Yusuf Sevingen

Yusuf Sevingen

Mülakatın Açtığı Yol

Mülakatın Açtığı Yol

Bakınız saygıdeğer arkadaşlarım, insanımızı ideoloji, siyasi görüş, şucu bucu diye ayırmaksızın adalet-hak-hukuk-eşitlik -liyakat gibi değerlere sadakatte-bağlılıkta aynı kıvama ve tona, aynı anlayışa ve bakışa getirmezsek, devlette işe alımlarda ve atamalarda, devlet içinde yapılan görevlendirmelerde araç olarak kullanılan mülakat, hakkı-hukuku-adaleti-liyakatı tehdit eden bir sopaya dönüşebilir. Mülakatlı sınavlar, hakkın-hukukun-adaletin üzerinde tepinilen, hakkın-hukukun-adaletin sakız gibi çiğnendiği ve vicdanen en yürek yakıcı olanı ise güçlünün zayıfı üzerine adeta basa basa ezdiği bir arenaya dönüşür. Ve mülakatlar, güçlünün mülakat yolunda poz kestiği, caka sattığı; zayıfın ise bu yolda eli kolu bağlı hakkaniyeti olmayan her türlü iş/işleme boyun eğdiği, adalet ve eşitlikten yoksun bir düzenin kurulduğu ve kurgulandığı bir yarış ortamını hazırlar. Böylece, bu düzen insanlara kanıksatıldıkça insanlardaki akıl da vicdan da dumura uğrayabilir.

Bilinmelidir ki, adil-eşit olmayan bu yarış ortamında, insanlarda ne objektif ölçütler ne de hakkaniyetli bir bakış-anlayış egemen olabilir. Kurulu düzen ortamı teneffüs edilir ve ona ayak uydurulur. Bu bağlamda, diyebiliriz ki, ideoloji-parti ayırmaksızın insanımız, devlet kadrolarına mülakatlı atamalara ve görevlendirmelere, kafa ve vicdani olarak hazır değildir. Bunun kanıtı, devlet içinde temsili bir konumda olan bir kişiye ait olduğu iddia edilen aşağıdaki notlardır. İddia boyutunda olduğu için çeşitli yerlerini kırparak bu notları, büyük bir üzüntü içinde sizlerle paylaşıyorum. Mülakatın, başlı başına nelere yol açabileceğinin ve kimlere kapı aralayacağının bir göstergesidir bu nottaki istekler. Onun için diyoruz ki, mülakatlı atamalar ve görevlendirmeler, devlet-millet güvenliği için iyi niyetli bir yaklaşımın düşüncesi-ürünü olabilir, ama insanların buna bakışının ve bundan anladığının hiç de bu yönde olmadığı ve hiç de amacına uygun kullanılmadığı, uygulamada ise görülenler ile somut veriler ışığında bunun hakkı-hukuku çiğneyen, hakkı-hukuku gözetmeyen bir yöne doğru yine parti-ideoloji ayırmaksızın birtakım insanlarca nasıl evrilebileceği net ve açık bir şekilde anlaşılabiliyor. İşte söz konusu o notlar:

“Aşağıda isimleri ve bilgileri yazılı kişiler, ... Kurumu'nda belirtilen iller için ... Denetmen Yardımcısı alımı mülakat sınavlarına girecek olup, bilginizi ve gereğini saygılarımla arz ederim”

“..., ... Bakanlığı Sözleşmeli Kütüphaneci alımına başvurmuş olup, sözlü mülakat aşamasına .... tarihinde girecektir. ... ... Yönetimi mezunu olup, KPSS puanı ... 'dir. Tercihi ... 'dur.”

“... , ... Komutanlığı ... Uzmanı alımına müracaat etmiş olup, ... tarihinde ... Ek Hizmet Binası'nda mülakat yapılacak sözlü mülakat aşamasına girecektir. Bilginizi ve gereğini saygıyla arz ederim.”

“Aşağıda isimleri ve bilgileri yazılı kişiler, ... Birimleri'nde istihdam edilmek üzere ... merkezleri için yapılacak olan mülakat sınavlarına girecek olup, bilginizi ve gereğini saygılarımla rica ederim”

Görüldüğü üzere mülakat varsa, kafa ve vicani yönden hakkı-hukuku gözetir noktaya gelmedikçe ve kafa-vicdani yönden her işimizde hakkı-hukuku esas alır şekilde gelişmedikçe bu notlar her dönem var olacaktır, vicdanlarımız ise bu notlara bakarak kanayacaktır, incineceğiz ve kırılacağızdır. İşe alımlar için yapılan sınavlarda ‘şunun oğlu, bunun kızı, onun tanıdığı, bunun dostu’ gibi nitelemelerin sökmediği, tüm adaylara yalnızca T.C. yurttaşı sıfatı ile bakıldığı ve liyakat ölçütleri ile de bir değerlendirme içine girildiği, adalet-hak-hukuk gözetir noktada da bir seçim/tercih yapıldığı tüm T.C. yurttaşlarının gözüne gözüne sokulmalıdır, T.C. yurttaşlarına bir ferman gibi ‘bu, böyle biline!’ mesajı verilmelidir, işte hakkı-hukuku gözetir düzen böyle kurulabilir ve bir müddet sonra insanlarımız bu düzene alışır. Asla ama asla ‘torpil’ e tenezzül etmez. Mevzuattan ziyade fiiliyattır aslolan. Fiiliyat ile devletin adaleti-hakkı-hukuku gözetir derecesi ölçülür. Ve bilahare insanlarda, devletin adaletine güven duygusu ya gelişir ya da bu duygu insanlarda kaybolur. İşte o zaman farklı yollara meyil başlar insanlarda. İnsanları ‘torpil’e meyledemez hale getiren bir devletin mülakatı da her şeyi de başımızın tacıdır. ÖNCE TORPİLİN BELİNİ KIRMAK SONRA MÜLAKATI YAYMAK GEREKİR. İşte böyle böyle düzen değişebilir.

MEB’e ise çağrımız şudur; mülakatlı atama ve görevlendirmeleri, bu düzende ve şartlar altında yaygınlaştırmak, kafa ve vicdani olarak ‘torpil’e meyili olan insanların önlerini açar. Yukarıdaki notlar bunun bir delilidir.

Bu memlekette torpile tenezzül etmeyen bir tek insan kalmadığı an, yani devlet torpilin belini kırdığı an (liyakatlı ve hukuku esas alan yöneticiler eli ile), her türlü atama ve görevlendirmede mülakat, başımızın tacıdır. Ama gördüğünüz üzere kafa ve vicdani cihette ‘torpil’i aklından geçirip kalbinde meşrulaştıran bir ortamda, zayıf ve gariban için MÜLAKAT zulüm aracı olur. Kusura bakmayınız, AKİF’İN DEDİĞİ GİBİ

‘ZULMÜ ALKIŞLAYAMAM’
Saygılar...

Yusuf SEVİNGEN 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yusuf Sevingen Arşivi
SON YAZILAR