Andımız, Okul Aile Birliklerine Havale mi?
Son günlerde Danıştay’ın ‘Andımız’ kararı hararetle tartışılıyor.
Sayın Ziya SELÇUK, bu topa girmiyor. Çünkü biliyor ki bu alanda siyaset var. Bu konu siyasetin ağzında ise topun ağzında demektir. Bundan dolayı bakanımız siyasi konuların olduğu alanlardan uzak duruyor. Bu duyarlılığı için kendisini kutluyorum.
Kabul edelim etmeyelim, Andımız bu ülkede yaşayan bir kesim için bir değer ve öneme sahip.
Böyle bir durumda Andımız’ı okumayı psikiyatri bir vaka saymak, okuyanları hakir görmektir. Halbuki bu memleketin her insanı bir yurttaş olarak değer taşımalıdır. Andımız’a bakışı, Andımız’ı anlayışı üzerinden bir kesimi ‘psikiyatri bir vaka’ olarak değerlendirmek, onların T.C. yurttaşı olmaları hasebiyle kabul edilebilir olamaz.
Elbette Andımız tartışılabilir. Elbette Andımız’a karşı çıkanlar olduğu gibi Andımız’ı savunanlar da olabilir. Ama bu tartışma küçümseyici ve aşağılayıcı boyuta giderse o zaman bazı insanlarda incinme, kırılma gibi bazı duygular baş gösterebilir. Onun için Andımız üzerinden yapılan siyasi değerlendirmelerde biraz daha duyarlı olmak mecburiyetindeyiz. Çünkü siz Andımız’ı her ne kadar milli olarak görmüyor olsanız da bazı insanlar için Andımız milli bir değerdir. Onların milli duygularını ve düşüncelerini kabartan bir yazılı metindir. Onlara coşku, gurur, övünç, umut gibi birtakım duyguları aşılamaktadır.
Zaten bizler bir konuda kesinlikle anlaşamıyoruz. Birbirimizin değerlerine saygı noktasında... Saygı duymuyoruz birbirimizin değerlerine. Öcü ya da tu kaka olarak görüyoruz. Ya da nefret ve intikam duygularımız depreşiyor. Başkalarına ait değerleri saçma ya da çağ dışı belleyip psikiyatri bir vaka sayarak aşağılama ve küçümseme yolunu yeğliyoruz. Kesinlikle ama kesinlikle doğru ve kabul edilebilir değil. Kendi değerimizi aşılama, başkalarının değerini yok etme içgüdüsü ile hareket ediyoruz. Yaşamayı benzemek olarak görüyoruz. Halbuki yaşamak farklılıkları kaynaştırmaktır. Hala bunun farkında değiliz hala böyle bir farkındalık olgunluğuna ve bilincine erişemedik.
Mesela bazı dinsel ritüeller de birilerine saçma gelebilir. Mesela bazı dinsel giysiler de birilerine zırva gelebilir. Sizin derviş dedikleriniz birileri için uzak durulması gereken ya da yaşamdan soyutlanması lazım kişi olarak görülebilir. Tehlikeli sayılabilir. Bu yol açılırsa bunun sonu yok. Bir gün bundan herkes nasibini alır. Bu düşünceler, o birilerine o kişiler hakkında psikiyatri vaka gibi söylemlerde bulunma hakkını doğurmaz. İnsan, dini ya da milli değerleri üzerinden psikiyatri vaka gibi değerlendirmelerle hasta muamelesi göremez. Tamam, size bazı değerler yanlış gelebilir. Tamam, size bazı değerler saçma da gelebilir. Ama bu size değerlere hastalık muamelesi yapma hakkı vermez. Değerleri savunanlara da hasta olduğunu ima hakkı tanımaz. O zaman ülkemiz hastalardan ve hastalıklardan geçilmez.
Unutulmamalıdır ki özgürlükler ve haklar, değerlere yaşam hakkı tanır. Netice olarak değerler insana inanç yükler, motivasyon sağlar. Değerlerimize karşı saygı sınırı içinde her tür değerlendirmelere EYVALLAH. O da ifade özgürlüğüdür zaten. Ama hasta ve hastalık gibi imalar gerçekten insanları kırar, yaralar, incitir, gücendirir.
Andımız konusunda da bir teklifim var.
Nasıl ki okullarda öğrencilerin kılık kıyafet serbestisi ya da üniforma zorunluluğu okul aile birliği kararı ile hayata geçiyor. Bence Andımız noktasında da ikilik olacak ama önemli değil, referanduma da gitmeye gerek yok, mali yüktür, işi doğrudan okul aile birliklerine havale edelim. Okul aile birliği kararı ile ya okunsun ya da okunmasın. İşi bu yolla çözelim. Yoksa bu tartışma çok su götürür ve zaman öldürür. Halbuki zaman çok önemlidir, eğitimde çağı yakalamak ve çığır açmak için bu gibi konularla zaman kaybetmemeliyiz. Bu gibi konular ancak siyaseti konuşturur. Bakın Ziya Hoca’ya bu konu açılınca susuyor. Konuşan siyaset ise eğitimde bizi ileri taşıyamaz.
UNUTMAYINIZ NUTUK ZAMAN ÖLDÜRÜR.
Saygılarımla...
Yusuf SEVİNGEN
Sayın Ziya SELÇUK, bu topa girmiyor. Çünkü biliyor ki bu alanda siyaset var. Bu konu siyasetin ağzında ise topun ağzında demektir. Bundan dolayı bakanımız siyasi konuların olduğu alanlardan uzak duruyor. Bu duyarlılığı için kendisini kutluyorum.
Kabul edelim etmeyelim, Andımız bu ülkede yaşayan bir kesim için bir değer ve öneme sahip.
Böyle bir durumda Andımız’ı okumayı psikiyatri bir vaka saymak, okuyanları hakir görmektir. Halbuki bu memleketin her insanı bir yurttaş olarak değer taşımalıdır. Andımız’a bakışı, Andımız’ı anlayışı üzerinden bir kesimi ‘psikiyatri bir vaka’ olarak değerlendirmek, onların T.C. yurttaşı olmaları hasebiyle kabul edilebilir olamaz.
Elbette Andımız tartışılabilir. Elbette Andımız’a karşı çıkanlar olduğu gibi Andımız’ı savunanlar da olabilir. Ama bu tartışma küçümseyici ve aşağılayıcı boyuta giderse o zaman bazı insanlarda incinme, kırılma gibi bazı duygular baş gösterebilir. Onun için Andımız üzerinden yapılan siyasi değerlendirmelerde biraz daha duyarlı olmak mecburiyetindeyiz. Çünkü siz Andımız’ı her ne kadar milli olarak görmüyor olsanız da bazı insanlar için Andımız milli bir değerdir. Onların milli duygularını ve düşüncelerini kabartan bir yazılı metindir. Onlara coşku, gurur, övünç, umut gibi birtakım duyguları aşılamaktadır.
Zaten bizler bir konuda kesinlikle anlaşamıyoruz. Birbirimizin değerlerine saygı noktasında... Saygı duymuyoruz birbirimizin değerlerine. Öcü ya da tu kaka olarak görüyoruz. Ya da nefret ve intikam duygularımız depreşiyor. Başkalarına ait değerleri saçma ya da çağ dışı belleyip psikiyatri bir vaka sayarak aşağılama ve küçümseme yolunu yeğliyoruz. Kesinlikle ama kesinlikle doğru ve kabul edilebilir değil. Kendi değerimizi aşılama, başkalarının değerini yok etme içgüdüsü ile hareket ediyoruz. Yaşamayı benzemek olarak görüyoruz. Halbuki yaşamak farklılıkları kaynaştırmaktır. Hala bunun farkında değiliz hala böyle bir farkındalık olgunluğuna ve bilincine erişemedik.
Mesela bazı dinsel ritüeller de birilerine saçma gelebilir. Mesela bazı dinsel giysiler de birilerine zırva gelebilir. Sizin derviş dedikleriniz birileri için uzak durulması gereken ya da yaşamdan soyutlanması lazım kişi olarak görülebilir. Tehlikeli sayılabilir. Bu yol açılırsa bunun sonu yok. Bir gün bundan herkes nasibini alır. Bu düşünceler, o birilerine o kişiler hakkında psikiyatri vaka gibi söylemlerde bulunma hakkını doğurmaz. İnsan, dini ya da milli değerleri üzerinden psikiyatri vaka gibi değerlendirmelerle hasta muamelesi göremez. Tamam, size bazı değerler yanlış gelebilir. Tamam, size bazı değerler saçma da gelebilir. Ama bu size değerlere hastalık muamelesi yapma hakkı vermez. Değerleri savunanlara da hasta olduğunu ima hakkı tanımaz. O zaman ülkemiz hastalardan ve hastalıklardan geçilmez.
Unutulmamalıdır ki özgürlükler ve haklar, değerlere yaşam hakkı tanır. Netice olarak değerler insana inanç yükler, motivasyon sağlar. Değerlerimize karşı saygı sınırı içinde her tür değerlendirmelere EYVALLAH. O da ifade özgürlüğüdür zaten. Ama hasta ve hastalık gibi imalar gerçekten insanları kırar, yaralar, incitir, gücendirir.
Andımız konusunda da bir teklifim var.
Nasıl ki okullarda öğrencilerin kılık kıyafet serbestisi ya da üniforma zorunluluğu okul aile birliği kararı ile hayata geçiyor. Bence Andımız noktasında da ikilik olacak ama önemli değil, referanduma da gitmeye gerek yok, mali yüktür, işi doğrudan okul aile birliklerine havale edelim. Okul aile birliği kararı ile ya okunsun ya da okunmasın. İşi bu yolla çözelim. Yoksa bu tartışma çok su götürür ve zaman öldürür. Halbuki zaman çok önemlidir, eğitimde çağı yakalamak ve çığır açmak için bu gibi konularla zaman kaybetmemeliyiz. Bu gibi konular ancak siyaseti konuşturur. Bakın Ziya Hoca’ya bu konu açılınca susuyor. Konuşan siyaset ise eğitimde bizi ileri taşıyamaz.
UNUTMAYINIZ NUTUK ZAMAN ÖLDÜRÜR.
Saygılarımla...
Yusuf SEVİNGEN
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.