Ali YALÇIN Akrostişi
Sayın Ali YALÇIN, baskı görüp sendikalarından istifa ettirilen akabinde de Eğitim Bir Sen’e üye olarak kayıtları yapılan okul yöneticilerinin, öğretmenlerin ya da doldurulmuş Eğitim Bir Sen üyelik formları önlerine bir sopa gibi konulan aday öğretmenlerin haletiruhiyesine bugüne kadar niçin tercüman olmuyordunuz? İple çekilen 15 Mayıslarda bu kurulu düzenin nimetlerini çatır çatır yerlerken ve bindirilmiş kıtalar gibi üyelik formları illere ve ilçelere akın ederken mesela... Bizlerin vicdanları kanarken bazılarının bıyıklarının altından niye gülücükler dökülüyordu? Anlamadık, anlayamadık bu düzenin içinde boşluğa düşenleri. İnsan işte, boşluğa düşmeyedursun. Düştüğü an olanlar oluyor ve insan kendini kaybedebiliyor. Ve insan için bu boşluğun sefası krallar gibi bir yaşam sunarken, cefası da çok ağır olabiliyor. Her neyse biz Sayın YALÇIN’a sormaya devam edelim.
Sayın Yalçın, cebren sendikadan istifa ve sendikaya üyelik düzenine neden ateşli bir rest çekmediniz? Bu düzen kendi kesiminize çalışınca ‘AMENNA’, başka kesimlere çalışınca ‘İNTİFADA’ ... Sayın Yalçın, yok öyle yağma... Sayın YALÇIN, sendika mücadelesinde yok öyle üç kuruşa beş köfte... Sendika mücadelesi sert ve gerçekçi olmalı, mizansen hiç olmamalı, içinde birlikteliği ve ilkeyi barındırmalı, birlikteliğin paylaşmakla tezahür edeceği bilinmeli yoksa birliktelik söylemleri bir terane ve kuru laf olur.
Onun içindir ki öncelikle karşı duruşlarımızın ve savunuşlarımızın aldığı pozisyonlar birbirine tezat ya da tutarsız olmamalı. Olursa eğer o zaman ne karşı duruşlarınızın ne de savunuşlarınızın elle tutulur bir yanı olur. Çünkü kendiniz için istediğiniz hakkı ve hukuku, başkaları için de istemelisiniz. Yoksa hep bana hep bana, hep ben hep ben diye diye insanların hakkını, hukukunu çiğneyenleri göremezsiniz. Onlara bilerek ya da bilmeden yol vermiş olursunuz. Nitekim yetkili sendika olarak da başkalarınınn çiğnenen hakkını ve hukukunu gözetmede pek ortalıkta görünmediniz hiç. Ne yazık ki sendika olamazdınız Sayın Yalçın, ortalık toz duman iken adeta toz oldunuz. Mesela yılların okul müdürleri görevlerinden alınırken, bazı köklü okulların kodları ile oynanırken...Tavanda sizler kulağınızın üzerine yatıp gözlerinizi kapatırken özellikle taşrada ‘sendika kadrolaşması’ ayaklarıyla tabandan bazı gruplar, insanların hakkını yiye yiye insanlara kök söktürüyorlardı. Her türlü hakkın ve hukukun üstünde at koşturarak tepinen bu grupların vurdumduymazlıklarına, pişkinliklerine, ahlaksızlıklarına bir gün olsun sizlerden sert ve şiddetli bir karşı duruş gelmedi. Halbuki biz sizden tüm bunlara karşı şiddetli ve sert karşı duruş bekliyorduk. Biz beklerken insanlar şunu diyordu:
‘Daha çok beklersiniz. Çünkü hep bana hep bana, hep ben hep ben diyenler beklentinizi boşa çıkarır.’
Öyle de oldu zaten. Onlar haklı çıktılar Sayın YALÇIN! Ne laftan ne sözden anlayan olmadı. Şimdi tutup yıllardır diğer sendikaların feryat figan ettiği ama sizlerin gık demediği cebren sendikadan istifa ve sendikaya üyelik düzenine karşı sert ve şiddetli bir karşı duruş sergiliyorsunuz. Sayın YALÇIN, bu kötü, çürümüş ve kokuşmuş düzene karşı sergilediğiniz bu karşı duruş biraz geç olmadı mı sizce? Ama siz bu düzenin ağır yükünü yeni yeni görmeye başladınız, yalnız Sayın Cumhurbaşkanı sizleri cesaretlendirerek ve arkanızda durarak bu yükünüzü biraz olsun hafifitletti. Ya bunca senedir bu yükün altında ezilen muhalif sendikaların yükünü kim hafifletecek? Hangi devlet makamından güç alacaklar onlar?
Sayın YALÇIN anladınız mı şimdi mesele taraftar gibi sendika tutmak değil hakkı tutup kaldırmak... Kim ki bunu başarır önünde saygıyla eğiliriz. Ama Türkiye’de, nicel güç eline geçince bunu başarıp sendikal alanda çığır açacak, sendikal alanda niteliği artıracak bir kesim görülmedi daha. Yani böyle bir sendika hak getire...
Sayın YALÇIN, diyelim ki bugün sizi destekledik bu düzene karşı yarın siz muhalif sendikaları destekleyecek misiniz bu düzenin zulmünde ve haksızlığında ezilirken ya da boğulurken? Garanti ediyor musunuz dün ve bugün cebren sendikadan istifa ve sendikaya üyelik düzeninde uğranılan haksızlık ve zulüm karşısında avazınız çıktığı kadar bağırarak buna karşu duracağınıza? Yoksa size destek için yanınıza geldiğimizde sırtımızı sıvazlarken, bize karşı bir haksızlık olduğunda sıvışıp kenara çekilerek bıyık altından gülecek misiniz?
O ZAMAN BİZLER KENDİMİZİ APTAL YERİNE KONMUŞ GİBİ HİSSEDİYORUZ DA... BİLESİNİZ...
Neyse sizin cebren sendikadan istifa ve sendikaya üyelik düzenine karşı ateşli karşı duruşunuzdan etkilenerek ve esinlenerek bir akrostiş yazdık.
Ne yapalım biz de artık bu sürecin edebiyatını yapalım.
Ah be kardeşim! Lale devri zannettiniz İnşa ettiğiniz cebren sendikadan istifa ve sendikaya üyelik düzenini
Yolun sonu görününce Ahkam kesemiyorsunuz bu dönen çarkın dişlilerine Lale devri üyeleriydi zaten o dönen çarkta size üye olanlar Çoktan lale devri geçince sıvıştılar Issızlaşıyor sizin oralar, mühim değil bence Ne de olsa kağıttan kalabalıktılar
Not: Dilerim, bir gün Türkiye’de sendika mücadelesi kağıttan kalabalıklar için yapılmaz. Haksızlıklara karşı topyekün etten duvar örmek için yapılır.
Saygılar...
Yusuf SEVİNGEN
Sayın Yalçın, cebren sendikadan istifa ve sendikaya üyelik düzenine neden ateşli bir rest çekmediniz? Bu düzen kendi kesiminize çalışınca ‘AMENNA’, başka kesimlere çalışınca ‘İNTİFADA’ ... Sayın Yalçın, yok öyle yağma... Sayın YALÇIN, sendika mücadelesinde yok öyle üç kuruşa beş köfte... Sendika mücadelesi sert ve gerçekçi olmalı, mizansen hiç olmamalı, içinde birlikteliği ve ilkeyi barındırmalı, birlikteliğin paylaşmakla tezahür edeceği bilinmeli yoksa birliktelik söylemleri bir terane ve kuru laf olur.
Onun içindir ki öncelikle karşı duruşlarımızın ve savunuşlarımızın aldığı pozisyonlar birbirine tezat ya da tutarsız olmamalı. Olursa eğer o zaman ne karşı duruşlarınızın ne de savunuşlarınızın elle tutulur bir yanı olur. Çünkü kendiniz için istediğiniz hakkı ve hukuku, başkaları için de istemelisiniz. Yoksa hep bana hep bana, hep ben hep ben diye diye insanların hakkını, hukukunu çiğneyenleri göremezsiniz. Onlara bilerek ya da bilmeden yol vermiş olursunuz. Nitekim yetkili sendika olarak da başkalarınınn çiğnenen hakkını ve hukukunu gözetmede pek ortalıkta görünmediniz hiç. Ne yazık ki sendika olamazdınız Sayın Yalçın, ortalık toz duman iken adeta toz oldunuz. Mesela yılların okul müdürleri görevlerinden alınırken, bazı köklü okulların kodları ile oynanırken...Tavanda sizler kulağınızın üzerine yatıp gözlerinizi kapatırken özellikle taşrada ‘sendika kadrolaşması’ ayaklarıyla tabandan bazı gruplar, insanların hakkını yiye yiye insanlara kök söktürüyorlardı. Her türlü hakkın ve hukukun üstünde at koşturarak tepinen bu grupların vurdumduymazlıklarına, pişkinliklerine, ahlaksızlıklarına bir gün olsun sizlerden sert ve şiddetli bir karşı duruş gelmedi. Halbuki biz sizden tüm bunlara karşı şiddetli ve sert karşı duruş bekliyorduk. Biz beklerken insanlar şunu diyordu:
‘Daha çok beklersiniz. Çünkü hep bana hep bana, hep ben hep ben diyenler beklentinizi boşa çıkarır.’
Öyle de oldu zaten. Onlar haklı çıktılar Sayın YALÇIN! Ne laftan ne sözden anlayan olmadı. Şimdi tutup yıllardır diğer sendikaların feryat figan ettiği ama sizlerin gık demediği cebren sendikadan istifa ve sendikaya üyelik düzenine karşı sert ve şiddetli bir karşı duruş sergiliyorsunuz. Sayın YALÇIN, bu kötü, çürümüş ve kokuşmuş düzene karşı sergilediğiniz bu karşı duruş biraz geç olmadı mı sizce? Ama siz bu düzenin ağır yükünü yeni yeni görmeye başladınız, yalnız Sayın Cumhurbaşkanı sizleri cesaretlendirerek ve arkanızda durarak bu yükünüzü biraz olsun hafifitletti. Ya bunca senedir bu yükün altında ezilen muhalif sendikaların yükünü kim hafifletecek? Hangi devlet makamından güç alacaklar onlar?
Sayın YALÇIN anladınız mı şimdi mesele taraftar gibi sendika tutmak değil hakkı tutup kaldırmak... Kim ki bunu başarır önünde saygıyla eğiliriz. Ama Türkiye’de, nicel güç eline geçince bunu başarıp sendikal alanda çığır açacak, sendikal alanda niteliği artıracak bir kesim görülmedi daha. Yani böyle bir sendika hak getire...
Sayın YALÇIN, diyelim ki bugün sizi destekledik bu düzene karşı yarın siz muhalif sendikaları destekleyecek misiniz bu düzenin zulmünde ve haksızlığında ezilirken ya da boğulurken? Garanti ediyor musunuz dün ve bugün cebren sendikadan istifa ve sendikaya üyelik düzeninde uğranılan haksızlık ve zulüm karşısında avazınız çıktığı kadar bağırarak buna karşu duracağınıza? Yoksa size destek için yanınıza geldiğimizde sırtımızı sıvazlarken, bize karşı bir haksızlık olduğunda sıvışıp kenara çekilerek bıyık altından gülecek misiniz?
O ZAMAN BİZLER KENDİMİZİ APTAL YERİNE KONMUŞ GİBİ HİSSEDİYORUZ DA... BİLESİNİZ...
Neyse sizin cebren sendikadan istifa ve sendikaya üyelik düzenine karşı ateşli karşı duruşunuzdan etkilenerek ve esinlenerek bir akrostiş yazdık.
Ne yapalım biz de artık bu sürecin edebiyatını yapalım.
Ah be kardeşim! Lale devri zannettiniz İnşa ettiğiniz cebren sendikadan istifa ve sendikaya üyelik düzenini
Yolun sonu görününce Ahkam kesemiyorsunuz bu dönen çarkın dişlilerine Lale devri üyeleriydi zaten o dönen çarkta size üye olanlar Çoktan lale devri geçince sıvıştılar Issızlaşıyor sizin oralar, mühim değil bence Ne de olsa kağıttan kalabalıktılar
Not: Dilerim, bir gün Türkiye’de sendika mücadelesi kağıttan kalabalıklar için yapılmaz. Haksızlıklara karşı topyekün etten duvar örmek için yapılır.
Saygılar...
Yusuf SEVİNGEN
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.