Robotlar Dünyasındaki Süs Bitkisi
İnsanların, kutsamalara dayalı olarak Allah’tan uzaklaşması durumu aslında önemli bir meseledir.
Allah, insanları bu durumdan kurtarmak için dinleri, insanlar içerisinden seçmiş olduğu peygamberleri müjdeci, uyarıcı ve onlarda görünür kılarak insanlarla buluşturmuştur.
Ama insanlar, Allah’ın insan için yaptığı ‘eşref-i mahlukat’ nitelemesini bir kenara bıraktı ve bunun içini doldurmadı.
Aksine, insan başka birtakım kutsamalarla kendisini doldurdu.
Böylece insan, dolduruşa gelmiş bir canlı olup çıktı.
Bu dolduruşlar, bazen ideolojik kutsamalar bazen bir kişiyi kutsama bazen bir taşı kutsama bazen parayı kutsama bazen de başka başka şeyleri kutsama olarak karşımıza çıkmıştır, çıkmaktadır ve bundan sonra da kuvvetle muhtemeldir ki çıkabilecektir.
Bu bakımdan, insan, kendi ‘canlı varlığı’nın değerini bilememiş, arayış içinde iken de başka şeylere değer verme yarışı içerisinde kendisini bulmuş ve bir şeyi sevmede-kıymetlendirmede-yüceltmede aşırıya giderek ölçüyü kaçırmıştır. Musa peygamberin içinde bulunduğu Allah’ı tanıyan kavminin bile Musa peygamberin bir müddet yanlarından ayrılması ile nasıl bir buzağıyı kutsadıkları ortadadır. Demek ki, insanda görülen bir illet bu.
Ve geldiğimiz noktada, insanların çoğunluğu robot gibi yaşam sürdürmektedir, zira düşüncesi-duygusu-iradesi-kişiliği elinden alınmıştır ve insan tarihsel koşullar çerçevesinde kendisine sunulan türlü yönetme/idare şekilleri ile de iradesini verdiği gibi, düşüncesini de, duygusunu da birilerinin eline teslim etmiştir. Bu, kimi zaman bir kral, kimi zaman bir din adamı, kimi zaman da bir yönetici olmuştur...
İnsan, aslında bu cihette bir yok oluş süreci içine kendisini sokmuştur diyebiliriz.
Kendisini bitirme süreci, diyorum buna.
Belki de, insanlığın gidişatı bu yönde olduğu için yapay zekaya sahip robotlara sığınılıyor.
Robotların gülümsemesi, düşünmesi, yardım etmesi, bilgisi insanları mutlu ediyor.
Yani, insan, insanı mutlu etmiyor artık.
İnsan, her şeye çare olarak makinaları görüyor.
Gerçekten düşünülmesi gereken bir konu bu bence.
İnsanlığın son raddesinde, zeka/duygu ile doldurulan robotlar, zekası/bilgisi/düşünmesi/duygusu alınıp iradesine/kişiliğine zincir vurulmuş, rutin ya da monoton bir insan var karşımızda.
İnsan, nasıl düşüneceğine/ağlayacağına/sevineceğine/tepki vereceğine karar veremeyen, ne ile doldurulmuşsa ona göre ortaya güya bir irade/kişilik koyan bir canlı gibi hareket ediyor/davranıyor.
Öyle ki, günümüz modern insanı, robotları da, insanları da doldurarak bir kukla gibi oynatmayı, yönetmeyi, yönlendirmeyi çok seviyor.
Seviyor sevmesine, lakin, insanoğlu, bu haliyle tehlikeli sularda yüzüyor, Dünya’yı bu halleriyle dolduruyor.
Her bir insanı bir damla olarak görürsek, belki de dünyanın sonunu getirecek bir damlayız.
Bardağı taşıracak son damla...
Sonuç olarak, alakasız diyebilirsiniz, ama şunu diyorum artık:
‘’Hiçbir insana ya da şeye teslim edilmemiş/olmamış iradesi ile Allah’ın ipine sarılması ve tutunması gereken insan, iradesine değişik idare etme şekilleri ile ip-otek koydurdu... Ve iradeyi idare oldu tüm yönetme şekilleri... İradeler yitip gitti insanın içinde... Halbuki, bu özelliği insanı diğer canlılardan ayıran özelliği idi... ÖZGÜRLEŞMESİ DE BUNA BAĞLIYDI... ’’
Sanayi devrimi ile başlayan makinalaşma süreci artık insana meydan okuyor.
İnsan, iradesi/kişiliği/aklı/fikri ile hayattan çekilirken, makinalar bu özellikleri ile öne çıkıyor. Hayatta insanın yerini alıyor... Köşe başlarını tutabilir belki de ileride...
İnsan ise tutsak olduğu alanda kendini bitirebilir... Sormak lazım bu bağlamda:
Her şeyi makinalara emanet ve havale etmiş isek, insanın yapması gereken ne kaldı o zaman?
İnsan, ilerlerken geriliyor sanki ve bir SÜS BİTKİSİ/BOSTAN KORKULUĞU olma yolunda... EN SONUNDA BU SÜS BİTKİSİNİN SUYUNU ROBATLAR VERİR ARTIK...
BU DURUM KARŞISINDA, DÜNYA TIKANDI, SONRA YUTKUNDU, EN SONUNDA PATLADI...
Saygılar...
Yusuf SEVİNGEN
Allah, insanları bu durumdan kurtarmak için dinleri, insanlar içerisinden seçmiş olduğu peygamberleri müjdeci, uyarıcı ve onlarda görünür kılarak insanlarla buluşturmuştur.
Ama insanlar, Allah’ın insan için yaptığı ‘eşref-i mahlukat’ nitelemesini bir kenara bıraktı ve bunun içini doldurmadı.
Aksine, insan başka birtakım kutsamalarla kendisini doldurdu.
Böylece insan, dolduruşa gelmiş bir canlı olup çıktı.
Bu dolduruşlar, bazen ideolojik kutsamalar bazen bir kişiyi kutsama bazen bir taşı kutsama bazen parayı kutsama bazen de başka başka şeyleri kutsama olarak karşımıza çıkmıştır, çıkmaktadır ve bundan sonra da kuvvetle muhtemeldir ki çıkabilecektir.
Bu bakımdan, insan, kendi ‘canlı varlığı’nın değerini bilememiş, arayış içinde iken de başka şeylere değer verme yarışı içerisinde kendisini bulmuş ve bir şeyi sevmede-kıymetlendirmede-yüceltmede aşırıya giderek ölçüyü kaçırmıştır. Musa peygamberin içinde bulunduğu Allah’ı tanıyan kavminin bile Musa peygamberin bir müddet yanlarından ayrılması ile nasıl bir buzağıyı kutsadıkları ortadadır. Demek ki, insanda görülen bir illet bu.
Ve geldiğimiz noktada, insanların çoğunluğu robot gibi yaşam sürdürmektedir, zira düşüncesi-duygusu-iradesi-kişiliği elinden alınmıştır ve insan tarihsel koşullar çerçevesinde kendisine sunulan türlü yönetme/idare şekilleri ile de iradesini verdiği gibi, düşüncesini de, duygusunu da birilerinin eline teslim etmiştir. Bu, kimi zaman bir kral, kimi zaman bir din adamı, kimi zaman da bir yönetici olmuştur...
İnsan, aslında bu cihette bir yok oluş süreci içine kendisini sokmuştur diyebiliriz.
Kendisini bitirme süreci, diyorum buna.
Belki de, insanlığın gidişatı bu yönde olduğu için yapay zekaya sahip robotlara sığınılıyor.
Robotların gülümsemesi, düşünmesi, yardım etmesi, bilgisi insanları mutlu ediyor.
Yani, insan, insanı mutlu etmiyor artık.
İnsan, her şeye çare olarak makinaları görüyor.
Gerçekten düşünülmesi gereken bir konu bu bence.
İnsanlığın son raddesinde, zeka/duygu ile doldurulan robotlar, zekası/bilgisi/düşünmesi/duygusu alınıp iradesine/kişiliğine zincir vurulmuş, rutin ya da monoton bir insan var karşımızda.
İnsan, nasıl düşüneceğine/ağlayacağına/sevineceğine/tepki vereceğine karar veremeyen, ne ile doldurulmuşsa ona göre ortaya güya bir irade/kişilik koyan bir canlı gibi hareket ediyor/davranıyor.
Öyle ki, günümüz modern insanı, robotları da, insanları da doldurarak bir kukla gibi oynatmayı, yönetmeyi, yönlendirmeyi çok seviyor.
Seviyor sevmesine, lakin, insanoğlu, bu haliyle tehlikeli sularda yüzüyor, Dünya’yı bu halleriyle dolduruyor.
Her bir insanı bir damla olarak görürsek, belki de dünyanın sonunu getirecek bir damlayız.
Bardağı taşıracak son damla...
Sonuç olarak, alakasız diyebilirsiniz, ama şunu diyorum artık:
‘’Hiçbir insana ya da şeye teslim edilmemiş/olmamış iradesi ile Allah’ın ipine sarılması ve tutunması gereken insan, iradesine değişik idare etme şekilleri ile ip-otek koydurdu... Ve iradeyi idare oldu tüm yönetme şekilleri... İradeler yitip gitti insanın içinde... Halbuki, bu özelliği insanı diğer canlılardan ayıran özelliği idi... ÖZGÜRLEŞMESİ DE BUNA BAĞLIYDI... ’’
Sanayi devrimi ile başlayan makinalaşma süreci artık insana meydan okuyor.
İnsan, iradesi/kişiliği/aklı/fikri ile hayattan çekilirken, makinalar bu özellikleri ile öne çıkıyor. Hayatta insanın yerini alıyor... Köşe başlarını tutabilir belki de ileride...
İnsan ise tutsak olduğu alanda kendini bitirebilir... Sormak lazım bu bağlamda:
Her şeyi makinalara emanet ve havale etmiş isek, insanın yapması gereken ne kaldı o zaman?
İnsan, ilerlerken geriliyor sanki ve bir SÜS BİTKİSİ/BOSTAN KORKULUĞU olma yolunda... EN SONUNDA BU SÜS BİTKİSİNİN SUYUNU ROBATLAR VERİR ARTIK...
BU DURUM KARŞISINDA, DÜNYA TIKANDI, SONRA YUTKUNDU, EN SONUNDA PATLADI...
Saygılar...
Yusuf SEVİNGEN
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.