2019-2020 Ders Yılı Başladı
2019-2020 ders yılına başladık.
Hatta 1 haftası da geçti bile.
Okullarımızın 2 mühim gündem maddesi var:
1- Destekleme kursları
2- Okulun ihtiyaçları için kaynak yaratma.
Birinci gündem maddesi, kaldırılmadığı ya da öğretmenlerin maaşlarında iyileştirme olmadığı müddetçe her ders yılı başında birinci gündem maddesi olacaktır. Hatta bu gündem maddesi öğretmen için gelir kapısı olur iken üst amirler için de öğretmene karşı bir koz olarak keyfi şekillerde kullanılabilir. Bence içinde birçok risk ihtimalini barındırıyor. Kulağımızın üzerine yatarsak gözümüzü kapatırsak zaten ne duyar ne görürüz. Söz gelimi seyir halinde iken arabasından gelen takır tukur sesleri duymak istemeyen sürücünün çalan müziğin sesini daha da yükseltmesi gibi. Bilmelisiniz ki kursları nereden tutarsanız tutun elinizde kalıyor. Bence tüm DYK’ler, eğitim öğretim ortamını boşu boşuna meşgul ediyor ve gereksiz yer kaplıyor. Çocukların da değerli zamanlarından çalıyor. Şu sınavları kaldırsanız DYK’ler de kendiliğinden kalkacak ama ne yazık ki kimse sınavları kaldırmaya yanaşamıyor ve yanaşsa bile kalkışamıyor. Ziya SELÇUK Hoca’da yanaşma pırıltısı var ama Bakan Ziya SELÇUK olarak buna dönük girişimde ve kalkışmada bulunmaya desteği, cesareti ve gücü yok. Halbuki eğitim öğretimin sadeleşmesi için sınavlar muhakkak kaldırılmalı yoksa eğitim ortamları arapsaçı... Sınavları kaldırırsanız görün o zaman peşi sıra kendiliğinden neler kalkıyor neler! DYK’ler, özel öğretim merkezleri halk ağzında dershaneler bunlar, veliyi ve öğrenciyi sömürü merkezleri, özel dersler, oluşan sınav piyasasının kaynakçıları (kaynak kitapçılar vb.), sistemin bu kısır döngüsü etrafında koşullanarak ağızları sulanmış fırsatçı, çöreklenen, nemalanan tayfa yani sistemi soyup soğana çevirenler vs...
İşte eğitim öğretim ortamında oluşan bu manzaranın anası, sınavlardır. Sınavı merkeze alan bir sistemin etrafı o denli karmaşık ve anlaşılmaz bir yapıda ki! Valla anlayana bravo! Ne bürokrasi ne öğretmen ne müdür ne veli ne de öğrenci anlıyor bu sistemi. 7’den 70’e anlamadığımız bu sistemin yazık ettiği kesim ise kesinlikle 7’liler, 8’liler, 9’lular... Yani çocuklar ve gençler... O kadar gereksiz, önemsiz şeylerle boşu boşuna, körü körüne meşgul olunarak değerli zamanlarımız harcanıyor ki! İnanınız sistem bu kısır döngüde yalnızca ve yalnızca sonucu belli olan bir elek işlevi görüyor. Sistemin bir yere getirecekleri besbelli, yerin dibine sokacakları da o denli aşikar... Hepimiz, sanki bir kurgunun içinde rol kapma yarışındayız. O zaman sistem yapılandırılan değil, kurgulanan... Kısır döngü ile de taçlandırılan...
Bu kısır döngü, kimse alınmasın üzerine ama, içinde potansiyeli olan taze beyinlerin bulunduğu sınıf kapılarını, ekmek kapısı olarak görüyor. Bir kurt gibi de taze beyinlerimizin içine girerek onları yiyip bitiriyor. Ve o taze beyinler, o ekmek kapılarının ardında solup gidiyor. Çünkü bu kısır döngü, onlara doğru dürüst bakmıyor, onları doğru dürüst görmüyor, baksa da görse de anlayamıyor. Sadece ve sadece iş ve işlemleri yürüterek üstlerinden geçip gidiyor, geçip gidiyor. Bu akışa göre de elbette olan, taze beyinlere oluyor. Potansiyeli olan taze beyinlere... Çünkü oyalanıyor, avutuluyor, geçiştiriliyor, ilgilerinin ve yeteneklerinin üstünden geçip gidiliyor yani resmen eziliyorlar. Ezilmiş potansiyelleri ile toplumda ne kadar rol kapabilirlerse artık. Manzara bu iken kimsecikler de taze beyinlere dönük eylemsel bir duyarlılık göstermiyor. Bir düşünürümüzün ifadesiyle:
’’Herkes sanki duvar ağlarıyla örülmüş bir ağılda yapılan taze beyin yamyamlığına razı! ’’
İkinci gündem maddesi ise okulların ihtiyaçları için kaynak yaratma girişimleridir. Her ders yılı başında bu girişimler haber olur. Sanki ders yılının ortalarında ve sonunda bu girişimler mübah gibi... Her neyse... Okullar, ders yılı başında okuluna yeni adım atmış olan veliyi av olarak belirler ve bağış kılıfı ile velinin cebine hamlede bulunur. Bazı okullar da top kağıt, temizlik malzemeleri, kırtasiye malzemeleri gibi hamleler yapar. Bunun nedeni, vatandaşından vergi alan devletimizin, parasız eğitim kapsamında vatandaşın hakkı olan eğitim hizmetini tam manasıyla yerine getirmeyerek okulları vatandaştan dolaylı vergi almaya mecbur ve mahkum bırakmasıdır. Yani okullar aslında tam takır kuru bakır. Hal böyle olunca onlar da aile birliklerini vasıta kılarak tabii velileri de bu birliğe para bağışında bulunmaya zorlayarak bu işlerini gerçekleştiriyorlar. Buradaki manzara da eğitim öğretim ortamının bir kısır döngüsü... Devlet, okullara özel olarak para göndermemeye alışmış, okullar buna bağlı olarak veliden para almaya alıştırılmış, veliler de okullara para verdirilmeye alıştırılmış. Bu alışkanlık bir koşullanmanın eseridir. Kısır döngü de zaten koşullanma ve alışkanlıklarla yaşamını sürdürür. Yani burada da olan yine taze beyinlere oluyor. Onlar, bu kısır döngülerin iki arada bir derede kalanlarıdır. Dört duvarlı sınıflar, onların bu hallerini somut olarak en iyi şekilde anlatan mekanlardır.
Pekala ders yılı başlarken gündem maddesi öğrenci olan var mı?
Var.
Onlar da bir avuç idealist öğretmen. Ben, onlara eğitim sevdalısı demiyorum, eğitim neferi de demiyorum, eğitim gönüllüsü de demiyorum, EĞİTİM DELİSİ diyorum. Çünkü kısır döngülerle dolu bu sistemin normalleri değil, anormalleridirler.
Kısır döngünün içinde çırpınan, zorlanan, adeta kendinden ödünler vere vere taze beyinleri kurtarmaya çalışan bir avuç öğretmendirler. YANİ EĞİTİM DELİSİDİRLER.
Onlara selam olsun!
Onlara selam olsun!
Onlara selam olsun!
Kısa-orta vadeli iki çözüm önerisi:
1- Okullara özel bütçe oluşturulmalı, okullar bu bütçeyi direkt alabilmeliler, kullanabilmeliler, aracısız yani yoksa genel bütçeden gönderilenler gibi okullara ulaşmadan uçar gider
2- Sınavlar kaldırılmalı
3-DYK’ler, dershaneden farksız özel öğretim merkezleri, kaynak kitap piyasası çocuklarımızın yaşama sevinci ile koşuşturduğu bu alandan çıkarılarak bu alanda cirit atmalarına izin verilmemeli
4-Öğretmenler, haftalık en fazla 15 saat derse girmeli, ek ders olmamalı, oluşan öğretmen ihtiyacı atanamayan öğretmen yığınlarından karşılanmalı ama muhakkak öğretmen maaşları iyileştirilmeli
5-Doğal öğretim ortamları teşvik edilmeli, duvarlar arasındaki eğitimin süresi azaltılmalı, buna göre eğitim öğretim ortamları aşama aşama yeniden yeniden yapılandırılmalı
6- Her ürün aynı tarlada olmaz iken nasıl olur da her çocuk aynı okulda, ki bunlar birbirinin tıpkısı okullar- olabilir. Bu sorgulama bağlamında her çocuk özel ise eğer, sosyal medya hesaplarınızda paylaştığınız filmdeki gibi, o zaman her çocuğa hitap edecek şekilde eğitim öğretim ortamlarını aşama aşama yeniden yeniden yapılandırın. Yoksa çiftçilere söyleyin, buğday tarlasına pirinç eksinler. Bakalım olacak mı? Olursa amenna!
7-Değerler, de. Çiçek, böcek, ağaç, de. Gökyüzüne bakın, de. Kırlarda dolaşın, de. Yaşlıları ziyaret edin, de. Sevgi, dostluk, de. Sonra insan insanın kurdu, diyen bir sisteme at öğrenciyi. Öyle bir sistem ki taze beyinleri yakan, kül eden bir kazan sanki... Kepçe potansiyele kaşık ürün veren bir kazan... İşte bu KAZAN DA KALDIRILMALIDIR
AMA ÖNCE ZİYA SELÇUK HOCA’MIZ KAZAN KALDIRMALI EĞİTİM ÖĞRETİM ORTAMINI KISIR DÖNGÜLERE MAHKUM VE MECBUR EDENLERİN ALAYINA...
Son söz gençlerde:
(...)
Mezun olucam
Cash para, diploma ver bana
Para yoksa ter dökmeliyim
Eğitimde fırsat eşitliğini fırsata çeviren bi’ üniversiteliyim
Ben mezun oldum
Yarattığınız sistem yüzünden bi’ serseriyim
Ben mezun oldum
Ya kasiyer olayım, ya da sinemada sana yer göstereyim
Sokak başı üniversite ama köy okulları çok terste
Başa gelenin ideolojisi neyse o anlatılır her derste
Zengin, fakir ayrı
Torpile ya da parasına göre kayırır
Eğitim endüstridir
Kiminin kitap alıcak bi’ parası yok
Öğretmen atanıcak ama arası yok
Milletvekili bi’ tanıdık mı? vov
Beni anlaman da bu mantıkla zor
Bari bi’ köy okulunun yardımına koş
Her tarafı kaos
Sen de biraz boğuş
Bu gece uyudu zorla çocuk
Okula gidecek yol yok
(...)
Saygılar...
Yusuf SEVİNGEN
Hatta 1 haftası da geçti bile.
Okullarımızın 2 mühim gündem maddesi var:
1- Destekleme kursları
2- Okulun ihtiyaçları için kaynak yaratma.
Birinci gündem maddesi, kaldırılmadığı ya da öğretmenlerin maaşlarında iyileştirme olmadığı müddetçe her ders yılı başında birinci gündem maddesi olacaktır. Hatta bu gündem maddesi öğretmen için gelir kapısı olur iken üst amirler için de öğretmene karşı bir koz olarak keyfi şekillerde kullanılabilir. Bence içinde birçok risk ihtimalini barındırıyor. Kulağımızın üzerine yatarsak gözümüzü kapatırsak zaten ne duyar ne görürüz. Söz gelimi seyir halinde iken arabasından gelen takır tukur sesleri duymak istemeyen sürücünün çalan müziğin sesini daha da yükseltmesi gibi. Bilmelisiniz ki kursları nereden tutarsanız tutun elinizde kalıyor. Bence tüm DYK’ler, eğitim öğretim ortamını boşu boşuna meşgul ediyor ve gereksiz yer kaplıyor. Çocukların da değerli zamanlarından çalıyor. Şu sınavları kaldırsanız DYK’ler de kendiliğinden kalkacak ama ne yazık ki kimse sınavları kaldırmaya yanaşamıyor ve yanaşsa bile kalkışamıyor. Ziya SELÇUK Hoca’da yanaşma pırıltısı var ama Bakan Ziya SELÇUK olarak buna dönük girişimde ve kalkışmada bulunmaya desteği, cesareti ve gücü yok. Halbuki eğitim öğretimin sadeleşmesi için sınavlar muhakkak kaldırılmalı yoksa eğitim ortamları arapsaçı... Sınavları kaldırırsanız görün o zaman peşi sıra kendiliğinden neler kalkıyor neler! DYK’ler, özel öğretim merkezleri halk ağzında dershaneler bunlar, veliyi ve öğrenciyi sömürü merkezleri, özel dersler, oluşan sınav piyasasının kaynakçıları (kaynak kitapçılar vb.), sistemin bu kısır döngüsü etrafında koşullanarak ağızları sulanmış fırsatçı, çöreklenen, nemalanan tayfa yani sistemi soyup soğana çevirenler vs...
İşte eğitim öğretim ortamında oluşan bu manzaranın anası, sınavlardır. Sınavı merkeze alan bir sistemin etrafı o denli karmaşık ve anlaşılmaz bir yapıda ki! Valla anlayana bravo! Ne bürokrasi ne öğretmen ne müdür ne veli ne de öğrenci anlıyor bu sistemi. 7’den 70’e anlamadığımız bu sistemin yazık ettiği kesim ise kesinlikle 7’liler, 8’liler, 9’lular... Yani çocuklar ve gençler... O kadar gereksiz, önemsiz şeylerle boşu boşuna, körü körüne meşgul olunarak değerli zamanlarımız harcanıyor ki! İnanınız sistem bu kısır döngüde yalnızca ve yalnızca sonucu belli olan bir elek işlevi görüyor. Sistemin bir yere getirecekleri besbelli, yerin dibine sokacakları da o denli aşikar... Hepimiz, sanki bir kurgunun içinde rol kapma yarışındayız. O zaman sistem yapılandırılan değil, kurgulanan... Kısır döngü ile de taçlandırılan...
Bu kısır döngü, kimse alınmasın üzerine ama, içinde potansiyeli olan taze beyinlerin bulunduğu sınıf kapılarını, ekmek kapısı olarak görüyor. Bir kurt gibi de taze beyinlerimizin içine girerek onları yiyip bitiriyor. Ve o taze beyinler, o ekmek kapılarının ardında solup gidiyor. Çünkü bu kısır döngü, onlara doğru dürüst bakmıyor, onları doğru dürüst görmüyor, baksa da görse de anlayamıyor. Sadece ve sadece iş ve işlemleri yürüterek üstlerinden geçip gidiyor, geçip gidiyor. Bu akışa göre de elbette olan, taze beyinlere oluyor. Potansiyeli olan taze beyinlere... Çünkü oyalanıyor, avutuluyor, geçiştiriliyor, ilgilerinin ve yeteneklerinin üstünden geçip gidiliyor yani resmen eziliyorlar. Ezilmiş potansiyelleri ile toplumda ne kadar rol kapabilirlerse artık. Manzara bu iken kimsecikler de taze beyinlere dönük eylemsel bir duyarlılık göstermiyor. Bir düşünürümüzün ifadesiyle:
’’Herkes sanki duvar ağlarıyla örülmüş bir ağılda yapılan taze beyin yamyamlığına razı! ’’
İkinci gündem maddesi ise okulların ihtiyaçları için kaynak yaratma girişimleridir. Her ders yılı başında bu girişimler haber olur. Sanki ders yılının ortalarında ve sonunda bu girişimler mübah gibi... Her neyse... Okullar, ders yılı başında okuluna yeni adım atmış olan veliyi av olarak belirler ve bağış kılıfı ile velinin cebine hamlede bulunur. Bazı okullar da top kağıt, temizlik malzemeleri, kırtasiye malzemeleri gibi hamleler yapar. Bunun nedeni, vatandaşından vergi alan devletimizin, parasız eğitim kapsamında vatandaşın hakkı olan eğitim hizmetini tam manasıyla yerine getirmeyerek okulları vatandaştan dolaylı vergi almaya mecbur ve mahkum bırakmasıdır. Yani okullar aslında tam takır kuru bakır. Hal böyle olunca onlar da aile birliklerini vasıta kılarak tabii velileri de bu birliğe para bağışında bulunmaya zorlayarak bu işlerini gerçekleştiriyorlar. Buradaki manzara da eğitim öğretim ortamının bir kısır döngüsü... Devlet, okullara özel olarak para göndermemeye alışmış, okullar buna bağlı olarak veliden para almaya alıştırılmış, veliler de okullara para verdirilmeye alıştırılmış. Bu alışkanlık bir koşullanmanın eseridir. Kısır döngü de zaten koşullanma ve alışkanlıklarla yaşamını sürdürür. Yani burada da olan yine taze beyinlere oluyor. Onlar, bu kısır döngülerin iki arada bir derede kalanlarıdır. Dört duvarlı sınıflar, onların bu hallerini somut olarak en iyi şekilde anlatan mekanlardır.
Pekala ders yılı başlarken gündem maddesi öğrenci olan var mı?
Var.
Onlar da bir avuç idealist öğretmen. Ben, onlara eğitim sevdalısı demiyorum, eğitim neferi de demiyorum, eğitim gönüllüsü de demiyorum, EĞİTİM DELİSİ diyorum. Çünkü kısır döngülerle dolu bu sistemin normalleri değil, anormalleridirler.
Kısır döngünün içinde çırpınan, zorlanan, adeta kendinden ödünler vere vere taze beyinleri kurtarmaya çalışan bir avuç öğretmendirler. YANİ EĞİTİM DELİSİDİRLER.
Onlara selam olsun!
Onlara selam olsun!
Onlara selam olsun!
Kısa-orta vadeli iki çözüm önerisi:
1- Okullara özel bütçe oluşturulmalı, okullar bu bütçeyi direkt alabilmeliler, kullanabilmeliler, aracısız yani yoksa genel bütçeden gönderilenler gibi okullara ulaşmadan uçar gider
2- Sınavlar kaldırılmalı
3-DYK’ler, dershaneden farksız özel öğretim merkezleri, kaynak kitap piyasası çocuklarımızın yaşama sevinci ile koşuşturduğu bu alandan çıkarılarak bu alanda cirit atmalarına izin verilmemeli
4-Öğretmenler, haftalık en fazla 15 saat derse girmeli, ek ders olmamalı, oluşan öğretmen ihtiyacı atanamayan öğretmen yığınlarından karşılanmalı ama muhakkak öğretmen maaşları iyileştirilmeli
5-Doğal öğretim ortamları teşvik edilmeli, duvarlar arasındaki eğitimin süresi azaltılmalı, buna göre eğitim öğretim ortamları aşama aşama yeniden yeniden yapılandırılmalı
6- Her ürün aynı tarlada olmaz iken nasıl olur da her çocuk aynı okulda, ki bunlar birbirinin tıpkısı okullar- olabilir. Bu sorgulama bağlamında her çocuk özel ise eğer, sosyal medya hesaplarınızda paylaştığınız filmdeki gibi, o zaman her çocuğa hitap edecek şekilde eğitim öğretim ortamlarını aşama aşama yeniden yeniden yapılandırın. Yoksa çiftçilere söyleyin, buğday tarlasına pirinç eksinler. Bakalım olacak mı? Olursa amenna!
7-Değerler, de. Çiçek, böcek, ağaç, de. Gökyüzüne bakın, de. Kırlarda dolaşın, de. Yaşlıları ziyaret edin, de. Sevgi, dostluk, de. Sonra insan insanın kurdu, diyen bir sisteme at öğrenciyi. Öyle bir sistem ki taze beyinleri yakan, kül eden bir kazan sanki... Kepçe potansiyele kaşık ürün veren bir kazan... İşte bu KAZAN DA KALDIRILMALIDIR
AMA ÖNCE ZİYA SELÇUK HOCA’MIZ KAZAN KALDIRMALI EĞİTİM ÖĞRETİM ORTAMINI KISIR DÖNGÜLERE MAHKUM VE MECBUR EDENLERİN ALAYINA...
Son söz gençlerde:
(...)
Mezun olucam
Cash para, diploma ver bana
Para yoksa ter dökmeliyim
Eğitimde fırsat eşitliğini fırsata çeviren bi’ üniversiteliyim
Ben mezun oldum
Yarattığınız sistem yüzünden bi’ serseriyim
Ben mezun oldum
Ya kasiyer olayım, ya da sinemada sana yer göstereyim
Sokak başı üniversite ama köy okulları çok terste
Başa gelenin ideolojisi neyse o anlatılır her derste
Zengin, fakir ayrı
Torpile ya da parasına göre kayırır
Eğitim endüstridir
Kiminin kitap alıcak bi’ parası yok
Öğretmen atanıcak ama arası yok
Milletvekili bi’ tanıdık mı? vov
Beni anlaman da bu mantıkla zor
Bari bi’ köy okulunun yardımına koş
Her tarafı kaos
Sen de biraz boğuş
Bu gece uyudu zorla çocuk
Okula gidecek yol yok
(...)
Saygılar...
Yusuf SEVİNGEN
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.