Ev Ödevi Mi?
Bir öğretmen için en çok zorlandığı işlerden birisi de akşama kadar okulda, en başta işinin gereği olarak yaptığı iş ve işlemleri, akşam bir de kendi çocukları için evde yapmak zorunda olması yani mesaisinin bitmemesidir. Batarya bitmek üzeredir ve insan ayaklarını uzatıp bir bardak çay yudumlamak ve bu esnada haber dinlemek ya da birkaç satır okumak ister. Lâkin ne mümkün. Her anne-baba gibi öğretmenlerimizin de çocukları var ve o çocukların da ödevleri var. Sadece öğretmenler mi, hayır. Bütün çalışan ebeveynler, hatta çalışmayanlar için maalesef bir ev ödevi sorunu var.
Eğitim Terimleri Sözlüğünde ödev kavramı; “1.Belli bir ders konusu ya da ünitesi ile ilgili olarak öğrencinin yapması gereken zihin ya da beden çalışması. 2. Tek bir öğrenciye ya da bütün bir sınıfa, üzerinde düşünmeleri ve çalışmaları için verilen konu, sorun, iş” şeklinde tanımlanmış. Bununla birlikte “ödev” kavramını: Yapılması, yerine getirilmesi, insanlık duygusu, töre ve yasa bakımından gerekli olan iş veya davranış, vazife, vecibe” şeklinde, “Yapmak zorunda olduğumuz, yapmamız gereken şey; ahlakça yükümlü olduğumuz şey, istemelerimizin belirleyicisi olarak ahlak yasası üzerine bilinç (Kant)” şeklinde daha keskin ifadelerle tanımlayanlar da var. “Ödev" kelimesinin kökü "öde". Cumhuriyetin ilk yıllarındaki öztürkçeleştirme çalışmalarının meyvesi olan "ödev" kelimesi, Fransızca "devoir" kelimesinden ilham alınarak oluşturulmuş. "Devoir" hem bir şeyi yapma zorunluluğunu hem de borçlanmayı anlatmış. Biz de o zorunluluk fikrini "öde" fiiline uyarlayıp "ödev"i icat etmişiz. Dr. Mehmet Doğan’a göre ödev sonradan uydurulan bir kelime. Ödev kelimesinin asıl karşılığı vazife, vecibedir. (Geniş bilgi için bkz: http://www.tdk.gov.tr ve karar.com/yazarlar /ali-barskanmay/ogrenci-ile-ve dalasmayan-odevin-yasakli-hali) Bu tanımlamalardan sonra, Ziya SELÇUK Bakanımızın selefleri olan Milli Eğitim Bakanlarımızın, ev ödevleri ile ilgili olarak basına yansıyan açıklamalarını aktararak bir değerlendirme yapalım.
"Bundan sonra hiçbir öğretmenimiz, proje hariç, öğrencisine ev ödevi vermeyecektir. Öğrencilerimizin dikkatlerini daha çok derse yoğunlaştırmalarını, konuyu derste öğrenmelerini istiyoruz. İnanıyoruz ki çocuklarımız da okulda, sınıfta öğrendiklerini eve gittiklerinde tekrarlayacaklar, öğrendiklerini daha da pekiştireceklerdir…” Bir önceki bakanımızın bu açıklamasında hiçbir öğretmenin ev ödevi vermeyeceği fakat çocukların okulda öğrendiklerini evde tekrarlayacakları ifade edilmişti. Aslında; muallimlerimiz, “çocuklar okulda öğrendiklerinizi evde tekrar edin” dediklerinde zaten ödev vermiş oluyorlar.
Ev ödevlerinin kaldırılmasına yönelik MEB tarafından geçmişte birçok açıklama yapılmıştı. 2014’te performans ödevlerini kaldıran MEB, yarıyıl tatilinde çocuklara ödev verilmemesi yönünde öğretmenleri uyarmıştı. 2015’te Milli Eğitim eski Bakanı Nabi Avcı, eğitim yılı içindeki ödev yükünü azaltmak için Talim Terbiye Komisyonlarında çalışmalar yaptıklarını kaydetmişti. Daha sonra MEB, 2017’de yarıyıl tatilinde öğrencilere ödev verilmemesi uyarısında bulunmuştu. Hatta öğrencilere ev ödevi verenlere soruşturma açıldığı da basına yansımıştı. Ankara’da bir restoranın çocuk oyun odasında ödev yapan öğrencileri gören Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, İl Milli Eğitim Müdürü’nü arayıp tatilde ev ödevini yasaklayan genelgeye rağmen ödev veren okulların soruşturulması talimatını verdiğini, yine; Zonguldak merkezdeki Ahmet Erdoğan İlkokulu'nda sınıf öğretmeni Melda Baştan'a, öğrencilere çok ödev verdiği, öğrencilerin bunları yapmakta zorlandığı, yoruldukları yönündeki müfettiş raporuyla 'uyarma' cezası verilerek görev yeri değiştirildiğini de basından öğrenmiştik. (Bkz: www.ogretmenlersitesi.com çok ödev veren öğretmen sürgün edildi)
Ödev konusunda eğitimcilerin dahi fikir birliğinde olmadıklarına şahit oluyoruz. Ödev, kimi eğitimcilere göre verilmemeli. Kimilerine göre ise bireysel farklılıklar göz önünde bulundurularak, öğrencinin seviyesine uygun olmak şartıyla verilmeli. Çünkü kalıcı öğrenmenin gerçekleşebilmesi ve öğrenmenin pekiştirilmesi için ödev gerekli. İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Gülşah Batdal Karaduman: Ev ödevi öğrencinin gün içerisinde öğretmeninden dinlediklerini özümsemesi için verilen etkinliklerdir. Bir öğrenciye hiç ev ödevi verilmemesi doğru değil. Ancak gereğinden fazla ve kontrolsüz verilen ev ödevleri de doğru değil. Ev ödevi öğretmenin sınıfta kontrol edip, öğrenciye geri dönüş verebileceği düzeyde az ama önemli noktaları içerecek boyutlarda olmalı,” diyor.
Evet, ölçümüz bu olmalı diye düşünüyorum. 1.Sınıf öğrencisine bir akşam için 14 sayfa ödev vermek ne kadar yersiz ise, hiç ödev vermemek, ödev takibi yapmamak, okulda öğrenileni evde tekrar ettirmemek de o kadar yersizdir. Fazla ödevden sıkılan bir veli; “bu kadar işi ben yaptıracaksam o halde maaşı da bana versinler” diye serzenişte bulunmuştu. Diğer taraftan hiç ödev verilmediğinde, veliler okul idaresine gelerek, öğretmenin ödev vermediğinden şikâyetlenmektedirler.
Ödevler; öğrencinin seviyesine, bilgi düzeyine göre hazırlanmış, ebeveynlerin yapabileceği değil; öğrencinin tek başına yapabileceği düzeyde, işlevsel, öğrenmeyi arttırıcı, geliştirici ve pekiştirici mahiyette, hayal güçlerini destekleyici, inceleme, araştırma ve düşünmeyi geliştirici, yaparak-yaşayarak tarza uygun, slogan, afiş, broşür ve etkinlik v.b, süresi 60 dakikayı aşmayan, az ve öz olmalıdır. Bazı ödevleri, ma aile hatta sülale toplansa yapamıyor. Belki de öğretmenimizin kendisi de yapamaz. O halde bu ödev öğrenciye ne kazandıracaktır… Ayrıca; bugünlerin yaşlısı olan bazı hastalar, hastaneye gittiklerinde doktor ilaç yazmaz hele bir de enjeksiyon yapmazlarsa, doktoru “kötü doktor” diye nitelendirirlerdi. Şimdilerde ise bazı velilerin ödev vermeyen öğretmeni “kötü öğretmen” diye yaftalamalarının, öğretmenlerin gereğinden fazla ödev vermelerine neden olabildiğini de göz önünde bulundurmak gerekir diye düşünüyorum. “Dünyada ödevin olmadığı ülke yok,” ya da “gelişmiş ülkelerde ev ödevi yok” şeklindeki ifadelerin ikisi de temelsizdir. Bu ifadeleri bütünüyle doğrulayan ya da yanlışlayan bir araştırma varsa bilenlerin paylaşması yerinde olacaktır.
Birçok özel okul temsilcisinin ev ödevlerinin kaldırılmasını destekledikleri, ödev yapmak yerine öğrencilerin kültür ve sanat etkinliklerine daha çok zaman ayırması, yeteneklerine yönelik faaliyetlere katılmalarının, ev ödevlerinin kalkmasıyla oluşan zamanda yapılabileceği düşüncesinde oldukları ifade ediliyor. Ama ne kadar boş zaman olursa, çocukların o kadar fazla tv izleyeceği, internete takılacağı ve bilgisayar oyunları oynayacağı kaçırılıyor sanki. Hülasa; elbette doğru olan dersin derste öğrenilmesi ve evde, yukarıda belirttiğimiz şekillerde basit ödevlerle pekiştirilmesidir. Dersi, derste öğretemezsek, öğrenciye kendimizi dinletemezsek ya da öğrencinin öğrenme algısı, ilgisi kapalı ise verdiğimiz ödevler de çözüm olmayacaktır.
Es-selam…
Ömer Emir DOĞAN
Eğitimci-Yazar
Eğitim Terimleri Sözlüğünde ödev kavramı; “1.Belli bir ders konusu ya da ünitesi ile ilgili olarak öğrencinin yapması gereken zihin ya da beden çalışması. 2. Tek bir öğrenciye ya da bütün bir sınıfa, üzerinde düşünmeleri ve çalışmaları için verilen konu, sorun, iş” şeklinde tanımlanmış. Bununla birlikte “ödev” kavramını: Yapılması, yerine getirilmesi, insanlık duygusu, töre ve yasa bakımından gerekli olan iş veya davranış, vazife, vecibe” şeklinde, “Yapmak zorunda olduğumuz, yapmamız gereken şey; ahlakça yükümlü olduğumuz şey, istemelerimizin belirleyicisi olarak ahlak yasası üzerine bilinç (Kant)” şeklinde daha keskin ifadelerle tanımlayanlar da var. “Ödev" kelimesinin kökü "öde". Cumhuriyetin ilk yıllarındaki öztürkçeleştirme çalışmalarının meyvesi olan "ödev" kelimesi, Fransızca "devoir" kelimesinden ilham alınarak oluşturulmuş. "Devoir" hem bir şeyi yapma zorunluluğunu hem de borçlanmayı anlatmış. Biz de o zorunluluk fikrini "öde" fiiline uyarlayıp "ödev"i icat etmişiz. Dr. Mehmet Doğan’a göre ödev sonradan uydurulan bir kelime. Ödev kelimesinin asıl karşılığı vazife, vecibedir. (Geniş bilgi için bkz: http://www.tdk.gov.tr ve karar.com/yazarlar /ali-barskanmay/ogrenci-ile-ve dalasmayan-odevin-yasakli-hali) Bu tanımlamalardan sonra, Ziya SELÇUK Bakanımızın selefleri olan Milli Eğitim Bakanlarımızın, ev ödevleri ile ilgili olarak basına yansıyan açıklamalarını aktararak bir değerlendirme yapalım.
"Bundan sonra hiçbir öğretmenimiz, proje hariç, öğrencisine ev ödevi vermeyecektir. Öğrencilerimizin dikkatlerini daha çok derse yoğunlaştırmalarını, konuyu derste öğrenmelerini istiyoruz. İnanıyoruz ki çocuklarımız da okulda, sınıfta öğrendiklerini eve gittiklerinde tekrarlayacaklar, öğrendiklerini daha da pekiştireceklerdir…” Bir önceki bakanımızın bu açıklamasında hiçbir öğretmenin ev ödevi vermeyeceği fakat çocukların okulda öğrendiklerini evde tekrarlayacakları ifade edilmişti. Aslında; muallimlerimiz, “çocuklar okulda öğrendiklerinizi evde tekrar edin” dediklerinde zaten ödev vermiş oluyorlar.
Ev ödevlerinin kaldırılmasına yönelik MEB tarafından geçmişte birçok açıklama yapılmıştı. 2014’te performans ödevlerini kaldıran MEB, yarıyıl tatilinde çocuklara ödev verilmemesi yönünde öğretmenleri uyarmıştı. 2015’te Milli Eğitim eski Bakanı Nabi Avcı, eğitim yılı içindeki ödev yükünü azaltmak için Talim Terbiye Komisyonlarında çalışmalar yaptıklarını kaydetmişti. Daha sonra MEB, 2017’de yarıyıl tatilinde öğrencilere ödev verilmemesi uyarısında bulunmuştu. Hatta öğrencilere ev ödevi verenlere soruşturma açıldığı da basına yansımıştı. Ankara’da bir restoranın çocuk oyun odasında ödev yapan öğrencileri gören Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, İl Milli Eğitim Müdürü’nü arayıp tatilde ev ödevini yasaklayan genelgeye rağmen ödev veren okulların soruşturulması talimatını verdiğini, yine; Zonguldak merkezdeki Ahmet Erdoğan İlkokulu'nda sınıf öğretmeni Melda Baştan'a, öğrencilere çok ödev verdiği, öğrencilerin bunları yapmakta zorlandığı, yoruldukları yönündeki müfettiş raporuyla 'uyarma' cezası verilerek görev yeri değiştirildiğini de basından öğrenmiştik. (Bkz: www.ogretmenlersitesi.com çok ödev veren öğretmen sürgün edildi)
Ödev konusunda eğitimcilerin dahi fikir birliğinde olmadıklarına şahit oluyoruz. Ödev, kimi eğitimcilere göre verilmemeli. Kimilerine göre ise bireysel farklılıklar göz önünde bulundurularak, öğrencinin seviyesine uygun olmak şartıyla verilmeli. Çünkü kalıcı öğrenmenin gerçekleşebilmesi ve öğrenmenin pekiştirilmesi için ödev gerekli. İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Gülşah Batdal Karaduman: Ev ödevi öğrencinin gün içerisinde öğretmeninden dinlediklerini özümsemesi için verilen etkinliklerdir. Bir öğrenciye hiç ev ödevi verilmemesi doğru değil. Ancak gereğinden fazla ve kontrolsüz verilen ev ödevleri de doğru değil. Ev ödevi öğretmenin sınıfta kontrol edip, öğrenciye geri dönüş verebileceği düzeyde az ama önemli noktaları içerecek boyutlarda olmalı,” diyor.
Evet, ölçümüz bu olmalı diye düşünüyorum. 1.Sınıf öğrencisine bir akşam için 14 sayfa ödev vermek ne kadar yersiz ise, hiç ödev vermemek, ödev takibi yapmamak, okulda öğrenileni evde tekrar ettirmemek de o kadar yersizdir. Fazla ödevden sıkılan bir veli; “bu kadar işi ben yaptıracaksam o halde maaşı da bana versinler” diye serzenişte bulunmuştu. Diğer taraftan hiç ödev verilmediğinde, veliler okul idaresine gelerek, öğretmenin ödev vermediğinden şikâyetlenmektedirler.
Ödevler; öğrencinin seviyesine, bilgi düzeyine göre hazırlanmış, ebeveynlerin yapabileceği değil; öğrencinin tek başına yapabileceği düzeyde, işlevsel, öğrenmeyi arttırıcı, geliştirici ve pekiştirici mahiyette, hayal güçlerini destekleyici, inceleme, araştırma ve düşünmeyi geliştirici, yaparak-yaşayarak tarza uygun, slogan, afiş, broşür ve etkinlik v.b, süresi 60 dakikayı aşmayan, az ve öz olmalıdır. Bazı ödevleri, ma aile hatta sülale toplansa yapamıyor. Belki de öğretmenimizin kendisi de yapamaz. O halde bu ödev öğrenciye ne kazandıracaktır… Ayrıca; bugünlerin yaşlısı olan bazı hastalar, hastaneye gittiklerinde doktor ilaç yazmaz hele bir de enjeksiyon yapmazlarsa, doktoru “kötü doktor” diye nitelendirirlerdi. Şimdilerde ise bazı velilerin ödev vermeyen öğretmeni “kötü öğretmen” diye yaftalamalarının, öğretmenlerin gereğinden fazla ödev vermelerine neden olabildiğini de göz önünde bulundurmak gerekir diye düşünüyorum. “Dünyada ödevin olmadığı ülke yok,” ya da “gelişmiş ülkelerde ev ödevi yok” şeklindeki ifadelerin ikisi de temelsizdir. Bu ifadeleri bütünüyle doğrulayan ya da yanlışlayan bir araştırma varsa bilenlerin paylaşması yerinde olacaktır.
Birçok özel okul temsilcisinin ev ödevlerinin kaldırılmasını destekledikleri, ödev yapmak yerine öğrencilerin kültür ve sanat etkinliklerine daha çok zaman ayırması, yeteneklerine yönelik faaliyetlere katılmalarının, ev ödevlerinin kalkmasıyla oluşan zamanda yapılabileceği düşüncesinde oldukları ifade ediliyor. Ama ne kadar boş zaman olursa, çocukların o kadar fazla tv izleyeceği, internete takılacağı ve bilgisayar oyunları oynayacağı kaçırılıyor sanki. Hülasa; elbette doğru olan dersin derste öğrenilmesi ve evde, yukarıda belirttiğimiz şekillerde basit ödevlerle pekiştirilmesidir. Dersi, derste öğretemezsek, öğrenciye kendimizi dinletemezsek ya da öğrencinin öğrenme algısı, ilgisi kapalı ise verdiğimiz ödevler de çözüm olmayacaktır.
Es-selam…
Ömer Emir DOĞAN
Eğitimci-Yazar
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.