İrfan ERTAV

İrfan ERTAV

İnsanlık, İnsan Olma Yolunda Ağır Bir Hezimetten Geçiyor

İnsanlık, İnsan Olma Yolunda Ağır Bir Hezimetten Geçiyor

Zengini fakiri, okumuşu okumamışı, kadını erkeği hâsılı tüm insanlık, insan olma bilincinden ırak bir yaşamın kucağında buldu kendini. Böylesi nefislere hoş geliyordu elbet. İçinde ukba olan bir canlının dünyayı mekân tutmasının başkaca bir izahı olabilir mi? Şatafatlı yaşam hayali, aza kanaat etmemenin canına okudu. Şükür, yerini nankörlüğe bıraktı. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” emri unutuldu. Ya da sadece dillere pelesenk olarak kaldı. Söylemi eyleme dönüşmeyen imamlar konuştu, eğitimciler konuştu, siyasetçiler, politikacılar, akademisyenler konuştu. Dilin söylediğini yalanladı bütün yürekler… Mezarlıkların vazgeçilmezlerle dolu olduğu unutuldu. Yok sayıldı davalara sadık kalınmalar. Alay konusu edildi, insanlara Kaf dağlarının ardından bakıldı. Yolculukların yönü değişti. Kâbe için çıkılan yollar, Madrid’e, Paris’te, Viyana’da son buldu. Bedenen namazda, secdede, seccadede olan insanın ruhu alavare-dalaverede kaldı. Maddenin hükmü manaya galebe çaldı. Azınlık, çoğunluğu güçsüz kıldı. Susanı korkak, görmezden geleni aptal, affetmeyi şiar edineni çantada keklik bildiler. Kavramların için boşaltılınca inançları farklı kültürlerden devşirme “değerler eğitimi” ithal edildi. Fıtratına uymayan, yaşam biçimine aykırı elbiseler giydirildi. Ve ne acıdır ki, batı medeniyeti ile doğu medeniyetinin ezip geçtiği bir kalabalık işgal etmeye başladı her köşe bendini bu ülkenin.

Okuma kültürü söküp atılınca yüreklerden geriye üç kelimeye mahkûm dillerin çığırtkan sesleri kaldı. Arzı endam eder oldu toplum içinde cehalet ve ne acı ki bu da maharet bilindi. Geriye bakmak büyük marifet sayıldı. Lakin ileriye yönünü dönmek için çaba sarf edilmedi. Dedelerimizin bizi cennete taşıyacağı inancı hâkim kılındı bu toplumda. Onların isimleri yüksek seslerle haykırıldı, aralıksız… Ama ne acı ki, yaptıkları hiç uygulanmadı. Söylemin eyleme dönüşmediği yürekler, yönetimin her alanında söz sahibi oldu. Geçmişe bakılıp ders alınarak geleceğe yönelik eylem planları hayata geçirilemedi. Ya da geçirilme çabası yarım bırakıldı. Sefere, katırlar dolusu kitaplar götüren, sabahlara kadar kitap okuyan, tebdil-i kıyafetle tebaasını denetleyen o muhteşem ataların eylemlerine yer verilmedi, günümüz uygulamalarında. İlahi emrin manasına varılamadı. Kuran okumak marifet sayıldı anlamını bilmeden. Osmanlıca kurslarıyla kendimizi affettirebileceğimiz kanaati oluştu. Olmadı, hâsılı insanlık insan olma yolunda ağır bir hezimete uğradı.

Hiçbir kimseyi ya da grubu hedef almıyorum. Yazdıklarım öncelikle kendimedir. Yazıyı okuyanlar başta olmak üzere herkes kendini sakince bir köşeye çekip gönül penceresinin kapaklarını aralasın lütfen. Yolun ortasına tüküren, sigara izmaritini arabasının camından fırlatan, gecenin saat 01’inde sonuna kadar kornoya basan, araba egzozunu delip bağırta bağırta gezen, sıra beklemeyi bilmeyen, kişilerin mahrem alanlarına giren, birilerini diğerlerine peşkeş çeken, araç kullanırken sinyal vermeyen, ters yola giren, sağdan sollayan, önünüze kıran, el kol hareketleri ile taciz eden, sokak hayvanlarını tekmeleyen, yaşlılarla alay eden, okul önlerinde başkasının kızlarına bakan, kendi kız kardeşi olunca namus bekçisi kesilen(!), küçücük bir koltuğa sahip olunca vatandaşı kapıda bekleten, sınavlarda soruları çalan, çaldıran, yazılılarda derece yapanları sözlü mülakat yöntemiyle eleyen, kul hakkını hiçe sayan, liyakat, ehliyet, adalet kavramlarının içini boşaltan, kendi terazini kurup ona göre adalet dağıtan, güçlüden yana tavır sergileyen, liderini eleştiremeyen, putlaştıran, hâşâ(!) tapan, üç kuruşluk çıkarı için karakterini satan, Afrika’da yüz binlerce çocuk açken, milyonlarca yemeği döken, içmeye su bulamayanlar varken süt banyosu yapan, devletin malı deniz, yemeyen domuz mantığını güden, parasıyla üniversitelerde hayalindeki bölümleri göremeyecek olanların bu bölümleri bitirmesine sebep olan, gücü elinde bulundurmak için her türlü entrikayı çeviren, insanların yüzüne alenen hakaret eden, öğretmenine değer vermeyen, alimini tanımayan, istişare metodunu uygulamayan, Peygamber efendimizin irşat metodundan bi-haber olan insanlık insan olma yolunda sınıfta kalmıştır. Depremler üzerinden nemalanırım umuduyla işlem yapan, insanların ölümünü bir çıkar meselesine dönüştüren, sokak ortasında kadınlarına el kaldıran, döven, öldüren, mazlumun hakkını zalime teslim eden, “geçmişte çok acı çektim şimdi çektirme sırası bende” diyen, melekle oturduğu sofradan şeytanla kalkan insanlık, insan olma yolunda bu asrın kaybedenidir.

Kitap okuma kampanyaları yapılıyor. İlk emri “OKU” olan bir dinin müsebbipleri olarak bu tür kampanyaları anlamak mümkün değil. Neden insanlar okumuyor sorusuna doğru cevap bulmak gerekir. Yaşlısı, genci, çocuğu okumuyor. Neden? Çünkü okuması için ciddi bir çaba yok. Sadece gösteriş var. Tribüne oynayarak koltuğunda biraz daha fazla kalma çabası içindeki yöneticiler var. Ben, okuyorum ve de iyi bir okuyucuyum. Bu kültürü bana okuma kampanyaları kazandırmadı. Okuma yazmayı askerde öğrenmiş babanın çocuğu olarak” kuş uçmaz kervan geçmez bir dağ köyünde Onun kitaplığına şahitlik ettim. İnşaatçı olan mekân cennet babam her fırsatta kitap okurdu. Rahmetli dedem her akşam eve gazete ile gelir ve daha altı yaşında iken bize köşe yazıları okuturdu. Biz okumayı okuyan bir nesilden öğrendik. Şimdi çocuklar okusun diye projeler yapıyor, resimlerle okumalarını çekiyor ve bir yerlerde paylaşıyoruz. Böyle bir neslin kitap okuyacağını mı sanıyorsunuz? Ya da gerçekten kitap okusun istiyor musunuz? Zira kitap okumak demek, “sorgulamak, araştırmak, incelemek, yorumlamak, analiz etmek, karşı çıkmak” demektir.Bir kanadını Necip Fazıl Kısakürek, Mehmet Akif Ersoy, Halil İnalcık, Tarık Buğra, Ömer Seyfettin,Mevlana, Yunus Emre, Tabduk Emre, Sebahattin Ali, Ziya Gökalp…, diğer kanadını William Shakespeare, Franz Kafka,Tolstoy,Lewis Carrol, Nazım Hikmet,Mark Twain…, yaparsanız o insanın kalbi Kuran ile atar.Hal böyle olunca da sürü psikolojisi ile yönetilmekten vazgeçer. Külli iradeden kendisine ikram edilen cüz-i iradeyi kullanmaya başlar. Ve bu bugünün sömürü düzeninin sonunu getirir. Bunu gerçekten istiyor musunuz? Kanaatimi söylüyorum, hayır istemiyorsunuz. Tüm bunların ışığında bizim için önemli olan tarafımızın belli olmasıdır. Ve biz yönünü aydınlığa dönmüş, kendi kültürü ile yoğrulmuş bir nesil olarak yaratılma gayesinin peşinden koşan, koşmaya çalışanlar tarafını seçtik.. Umuyorum tez zamanda güzel yarınlara, umutlu yarınlara doğru kanat çırpınışlarımız çoğalarak büyür ve insan olma meziyetini tekrar toplumun her mecrasına yayarız. Ve böylece gelecek neslin kurtuluşuna vesile oluruz, kim bilir?
Saygılarımla

İrfan Ertav
Yazar

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

İrfan ERTAV Arşivi
SON YAZILAR