Kavga Değil, Bilim Üretecek Öğretim İzlencesine: ’’Evet’’
Müfredat, öğretim programı demektir.
Öğretim programı ise anlayacağınız ÖZTÜRKÇE ifade ile öğretim izlencesi anlamına geliyor.
MEB, geçen hafta öğretim izlenceleri taslaklarını, demokratik olması niyeti ile, ilgili internet ağ bağlantısı üzerinden askıya çıkardı ve bunu en üst düzeyde (bakan düzeyinde) basın açıklaması ile kamuoyuna duyurdu.
Ve tüm iç-dış paydaşların görüşlerini sunması için böyle bir imkan yaratarak, öğretim izlenceleri hakkında demokratik izlenimi verilmiş olundu. Öyle değil mi?
Ama şunu eski deneyimlerden iyi biliyoruz ki, öğretim izlenceleri taslakları, ya bürokratik oligarşi ya da çoğunluk tahakkümü esasında ve şeklinde bir yolda seyredebilme riski taşımaktadır. Bu risk, demokrasi kültürü tam olgulaşamamış bir Türkiye’de her şartta ve durumda her zaman vardır diye düşünüyorum.
Bu bakımdan, öğretim izlencelerinin demokratik oluşu hakkında her zaman bazı kesimlerce itirazlar olacaktır. Bu da, öğretim izlencelerine demokratik yakıştırmasının ne kadar yersiz olduğu ve doğru olmadığı düşüncesini hakim kılacaktır. Ve her dönem, her alanda demokratikliği yakalamaya ve tutmaya çalışacağız. Böylelikle, şu üç günlük dünyada bu kısır döngüde kendimizi avutmuş ve oyalamış olacağız.
Bilinmelidir ki, Türkiye’de bir şeyin demokratik oluşunun gerçek ve somut ölçütü, toplumun her kesiminin o şeyde kendini bulması ile değerlendirilebilir. Kendini bulması, yalnızca görüşünü sunması demek değildir. Böyle olursa eksik kalır. Ne yazık ki, demokrasinin tamamlanmış hali, Türkiye’nin hem olağan hem olağanüstü şartlarında pek mümkün olmuyor. Bugüne kadar da Türkiye’de hiçbir alanda tam ve tekemmül bir demokrasi göremedik. Dileğim, sonraki kuşakların görebilmesidir...
Üzülerek belirtmeliyim ki, saptamam şudur, ülkemizde siyasi ya da ideolojik heveslere, arzulara ve ihtiraslara maruz kalan her konuda demokrasi kendini bulamıyor. ‘Demokrasi’ diye yırtınılmasına rağmen işte bu sıraladığımız birtakım duygular buna izin ve geçit vermiyor. Siyasi tarihimizde, makus talihimiz sanki.
Tek dileğim şudur ki, bu öğretim izlencelerine demokrasinin tamamlanmış hali siner. Demokrasinin bu sinerjisini alan öğrencilerimiz enerji depolar. Enerji, karınca ve arı çalışkanlığını, karınca ve arı çalışkanlığı da üretmeyi ortaya çıkarır. Sonu üretim ile biterek taçlanmış olan öğretim izlencesi topluma yararlı olur. Bizlerin de baş tacı elbette.
Öğretim izlenceleri üretmek için değil de, bol kazancı olan meslek edinmek için takip edilen araçlar olursa, işte o zaman bunun topluma yararı ve dişe dokunur bir tarafı olmadığı gibi bencilliği, kıskançlığı ve aç gözlülüğü üreten bir mekanizmaya dönüşmesi kaçınılmazdır. Öğretim izlencelerinin sonu insanlığa ve bilime bir katkı ile bitmelidir. Nobel ödüllü, mütevazı, bir Türk olarak göğsümüzü kabartan, yurtsever ve Atatürkçü bilim insanımız Aziz SANCAR’ın dost acı söyler misali yüzümüze vurduğu, kulağımıza küpe olması ve bizi kendimize getirmesi gerektiğini düşündüğüm şu sözlerini aklımızdan çıkarmayarak bir yere not etmeliyiz kanaatindeyim, inanız işimize çok yarar:
"İslam dünyası son 500 yılda doğru dürüst bilime katkı yapmış değil. Bunu düzeltmemiz lazım”
“Artık daha bekleyemeyiz. 2023 diyoruz. İnşallah 2023'te olur. O zaman olmazsa 2033'te olsun ama daha 25-30 yıl bekleyemeyiz. Artık Amerika ve Avrupa düzeyine geçmemiz lazım. O bakımdan bilim ve teknolojiyle ilgilenen çocuklarımızı desteklememiz, onların gelişimlerini kolaylaştırmamız lazım."
"Üstün zekalı çocuklarımız var ve onları tebrik ederim. Onların başarılı olmasını dilerim ve onlara elimizden geldiği kadar destek vermemiz gerekiyor. Fakat başarılı olmak, Nobel almak değildir. Başarılı olmak ailenize, memleketinize, vatanınıza, insanlığa hizmet etmek demektir."
‘’Ben Türkiye'ye geldim geleli hiç televizyon açmadım, gazete okumadım. Çünkü hep kavga var. Eğer Türkiye bilimde öne geçecekse bu sosyal sorunları da çözmemiz lazım. O zaman bilim adamlarımız sosyal sorunlara kafa yorup üzülmez. Doğru dürüst bilim yapar.”
Ayrıca, M. Kemal ve Gandhi, yeni kuşaklar yetiştirilirken nasıl bir yol izlenmesine dair şunları tembihliyorlar. Yön tayini için izninizle paylaşmak isterim, bir reçete gibi:
''Bu Dünya'nın kaynakları herkese yeter, ama açgözlülere yetmez.'' (Gandhi)
''Dünya vatandaşları kıskançlık, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmeli, insanlığın bütününün refahı, açlık ve baskının yerini almalıydı." (M. Kemal ATATÜRK)
Sonuç olarak, siyasi ve ideolojik saiklerle değil, siyasi ve ideolojik olarak arınmış, insanlığa ve bilime katkısı olabilir mi? Milli şuuru sarsıcı bir etki ile açıp vefa, minnet, şükran, saygı ve sevgi gibi duyguları hakim kılabilir mi? Ufkumuzu açabilir mi? gibi soruları kendimize sorarak öğretim izlenceleri taslaklarına eğilmeliyiz.
Yoksa, öğretim izlencelerinde milyonlarca KAZANIM olsa da, KAYBEDERİZ. Kazanımların hepsi kayıplara evrilir. İzlencenin sonu böyle bir evrime gark olur. Bilahare, kayıp yıllar ve nesiller türer...
Ey ahali! Yetmedi mi boş, kuru ve dişe dokunmayan tartışmaların bizlerden eksilttikleri, boşalttıkları, kuruttukları ve kaybettirdikleri? Bu tartışmalarla ne enerji kalıyor ne zinde bir beyin... Tartışmalar kavgaları getiriyor, kavgalar ise kavgalarla üretilen ve bizi birbirimizden ayıran gerçekten demokratik olmayan yasaları, yönetmelikleri, yönergeleri, öğretim izlencelerini... Germesin bizi, ayırmasın bizi bari BU ÖĞRETİM İZLENCELERİ... Aynı akıbetlerle karşılaşmamak için binlerce deneyim ve birikim iyi bir yol gösterici ve pusula olabilir aslında... Rotayı belirleyip doğru çizmek için... Malum, ne demiş Montaigne, rotası belli olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım etmez... Ve ne demiş M. Akif:
’’Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
"Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?’’
Sadede gelelim... İnsanlığa ve bilime nasıl katkı sunabiliriz; insanlık ve bilim tarihinde nasıl iz bırakabiliriz? bu sorular üzerinde düşünelim ve kafa yoralım...
Devamlı laf üreterek kavga eden değil; insanlığa değer ve bilime katkı üreten bir nesil yetiştirebilecek miyiz? Sizler, bizlere bundan haber verin...
Efendiler! Tek sorum olacak, bu öğretim izlencelerinin sonu ne olacak? Üretimi arzulayan bir nesil mi; yoksa, para kazanmak için bol kazançlı bir meslek edinmeyi arzulayan bir nesil mi?..
DİLERİM, BU MÜFREDAT İLE İNSANLIĞI BÜTÜN GÖREN, KARDEŞLİĞİ ÖNCELEYEN KALİTELİ BİREYLER YETİŞİR... BÖYLELİKLE, BU ZAMANLARDA EN BÜYÜK İHTİYACIMIZ OLAN KARDEŞLİK VE KALİTE İHTİYAÇLARIMIZ TEMİN EDİLMİŞ OLUNUR...
Sözcü gazetesi yazarı Soner YALÇIN ne diyor bir yazısında, bu tespitine katılmamak mümkün değil:
‘Türkiye’de insan kalitesi sorunu vardır... Milletvekili olup rozet takmakla kişinin değeri yükselmiyor...’
Bu sözlerin devamını şöyle getirebilirim, doktor olup eline steteskop almakla, öğretmen olup kalem tutmakla, hakim olup cübbe giymekle, amir olup kabarık bir koltukta koltuk kabartmakla, zengin bir iş adamı olup lüks otomobile binmekle, kaliteli giyinmekle, çalım atarak yürümekle, kıskançlıkla, aç gözlülükle ve kinle kişinin değeri yükselmiyor olsa gerek...
SLOGANIMIZ ŞU OLMALI:
KALİTELİ İNSAN İHTİYACIMIZI KARŞILAYAN, İNSANLIĞA DEĞER KATAN VE BİLİME KATKI SUNAN, KARDEŞLİĞİ ÖNCELEYEN YURTSEVER BİREYLER YETİŞTİRSİN BU ÖĞRETİM İZLENCELERİ... GERİSİ TEFERRUAT OLUR BENCE...
HEP BİRLİKTE SORALIM:
BU ÖĞRETİM İZLENCELERİ İLE BİRLİKTE YENİ NESİL;
1- NE KADAR ÖZGÜR OLACAK?
2- NE KADAR KARDEŞ OLACAK?
3- NE KADAR EŞİT OLACAK?
4- NE KADAR BİLİMSEL OLACAK?
5- NE KADAR AKILCI OLACAK?
6- NE KADAR LAİK OLACAK?
7- NE KADAR ADİL OLACAK?
8- NE KADAR DEMOKRAT OLACAK?
9- NE KADAR HAKPEREST OLACAK?
10- NE KADAR İNSANLIK DEĞERLERİNE BAĞLI OLACAK?
NİHAİ ÖĞRETİM İZLENCELERİNİ TAKİP EDEN YENİ KUŞAĞIN YUKARIDAKİLERİN NE KADARINI ÜZERİNDE TAŞIDIĞINA BAĞLI OLARAK, BU ÖĞRETİM İZLENCELERİNİN DEĞERLENDİRİLECEĞİNİ VE DEĞER KAZANACAĞINI HERKESİN BİLMESİNDE FAYDA VAR...
‘’Bilim ve fen nerede ise oradan alacağız ve ulusun her bireyinin kafasına koyacağız.’’ (M. Kemal ATATÜRK)
‘’Evet; ulusumuzun siyasal, toplumsal yaşamında ulusumuzun düşünce bakımından eğitiminde de kılavuzumuz bilim ve fen olacaktır.’’
(M. Kemal ATATÜRK)
‘’Hayatta en hakiki mürşit, ilimdir.’’ (M. Kemal ATATÜRK)
EVET, TÜRKİYE, YENİ KUŞAKLARI EĞİTECEK OLAN ÖĞRETİM İZLENCELERİ İLE MUASIR MEDENİYETLERİ SEVİYESİNE AKLIN, BİLİMİN VE UYGARLIĞIN YOLUNU TAKİP EDERSE YÜKSELEBİLİR...
Sevgi ve saygılarımla...
Yusuf SEVİNGEN
Öğretim programı ise anlayacağınız ÖZTÜRKÇE ifade ile öğretim izlencesi anlamına geliyor.
MEB, geçen hafta öğretim izlenceleri taslaklarını, demokratik olması niyeti ile, ilgili internet ağ bağlantısı üzerinden askıya çıkardı ve bunu en üst düzeyde (bakan düzeyinde) basın açıklaması ile kamuoyuna duyurdu.
Ve tüm iç-dış paydaşların görüşlerini sunması için böyle bir imkan yaratarak, öğretim izlenceleri hakkında demokratik izlenimi verilmiş olundu. Öyle değil mi?
Ama şunu eski deneyimlerden iyi biliyoruz ki, öğretim izlenceleri taslakları, ya bürokratik oligarşi ya da çoğunluk tahakkümü esasında ve şeklinde bir yolda seyredebilme riski taşımaktadır. Bu risk, demokrasi kültürü tam olgulaşamamış bir Türkiye’de her şartta ve durumda her zaman vardır diye düşünüyorum.
Bu bakımdan, öğretim izlencelerinin demokratik oluşu hakkında her zaman bazı kesimlerce itirazlar olacaktır. Bu da, öğretim izlencelerine demokratik yakıştırmasının ne kadar yersiz olduğu ve doğru olmadığı düşüncesini hakim kılacaktır. Ve her dönem, her alanda demokratikliği yakalamaya ve tutmaya çalışacağız. Böylelikle, şu üç günlük dünyada bu kısır döngüde kendimizi avutmuş ve oyalamış olacağız.
Bilinmelidir ki, Türkiye’de bir şeyin demokratik oluşunun gerçek ve somut ölçütü, toplumun her kesiminin o şeyde kendini bulması ile değerlendirilebilir. Kendini bulması, yalnızca görüşünü sunması demek değildir. Böyle olursa eksik kalır. Ne yazık ki, demokrasinin tamamlanmış hali, Türkiye’nin hem olağan hem olağanüstü şartlarında pek mümkün olmuyor. Bugüne kadar da Türkiye’de hiçbir alanda tam ve tekemmül bir demokrasi göremedik. Dileğim, sonraki kuşakların görebilmesidir...
Üzülerek belirtmeliyim ki, saptamam şudur, ülkemizde siyasi ya da ideolojik heveslere, arzulara ve ihtiraslara maruz kalan her konuda demokrasi kendini bulamıyor. ‘Demokrasi’ diye yırtınılmasına rağmen işte bu sıraladığımız birtakım duygular buna izin ve geçit vermiyor. Siyasi tarihimizde, makus talihimiz sanki.
Tek dileğim şudur ki, bu öğretim izlencelerine demokrasinin tamamlanmış hali siner. Demokrasinin bu sinerjisini alan öğrencilerimiz enerji depolar. Enerji, karınca ve arı çalışkanlığını, karınca ve arı çalışkanlığı da üretmeyi ortaya çıkarır. Sonu üretim ile biterek taçlanmış olan öğretim izlencesi topluma yararlı olur. Bizlerin de baş tacı elbette.
Öğretim izlenceleri üretmek için değil de, bol kazancı olan meslek edinmek için takip edilen araçlar olursa, işte o zaman bunun topluma yararı ve dişe dokunur bir tarafı olmadığı gibi bencilliği, kıskançlığı ve aç gözlülüğü üreten bir mekanizmaya dönüşmesi kaçınılmazdır. Öğretim izlencelerinin sonu insanlığa ve bilime bir katkı ile bitmelidir. Nobel ödüllü, mütevazı, bir Türk olarak göğsümüzü kabartan, yurtsever ve Atatürkçü bilim insanımız Aziz SANCAR’ın dost acı söyler misali yüzümüze vurduğu, kulağımıza küpe olması ve bizi kendimize getirmesi gerektiğini düşündüğüm şu sözlerini aklımızdan çıkarmayarak bir yere not etmeliyiz kanaatindeyim, inanız işimize çok yarar:
"İslam dünyası son 500 yılda doğru dürüst bilime katkı yapmış değil. Bunu düzeltmemiz lazım”
“Artık daha bekleyemeyiz. 2023 diyoruz. İnşallah 2023'te olur. O zaman olmazsa 2033'te olsun ama daha 25-30 yıl bekleyemeyiz. Artık Amerika ve Avrupa düzeyine geçmemiz lazım. O bakımdan bilim ve teknolojiyle ilgilenen çocuklarımızı desteklememiz, onların gelişimlerini kolaylaştırmamız lazım."
"Üstün zekalı çocuklarımız var ve onları tebrik ederim. Onların başarılı olmasını dilerim ve onlara elimizden geldiği kadar destek vermemiz gerekiyor. Fakat başarılı olmak, Nobel almak değildir. Başarılı olmak ailenize, memleketinize, vatanınıza, insanlığa hizmet etmek demektir."
‘’Ben Türkiye'ye geldim geleli hiç televizyon açmadım, gazete okumadım. Çünkü hep kavga var. Eğer Türkiye bilimde öne geçecekse bu sosyal sorunları da çözmemiz lazım. O zaman bilim adamlarımız sosyal sorunlara kafa yorup üzülmez. Doğru dürüst bilim yapar.”
Ayrıca, M. Kemal ve Gandhi, yeni kuşaklar yetiştirilirken nasıl bir yol izlenmesine dair şunları tembihliyorlar. Yön tayini için izninizle paylaşmak isterim, bir reçete gibi:
''Bu Dünya'nın kaynakları herkese yeter, ama açgözlülere yetmez.'' (Gandhi)
''Dünya vatandaşları kıskançlık, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmeli, insanlığın bütününün refahı, açlık ve baskının yerini almalıydı." (M. Kemal ATATÜRK)
Sonuç olarak, siyasi ve ideolojik saiklerle değil, siyasi ve ideolojik olarak arınmış, insanlığa ve bilime katkısı olabilir mi? Milli şuuru sarsıcı bir etki ile açıp vefa, minnet, şükran, saygı ve sevgi gibi duyguları hakim kılabilir mi? Ufkumuzu açabilir mi? gibi soruları kendimize sorarak öğretim izlenceleri taslaklarına eğilmeliyiz.
Yoksa, öğretim izlencelerinde milyonlarca KAZANIM olsa da, KAYBEDERİZ. Kazanımların hepsi kayıplara evrilir. İzlencenin sonu böyle bir evrime gark olur. Bilahare, kayıp yıllar ve nesiller türer...
Ey ahali! Yetmedi mi boş, kuru ve dişe dokunmayan tartışmaların bizlerden eksilttikleri, boşalttıkları, kuruttukları ve kaybettirdikleri? Bu tartışmalarla ne enerji kalıyor ne zinde bir beyin... Tartışmalar kavgaları getiriyor, kavgalar ise kavgalarla üretilen ve bizi birbirimizden ayıran gerçekten demokratik olmayan yasaları, yönetmelikleri, yönergeleri, öğretim izlencelerini... Germesin bizi, ayırmasın bizi bari BU ÖĞRETİM İZLENCELERİ... Aynı akıbetlerle karşılaşmamak için binlerce deneyim ve birikim iyi bir yol gösterici ve pusula olabilir aslında... Rotayı belirleyip doğru çizmek için... Malum, ne demiş Montaigne, rotası belli olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım etmez... Ve ne demiş M. Akif:
’’Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
"Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?’’
Sadede gelelim... İnsanlığa ve bilime nasıl katkı sunabiliriz; insanlık ve bilim tarihinde nasıl iz bırakabiliriz? bu sorular üzerinde düşünelim ve kafa yoralım...
Devamlı laf üreterek kavga eden değil; insanlığa değer ve bilime katkı üreten bir nesil yetiştirebilecek miyiz? Sizler, bizlere bundan haber verin...
Efendiler! Tek sorum olacak, bu öğretim izlencelerinin sonu ne olacak? Üretimi arzulayan bir nesil mi; yoksa, para kazanmak için bol kazançlı bir meslek edinmeyi arzulayan bir nesil mi?..
DİLERİM, BU MÜFREDAT İLE İNSANLIĞI BÜTÜN GÖREN, KARDEŞLİĞİ ÖNCELEYEN KALİTELİ BİREYLER YETİŞİR... BÖYLELİKLE, BU ZAMANLARDA EN BÜYÜK İHTİYACIMIZ OLAN KARDEŞLİK VE KALİTE İHTİYAÇLARIMIZ TEMİN EDİLMİŞ OLUNUR...
Sözcü gazetesi yazarı Soner YALÇIN ne diyor bir yazısında, bu tespitine katılmamak mümkün değil:
‘Türkiye’de insan kalitesi sorunu vardır... Milletvekili olup rozet takmakla kişinin değeri yükselmiyor...’
Bu sözlerin devamını şöyle getirebilirim, doktor olup eline steteskop almakla, öğretmen olup kalem tutmakla, hakim olup cübbe giymekle, amir olup kabarık bir koltukta koltuk kabartmakla, zengin bir iş adamı olup lüks otomobile binmekle, kaliteli giyinmekle, çalım atarak yürümekle, kıskançlıkla, aç gözlülükle ve kinle kişinin değeri yükselmiyor olsa gerek...
SLOGANIMIZ ŞU OLMALI:
KALİTELİ İNSAN İHTİYACIMIZI KARŞILAYAN, İNSANLIĞA DEĞER KATAN VE BİLİME KATKI SUNAN, KARDEŞLİĞİ ÖNCELEYEN YURTSEVER BİREYLER YETİŞTİRSİN BU ÖĞRETİM İZLENCELERİ... GERİSİ TEFERRUAT OLUR BENCE...
HEP BİRLİKTE SORALIM:
BU ÖĞRETİM İZLENCELERİ İLE BİRLİKTE YENİ NESİL;
1- NE KADAR ÖZGÜR OLACAK?
2- NE KADAR KARDEŞ OLACAK?
3- NE KADAR EŞİT OLACAK?
4- NE KADAR BİLİMSEL OLACAK?
5- NE KADAR AKILCI OLACAK?
6- NE KADAR LAİK OLACAK?
7- NE KADAR ADİL OLACAK?
8- NE KADAR DEMOKRAT OLACAK?
9- NE KADAR HAKPEREST OLACAK?
10- NE KADAR İNSANLIK DEĞERLERİNE BAĞLI OLACAK?
NİHAİ ÖĞRETİM İZLENCELERİNİ TAKİP EDEN YENİ KUŞAĞIN YUKARIDAKİLERİN NE KADARINI ÜZERİNDE TAŞIDIĞINA BAĞLI OLARAK, BU ÖĞRETİM İZLENCELERİNİN DEĞERLENDİRİLECEĞİNİ VE DEĞER KAZANACAĞINI HERKESİN BİLMESİNDE FAYDA VAR...
‘’Bilim ve fen nerede ise oradan alacağız ve ulusun her bireyinin kafasına koyacağız.’’ (M. Kemal ATATÜRK)
‘’Evet; ulusumuzun siyasal, toplumsal yaşamında ulusumuzun düşünce bakımından eğitiminde de kılavuzumuz bilim ve fen olacaktır.’’
(M. Kemal ATATÜRK)
‘’Hayatta en hakiki mürşit, ilimdir.’’ (M. Kemal ATATÜRK)
EVET, TÜRKİYE, YENİ KUŞAKLARI EĞİTECEK OLAN ÖĞRETİM İZLENCELERİ İLE MUASIR MEDENİYETLERİ SEVİYESİNE AKLIN, BİLİMİN VE UYGARLIĞIN YOLUNU TAKİP EDERSE YÜKSELEBİLİR...
Sevgi ve saygılarımla...
Yusuf SEVİNGEN
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.