Hepinizin malumu olduğu üzere ‘‘Millet İttifakı Mutabakat Metni’’ Ankara’da büyük bir törenle halka ilan edildi. Birçok başlık ve alt başlıktan meydana geliyor. Muhteviyatında da birçok vaat barındırıyor. Titizlikle ve incelikle üzerinde çalışıldığı, sorunlara parmak basa basa kaleme alındığı anlaşılıyor. 6 parti genel başkanının, ülkeyi hale yola koymak için birçok mevzuda orta noktayı bulması Türkiye siyaset tarihi açısından mühim olduğu kadar değerlidir. Ayrıca tarihimizde eşi benzerine az rastlanılır bir olaydır. Zıtlaşmaların ve parti çıkarlarının öne çıktığı koalisyon dönemlerinden çok uzakta bir izlenim veriyor. Umutlandırıyor. Elbette kağıt üstündeki ortaklaşma hayata geçirilince daha da harika ve anlamlı olacak. İşin en zor kısmı orası… İktidar olunca tavan yapma potansiyeli olan açgözlülüklerin, ihtirasların, egonun, kıskançlığın rafa kaldırılması gereken bir zamanı yaşamalıyız bunun için. Odaklanılacak tek yer, makam koltukları değil, sorunların çözümüne dönük vaatlerin uygulanması olmalıdır.
Öyle ki bu vaatler, seçim sonrası olası bir zaferden sonra yaşamda kendisini gösterdiği an milletin ağzı açık kalacak. Millete ‘‘inanılmaz’’ dedirtecek. Çok bekledik, hakkımız değil mi?
Türkiye’nin muasır medeniyetler seviyesi yolunda atılan her adım, hangi taraftan gelirse gelsin bizleri heyecanlandırıyor ve ümitlendiriyor. Yıpranmışlıklarımız, ezilmişliklerimiz tazeleniyor.
Ayrıca dile getirmeliyim ki her değişim ve yenilenme de insanda bir heyecan, umut yaratır.
Hep aynı yüzler, hep aynı sözler, hep aynı duruş, hep aynı siyasi pozisyon, durağanlık, günbegün çoğalan klişeler, açmazlar, çıkmazlar hepsi kabak tadı veriyor insana. Hayattan bıktırıyor. Her alanda devletten beklentiyi azaltıyor. Güden güne insan, kötü haline razı oluyor. Yurttaş olarak önemini, değerini ve onurunu kaybediyor. Bizim değerli, önemli ve onurlu yurttaşlara ihtiyacımız var. Yurttaşlara bu vasıfları katmanın yolları aranmalıdır siyasetçilerce. Arama çabası olanlar ve bu çaba da tabii ki alkışlanmalıdır. Marifet iltifata tabidir.
Zaten millet ve her camia, bir revizyon arıyor artık. Bulunca da o revizyona sarılma ihtiyacı duyuyor. Bana göre bu sefer muhalefet o revizyonun ucundan tutmuş ve heyecan kıvılcımı yaratmış görünüyor.
Seçim propaganda süreci, seçim sonrası faaliyetler hemen hepsi heyecan dalgasına gebedir. Bu heyecan dalgası bir başlarsa tutulamaz ve önü alınamaz. Dalga dalga büyüyerek domino etkisi yaratır. AK Parti’nin 2000’li yılların başında yarattığı duygular gibi…
Şimdi gelelim, bu mutabakat metninde gözüme takılan ve halkın da üzerinde tartıştığı maddelere, bu maddeler bir kesim için tedirginlik yaratırken başka bir kesim için heyecanlı bir bekleyiş hasıl ediyor.
Maddeler FETÖ ile ilgili, 15 Temmuz süreci ve sonrasına dair… Bu köşede at izinin it izine karıştığından dem vurarak birçok insanın o süreçte mağduriyetler yaşadığından bahsettik. Sayın Cumhurbaşkanı da o dönemde kurumlara uyarılarda bulundu. Gelin görün ki bu uyarılar hep havada kaldı. Taşra bürokrasisi adeta bir kıyma makinası gibi çalıştırıldı. Merkez bürokrasisi de yetersiz kaldı. Önü alınamayan, ha bire insana kıyan bir mekanizma ile karşılaştık. Müthiş bir psikolojik ve sosyolojik travmaya neden oldu bu mekanizma. Kimsecikler, bu mekanizmanın önüne geçip onu durduramadı. Baş edilemedi. Bunun herkes farkındaydı, bunu herkes biliyordu ama kimsenin önüne geçmeye cesareti yetmiyordu. Böyle bir tabloydu yaratılan.
İşte millet ittifakının mutabakat metninde özellikle 15 Temmuz sürecinde görevlerini kötüye ve yanlış yolda kullanan kişilere dönük bir madde söz konusu… Şöyle ki:
‘‘OHAL kararnamelerinden kaynaklanan mağduriyetlere son vereceğiz.’’
‘‘FETÖ dahil olmak üzere tüm terör örgütleriyle kararlılıkla mücadele edeceğiz. Hukuk devletinin bütün unsurlarını dikkate alacak, mağduriyetlere izin vermeyeceğiz. Tüm soruşturma ve kovuşturmalarda suç, suçsuz ve suçlu arasında ayrım yapacak, adil yargılanma hakkını tesis edeceğiz.’’
‘‘Soruşturma ve kovuşturmalarda yaşanan , kamu vicdanını ve toplumun adalet duygusunu zedeleyen FETÖ borsası da dahil yürütme ve yargıya ilişkin tüm iddia ve şikayetlerin titizlikle incelenmesini sağlayacağız.’’
Öncelikle Millet İttifakı’nın Fethullahçıları aklama niyeti olmadığını düşünüyorum. Zira metinde bu gruba yani cemaatsel oluşuma yani illegal yapıya ‘‘FETÖ’’ diye hitap ediliyor. Yani İttifak bu yapıyı bir terör örgütü olarak lanse etmiş. Öyle görüyor. Bakış açısı net ve kesin. Nazarında bu yapıya mensup, faaliyetleri içinde yer alan her kişi de teröristtir. Yalnız ifade etmeliyim ki bu teröristlerin ekseriyeti yurt dışındadır. Ve yurt dışında keyif sürmektedir.
Malumunuzdur ki 15 Temmuz sonrası kaosun hakim olduğu süreçte merkez ve taşra bürokrasisi, bir çullanma hamlesiyle birçok insanı kendilerine savunma imkanı dahi vermeden ya ihraç ettirdi ya da yargıya gönderilen şikayetlerle cezaevine attırdı. Hakikaten at izi it izine karıştı. Ölçü kaçtı, orantılılık ilkesi es geçildi, aşırıya gidildi. Eziyet, mağduriyet işte bu nedenlerle baş gösterdi. Halihazırda devletin eziyetleri, mağduriyetleri telafi etme noktasında epey yetersiz ve çok yavaş olduğuna ise hepimiz kaniyiz. Öyle değil mi?
Şu anda, beraat etmiş birçok hakim, savcı, polis, öğretmen, asker, akademisyen vs. ihraç edildikleri için görevlerine dönemiyorlar. Bakınız, Türk yargısı suçunuz yok demiş onlara. Ama gelin görün ki suçsuzlukları kanıtlanmış ve kesinleşmiş olmasına karşın yürütme de yargı da ihraç ederken hızlı davrandıkları gibi davranmıyor. Tek kalemde ihraç edilen insanlar, beraat ile tez elden görevlerine iade edilmiyor. Bu bakımdan Millet İttifakı suçlu ile suçsuzu ayıracağız diyor. Zira 15 Temmuz sürecinde bir kısım devlet görevlileri yüzünden suçlu ile suçsuz ayrımı yapılmadı. Orada bir yara oluştu. Vicdanları sızlatan… Milleti ittifakı bunu görmezden mi gelsin? Bunu duymasın mı? Kulağının üzerine yatan, gözünü yuman bir devlet kamu vicdanını yaralar ve zedeler.
İşte yukarıda anılan maddeler yaşanan mağduriyetlere, çileye ve eziyete parmak basıyor. Suçsuzların göreve iadelerini hızlandıracak. Altını çizerek söylemek istiyorum: SUÇSUZLARIN… Bu kimseler, Türk yargısının kararıyla suçsuz görülmüş. Nokta!
Öte yandan FETÖ ile alakası olmamasına rağmen sosyal medya paylaşımları ile 15 Temmuz torbasına atılan hatta ve hatta ihraç edilmek istenen birçok kişi oldu. Bu kimselerin itibarları zedelendi. Bilhassa MEB camiasında… İllerde, siyasi teşkilatların, milli eğitim müdürlerinin, şube müdürlerinin, okul müdürlerinin, müfettişlerin kurduğu dedikodu tezgahlarında FETÖ torbasına atılarak eziyet çeken ve mağduriyet yaşayan birçok insan olduğunu da biliyoruz. Haklarındaki iddialar ve iddiaya dayanak deliller bile tamamıyla kişinin hedef alındığını gösteriyor. Bu kişileri hedef alan taşra bürokrasisinin 15 Temmuz sonrası yürüttükleri FETÖ mücadelesini de sorgulamak lazım. Valilerin ve kaymakamların gönüllü ya da ortamın havasından dolayı mecburi bir şekilde mağduriyetlere göz yumduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Birilerinin sözleriyle göz göre göre insanların mağduriyet yaşamalarını biçare vaziyette sadece izlediler. Meydanı boş bıraktılar ne yazık ki.
Bu kurulan tezgahlarda, siyasi saikler kadar ideolojik ve tarikat-cemaat bağı ile hareket ederek makamını kötü yönde ve iyi niyetli olmayan bir tutumla kullananlar da olmuştur. Devlet – vatandaş arasındaki güven ilişkisine ağır darbe vuran bu kimselerin yukarıdaki anılan maddeler çerçevesinde değerlendirilmesi bir gerekliliktir. Zira devlet-vatandaş arasında güven ve iyi niyet bağı yeniden böyle tesis edilebilir. O dönemde kayboldu çünkü.
Öyle ki bu köşeden bir tarikat liderini savunmaya geçen milli eğitim müdürünü gördük. O milli eğitim müdürünün görev yaptığı ilde insanları bu kafa ile 15 Temmuz sürecinde nasıl FETÖ torbalarına attığını da çok iyi biliyoruz. Mezhepsel ayrımlarla iş/işlemler yürüttüğü gerçeği de ortadadır. Şimdi bu milli eğitim müdürü ile avanesi hakkında mağduriyet yaşayan ve eziyet çeken insanlar suç duyurusunda bulunmasın mı? Şu an bulunamıyor. Lakin Millet İttifakı bunu vaat ediyor. Millet İttifakı iktidarında işte bu müdürler ve avaneleri, kurdukları dedikodu tezgahının hesabını verecekler. Vermesinler mi? Çocukların gözyaşları var o mağduriyetlerde. Kadınların ağıtları ve çığlıkları… Hepsi yüzlerine vurulacak. Son pişmanlık fayda etmiyor tabii ki.
Bakınız, illerde 15 Temmuz süreci bir standart içinde yürütülmedi. İllerdeki taşra bürokrasisinin ve siyasi teşkilatların inisiyatifine bırakıldı, hukuk gözetilmedi. Hal böyle olunca FETÖ mücadelesi illerdeki bürokrasinin insafına ve vicdanına kaldı. İşte onların bir kısmı vicdansız ve insafsız davrandı. O insafsız ve vicdansız kimseler illerde biliniyor, o kimseler bir an önce hesap vermelidir. Verirlerse birçok insanın içi soğuyacak. O insanların devlet ile eski bağları oluşacak. Bu, bana göre çok çok önemli… 15 Temmuz sürecinde vicdanlı ve insaflı yöneticiler ise takdire şayandır. Ve ödüllendirilmelidir. Onlar da biliniyor.
Herkes şunu bilsin ki Millet İttifakı’nın yukarıdaki vaatleri boş değil. İktidar olduklarında illerde yukarıdaki maddelerle ilgili herkes dolu ve çok dolu… İşte 15 Temmuz sürecindeki taşra bürokrasisi ile ilgili gelen şikayet dosyaları titizlikle incelenecek ve o kimselerden hem soruşturularak hem kovuşturularak hesap sorulacak. Suçları yoksa problem yok. Ama örgütlü bir şekilde siyasi-ideolojik-tarikat aidiyeti ile suç işlenmiş ya da suça yol verilmişse bu durumda gereği hukuk çerçevesinde yapılacaktır. Bu, herkese ders olacaktır. Bir daha hangi şart, durum ve ortamda olunursa olunsun hukukun ve hakkın gözetilmesi için…
Tabii ki bu kimselerin memuriyet ile de bağı kesilmelidir.
Saygılarımla…
Yusuf SEVİNGEN
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Yusuf Sevingen
Açılsın 15 Temmuz Dosyaları…
Hepinizin malumu olduğu üzere ‘‘Millet İttifakı Mutabakat Metni’’ Ankara’da büyük bir törenle halka ilan edildi. Birçok başlık ve alt başlıktan meydana geliyor. Muhteviyatında da birçok vaat barındırıyor. Titizlikle ve incelikle üzerinde çalışıldığı, sorunlara parmak basa basa kaleme alındığı anlaşılıyor. 6 parti genel başkanının, ülkeyi hale yola koymak için birçok mevzuda orta noktayı bulması Türkiye siyaset tarihi açısından mühim olduğu kadar değerlidir. Ayrıca tarihimizde eşi benzerine az rastlanılır bir olaydır. Zıtlaşmaların ve parti çıkarlarının öne çıktığı koalisyon dönemlerinden çok uzakta bir izlenim veriyor. Umutlandırıyor. Elbette kağıt üstündeki ortaklaşma hayata geçirilince daha da harika ve anlamlı olacak. İşin en zor kısmı orası… İktidar olunca tavan yapma potansiyeli olan açgözlülüklerin, ihtirasların, egonun, kıskançlığın rafa kaldırılması gereken bir zamanı yaşamalıyız bunun için. Odaklanılacak tek yer, makam koltukları değil, sorunların çözümüne dönük vaatlerin uygulanması olmalıdır.
Öyle ki bu vaatler, seçim sonrası olası bir zaferden sonra yaşamda kendisini gösterdiği an milletin ağzı açık kalacak. Millete ‘‘inanılmaz’’ dedirtecek. Çok bekledik, hakkımız değil mi?
Türkiye’nin muasır medeniyetler seviyesi yolunda atılan her adım, hangi taraftan gelirse gelsin bizleri heyecanlandırıyor ve ümitlendiriyor. Yıpranmışlıklarımız, ezilmişliklerimiz tazeleniyor.
Ayrıca dile getirmeliyim ki her değişim ve yenilenme de insanda bir heyecan, umut yaratır.
Hep aynı yüzler, hep aynı sözler, hep aynı duruş, hep aynı siyasi pozisyon, durağanlık, günbegün çoğalan klişeler, açmazlar, çıkmazlar hepsi kabak tadı veriyor insana. Hayattan bıktırıyor. Her alanda devletten beklentiyi azaltıyor. Güden güne insan, kötü haline razı oluyor. Yurttaş olarak önemini, değerini ve onurunu kaybediyor. Bizim değerli, önemli ve onurlu yurttaşlara ihtiyacımız var. Yurttaşlara bu vasıfları katmanın yolları aranmalıdır siyasetçilerce. Arama çabası olanlar ve bu çaba da tabii ki alkışlanmalıdır. Marifet iltifata tabidir.
Zaten millet ve her camia, bir revizyon arıyor artık. Bulunca da o revizyona sarılma ihtiyacı duyuyor. Bana göre bu sefer muhalefet o revizyonun ucundan tutmuş ve heyecan kıvılcımı yaratmış görünüyor.
Seçim propaganda süreci, seçim sonrası faaliyetler hemen hepsi heyecan dalgasına gebedir. Bu heyecan dalgası bir başlarsa tutulamaz ve önü alınamaz. Dalga dalga büyüyerek domino etkisi yaratır. AK Parti’nin 2000’li yılların başında yarattığı duygular gibi…
Şimdi gelelim, bu mutabakat metninde gözüme takılan ve halkın da üzerinde tartıştığı maddelere, bu maddeler bir kesim için tedirginlik yaratırken başka bir kesim için heyecanlı bir bekleyiş hasıl ediyor.
Maddeler FETÖ ile ilgili, 15 Temmuz süreci ve sonrasına dair… Bu köşede at izinin it izine karıştığından dem vurarak birçok insanın o süreçte mağduriyetler yaşadığından bahsettik. Sayın Cumhurbaşkanı da o dönemde kurumlara uyarılarda bulundu. Gelin görün ki bu uyarılar hep havada kaldı. Taşra bürokrasisi adeta bir kıyma makinası gibi çalıştırıldı. Merkez bürokrasisi de yetersiz kaldı. Önü alınamayan, ha bire insana kıyan bir mekanizma ile karşılaştık. Müthiş bir psikolojik ve sosyolojik travmaya neden oldu bu mekanizma. Kimsecikler, bu mekanizmanın önüne geçip onu durduramadı. Baş edilemedi. Bunun herkes farkındaydı, bunu herkes biliyordu ama kimsenin önüne geçmeye cesareti yetmiyordu. Böyle bir tabloydu yaratılan.
İşte millet ittifakının mutabakat metninde özellikle 15 Temmuz sürecinde görevlerini kötüye ve yanlış yolda kullanan kişilere dönük bir madde söz konusu… Şöyle ki:
‘‘OHAL kararnamelerinden kaynaklanan mağduriyetlere son vereceğiz.’’
‘‘FETÖ dahil olmak üzere tüm terör örgütleriyle kararlılıkla mücadele edeceğiz. Hukuk devletinin bütün unsurlarını dikkate alacak, mağduriyetlere izin vermeyeceğiz. Tüm soruşturma ve kovuşturmalarda suç, suçsuz ve suçlu arasında ayrım yapacak, adil yargılanma hakkını tesis edeceğiz.’’
‘‘Soruşturma ve kovuşturmalarda yaşanan , kamu vicdanını ve toplumun adalet duygusunu zedeleyen FETÖ borsası da dahil yürütme ve yargıya ilişkin tüm iddia ve şikayetlerin titizlikle incelenmesini sağlayacağız.’’
Öncelikle Millet İttifakı’nın Fethullahçıları aklama niyeti olmadığını düşünüyorum. Zira metinde bu gruba yani cemaatsel oluşuma yani illegal yapıya ‘‘FETÖ’’ diye hitap ediliyor. Yani İttifak bu yapıyı bir terör örgütü olarak lanse etmiş. Öyle görüyor. Bakış açısı net ve kesin. Nazarında bu yapıya mensup, faaliyetleri içinde yer alan her kişi de teröristtir. Yalnız ifade etmeliyim ki bu teröristlerin ekseriyeti yurt dışındadır. Ve yurt dışında keyif sürmektedir.
Malumunuzdur ki 15 Temmuz sonrası kaosun hakim olduğu süreçte merkez ve taşra bürokrasisi, bir çullanma hamlesiyle birçok insanı kendilerine savunma imkanı dahi vermeden ya ihraç ettirdi ya da yargıya gönderilen şikayetlerle cezaevine attırdı. Hakikaten at izi it izine karıştı. Ölçü kaçtı, orantılılık ilkesi es geçildi, aşırıya gidildi. Eziyet, mağduriyet işte bu nedenlerle baş gösterdi. Halihazırda devletin eziyetleri, mağduriyetleri telafi etme noktasında epey yetersiz ve çok yavaş olduğuna ise hepimiz kaniyiz. Öyle değil mi?
Şu anda, beraat etmiş birçok hakim, savcı, polis, öğretmen, asker, akademisyen vs. ihraç edildikleri için görevlerine dönemiyorlar. Bakınız, Türk yargısı suçunuz yok demiş onlara. Ama gelin görün ki suçsuzlukları kanıtlanmış ve kesinleşmiş olmasına karşın yürütme de yargı da ihraç ederken hızlı davrandıkları gibi davranmıyor. Tek kalemde ihraç edilen insanlar, beraat ile tez elden görevlerine iade edilmiyor. Bu bakımdan Millet İttifakı suçlu ile suçsuzu ayıracağız diyor. Zira 15 Temmuz sürecinde bir kısım devlet görevlileri yüzünden suçlu ile suçsuz ayrımı yapılmadı. Orada bir yara oluştu. Vicdanları sızlatan… Milleti ittifakı bunu görmezden mi gelsin? Bunu duymasın mı? Kulağının üzerine yatan, gözünü yuman bir devlet kamu vicdanını yaralar ve zedeler.
İşte yukarıda anılan maddeler yaşanan mağduriyetlere, çileye ve eziyete parmak basıyor. Suçsuzların göreve iadelerini hızlandıracak. Altını çizerek söylemek istiyorum: SUÇSUZLARIN… Bu kimseler, Türk yargısının kararıyla suçsuz görülmüş. Nokta!
Öte yandan FETÖ ile alakası olmamasına rağmen sosyal medya paylaşımları ile 15 Temmuz torbasına atılan hatta ve hatta ihraç edilmek istenen birçok kişi oldu. Bu kimselerin itibarları zedelendi. Bilhassa MEB camiasında… İllerde, siyasi teşkilatların, milli eğitim müdürlerinin, şube müdürlerinin, okul müdürlerinin, müfettişlerin kurduğu dedikodu tezgahlarında FETÖ torbasına atılarak eziyet çeken ve mağduriyet yaşayan birçok insan olduğunu da biliyoruz. Haklarındaki iddialar ve iddiaya dayanak deliller bile tamamıyla kişinin hedef alındığını gösteriyor. Bu kişileri hedef alan taşra bürokrasisinin 15 Temmuz sonrası yürüttükleri FETÖ mücadelesini de sorgulamak lazım. Valilerin ve kaymakamların gönüllü ya da ortamın havasından dolayı mecburi bir şekilde mağduriyetlere göz yumduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Birilerinin sözleriyle göz göre göre insanların mağduriyet yaşamalarını biçare vaziyette sadece izlediler. Meydanı boş bıraktılar ne yazık ki.
Bu kurulan tezgahlarda, siyasi saikler kadar ideolojik ve tarikat-cemaat bağı ile hareket ederek makamını kötü yönde ve iyi niyetli olmayan bir tutumla kullananlar da olmuştur. Devlet – vatandaş arasındaki güven ilişkisine ağır darbe vuran bu kimselerin yukarıdaki anılan maddeler çerçevesinde değerlendirilmesi bir gerekliliktir. Zira devlet-vatandaş arasında güven ve iyi niyet bağı yeniden böyle tesis edilebilir. O dönemde kayboldu çünkü.
Öyle ki bu köşeden bir tarikat liderini savunmaya geçen milli eğitim müdürünü gördük. O milli eğitim müdürünün görev yaptığı ilde insanları bu kafa ile 15 Temmuz sürecinde nasıl FETÖ torbalarına attığını da çok iyi biliyoruz. Mezhepsel ayrımlarla iş/işlemler yürüttüğü gerçeği de ortadadır. Şimdi bu milli eğitim müdürü ile avanesi hakkında mağduriyet yaşayan ve eziyet çeken insanlar suç duyurusunda bulunmasın mı? Şu an bulunamıyor. Lakin Millet İttifakı bunu vaat ediyor. Millet İttifakı iktidarında işte bu müdürler ve avaneleri, kurdukları dedikodu tezgahının hesabını verecekler. Vermesinler mi? Çocukların gözyaşları var o mağduriyetlerde. Kadınların ağıtları ve çığlıkları… Hepsi yüzlerine vurulacak. Son pişmanlık fayda etmiyor tabii ki.
Bakınız, illerde 15 Temmuz süreci bir standart içinde yürütülmedi. İllerdeki taşra bürokrasisinin ve siyasi teşkilatların inisiyatifine bırakıldı, hukuk gözetilmedi. Hal böyle olunca FETÖ mücadelesi illerdeki bürokrasinin insafına ve vicdanına kaldı. İşte onların bir kısmı vicdansız ve insafsız davrandı. O insafsız ve vicdansız kimseler illerde biliniyor, o kimseler bir an önce hesap vermelidir. Verirlerse birçok insanın içi soğuyacak. O insanların devlet ile eski bağları oluşacak. Bu, bana göre çok çok önemli… 15 Temmuz sürecinde vicdanlı ve insaflı yöneticiler ise takdire şayandır. Ve ödüllendirilmelidir. Onlar da biliniyor.
Herkes şunu bilsin ki Millet İttifakı’nın yukarıdaki vaatleri boş değil. İktidar olduklarında illerde yukarıdaki maddelerle ilgili herkes dolu ve çok dolu… İşte 15 Temmuz sürecindeki taşra bürokrasisi ile ilgili gelen şikayet dosyaları titizlikle incelenecek ve o kimselerden hem soruşturularak hem kovuşturularak hesap sorulacak. Suçları yoksa problem yok. Ama örgütlü bir şekilde siyasi-ideolojik-tarikat aidiyeti ile suç işlenmiş ya da suça yol verilmişse bu durumda gereği hukuk çerçevesinde yapılacaktır. Bu, herkese ders olacaktır. Bir daha hangi şart, durum ve ortamda olunursa olunsun hukukun ve hakkın gözetilmesi için…
Tabii ki bu kimselerin memuriyet ile de bağı kesilmelidir.
Saygılarımla…
Yusuf SEVİNGEN