Ah Şu Veliler!
Uzaktan eğitim arapsaçına dönmek üzere bence... Bir kere geçen haftaki EBA TV yayınları, sağlı sollu kroşeler ve salvoları görünce müthiş afalladı ve bocaladı... Üstüne bir de canlı sınıf ortamında ders saatleri binecek. Bu hafta da 1000 ‘in üstünde canlı sınıf ortamında ders saatleri, pilot uygulama ile uzaktan eğitimin üstüne boca ediliyor zaten. Al sana bocalama, afallama, arapsaçına dönme için bir zemin... Bu zemin üstünde uzaktan eğitim de plansızlıktan, çok şey vereyim de velileri susturayım, kaygısından oradan oraya savrulup yolunu şaşıracak gibi görünüyor. En sonunda da bir keşmekeş... Neden yalınlığın kaliteyi arttıran bir faktör olduğunu anlamamakta ısrarcıyız? Çocuklara, bu sefer de uzaktan eğitimi bir keşmekeşin içine alarak iyilik değil kötülük yapacağız sanırım. Ve çocuklar için uzaktan eğitim uzaklaştıran eğitim olup çıkacak. Ve velilerle beraber onlar da oradan oraya savrulup duracak. Bu savrulmalarla veliler ve çocuklar kendilerini yakın zamanda paralı uzaktan özel derslerin, paralı uzaktan etüt merkezlerinin eline düşmüş bulurlarsa şaşırmayınız. Neyse... Bunları geçtim, bir de canlı sınıf ortamında ders saatleri hakkında akıllara takılan şu sorular var:
- EBA, milyon öğrenciyi kaldırır mı?
- Zor.
- Bu eğitimlere herkesin katılma imkanı var mı?
- Yok.
- Tüm öğretmenlerimiz, EBA’da canlı ders için yeterli donanıma ve birikime sahip mi?
- Hayır.
- Bu zorluk ve yokluk içinde bu da neyin nesi?
- Aslında MEB’in velileri yatıştırma telaşı... Bu telaşın teskin seansları da diyebiliriz.
Öyle velilerimiz var ki çocukları habire ders çalışsın, habire öğretmen görüp bilgilensin vs. istiyorlar ve bu tür veliler çocuklarını bu hallerde görünce sakinleşip tatmin oluyorlar.
Sorsak bu velilere şu Corona günlerinde çocuğunu kaç kere aldın karşına ve onunla kaç kere adam gibi sohbet ettin?
Verecekleri cevap şudur:
‘‘Yahu, biz neden çocuğumuzu karşımıza alalım. Onun geleceği için biz onu bilgisayarın ve EBA TV’nin karşısına alıyoruz.’’
Önce EBA sonra TONGUÇ ondan sonra başka başka eğitim siteleri en sonunda da çöz babam çöz testleri... İnsan sormadan edemiyor bu neyin kafası yahu? Hızını alamayan veliler bunlar. Ve MEB’in bunların telaşından olsa gerek eli ayağına dolaşıyor. Böyle olunca da gözlemlediğim kadarıyla işler sarpa saracak ve arapsaçına dönecek gibi... Sosyal medyadaki öğretmen gruplarına girin bakın bakalım, benim ne demek istediğimi anlarsınız. Ve uzaktan eğitimin gidişatını öngörebilirsiniz. Allah’ım, uzaktan eğitimi de yüz yüze eğitim gibi yapacağız. Keşmekeş... Arapsaçı... Kim kime dum duma... Afallama... Bocalama... Savrulma... Savuşturma...
Ama bu süreçte ben en çok kime üzülüyorum, biliyor musunuz? Ziya Hoca’ma... Allah yardımcısı olsun...
MEB, uzaktan eğitimi kitap okuyun, kendinize vakit ayırın, ailenizle zaman geçirin parolasıyla açtı. Gelinen noktada öyle bir yola girdi ki çocuklara rota çizmeye başladı. Bence o tür veliler yüzünden... Çünkü onlar çocuklarının kendilerinden soyutlanarak ders çalışmasını, başını kaşıyacak vakit bulamamasını, üzerlerindeki çocuk yükünün alınmasını isteyenler... MEB’de ne yapsın, o velilere ayak uydurarak her gün için bir çalışma planı hazırlamış. Ziya Hoca da bunu paylaşmış. O Ziya Hoca ki her çocuk bir ferttir, müfredat da aslında fertten gelir, bir müfredatı her bir ferde dayatmak çok anlamsızdır ve yanlıştır diyen birisi... Gelinen noktada Ziya Hoca’mız da bu veliler karşısında yelkenleri suya indirdi, teslim bayrağını çekti ve Twıtter hesabından milyon öğrencinin takip etmesi için Corona günlerinin her bir gününe dönük bir çalışma planını paylaştı.
Hani her çocuk özeldi!
Ziya Hoca’nın durumunu görünce birisi bana gel Milli Eğitim Bakanı ol Türkiye’de dese, şunu söylerim:
‘’Allah yazdıysa bozsun!’’
Valla bir dönemin Milli Eğitim Bakanı, ah şu okullar olmasa ne güzel yönetilecek MEB, demiş.
Ben de, uzaktan eğitimli şu döneme bakarak, ah şu veliler olmasa ne güzel ve özel olacak şu çocuklar, diyorum.
Ve velilere sesleniyorum:
‘’Çocuklarınızın yakasından düşün! Onları rahat bırakın! Onların kendilerine yolculuğa çıkması için onlarla sürekli konuşun! Doktor olması için değil, insan olması için uğraşın! Çocuklarınızın karşısına EBA’dan şundan bundan önce, siz geçin! Başınızdan bir yerlere savarak analık babalık iş yükünüzü savuşturmayın!’’
Bu bağlamda bu hikaye velilere gelsin:
Bir okuyucumun gönderdiği masal ile yazımı bitirmek istiyorum. Şöyle:
Abdi amcanın oğlu Hilmi, Tamtakır köyünün Yamyamlar mevkinin en yeşilliğe nazır noktasına bir villa yaptırmış. Villada yok yokmuş. Köylü villanın inşaatında, villanın şurasından burasından siz de istifade edeceksiniz, denilerek üç kuruşa çalıştırılmış. İnşaatın bitmesiyle villanın kapıları köylünün yüzüne kapatılmış. Köylü villa önünde hakkımızı isteriz, dese de Abdi amcanın Hilmi'nin bir kulağından girmiş diğerinden çıkmış. Hilmi, evli evine köylü köyüne modunda zevküsefa içinde yaşıyormuş. Gel zaman git zaman köyde çok şiddetli bir deprem olmuş. Taş üstünde taş kalmamış. Hilmi'nin villası ayakta kalan tek yapıymış. Yalnız villanın bazı yerlerinde hasarlar oluşmuş. Hilmi, bu hasarların onarılması için inşaatta üç kuruşa çalıştırdığı köylüye haber göndermiş. Köylü toplanmış ve çalışma kararı almış.
İçlerinden İnce Ökkeş şunu sormuş: "Biz her seferinde bu Hilmi'ye neden inanıyoruz?"
Bilge Cabbar cevap vermiş: "Görmüyor musun çaresizliğimizi?" Ve hepsi, Abdi amcanın oğlu Hilmi'nin Tamtakır köyünün Yamyamlar mevkinin en yeşilliğe nazır noktasındaki villasına çaresizlik içinde yol almış. Masal burada bitmiş. Gökten 3 elma düşmüş; 2,9'u Hilmi'ye; 0,1'i köylüye...
Saygılarımla...
Yusuf SEVİNGEN
- EBA, milyon öğrenciyi kaldırır mı?
- Zor.
- Bu eğitimlere herkesin katılma imkanı var mı?
- Yok.
- Tüm öğretmenlerimiz, EBA’da canlı ders için yeterli donanıma ve birikime sahip mi?
- Hayır.
- Bu zorluk ve yokluk içinde bu da neyin nesi?
- Aslında MEB’in velileri yatıştırma telaşı... Bu telaşın teskin seansları da diyebiliriz.
Öyle velilerimiz var ki çocukları habire ders çalışsın, habire öğretmen görüp bilgilensin vs. istiyorlar ve bu tür veliler çocuklarını bu hallerde görünce sakinleşip tatmin oluyorlar.
Sorsak bu velilere şu Corona günlerinde çocuğunu kaç kere aldın karşına ve onunla kaç kere adam gibi sohbet ettin?
Verecekleri cevap şudur:
‘‘Yahu, biz neden çocuğumuzu karşımıza alalım. Onun geleceği için biz onu bilgisayarın ve EBA TV’nin karşısına alıyoruz.’’
Önce EBA sonra TONGUÇ ondan sonra başka başka eğitim siteleri en sonunda da çöz babam çöz testleri... İnsan sormadan edemiyor bu neyin kafası yahu? Hızını alamayan veliler bunlar. Ve MEB’in bunların telaşından olsa gerek eli ayağına dolaşıyor. Böyle olunca da gözlemlediğim kadarıyla işler sarpa saracak ve arapsaçına dönecek gibi... Sosyal medyadaki öğretmen gruplarına girin bakın bakalım, benim ne demek istediğimi anlarsınız. Ve uzaktan eğitimin gidişatını öngörebilirsiniz. Allah’ım, uzaktan eğitimi de yüz yüze eğitim gibi yapacağız. Keşmekeş... Arapsaçı... Kim kime dum duma... Afallama... Bocalama... Savrulma... Savuşturma...
Ama bu süreçte ben en çok kime üzülüyorum, biliyor musunuz? Ziya Hoca’ma... Allah yardımcısı olsun...
MEB, uzaktan eğitimi kitap okuyun, kendinize vakit ayırın, ailenizle zaman geçirin parolasıyla açtı. Gelinen noktada öyle bir yola girdi ki çocuklara rota çizmeye başladı. Bence o tür veliler yüzünden... Çünkü onlar çocuklarının kendilerinden soyutlanarak ders çalışmasını, başını kaşıyacak vakit bulamamasını, üzerlerindeki çocuk yükünün alınmasını isteyenler... MEB’de ne yapsın, o velilere ayak uydurarak her gün için bir çalışma planı hazırlamış. Ziya Hoca da bunu paylaşmış. O Ziya Hoca ki her çocuk bir ferttir, müfredat da aslında fertten gelir, bir müfredatı her bir ferde dayatmak çok anlamsızdır ve yanlıştır diyen birisi... Gelinen noktada Ziya Hoca’mız da bu veliler karşısında yelkenleri suya indirdi, teslim bayrağını çekti ve Twıtter hesabından milyon öğrencinin takip etmesi için Corona günlerinin her bir gününe dönük bir çalışma planını paylaştı.
Hani her çocuk özeldi!
Ziya Hoca’nın durumunu görünce birisi bana gel Milli Eğitim Bakanı ol Türkiye’de dese, şunu söylerim:
‘’Allah yazdıysa bozsun!’’
Valla bir dönemin Milli Eğitim Bakanı, ah şu okullar olmasa ne güzel yönetilecek MEB, demiş.
Ben de, uzaktan eğitimli şu döneme bakarak, ah şu veliler olmasa ne güzel ve özel olacak şu çocuklar, diyorum.
Ve velilere sesleniyorum:
‘’Çocuklarınızın yakasından düşün! Onları rahat bırakın! Onların kendilerine yolculuğa çıkması için onlarla sürekli konuşun! Doktor olması için değil, insan olması için uğraşın! Çocuklarınızın karşısına EBA’dan şundan bundan önce, siz geçin! Başınızdan bir yerlere savarak analık babalık iş yükünüzü savuşturmayın!’’
Bu bağlamda bu hikaye velilere gelsin:
Bir okuyucumun gönderdiği masal ile yazımı bitirmek istiyorum. Şöyle:
Abdi amcanın oğlu Hilmi, Tamtakır köyünün Yamyamlar mevkinin en yeşilliğe nazır noktasına bir villa yaptırmış. Villada yok yokmuş. Köylü villanın inşaatında, villanın şurasından burasından siz de istifade edeceksiniz, denilerek üç kuruşa çalıştırılmış. İnşaatın bitmesiyle villanın kapıları köylünün yüzüne kapatılmış. Köylü villa önünde hakkımızı isteriz, dese de Abdi amcanın Hilmi'nin bir kulağından girmiş diğerinden çıkmış. Hilmi, evli evine köylü köyüne modunda zevküsefa içinde yaşıyormuş. Gel zaman git zaman köyde çok şiddetli bir deprem olmuş. Taş üstünde taş kalmamış. Hilmi'nin villası ayakta kalan tek yapıymış. Yalnız villanın bazı yerlerinde hasarlar oluşmuş. Hilmi, bu hasarların onarılması için inşaatta üç kuruşa çalıştırdığı köylüye haber göndermiş. Köylü toplanmış ve çalışma kararı almış.
İçlerinden İnce Ökkeş şunu sormuş: "Biz her seferinde bu Hilmi'ye neden inanıyoruz?"
Bilge Cabbar cevap vermiş: "Görmüyor musun çaresizliğimizi?" Ve hepsi, Abdi amcanın oğlu Hilmi'nin Tamtakır köyünün Yamyamlar mevkinin en yeşilliğe nazır noktasındaki villasına çaresizlik içinde yol almış. Masal burada bitmiş. Gökten 3 elma düşmüş; 2,9'u Hilmi'ye; 0,1'i köylüye...
Saygılarımla...
Yusuf SEVİNGEN
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.