Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali ERBAŞ: ‘Sigara içmek haramdır ve sigara içenler imam olamayacak.’’ dedi.
Sigara, evet, çok zararlıdır. Kişinin hem kendisine hem de çevresindekilere...
Pekala Sayın ERBAŞ’ın ‘sigara haramdır’ deme yetkisi var mı?
Kur’an-a göre yok. Ayetler açık ve şöyle:
‘’Dillerinizin yalan yere nitelendirmesinden ötürü "Bu helaldir, bu haramdır," demeyin. Böylece ALLAH'a yalan yakıştırmış olursunuz. ALLAH'a yalan yakıştıranlar başarıya ulaşamazlar.’’ (Nahl Suresi, 116.Ayet)
‘’De ki: «Baksanıza Allah sizin için rızık olarak neler indirdi de siz ondan bir kısmını haram, bir kısmını da helal yaptınız!» De ki: «Size Allah mı izin verdi, yoksa Allah´a iftira mı ediyorsunuz?’’ (Yunus Suresi, 59.Ayet)
Evet, Sayın Erbaş sigaranın dinsel boyutta durumunu güçlü ve çarpıcı şekilde göstererek  insanları ondan uzak tutma derdi ile konjontürel bir hükümde bulunuyor  lakin böyle yaparak  ‘şu haram,  şu helal’ deme yetkisini kendinde görenlere bir istismar kapısı aralıyor bence. Bu isitismar kapısı bir açılıyor pir açılıyor. Sonra ‘açıl susam açıl’ diyerek o kapıdan girip  darulharp ayakları ile  asmayı, kesmeyi ,  hak yemeyi  bile kendilerine helal görenler çıkıyor. Elbette Sayın ERBAŞ iyi niyetlidir ve iyi bir amaç gütmektedir. Buna bir sözümüz olamaz. Kimse zararlı olanı savunmaz. Ama dediğim gibi İslam’ın ifrat-tefrit terazisi denge ve ölçü ile kendisini bulur. Yoksa kantarın topuzu kaçar. Züğürt Ağa filminde gördüğümüz üzere kendisinde haram-helal deme yetkisi gören,  millete cennetten yer ayarlayan şıhlar, hocalar ya da kendisine din süsü veren insanlar türeyerek  çıkar karşımıza. Halbuki vekil olarak Allah yeter,  yetki de Allah’tadır. Yoksa ortalık Allah’tan geçilmez, yetkiyi ve vekaleti alan Allahlığa soyunur. İslam’ın esası olan tevhit bozularak harcanır. Bozdurup bozdurup harcayanlar  ise daima din tüccarlarıdır.  Tevhit ki bütün kapıları istismarcıların, simsarların, komisyoncuların, tekelcilerin, kartellerin yüzlerine kapatır. Hem de  çok sert bir şekilde... Felekleri şaşar... Nutukları tutulur... Bu halde olan müptezellere kapı aralamak onların şakınlığını giderir ve onları  millete nutuk verir pozisyona getirir...
Sayın ERBAŞ şekli değil de esaslı bir şeye haram demek istiyorsanız size şu öneride bulunabiliriz:
- Mülakatlarda, atamalarda, bilumum başka başka işlerde kamu yararını değil de kendisinin ve çevresinin çıkarını düşünen, bu nedenle kul hakkı yemiş ve yiyor olanlara bir haram-helal hükmü  verin. Çünkü milletin canına okuyorlar, analarından emdikleri sütü burunlarından getiriyorlar. Laf, söz dinlemiyorlar; laftan da sözden de anlamıyorlar. İnsanları darboğaza bir mengene gibi  kısıtırıp kıvrandıyorlar. Bütün değerleri delik deşik ederek kevgire çevirmiş durumdalar. Elde avuçta değer bırakmadılar. Sayın ERBAŞ yüksek sesle şöyle söyleyin artık, valla çok ihtiyacı var bu milletin böyle sözlere:
‘’HER KİŞİ İÇİN  KUL HAKKI YEMEK YA DA TIKSIRINCAYA KADAR  KUL HAKKI YEMEK HARAMDIR. BU HARAMI İŞLEYENLER KAMUDA ASLA  KENDİLERİNE YER BULAMAZ.  HATTA KAMUYA GİRİŞ ŞARTLARI ARASINA KUL HAKKINA GÖZ DİKECEK KADAR AÇGÖZLÜ OLMAMAKTIR İBARESİNİ KOYMALIYIZ. KUL HAKKI YEDİĞİ TESPİT EDİLENLER KAT’A YÖNETİCİ OLAMAZ. BİZDEN OLSALAR DAHİ... KUL HAKKI YEMENİN TERÖR ESTİRMEKTEN FARKI YOK.’’
Artık şekli hükümlere  değil şöyle kur’an-i ve  esaslı haram hükümlerine ihtiyaç duyuyoruz. Yoksa atı alan Üsküdar’ı geçiyor. Ve din bir şekil yapma aracı oluyor.  Esaslı bir araç değil yani...
NOT:  ŞEKLİ DEĞİL ESASLI BİR TOKAT...
BELKİ KUL HAKKI YİYEREK TIKSIRAN, GEĞİREN BİRİLERİNİ KENDİNE GETİRİR...
BELKİ... ÜMİT  FAKİRİN EKMEĞİ İŞTE...
YOKSA ŞİMDİKİ ZAMANLAR GELECEK ZAMANLARDA KUL HAKKI YÜKÜ TAŞIYOR... BİLİNİZ İSTERİM...   VE KUL HAKKI YEME HUYU ÇIKMAZSA BİRİLERİNDEN,  O YÜK ALTINDA  BİRİLERİNİN CANLARI ÇOK ZOR ÇIKACAK...
Saygılar...
Yusuf SEVİNGEN