dilinden emin olamadığımız kimselerin bulunduğu yerlerin başköşelerine bir dil sopası, bir dil zaptiyeliği gibi bu ablamızın sus fotoğrafını koyalım. Ve herkesi susturalım. Sus fotoğrafının da amacı böylece tozlu raflarda silkinip kendine gelmiş olur. Ölümü görüp sıtmaya razı şekilde TEK VE YEK amaca bağlı kalarak rayına oturur. Sus parmağı ile de herkese gününü gösterir.
Velhasıl kimsecikler keyfimizi bozamaz, bizi rahatsız edemez, gürültü yapacak sözcükler ve cümleler kullanmaya cüret edemez.
Efendiler!
Yukarıdaki sus fotoğrafı ile:
‘AYAĞINIZI DENK ALIN!’ DİYELİM.
‘DİLİNİZİ DENK ALIN!’ DİYELİM.
VE İNSANLARIN TEPEDEN TIRNAĞA TÜM UZUVLARINA HÜKMEDELİM.
ONLARI KONTROL ALTINA ALALIM.
Ayrıca bu sus fotoğraflarının sağını, solunu, tepesini, altını sakıncalı sözlüklerle donatalım.
Ve sus fotoğrafının köşesine küçük harflerle hiç kimsenin göremeyeceği şekilde, maneviyatımızı rahatlatmak için ‘Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.’ diye yazıp cennet hülyalarında huzura kavuşalım.
Saygılarımla...
Not: Bu yazı ağır ironi içerir.
Unutmayın: İşimize gelince ‘susma!’ deyip işimize gelmeyince ‘sus!’ dersek çocuklarımız afallar, bocalar, ikiyüzlülüğe demir atar. Sessiz gemi olur çıkar.
Bir şiir:
Sus, dedi
sustu
sus, dedi
sustu
sus, dedi
sustu
en sonunda
kustu
kusmadan susma!
Dinleyelim:
https://www.youtube.com/watch?v=L5K3IxINr7A
Yusuf SEVİNGEN
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.