İslam’da Teslimiyet ve Teselli
İslam, teslimiyet anlamını da içerir.
Ama nelere?
Düşmanlığa karşı kardeşliğe.
Kine karşı sevgiye.
Kötülüğe karşı iyiliğe.
Üstenciliğe karşı alçakgönüllülüğe.
Çirkinliğe karşı güzelliğe.
Öyle ki ‘böbürlenmeden yürüyün!’ der.
Öyle ki ‘iyilikte yarışın!’ der.
Öyle ki ‘bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir.’ der.
Öyle ki ‘bir topluluğa karşı hissettiğiniz kin sizi adaletli davranmaktan alıkoymasın!’ der.
Öyle ki ‘kötülüğe iyilikle karşı koyun!’ der.
Öyle ki ‘iyilikleri beklentisiz ve karşılıksız yapın!’ der.
Tüm bunlara teslim olabilmek ise ancak ve ancak tüm bunlara sıkı bir şekilde inanmakla olabilir.
İnanıyorsanız eğer güveniyorsunuz demektir.
Ama inanmıyorsanız, güvenmiyorsunuzdur.
Sevgiye inanmayan ve güvenmeyen,
İyiliğe inanmayan ve güvenmeyen,
Güzelliğe inanmayan ve güvenmeyen her insan yaptığı her kötülük ve çirkinlik, hissettiği her kin için kendisine tutunacağı bir ‘neden’ , ‘ama’ , ‘ bahane’ dalı bulur.
Şunu iyi biliniz ki yalnızca cübbe, sarık, ferace giyerek kötülüklerden korunamazsınız.
Ve yalnızca cübbe, sarık, ferace giyerek takva sahibi de olamazsınız.
Takva giysilerinin kumaşı; iyilik, sevgi, kardeşlik, güzellik gibi birtakım duyguların ve düşüncelerin hayatın her alanına aktarımı ile elde edilir.
Kinin, kıskançlığın, aç gözlülüğün, kötülüğün, düşmanlığın kanıksandığı bir toplumda yalnızca ferace, sarık ve cübbe giyerek kötülüklerden korunulmaz.
Eğer cübbe, sarık, ferace ile kurtuluşa erileceğine inanılıyorsa kişi kendisini aldatıyor demektir.
Bu giysiler, bu durumda ya da halde takva değil, takiye giysileri olabilir (Elbette bu söylediklerim; ferace, cübbe ve sarık giyen herkes için değil). Ve kimseye de faydası olmaz.
Şunu iyi anlamalıyız ki, Allah bizlerden kötülükleri kapatma ya da halı altına süpürme değil, kötülüklere karşı gelme davranışı, hareketi ve çalışması beklemektedir.
Sonuç olarak ifade etmeliyim ki, takva giysisi sevgiye-iyiliğe-güzelliğe-kardeşliğe teslimiyettir (inanma ve güven gibi donanımlar ile); takiye giysileri ise ancak ve ancak sevgiden-iyilikten-kardeşlikten-güzellikten nasiplenmemiş ya da yoksun kalmış züğürt tesellisidir.
İnanınız ve güveniniz ki sevgi, kardeşlik, iyilik egemenliğinde dünya daha güzel ve yaşanılası olabilir.
Ve insanlığın üzerinde takva giysisi (kötülüklerden arınma, korunma ve ona karşı gelme) var iken sevgi-kardeşlik konuşur. SEVGİ VE KARDEŞLİK SUSTUĞU AN İNSANLIK; GÜRÜLTÜ, KARIŞIKLIK VE KÖTÜLÜK İÇİNDE KAYBOLUR GİDER.
Evet, güven ve inanç donanımları ile iyilik ve güzellik havuzuna bırakalım kendimizi.
Göreceksiniz ki boğulmayacaksınız, ama korkmayın, cesaretli ve kararlı olun.
Ve işe Allah’ın mesajını okumakla başlayınız, sonunda donanımlı olacaksınız, asla aldanmayacaksınız, asla ama asla korkmayacaksınız gerçekleri onaylamaktan, yalanları değil, tamamıyla gerçekleri!..
MALUM, YALANLARLA AVUTUYORUZ KENDİMİZİ VE YALANLAR İÇİNDE YÜZÜYORUZ. ÖYLE Kİ DÜNYAYA BİLE ‘YALAN’ DİYE BİR KULP TAKMIŞIZ... VE NE YAZIKTIR Kİ GERÇEKLERE TESLİMİYET VAR İKEN YALANLARDA TESELLİ ARIYORUZ...
Not: Diyanet İşleri Başkanı: ‘’Türkiye'nin yüzde 59'u Kuran okumasını bilmiyor.’’ demiş.
Daha ağır olanını söyleyeyim: ‘’Türkiye’nin yüzde 90’ı Kur’an-ı anlamıyor.’’
Bu da bir çağrım olsun, Diyanet tüm okullara ücretsiz olarak Kur’an-ın Türkçe mealini göndermelidir ve artık çocuklarımız Allah’ın bu mesajını anlamaya koyulmalıdır. Gençlerimiz, Kur’an-ın anlaşılabilir anlamıyla buluşturulmalıdır. Okumak, unutmayınız ki, anlama ve sorgulama olmadan tamama ermez. Aksi yapılan her okuma ise gençlere bilinç aşılamaz, koşullanılmış bir rahatlama ve dinginlik yaratabilir. Bunun etkisi saman alevi gibidir.
Saygılar...
Yusuf SEVİNGEN
Ama nelere?
Düşmanlığa karşı kardeşliğe.
Kine karşı sevgiye.
Kötülüğe karşı iyiliğe.
Üstenciliğe karşı alçakgönüllülüğe.
Çirkinliğe karşı güzelliğe.
Öyle ki ‘böbürlenmeden yürüyün!’ der.
Öyle ki ‘iyilikte yarışın!’ der.
Öyle ki ‘bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir.’ der.
Öyle ki ‘bir topluluğa karşı hissettiğiniz kin sizi adaletli davranmaktan alıkoymasın!’ der.
Öyle ki ‘kötülüğe iyilikle karşı koyun!’ der.
Öyle ki ‘iyilikleri beklentisiz ve karşılıksız yapın!’ der.
Tüm bunlara teslim olabilmek ise ancak ve ancak tüm bunlara sıkı bir şekilde inanmakla olabilir.
İnanıyorsanız eğer güveniyorsunuz demektir.
Ama inanmıyorsanız, güvenmiyorsunuzdur.
Sevgiye inanmayan ve güvenmeyen,
İyiliğe inanmayan ve güvenmeyen,
Güzelliğe inanmayan ve güvenmeyen her insan yaptığı her kötülük ve çirkinlik, hissettiği her kin için kendisine tutunacağı bir ‘neden’ , ‘ama’ , ‘ bahane’ dalı bulur.
Şunu iyi biliniz ki yalnızca cübbe, sarık, ferace giyerek kötülüklerden korunamazsınız.
Ve yalnızca cübbe, sarık, ferace giyerek takva sahibi de olamazsınız.
Takva giysilerinin kumaşı; iyilik, sevgi, kardeşlik, güzellik gibi birtakım duyguların ve düşüncelerin hayatın her alanına aktarımı ile elde edilir.
Kinin, kıskançlığın, aç gözlülüğün, kötülüğün, düşmanlığın kanıksandığı bir toplumda yalnızca ferace, sarık ve cübbe giyerek kötülüklerden korunulmaz.
Eğer cübbe, sarık, ferace ile kurtuluşa erileceğine inanılıyorsa kişi kendisini aldatıyor demektir.
Bu giysiler, bu durumda ya da halde takva değil, takiye giysileri olabilir (Elbette bu söylediklerim; ferace, cübbe ve sarık giyen herkes için değil). Ve kimseye de faydası olmaz.
Şunu iyi anlamalıyız ki, Allah bizlerden kötülükleri kapatma ya da halı altına süpürme değil, kötülüklere karşı gelme davranışı, hareketi ve çalışması beklemektedir.
Sonuç olarak ifade etmeliyim ki, takva giysisi sevgiye-iyiliğe-güzelliğe-kardeşliğe teslimiyettir (inanma ve güven gibi donanımlar ile); takiye giysileri ise ancak ve ancak sevgiden-iyilikten-kardeşlikten-güzellikten nasiplenmemiş ya da yoksun kalmış züğürt tesellisidir.
İnanınız ve güveniniz ki sevgi, kardeşlik, iyilik egemenliğinde dünya daha güzel ve yaşanılası olabilir.
Ve insanlığın üzerinde takva giysisi (kötülüklerden arınma, korunma ve ona karşı gelme) var iken sevgi-kardeşlik konuşur. SEVGİ VE KARDEŞLİK SUSTUĞU AN İNSANLIK; GÜRÜLTÜ, KARIŞIKLIK VE KÖTÜLÜK İÇİNDE KAYBOLUR GİDER.
Evet, güven ve inanç donanımları ile iyilik ve güzellik havuzuna bırakalım kendimizi.
Göreceksiniz ki boğulmayacaksınız, ama korkmayın, cesaretli ve kararlı olun.
Ve işe Allah’ın mesajını okumakla başlayınız, sonunda donanımlı olacaksınız, asla aldanmayacaksınız, asla ama asla korkmayacaksınız gerçekleri onaylamaktan, yalanları değil, tamamıyla gerçekleri!..
MALUM, YALANLARLA AVUTUYORUZ KENDİMİZİ VE YALANLAR İÇİNDE YÜZÜYORUZ. ÖYLE Kİ DÜNYAYA BİLE ‘YALAN’ DİYE BİR KULP TAKMIŞIZ... VE NE YAZIKTIR Kİ GERÇEKLERE TESLİMİYET VAR İKEN YALANLARDA TESELLİ ARIYORUZ...
Not: Diyanet İşleri Başkanı: ‘’Türkiye'nin yüzde 59'u Kuran okumasını bilmiyor.’’ demiş.
Daha ağır olanını söyleyeyim: ‘’Türkiye’nin yüzde 90’ı Kur’an-ı anlamıyor.’’
Bu da bir çağrım olsun, Diyanet tüm okullara ücretsiz olarak Kur’an-ın Türkçe mealini göndermelidir ve artık çocuklarımız Allah’ın bu mesajını anlamaya koyulmalıdır. Gençlerimiz, Kur’an-ın anlaşılabilir anlamıyla buluşturulmalıdır. Okumak, unutmayınız ki, anlama ve sorgulama olmadan tamama ermez. Aksi yapılan her okuma ise gençlere bilinç aşılamaz, koşullanılmış bir rahatlama ve dinginlik yaratabilir. Bunun etkisi saman alevi gibidir.
Saygılar...
Yusuf SEVİNGEN
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.