Yusuf Sevingen

Yusuf Sevingen

Haydi Çocuklar, Haydi Gençler, Söz Sizde!

Haydi Çocuklar, Haydi Gençler, Söz Sizde!

Haydi Çocuklar, Haydi Gençler, Söz Sizde!

Köşemi belli zamanlarda öğrencilerimize bırakacağım.

Bugün 8.sınıf öğrencisi Melike Naz Basut’a köşeyi bırakıyorum:

‘‘Tarumar edilmiş zihinlerin birkaç saate sığdırılmış teftiş hayatından ibaret eğitim sistemi. Ha doğru ha yanlış. Doğruluğu sorgulanamayacak kadar geç kalınmış. Lakin ya hala bir umut varsa?

Eğitim ailede başlar öyle mi? Neyin doğru neyin yanlış ilk ailemizden öğrenir, geleceğimizin teminatı eğitimimizin ilk temellerini ailemiz atarmış. Kime göre? Neye göre?

Bence eğitim ailede değil, kişinin kendisinden başlar. Yaşı dolayısıyla küçümsediğimiz bir çocuğun yaşanmışlıklarını kim bilebilir? Kapalı kapılar ardındaki çok takla atan isyanları, metruk bir zihnin ardında can bulmuş hezimeti kim bilebilir? Sorun sahiden eğitim sisteminde mi? Veyahut aslında başından beri öğrencinin ta kendisinde miydi? Can alıcı sorular ve yanıtlanamayacak kadar kargaşaya bürünmüş cevaplar...

İşin aslı bu konuya bir öğrenci olarak yaklaşmam ne kadar objektif bir bakış açısına sahip olduğumu kanıtlayacak bana. Zira en büyük öğenci isyanı değil midir ‘Eğitim sistemi kötü.’ serzenişi? Aslına bakacak olursak bu kolaya kaçmaktan başka bir şey değil. Gelecek kaygılarına tutunmadan, üşengeçlikten kafasını yastıktan kaldırmaya zorlanan tiplerin mazeretlere sığınarak kendini avutma çabasından başka bir şey olduğu da yok. Geriye kalan büyük kesim ise tamamen ‘Sürüye uyum sağla!’ psikolojisinden çıkamayan, kulaklarını dünyanın sesine tıkamış hezel dolu bedenlerden ibaret. Tek maktul ise acımasızca katledilmiş zihinler.

Yıllarca fikrimiz dahi sorulmadan adımıza kararların alındığı, ilk günlerin heyecanından sonra ise artık adını dahi anmak istemeyeceğimiz kadar beynimizin tonlarca yüke tabi tutulduğu yerdi okul. Asıl absürt olan, fikrimiz sorulsaydı dahi kendi zihnimizin salahiyetine sahip olamayacak kadar küçük bir yaşta olmamız...Lakin bahaneler gerçekliğin can alıcı sonunu örseleyemiyor. Bir öğrenciden çok bir ruh, kendi zihninin faili oluyor.

Yıllar boyunca değişikliğe teveccüh etmiş bir eğitim sistemi ile karşı karşıya öğrenci... Fakat bu sistem ne kadar ne kadar değişikliğe uğramış olursa olsun 8 yıldan fazla bir süre İngilizce eğitimi görmüş olan bir öğrencinin, dili hala konuşamıyor gerçeğini açıklayamıyor. Üzerinde tezler hazırlanır, makaleler yazılır ancak öğrencinin gördüğü eğitimin birey ile oluşturduğu müstehzi intibakı açıklayamaz. ZİRA EĞİTİM ÖĞRENCİNİN LÜGATINDA ANCAK KÖPRÜYÜ GEÇENE KADAR KULLANACAĞI BİR MAŞA OLMAMALIDIR. Kimisinin aksine eğitim, ne matematik yapabilmek ne de ailemizin tasvip edeceği notlar alabilmektir.

Asıl eğitim, kişinin KENDİ KENDİNE yetebilmesi durumuna ulaşmasıdır. Ve bu duruma gelebilmemizdeki etken ne okulda gördüğümüz dersler ne de ailemizin toplumca tabi tutulduğu halk ağzındaki kesin yargılardır. Kişi ilk olarak KENDİ KENDİNE yetebilmeyi öğrenmelidir ki okullarda bize vaat edilen boyutlara ulaşabilelim.

Gerçekliğin gölgelerinin bize yansıttıkları her ne kadar toplumun büyük bir kesimine ters düşecek olsa da olanı ve olacağı reddetmek, cehennem sıcağında suyu düşler aleminde aramaktan farksız. Gerçekliğinden eminsin lakin ulaşamıyorsun...’’

Teşekkürler Melike Naz BASUT.
Kalemine sağlık...

Yazıdan çıkarımlarım:

1- Öğrenci, bu eğitim sistemine, köprüyü geçene kadar tahammül ediyor.
2- Eğitim sistemi dışında öğrencinin bir de ta kendisi var.
3- Eğitim öğrencinin ta kendisinde başlıyor.
4- Kendi kendine yetebiliyorsa öğrenci, boyut atlıyor.

Saygılarımla...


Yusuf SEVİNGEN 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yusuf Sevingen Arşivi
SON YAZILAR