Yusuf Sevingen

Yusuf Sevingen

Okulsuz Yaşam, Bir Gün Mutlaka!

Okulsuz Yaşam, Bir Gün Mutlaka!

 Okullarda verilen eğitim yeni kuşağı tatmin etmiyor.
Çünkü okullar bir kısır döngü ablukası altında birer işletme gibi çalıştırılıyor.
Tepeden tırnağa, büyüklerin ihtiyacını karşılıyor.
Büyükler, hem rol model hem de başrol oyuncusu.
Küçükler ise bu noktada okullarda figüran gibi.
Herkes, oynadığı rolün gereğini yapıyor.
Doğan Cüceloğlu tabiri ile ‘-mış gibi’.

Bu şartlar altında hiç kimse kendisine yolculuğa falan çıkamaz.
Ancak kendisine çizilen yolun yolcusu olur.
Nitekim hepimiz böyleyiz aslında.
Bunu kabul etmek zorundayız.
Yoksa kendimizi kandırarak yol yürürüz ki bu durumda küçüklerimizi kendimize benzetmekten öte bir arpa boy yol katetemeyiz.

Okul zincirine, sınav kuşatmalarına, verilen derslerin oluşturduğu kısır döngüye, dayatmalara ve zorlamalara karşı büyük bir dalga var dünyada aslında.
Ve bu dalga her geçen gün büyüyor. Çığ gibi...
Daha da büyüyeceğe ve ülkemiz küçüklerini de etkileyeceğe benziyor.
O zaman ne duruyoruz, küçüklerimiz, hiç değilse şu sınav ve test baskılamasından, tepelemesinden kurtarılıp başını kaldırabilsin.
Başını kaldırınca kafası iyi çalışacak ve kendisine yolculuğa çıkma imkanına sahip olabilecek.
Bir insanın başını, istemediği kitaplara, testlere gömerek o insanı kendisiyle buluşturup da kendisini tanımasına fırsat ve imkan veremezsiniz. Bu mutlaktır.
Ve inanınız küçükler artık bu okul düzeni içinde sıkılıyor, bunalıyor ve kıvranıyor.
Bu bağlamda bu okul düzenine başkaldıran dünyadan bir örneği sizlerle paylaşmak istiyorum:

Adı: Marie-Helen
Yaşı:14
Alman vatandaşı.
Ve okulu reddediyor.
Alman Anayasası’nın 2'nci maddesini öne sürerek "kişiliğini özgürce geliştirme" hakkının elinden alındığını savunuyor.
Evet, gerçekten haklı.
Okullar, küçüklerin kişiliğini özgürce geliştirme yolunda önlerine Berlin Duvarı gibi dikiliyor.
Küçükler, benliğini okullarda kaybediyor. Çünkü ben olmaları istenmiyor ve benlikleri yok sayılıyor.
Böylece her kişi ben olmayan bir kişiyi yaşamak mecburiyetinde kalıyor. Her kişi, dünya yaşamında ben olmadan er kişi oluyor. Elbette ben olmayan er kişinin ruhuna Fatiha okunur. Yani ruhlarımızı dünya yaşamında birileri işgal ediyor. Birilerinin doldurduğu ruhları yaşamak gibi devasa bir sorunumuz var. Bu bakımdan düşünecek olursak okullar birer dolgu makinası.
Yalnız şunu iyiden iyiye düşünüyoruz:
Bensizliğin bunalımını yaşayan insanlığın beni keşfi, yukarıdaki kızın talep ettiği gibi bir hakkın kullanılması arzusuyla başlar. İşte bu arzu, tamamen içgüdüsel. Ve bu arzunun önünü açan, onu mahmuzlayan doğal yaşam, okullarda kurulan yapaylıklar bunu kamçılamak yerine tırpanlıyor.
Unutulmamalıdır ki beni kaybeden insan, ruhunu kaybetmiş demektir.
İşte insanlık için asıl yok oluş budur.
Bence varoluşunu yeniden isteyen insanlığın bir hamlesine örnektir yukarıdaki olay.
Ve bir yol açılmıştır.
Gerisi, gelecek zamanlarda muhakkak dünyaya yayılacak, bizlere de uğrayacaktır.
Aşağıdaki bağlantı adresinden yukarıda sunulan örnek olay ile ilgili detaylara bakabilirsiniz.
https://www.youtube.com/watch?v=SdyHduxSb4Y

Not: Gelecek hafta sonu yapılacak LGS ve Bursluluk Sınavı kuşatmalarında bakalım zayiatımız ne olacak? Yazık... Bitirin şu sınavlar dönemini, alkışlayalım sizleri... Millet okul zorunluluğunu tartışırken, biz hala birilerinin ideolojik ve dini haz yaşamaları yolunda dayattıkları ders zorunluluklarına bile GIK diyemiyoruz.
İnsanlık ise kendisini G. Orwell’ın ‘Hayvan Çiftliği’ndey-miş gibi hissediyor.
Saygılarımla...
Yusuf SEVİNGEN






Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yusuf Sevingen Arşivi
SON YAZILAR