Sınavlar, Vesayet Kurumlarıdır
Sayın İsmet YILMAZ, liselere geçiş sınavı ile milyonlarca öğrencinin yüz yirmi binlere indirilmesi için bir eleme yapıldığını ifade etti.
Bu bakımdan düşünüldüğünde sınav eleme odaklı olduğu için de söz konusu sınav sorularının kademe kademe zorlaşıyor olması gayet normal tabii.
Ama bu yolun başlangıcında bizlere vaat edilen, TEOG sınavlarının öğrenciler üzerindeki ağırlığının kaldırılacak olması idi.
Ayrıca öğrenciler üzerindeki sınav hegemonyasının, despotizminin, ipoteğinin kırılacak olması idi.
Ve öğrencilerin ilgi ve yetenekleri üzerinde kurulan sınav vesayeti her yönden bertaraf edilecekti.
Öğrencilerin ilgi ve yeteneği, üzerindeki bu vesayet prangasından ve zincirinden kurtulacaktı.
Öğrenciler, bu vesayet zincirinin kırılması neticesinde ilgi ve yetenekleri ile kabuğundan çıkabilecekti.
Öğrencilerin ilgi ve yeteneği adeta özgürleşecekti ve serbestleşecekti.
Öğrenciler, bu özgürlüğün ve serbestliğin rahatlığı altında kendilerine hayatın ta kendisi gibi (hayat arası değil) sunulan okulların ve derslerin tadına varabilecekti.
Fakat gelin görün ki gelinen noktada Sayın YILMAZ’ın yukarıdaki söz konusu açıklamalarından yola çıkılarak görülen ve anlaşılan şudur:
Öğrencilerin ilgi ve yeteneği zor soruların altında daha da ezilecek gibi.
Öğrenciler, bu bakımdan ilgi ve yetenklerine değil, sorulara yoğunlaşacak gibi.
Öğrencinin ilgi ve yeteneği yine ikinci planda.
Öğrenci için ilgi ve yeteneğe eğilim, ilgi-yetenek gelişimi lüks gibi.
Öğrenci için varsa yoksa soru, soru, soru olacak.
Çünkü öğrenciler bu sistem içinde sorularla aşık atıyor.
Eee hal böyle olunca öğrenci aşık atma sürecinde teste aşık bir birey olup çıkacak.
Sınavlar ise baskıların, dayatmaların, zorlayan soruların içinde meydana gelen özel dersler-destekleme kursları-yayınevleri-etüt merkezleri gibi birtakım oluşumlar ile öğrenciyi-veliyi maddi ve manevi ezecek kocaman bir vesayet kurumu olup çıkacak.
Sistemin doğası gereği tabii. Şaşırtıcı değil yani.
Bu kurum büyüdükçe çocuklarımız ilgi ve yetenek bakımından küçülecek (körelme), velilerimiz de ekonomik yönden zora ve dara düşürülecek.
Bu kurum elemeyi geçeni işleyecek lakin elemeyi geçemeyeni geri dönüşüm bile yapmayacak, direkt çöpe atacak.
YANİ EĞİTİM SİSTEMİ İÇİNDE SINAV KURUMLARI YENİ NESİLLERİN ÇOĞUNLUĞUNU ÇÖP YAPACAK.
DEMEM O Kİ SINAV VESAYETİ ALTINDA ÇOCUKLARIMIZ KURBAN ASLINDA.
Ve acı, üzücü olan şu ki onları kaybediyoruz.
Şimdi soruyorum, eğitim sistemi içinde çöp olan bir bireyden topluma nasıl faydalı olmasını beklersiniz ya da hayata nasıl umutla bakmasını ve tutunmasını beklersiniz ya da nasıl kendisine güven duymasını beklersiniz ya da hayat içinde yolunu nasıl bulmasını beklersiniz?
O zaman onlar için şu dizeleri söylemek yerinde olur:
BU ÇOCUKLARIMIZ;
EĞİTİM-ÖĞRETİM SİSTEMİ İÇİNDE
OKULDA VE DERSLERDE HAYAT ARASINDA
SINAVLARDA EKMEK ARASINDA
SONUNDA İKİ ARADA BİR DEREDE
Saygılar...
Yusuf SEVİNGEN
Bu bakımdan düşünüldüğünde sınav eleme odaklı olduğu için de söz konusu sınav sorularının kademe kademe zorlaşıyor olması gayet normal tabii.
Ama bu yolun başlangıcında bizlere vaat edilen, TEOG sınavlarının öğrenciler üzerindeki ağırlığının kaldırılacak olması idi.
Ayrıca öğrenciler üzerindeki sınav hegemonyasının, despotizminin, ipoteğinin kırılacak olması idi.
Ve öğrencilerin ilgi ve yetenekleri üzerinde kurulan sınav vesayeti her yönden bertaraf edilecekti.
Öğrencilerin ilgi ve yeteneği, üzerindeki bu vesayet prangasından ve zincirinden kurtulacaktı.
Öğrenciler, bu vesayet zincirinin kırılması neticesinde ilgi ve yetenekleri ile kabuğundan çıkabilecekti.
Öğrencilerin ilgi ve yeteneği adeta özgürleşecekti ve serbestleşecekti.
Öğrenciler, bu özgürlüğün ve serbestliğin rahatlığı altında kendilerine hayatın ta kendisi gibi (hayat arası değil) sunulan okulların ve derslerin tadına varabilecekti.
Fakat gelin görün ki gelinen noktada Sayın YILMAZ’ın yukarıdaki söz konusu açıklamalarından yola çıkılarak görülen ve anlaşılan şudur:
Öğrencilerin ilgi ve yeteneği zor soruların altında daha da ezilecek gibi.
Öğrenciler, bu bakımdan ilgi ve yetenklerine değil, sorulara yoğunlaşacak gibi.
Öğrencinin ilgi ve yeteneği yine ikinci planda.
Öğrenci için ilgi ve yeteneğe eğilim, ilgi-yetenek gelişimi lüks gibi.
Öğrenci için varsa yoksa soru, soru, soru olacak.
Çünkü öğrenciler bu sistem içinde sorularla aşık atıyor.
Eee hal böyle olunca öğrenci aşık atma sürecinde teste aşık bir birey olup çıkacak.
Sınavlar ise baskıların, dayatmaların, zorlayan soruların içinde meydana gelen özel dersler-destekleme kursları-yayınevleri-etüt merkezleri gibi birtakım oluşumlar ile öğrenciyi-veliyi maddi ve manevi ezecek kocaman bir vesayet kurumu olup çıkacak.
Sistemin doğası gereği tabii. Şaşırtıcı değil yani.
Bu kurum büyüdükçe çocuklarımız ilgi ve yetenek bakımından küçülecek (körelme), velilerimiz de ekonomik yönden zora ve dara düşürülecek.
Bu kurum elemeyi geçeni işleyecek lakin elemeyi geçemeyeni geri dönüşüm bile yapmayacak, direkt çöpe atacak.
YANİ EĞİTİM SİSTEMİ İÇİNDE SINAV KURUMLARI YENİ NESİLLERİN ÇOĞUNLUĞUNU ÇÖP YAPACAK.
DEMEM O Kİ SINAV VESAYETİ ALTINDA ÇOCUKLARIMIZ KURBAN ASLINDA.
Ve acı, üzücü olan şu ki onları kaybediyoruz.
Şimdi soruyorum, eğitim sistemi içinde çöp olan bir bireyden topluma nasıl faydalı olmasını beklersiniz ya da hayata nasıl umutla bakmasını ve tutunmasını beklersiniz ya da nasıl kendisine güven duymasını beklersiniz ya da hayat içinde yolunu nasıl bulmasını beklersiniz?
O zaman onlar için şu dizeleri söylemek yerinde olur:
BU ÇOCUKLARIMIZ;
EĞİTİM-ÖĞRETİM SİSTEMİ İÇİNDE
OKULDA VE DERSLERDE HAYAT ARASINDA
SINAVLARDA EKMEK ARASINDA
SONUNDA İKİ ARADA BİR DEREDE
Saygılar...
Yusuf SEVİNGEN
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.