Yusuf Sevingen

Yusuf Sevingen

Sayın Ziya Selçuk’un Ardından...

Sayın Ziya Selçuk’un Ardından...

Çocuklarımızın önlerine öyle sınavlar koyuyoruz ki -kaderlerini tayin edici bunlar- resmen kördüğüm... Çöz çözebilirsen... Lakin çözmesini istiyoruz başlarına vura vura...

Standart sorularla ve onlara muhakeme, mantık güzellemeleri yapa yapa akıllarını başalarından alıyoruz.

Onlar güzellemeli albenili sorulardaki kördüğümleri çözerken bizler şöyle bir güzel akıllarını başlarından alacak düğümleri başlarına çorap örer gibi atıyoruz.

Kimi sorulardaki kördüğümleri çözüp kendini bir yerlere atıyor. Yani buna kapağı atmak diyoruz. Kapağı atıyor atmasına ama mutsuz.

Kimi de sorulardaki kördüğümleri çözemeyip bir güzel köşeye atılıyor. Hallaç pamuğu gibi... İşe yaramaz muamelesi görüyor. Elbette çok ama çok mutsuz... Nasıl mutlu olsun ki! Üstüne bir de anne ve baba olacak.

Sayın Ziya Selçuk, Ziya Hoca olup bu düğümleri ve kördüğümleri çözer diye hayallere daldık. Hassaten ilk zamanlarda...

Ama Ziya Hoca, Sayın Ziya Selçuk olarak kalakaldı. Yani bakan olarak sistemin göbeğinde... Yalnız, bir başına...

Eli kolu bağlı olduğu için Ziya Hoca olarak konuştuklarını icraata dökemedi. Üzülerek söylemeliyim ki artık konuştukları pek dikkate alınmıyor hatta ilk zamanlardaki gibi tesir etmiyor ve ‘‘Ağamız bizimle eğleniyi...’’ modunda karşılanıyor.

Bundan sonrası için benim şahsi öngörüm şudur ki Sayın Ziya Selçuk kesinlikle mevcut durumu yürütmekle yetinecek ve süresinin dolmasını bekleyecek. Olağanın dışına bu saatten sonra çıkması pek mümkün görünmüyor. İyi niyeti ve eğitim öğretim ortamına hoş bir sada ve hava bırakması ile anılacak. Bu kadar...

Hayallerimizi başka baharlara erteliyoruz, bir kez daha...

Doğanın dinginliği, sadeliği, güzelliği aslında eğitim öğretimin nasıl olacağına dair bizlere birer yol göstericidir. Unutulmamalıdır ki her alan için doğanın aydınlatıcı ve ilham verici bir iklimi vardır.

Lakin şu şartlar altında doğanın bu dinginliğini, sadeliğini, güzelliğini eğitim öğretim sistemi için bir ilham kaynağı olarak görüp buna göre bir devrim yol haritası çizmek çok ama çok zor... Hatta ütopik...

Eğitim öğretimin açıklığı, anlaşılırlığı, sadeliği, dinginliği, tefekkürü, sakinliği o kadar ihtiyacımız olanlardır ki... Nerede!.. Soluk soluğa koşuyoruz. Zaten bu koşuşturma ve karman çorman halleri ile eğitim öğretimin içinden ne cevherleri gözden kaçırıyoruz. Keşke bir görebilsek!

Ama herkes kafasına göre takılarak tepeden gelenlerle iş yapıyor süsü veriyor kendisine... Eğitim öğretime süs vererek bir oyunun parçası olunur ancak. Bunun farkında mıyız acaba? Yolunda seyreden bir arabadan gelen takır tukur seslere aldırış etmemek için müziğin sesini açan bir eda ile yapıyoruz bunu.

Sistem, çıkmazda...

Sistem, açmazda...

Bas bas bağırıyoruz, nafile...

Müziğin sesi kulağa hoş geliyor.

Duvara tosladığımızda yüzümüze yüzümüze çarpacak sistemin gittiği yolun sonundaki bir Berlin Duvarı... O zaman mı günümüzü göreceğiz? Ders almak babında...

Taze dimağları habire sıkıştırıyoruz, habire daraltıyoruz, habire bunaltıyoruz.

Çocukları bıraksak kendi hallerine inanınız merak ve hayal içgüdüleriyle bir anlam üzerinde yol alacaklar. Hem de harika bir şekilde... Fakat gelin görün ki okullarla ve kaderlerini tayin eden sınavlarla resmen onların büyük çoğunluğunu perişan ediyoruz. Bunu görmek için uzman olmaya gerek yok. Okullara gidin, sistemin tıkanıklığını, açmazlığını, müzelik oluşunu gözlerinizle göreceksiniz.

Bu bağlamda Selçuk Şirin Hoca’nın okul öncesi eğitime dönük hayallerinin de Türkiye şartlarında sadece konuşmaktan ileri gitmediğini görüyoruz. Biz, ne yazık ki eğitim öğretimde bir arpa boyu yol alamıyoruz. Döndüğümüz yerler hep başa sarıyor. Selçuk Şirin Hoca konuşuyor ama kime konuşuyor! Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla durumu işte.

Sayın Selçuk Şirin Hoca’nın okul öncesi eğitime yoğunlaşmanın çok önemli olduğunu savunan tezine ben de katılıyorum. Lakin bunun için insan kaynağımız var mı? Çocukları baskılamadan merak ve hayal içgüdülerini yalnızca yönlendirici ve rol alıcı bir şekilde motive edebilecek bir insan kaynağından bahsediyorum. Türkiye’de, özü ve özgürlüğü keşfetmedikçe ve bunları benimsemedikçe -mış gibi taklitçiliğin zirvelerinde paraya endeksli yaşayarak elimizdeki avucumuzdaki cevherleri heder edeceğimiz kesin değil mi? Türkiye’de işler, işin odağında olana göre değil de odağın çeperindekilere göre yürüyeceği için ortalık hep çetrefil, dağınık, anlaşılmaz olmayacak mı sizce?

Eee bir yeri karıştırmakta, oranın sadeliğini, açıklığını sabote etmekte üstümüze yok aslında. Bazen düşünüyorum, sistem tamam ama ya insan kaynağı? İnsanımız hazır mı?

Neyse tün bu anlattıklarımdan sıyrılarak çocuklara, gençlere naçizane tavsiyemlerimdir:

1- Sınavlar yollarınıza engeller koyar, sınavlar geçit vermiyorsa siz kendinize yollar açın.

2- Sınavlar karambole sürükler sizi, sizin ayağınız yere sağlam bassın ve nereye gideceğinizi bilin. Önce karar verin.

3- Sınavlar, hazırlık sürecinde deneme sınavları ile -bir de adı deneme sınavı, alay eder gibi- deneme gücünüzü azaltır, denemekten korkar hale gelirsiniz, yanlış yaparım tedirginliği içinde afallar ve bocalarsınız. Sorudaki düğümleri çözseniz dahi kendinizi düğümlersiniz. Düğüm düğüm olursunuz.

Halbuki bebek iken gözleriniz parlıyordu, merakınız müthişti, hayalleriniz uçsuz bucaksız, yanlış yapmaktan korkmazdınız, sürekli denerdiniz. Okul öncesinde gözlerinizdeki ışığı söndürdüler, ilkokulda merakınızın önüne setler koydular, ortaokulda hayallerinizi yıktılar, lisede ve üniversitede siz artık siz değilsiniz. Artık bir anlamınız yok. Anlamı arıyorsunuz. Üzülerek söylüyorum, iş işten geçmiş. İş işten geçmeden Sayın Selçuk Şirin’e kulak verelim.

İlkokula, ortaokula, liseye, üniversiteye tüketilmiş, imanı gevremiş, bitik öğrenciler değil; gözleri parlayan, merakı olan, hayaller kuran öğrenciler gelsin. Binalar, insan ile anlam kazanır. Yoksa bomboştur. Zeytin ağacı, zeytin fidanına nasıl büyüyeceğini anlatsa bile zeytin fidanı gideceği yolu kendi belirler.

Saygılarımla...

Yusuf SEVİNGEN

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yusuf Sevingen Arşivi
SON YAZILAR