Yusuf Sevingen

Yusuf Sevingen

Bir Kare Boşluk

Bir Kare Boşluk

'Sizin dininiz size, benim dinim bana.'
(Kafirun Suresi, 6.ayet)
Yukarıdaki ayet tüm müslümanların duracağı yeri ve noktayı belirliyor aslında.
Bir bakıma bir müslümanın sınır çizgisi diyebiliriz.
Ama gelin görün ki günümüzde kendisine ‘müslüman’ diyen, ‘İslam’ı kestiği ahkamın dayanağı yapıp işi güç gösterisine çeviren, din konusunda topluma ‘avam’ nazarında tepeden bakarak üstenci bir bilgelikle (!) toplumu aşağılayan, kendisini dinin adeta tek sahibi görüp insanların yaşam biçimlerine ilişkin hüküm vermeyi adetleştiren, daha ileri gidip astığı astık kestiği kestik bir ali kıran baş kesen algısı oluşturan ve izlenimi veren, insanlarda bıraktığı bu izlenim ve algı ile onları ürküten ve dehşete düşüren bazı kimseler, yukarıdaki ayetin çizdiği sınırı aştıkça aşıyor. Hadlerini ve sınırlarını bilmiyorlar. Kendilerini öyle bir kaptırıyorlar ki ne ölçü ne izan hiçbir şey kalmıyor yani. Onların anladığı gibi İslam dini anlaşılmıyorsa ya da cübbeli-sarıklı-misvaklı-sakallı bir yaşam tarzı/şekli/biçimi benimsenmemişse anında sanki Allah’tan yetki almışçasına davranılarak, hareket edilerek ve söz söylenerek öyle bir noktaya, pozisyona ve duruma geliniyor ki ortalık toz duman oluveriyor. İşte o an İslam da Kur’an da hak getire.
İnsanlar eğer kendilerine benzenmiyorsa adeta küplere biniyorlar. Çıldırıyorlar. Sakinleştirmek zorlaşıyor. Tabi sabırlı olmayıp asabi davrandıkları için de ölçüyü kaçırıyorlar ve sınırı aşıyorlar.
’’ ALLAH'ın sana bir bağışı olarak onlara yumuşak davrandın. Kaba ve katı yürekli olsaydın çevrenden dağılır giderlerdi. Onları affet, bağışlanmalarını dile ve yapılacak işler hakkında onlara danış. Karar verince de ALLAH'a güven; ALLAH güvenenleri sever.’’ (Ali İmran Suresi, 159.ayet)
Ve öyle bir saydırıyorlar ki (salvoları meşhur zaten) çoğu insanı dinden soğutuyor ve uzaklaştırıyorlar. Bu nedenlera bağlı olarak deist ya da ateist olanları biliyorum. Elbette biz onlar gibi bakmıyoruz bu kimselere. Yukarıdaki ayetin bakışı ile bu olaya yaklaşıyoruz. Zira şunu çok iyi bilmekteyiz ki:
Allah, peygamber bu görevi ifa ederken üzüldüğünde onun yalnızca müjdeci ve uyarıcı olarak güzel bir örneklik sorumluluğu olduğunu hatırlatıyor ve yalnızca bu sorumluluğu yerine getirdiğini, insanların dosdoğru yola Allah’ın izni ile girebileceğini, bu nedenle üzülmemesi ve daralmaması gerektiğini telkin ediyor. Ve sonuna kadar sabretmesini istiyor. Daha da ilerisi ise dinde zorlamanın olmadığının vurgulanmasıdır. Ayrıca yüce Allah Kur’an-da dosdoğru yolun gösterildiğini, öğüt alanlar için ayetlerin detaylı şekilde açıklandığını ifade ediyor. Şöyle ki;
‘Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Öğüt alan bir toplum için ayetleri detayıyla açıklamış bulunuyoruz.’
(Enam Suresi, 126.ayet)
Böylece yüce Allah bir insanın üzerindeki yükü hafifletiyor. Şu ayet ise bu minvalde daha anlamlı hale geliyor:
’’ ALLAH ise yükünüzü hafifletmek istiyor. Çünkü insan zayıf yaratıldı’’ (Nisa Suresi, 28.ayet)
Hal böyle iken dinin bireye gönderildiğini unutan ya da ‘seyyit-mehdi-müceddid-müçtehit-evliya-alim-şeyh-hoca vs...’ gibi unvanlarla nam salıp dini insanlar üzerinde etki-kontrol aracı yapan bazı kimselerin bu halleri ve durumları özellikle yeni kuşağın dine yaklaşımını olumsuz yönde etkiliyor diyebilirim.
Bir kere herkesin şunu idrak etmesi lazım.
Din, her bir insana indirilmiştir. Yani bireye... İlgi alanında birey bulunuyor.
Bu bakımdan diyebiliriz ki insanın ta kendisi o dini yaşayacak olandır. Sınırlar, ölçüler, çerçeve Kur’an-da açık ve detaylıdır. Birey, nasıl anlamışsa dini öyle yaşar.
Din ile insanları tekleştirmek ise Allah’ın ‘’ Kendinden önceki kitapları doğrulayan, onların yerine geçen bu kitabı, gerçekleri kapsayıcı olarak sana indirdik. ALLAH'ın sana indirdiğiyle aralarında hüküm ver. Sana gelen gerçekleri bırakıp onların hevesine uyma. Her biriniz için bir yasa ve yöntem belirledik. ALLAH dileseydi hepinizi bir tek toplum yapardı. Ancak, size verdikleriyle sizleri sınıyor. İyilikte yarışın. Hepinizin dönüşü ALLAH'adır. Ayrılığa düştüğünüz konuları size bildirecek.’’ (Maide Suresi, 48.ayet) ayetine karşı mücadeledir ki bu boşunadır, boşunadır, boşunadır. Boş bir inat... Bununla yalnızca kendi kendinizi avutursunuz. Bu nedenle inatlaşma ve çekişme kin-hırs-açgözlülük-kıskançlık gibi kötü hasletleri sırtınıza bindirir ki sonunda düşer kalırsınız. Unutmayınız İslam iyilik ile insanın ruhunu bir kuş gibi hafifletir, İslam dışı her şeyin insan için dayanılmaz ve taşıması güç bir ağırlığı vardır.
Anlattıklarımız bağlamında eğip bükmeden ifade etmeliyim ki insanlar, din konusunda Allah ile aralarına kimseleri sokmamalıdır. Ve şu asla akıllardan çıkmamalıdır: Din konusunda son karar verici insanın ta kendisidir. Yani insan için din özeldir. Her şeyi kuşatan, gözeten ve bilen Allah’tır. Kimselerin din konusunda sizi kuşatmasına izin vermeyiniz. Yoksa insanın birey olarak anlamı kalmayacak. Halbuki her bir insan bir anlam ve değer içerir. Her bir insan tek anlama değil, farklı farklı anlamlara sahiptir. İnsan, yalnızca Kur’an ışığında kendi anlamını ve değerini aramalıdır. Ve başkalarına dayanarak, -mış gibi dini yaşayarak tembelliğe ve kolaycılığa kaçmamalıdır.
Evet sayın arkadaşlar, anlatalım, konuşalım, uyaralım, müjdeleyelim ama insanların ne yapacağına ne yapmayacağına karar vermeyelim. Allah’ın sınır çizmediği konularda insanlar üzerinde zorlayıcı ve baskıcı olmayalım. Zira tecrübe ile sabittir ki bunun sonu, haşa Allahlığa soyunmak olmaktadır.
Biliniz ki insanların dini anladıkları şekilde yaşama hakları vardır. O haklarını kırpıp ellerinde avuçlarında bırakmayarak ruhen ve bedenen teslim almak istiyorsanız hatırlatmak isterim ki onların üzerinde ilahlık taslıyorsunuz demektir ki bu olay firavunluktur.
Onun için insan insanın esaretinden kurtulmalı ve insanın ta kendisi Allah’a teslim olmalıdır. İslam, zaten Allah’a teslimiyeti ve barışı-huzuru-güveni ifade eder. Aslolan budur zaten. Bu bakımdan durulacak nokta ve yer bellidir, o ise şudur:
'Sizin dininiz size, benim dinim bana.'
(Kafirun Suresi, 6.ayet)
Unutmayınız Kur’an bir zamana değil bütün zamana gönderilen bir kitap. Ve bu yönüyle şu anın ötesinde... Elbette bazı noktalarını, insanın şu anki bilgisi anlamaya yetmeyebilir. Ama bilim ameli ile bu noktalar insan için açık hale gelebilir. Kur’an her zamana kendisini açabilen bir kitaptır ki işte mücizevi bir yönüdür bu. Ne diyor yüce yaradan:
‘’... 'Bilmediğinizi Ben bilirim,' dedi.’’ (Bakara Suresi, 30.ayet)
’’ Andolsun akıp giden zamana ki;’’ (Asr Suresi, 1.ayet)
İslam adı altında asansörmüş-halvetmiş-yanmayan kefenmiş vs... konulara değil, adalet-özgürlük-eşitlik-gelir dağılımında adalet gibi asıl konulara gelmek lazım.
Kur’an-da var olan konulara değil de Kur’an-da var olmayan konulara girmek iyi niyetle açıklanamaz. Onun için işlenecek konuyu Kur’an-dan seçelim. Kur’an-ın çizdiği sınırların, koyduğu ölçülerin dışına çıkmayalım. Yeni haramlar belirlenip insanlara sınırlar çizilerek aslında sınırların-ölçülerin dışına çıkılmıyor mu? Çıkılıyor. İşler arap saçına çevriliyor ve çığrından çıkıyor. Böylelikle müslümanlar tekelleşen bazı ellerde oyuncak ola ola evriliyor. Nihayetinde özlerini kaybediyorlar. Görüntüde ve şekilde var iken özde olmuyorlar. Şekillenmiş ama özümsenmemiş bir din, İslam adı ile tekelleşen ellerde tekleşen bir insan tipi üretiyor. ‘Kendisine müslüman’ bir insan tipi... Var ama yok.
Yoksa camiler yapılır ama içi boş kalır. Çünkü insanlar gerçekleri dinlemek istiyor artık. Dünyaya yalan denerek yalanlarla vakit geçirmek istemiyor. Gerçekleri işitmek ve onaylamak istiyor her bir insan. Gerçekleri ise anlatmak her müslümanın sorumluluğundadır. Ama gerçekler, yalanlar değil.
Bu bağlamda Nevzat Çiçek’in sosyal medya üzerinde paylaştığı şu paylaşım bence manidar:

Eserinizle övününüz sayın arkadaşlarım! Tabi övünmek geçiyorsa içinizden... Bu boşluk, din konusunda düşülen boşluğun bir resmidir. Anlamak ve düşünmek lazım.
’’ ALLAH'ın sana bir bağışı olarak onlara yumuşak davrandın. Kaba ve katı yürekli olsaydın çevrenden dağılır giderlerdi. Onları affet, bağışlanmalarını dile ve yapılacak işler hakkında onlara danış. Karar verince de ALLAH'a güven; ALLAH güvenenleri sever.’’ (Ali İmran Suresi, 159.ayet)
Her yılın mart ayında hatırladığımız ve andığımız Akif’in bir şiiri ile bitirmek istiyorum:
Sofuluk satıyorsun
Sofuluk satıyorsun, elinde boy boy tesbih
Çevrende dalkavuklar; tapınır gibi,la-teşbih!
Sarık cübbe ve şalvar; hepsi istismar ,riya
Şekil yönünden sanki; Ömer’in devri ,güya!
Herkes namaz oruçta; hepsi sözünü dinler
Zikir kur’an sesinden, yerler ve gökler inler!
Ha bu din,iman ,takva; inan ki hepsi yalan
Sen onları kendine taptırısın vesselam!
Derdin davan sadece, hep nefsi saltanatın
Şimdilik putu sensin, tapılan menfaatın!
Hey kukla kafalı adam, dinle sözümü tut
Bunların dilinde hak; ama kalbi dolu put!…
– MEHMET AKİF ERSOY, SAFAHAT –
https://www.dailymotion.com/video/x6goxc3 bağlantı adresindeki imam sofuluk değil intermet tarifesi satıyor. Oyuncak ola ola evrilmenin değişik bir örneği.

Saygılar...
Yusuf SEVİNGEN 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yusuf Sevingen Arşivi
SON YAZILAR