Yusuf Sevingen

Yusuf Sevingen

Atatürk’ü Anlamlandıran ve Anlayan Bir Nesil Büyüyor

Atatürk’ü Anlamlandıran ve Anlayan Bir Nesil Büyüyor

19 Mayıs, ‘Gençlik ve Spor Bayramı’ adı ile kutlanmakta iken, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra ‘Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’ ismi ile kutlanmaya başlanmıştır.

Ama ne yazıktır ki, her 19 Mayıs günlerinde, bir ulusal bayramın isminin içine ‘Atatürk’ ismini koymakla ya da o ismi anmakla ‘Atatürk’ ne anlatılabildi ne de anlaşılabildi.
Atatürk ile emperyalizme karşı kurtuluş mücadelesini birlikte yürüttüğü halkının torunları arasına soğuk ve donuk bir yüz çekildi.

Atatürk’ü, göstermelik ve protokole dönük programlarla anarak ya da ‘Atatürk’ ismini çok zikrederek, Atatürk’ün anlaşılacağı ve anlatılacağı gibi bir saplantı ve yanılgı içerisindeydi dönemin devlet büyükleri.

Ve üzülerek söylemeliyim ki, o dönemin devlet büyüklerinin bu tutumları, yanılgıları ve saplantıları yüzünden bir kuşak, özellikle 90’ların çocukları ve gençleri, Atatürk’ü yalnızca anarak anlamadan büyüdüler. Yani bir kuşak için Atatürk, şeklen var olan, onun dışında hiçbir anlamı olmayan bir niteliğe sahipti.

Gardırop Atatürkçülüğünün devlet içerisinde moda olduğu o yıllarda, Atatürk adeta bir imaj ve tarz halini aldı. Ne yazık ki, toplum olarak en kötü huylarımızdan birisi de, her dönem bir yerlere yaranmak için ya da kişisel hesaplar yaparak kendimize bir imaj ve tarz uyarlıyoruz. O dönemde de, Atatürk tarzına ve imajına bürünerek, gençliğin Atatürk’e boş ve anlamsız bakışının nedeni idik bence. Atatürk’ün içi boşaltılarak, Atatürk adeta bir heykele, bir büste, bir rozete indirgenmekte idi. Bu da, gençliğin Atatürk’e olan bakışını olumsuz yönde etkiliyordu. Kaş yapayım derken göz çıkarmak mıydı ya da bile bile göz göre göre göz çıkarmak mıydı, bunu da siz düşünün artık...

Ama şunu unutuyorduk, Atatürk ne tarzdı ne de imajdı. Atatürk; emperyalizm işgalinden arkasına büyük bir millet gücünü alarak Anadolu’yu kurtaran, eşit ve özgür yurttaş temelinde bir devlet kuran, geçmişi derinlerde olan bir millete yeniden özgüven aşılayan, o milletin özüne dönüşü için ona motivasyon veren, bunları yaparken de çağdaş dünyaya bir milleti adapte etmeye çabalayan ve bu büyük milleti muasır medeniyetler seviyesine yükseltmeyi kendisine bir vizyon edinen, her alanda TAM BAĞIMSIZLIK savaşımı veren TAM MİLLİ-TAM YERLİ askeri ve siyasi bir dehaydı.

O dönemlerde (80’lerden sonra ve 90’larda), Atatürk imajı ve tarzı ile kendisini gösterenlerin, Atatürk’ü anlama ve anlatma noktasında zerre bilinçleri yoktu. Onlar, işin şekil kısmı ile ilgileniyor ve onunla prim yapıyordu. İşte, bu şekil, bir kuşağın Atatürk’ü anlamadan yalnızca anarak büyümesine neden olmuştur. Hal böyle olunca, Atatürk bilinci tam oluşmamış ve gelişmemiş bir kuşak yetişti. O kuşak, 1980 darbesinden sonraki süreçte pompalanan gardırop ve şekil Atatürkçülüğünün, Atatürkçülüğü bir tarz ve imaj yapanların ürünüdür.

Pekala, modaya kendilerini uyarlayarak kılıktan kılığa giren bu tarz ve imaj düşkünü ve gösterişi yapan kimseler, şu an ne alemdeler?

Şu an, ya umreye gidip bunu resmetmekle, akabinde insanlara sosyal medya ortamlarında sunmakla meşguller, ya da başörtülü bir şekilde kendilerini resmedip bunu insanlara teşhir etmekle... Yani yukarıda da dediğimiz üzere moda avcısı olmuşlar, modaya ayak uydurup kendilerini kılık kıyafet ve şekil olarak, ortamın havasına uydurabildikleri için çok çevikler ve becerikliler diyebiliriz. Ama inanınız, bir kimsede esas değil de, şekil varsa, üzerindeki göstermelik ‘Atatürk’ yazısı, başındaki yine göstermelik başörtüsü, umredeki yine göstermelik fotoğrafı ya da bir Atatürk büstü önündeki yine göstermelik resmi çok fazla sırıtıyor ve eğreti duruyor. Kendisini ancak uydurabiliyor; yoksa uyumlu görünmüyor.

Artık şunu anlamalıyız; fikirlerimizi, inançlarımızı, bağlı olduğumuz değerleri, anlamak ve anlatmak için tarz ya da imaj malzemesi yapmayalım. Bu malzeme ile yapılan bir anlatım, ters tepmektedir ve ders niteliğini kaybetmektedir. En güzel ve anlaşılır anlatım, şekilden ziyade fikirsel ve eylemsel olanıdır. Bunlar yoksa, anlatımınız kuru ve boş olmuş oluyor ve hiçbir şekilde genç kuşaklara etki ya da tesir etmiyor. Aksine, genç kuşağı gına ve baymak gibi hallere sokabiliyor.

Onun için tarz, şekil ve imaj ile anmak, anlatmak, anlamayı doğurmaz, yukarıda da anlattığımız üzere bu tarihsel olarak kanıtlıdır.

Bugün ise Atatürk’ün genç kuşak üzerindeki anlaşılırlığı ve etkisi daha güçlüdür. Her ne kadar 19 Mayıslar stadyumlarda kutlanmasa da, 90’ların çocukları ya da gençlerindeki gibi ‘Atatürk’ kavramı bilinçsiz ve boş değildir bugünkü kuşakta. Tam tersi, Atatürk kavramı, bugünkü kuşakta daha şuurludur ve doludur. Onun için Atatürk bilinci yüksek bir kuşak büyüyor diyebilmekteyiz.

Demek ki, ismen ve şeklen Atatürk’ü anmakla, Atatürk’ü tarz ve şekil malzemesi yapmakla Atatürk’e zarar verilmiş, demek ki Atatürk ‘yaparak yaşayarak’ öğretiliyormuş. Ve böylece, şuurlu bir Atatürk gençliği yetişmekte imiş.

Bazen sevdirmekte, öğretmekte zorlamamak ve gına getirmemek lazım diye naçizane düşünmekteyim.

Rahat olunuz; genç kuşak, artık Atatürk’ün, FETÖ gibi dinin arkasına ve takkenin altına sığınan, emperyalizm işbirlikçisi ve hain emperyalist müsveddesi din kisvelilerle neden mücadele ettiğini anlamış ve kavramış bulunuyor. Atatürk’ün anlaşılırlığı, yaşayarak ve görerek daha da katmerleniyor. Bu, sadece bir örnektir.

Ne Atatürk ile aldatan gardıropçu Atatürkçüler ne de Atatürk’e kara çalan ve Rıza Nur yalanlarıyla iftiralarını temellendirenler, toplum nezdinde dikkate ve ciddiye alınır değildir. Ne mutlu ki, Atatürk, doğru ve sağlıklı bir zihinsel temelde, gençliğin zihin dünyasında büyümektedir.

Onun için 19 Mayıslar benim için bundan böyle gençlerin Atatürk’ü anladığı bir gündür, Atatürk’ü anlayan bir gençliğin büyüyor oluşu ise gurur vericidir, öyle bir gençlik ki, Bandırma Vapurunda, Amasya’da, Erzurum’da, Sivas’ta ve Ankara’da Atatürk’ü hisseden, kurtuluş mücadelesi sırasında Türk Milleti için Atatürk önderliğinin ne derece önemde ve değerde olduğunu kavrayabilen... İşte bu nedenle;

Umutla, Atatürk hissiyatıyla, vatan-millet-devlet coşkusu ile ve kardeşlik-birliktelik gibi farklılıklarımızı ‘biz’ yapabilen özdeğerlerimizle ‘GÜZEL GÜNLER GÖRECEĞİZ ÇOCUKLAR!..’ DİYEBİLİYORUZ...

GENÇLİK, ARTIK ATA’SINA BOŞ BOŞ BAKMIYOR, BAKIŞLAR DAHA ANLAMLI... VE UNUTMAYINIZ Kİ, ATATÜRK, BİR KALIPTAN ÇIKIP ÖZGÜRLEŞİNCE GENÇLİKLE BULUŞTU...

SON SÖZ ATA'MIZDAN:

''Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim düşüncelerimi benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.''

Saygı ile...

Yusuf SEVİNGEN
KamuAjans.com - Özel Haber

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yusuf Sevingen Arşivi
SON YAZILAR