Yusuf Sevingen

Yusuf Sevingen

Cemaatlerin Elinde Büyümez Ölü Çocuklar

Cemaatlerin Elinde Büyümez Ölü Çocuklar

Antalya’da bir olay yaşanıyor.

Bu olay, bir öğrenci yurdunda gerçekleşiyor.

Olayın nasıl başladığını ve geliştiğini gösteren yeni bir olay yeri görüntüsü de ulusal medyada yayımlanıyor. Bu görüntüye bakıldığında söz konusu olaya ilişkin yayımlanan ilk görüntünün eksik olduğu görülüyor.

Yeni görüntülere bakıldığında iki öğrenci arasında bir tartışma yaşandığı; tartışmanın kavgaya dönüştüğü; bu esnada etraftakilerin kavgaya seyirci kaldığı; kavgayı ayırmak için sorumluluk duygusu ile hareket etmedikleri; çocuklar arasındaki boğuşmanın bir çocuğun üst kata çıkan, diğer çocuğun ise alt kata inen merdivenlere yönelmesiyle kendiliğinden son bulduğu; alt kata inen merdivenlere yönelen çocuğun süpürge kablosuna takılarak dengesini kaybedip merdivenden yuvarlandığı görülmektedir. Tabii bakıp gören gözler için geçerli bu durum. Yoksa üç maymunluğu alışkanlık haline getirmiş, vicdanının sesini kapatmış gözlere değil.

Sonra merdinvenden yuvarlanan o çocuk hastaneye kaldırılıyor, birkaç gün sonra da kaldırıldığı hastanede gerekli müdahalelere rağmen hayatını kaybediyor. Halbuki yurtta çocuklar arasında yaşanan bu olaya, seyirci kalınmayarak bir Allah’ın kulu gerekli müdahalede bulunmuş olsa olayın seyri daha farklı olabilirdi. Mesela bir ananın ciğeri yanmayabilirdi. Bir Allah’ın kulu yokmuş demek ki. Çünkü Allah’ın kulu sorumlu, vicdanlı, merhametli olur; asla kayıtsız olmaz. Ne yazık ki bazı dinsel ritüelleri amel sayanlar, en hayati müdahaleyi amel saymamışlardır ve bir çocuğu göz göre göre ölüme terk etmişlerdir. Yazık ki yazık...

Yurt, bir cemaat yurdu. Bunu, bir annenin, çocuğunu ölüme götüren o olay ile ilgili yeni görüntülerin çıkması sonrası yaptığı açıklamalarından anlıyoruz. Açıklamaları yürekleri yakıyor adeta. Birkaç yıl önce Aladağ’daki yurt yangınında ölen kızlarımızın annelerinin acı çığlıklarına, yürek yakan feryatlarına benziyor.

Yetkililerin bunu duyması lazım.

Acılı annenin ağzından çıkan bazı sözleri aşağıya olduğu gibi aktarıyorum:

"Evladımın orada dövülerek düştüğünü görüyorum. Yurt görevlilerden hocalardan şikayetçiyim. Hepsi ilgisizler. Bize 17 saniyelik kamera kayıtlarını verdiler ve düşerek öldüğünü söylediler. Biz de bunun arkasını araştırmaya çalıştık.Yurt yetkililerinin bize yardımcı olacaklarını söylediler. Bütün yurt görevlileri bunu örtbas etmeye çalıştı. Düşerek öldüğünü ve ne isterlerse yapacaklarını her konuda yardımcı olacaklarını söylediler. Ama görüntülerde yurt görevlisinin ihmali olduğunu söylemediler. İki çocuk kavga edebilir ama ben bugün hepsinden şikayetçiyim. Benim çocuğum bir saatten daha uzun saatte hastaneye gitmiş. Olay olduktan yarım saat sonra da beni arıyorlar. Canım çok acıyor, otopsi raporu hala çıkmadı, bekliyorum rapor çıkınca daha çok şey söyleyeceğim.’’

‘’... BENİM ÇOCUĞUM DÖVEREK ÖLDÜRMÜŞLER. BURADAN SÖYLÜYORUM. TEKER TEKER SÖYLÜYORUM. HİÇ KİMSEDEN KORKUM YOK. EVET TERÖRİSTTİR BUNLAR. BURADA MÜSLÜMANLIK ALTINDA DURAN TERÖRİSTLERDİR...’’

Efendiler!

Bu ülke; 40 yıl cemaat olarak nam salan, kendisini ‘altın nesil’ gibi sıfatlarla yücelten, İslam dinini kendi çıkarları için araç yapan, din ile kendisini allayıp pullayarak müslüman gibi giydiren ve bu şekliyle kendisini topluma satan FETÖ’den çok çekti. Niye çekti? Çünkü eğitim alanı boş bırakıldı. Boş bırakılınca da dershaneleri, okulları, üniversiteleri, yurtları, ‘ışık’ evleri ile eğitim alanında kök saldı. Yani, yayıldı da yayıldı. Hal böyle olunca nesiller, kötü yola düşen FETÖ’nün eline düştü. En sonunda da adları Ahmet, Ayşe, Mehmet, Hüseyin, Hatice vs. olan nesiller, Türkiye Cumhuriyeti devletine ve Türk milletine en büyük kötülüğü yaptılar.

Sütten ağzımız yandığına göre yoğurdu üfleyerek yemeliyiz. Cemaat ve tarikat yurtlarına daima tedbirli ve temkinli olmalıyız. Güvenli yerler olmadıkları da yukarıda anlattığımız olaylarda görülmüyor mu? Bu yurtların çocuklarımıza kattığı tek değer olmadığını düşünüyorum. Ne zihni ne kalbi... Bilimdir, sanattır, kültürdür, spordur bunları geçtim. Görülen, göz göre göre bir insanın ölümüne yol açtıklarıdır. Bu durum da vicdan, merhamet, Allah korkusundan yoksun olunduğunu; Allah’ın kalbimizden geçen gizli şeyleri bilmesi ya da şah damarımızdan daha yakın olması mealindeki ayetlerin içselleştirilemediğini göstermiyor mu? Olay mahalinde bir Allah’ın kulu da neden bu değerleri hayata geçirip bir hayatı kurtarmadı, öyle değil mi?

Devletimizin ve milletimizin, cemaatlerin ve tarikatların elinde hem bedenen hem zihnen hem de kalben kaybedeceği bir nesil yoktur artık. Bu bağlamda devlet, gariban ailelerin cemaat yurtlarına mahkum oluşuna kayıtsız kalmamalıdır. Sorumluluk duygusu ile hareket ederek cemaatlere eğitim meydanını bırakmamalıdır. Ve en çok ihtiyaç duyulan bölgelere yurt yapmalıdır. Böylece cemaat yurtlarının kök salmadan kökünün kazınması doğal sürecini başlatmış olur. Gariban ailelerin çocuklarını bu mahkumiyetten, mecburiyetten, mecburiyetten, darboğazdan ve girdaptan çekip alarak  kurtarmış olur. 
YETER  ARTIK  CEMAATLERE VE TARİKATLARA  HAYATINI VE YAŞAMINI VERECEĞİMİZ BİR ÇOCUĞUMUZ DAHİ YOKTUR. ÇOCUKLARIMIZIN,  CEMAATLERİN ELİNE DÜŞEREK  HAYATLARINI VE YAŞAMLARINI KAYBETMELERİNE GÖZ YUMAMAYIZ, KULAK TIKAYAMAYIZ, DUT YEMİŞ BÜLBÜL GİBİ DAVRANAMAYIZ. 
Not:  Köşk, AVM gibi gösterişli yapılar değil, halkın çocuklarına yurt yapmalıyız. Onları fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir  birey ancak böyle yapabiliriz. Daha çok yurt yaparak... Cemaatlerin ellerinde hayatlarını ve yaşamlarını yitirmemeleri için... Çocuklarımız özgürleşsin diye... 
Saygılar ...
Yusuf SEVİNGEN

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yusuf Sevingen Arşivi
SON YAZILAR