İrfan ERTAV

İrfan ERTAV

Değer Eğitimi ve Karakter (18 Mart Anısına)

Değer Eğitimi ve Karakter (18 Mart Anısına)

Değerler eğitimi, ecdadımızın yaşamına uyguladığı sıradan davranışlardı. Bunların üst düzey uygulamalarını ise, en kritik ve tarihi savaşlarda gösterecek yürekli, muhteşem insanlardı. Değer eğitimine binlerce örmek bulabiliriz, ecdadın yaşamından. Farklı bir bakış açısıyla önemli bir konuya dikkatinizi çekmek ve sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Kurtuluş Savaşı yıllarında bütün olumsuzluklara rağmen, insani değerlerin en güzel örneklerini sunan ecdadın torunları olarak bu kadar yozlaşmış yaşamlara nasıl geldik? Önce bunu sorgulamak gerekiyor. Bir başkasından başlamadan bizatihi kendimizle yüzleşerek, sorgulamalıyız. Çanakkale hatıralarının üstüne değer eğitimi mi olur? Şimdi bu güzel hatıralara birkaç cümle de bizler ekleyelim.

“Bedrin Aslanları ancak bu kadar şanlı idi”( 'Bedr'in aslanları zira sana tek rehber idi'-Merhum Ali Ulvi Kurucu) diyerek “Çanakkale Şehitlerine” şiirini tamamlayan Mehmet Akif Ersoy’un şehitlerimize yönelik büyük saygısı gözden kaçırılmamalıdır. Bu kadar büyük bir mertebeyi hak edecek neler yapmıştı, Çanakkale kahramanları! Şöyle bir düşünelim. Çanakkale koynunda tam 253.000 şehit barındırıyor. Yaşları 15-22 Aralığında olanların sayısı bir hayli fazla. Birçoğu çocuk denilecek yaşta. Daha yeni ergenlik dönemini tamamlamış. Aynı zamanda büyükçe bir kısmı da bekâr! İki saniye sonra ölüme gideceğini bilen O muhteşem yürekli insanlar acaba neler düşündüler ölüm öncesi? Kısa hayatları film şeridi gibi gözlerinin önünden gelip geçmedi mi?

- Mesela köyde, anası-babası, toprağı, yeri-yurdu yavuklusu olan yok muydu? Neler düşündüler o an? Biliyor musunuz? Hissedebiliyor musunuz? Empati kurabiliyor musunuz? Hemhal olabildiniz mi Çanakkale’deki ecdat ile yarenler! O yiğitler, bazı duyguları hiç tadamayacaklar artık. - Hiç baba olamayacaklar!  - Hiç anne olamayacaklar. - Evlat sevgisini bilmeyecekler! - Dede –nene olup torun sevemeyecekler hiç! - Ankara’da daire, memlekette, dükkân, İstanbul’da kat, deniz kenarında yat beklentileri de olmayacak. - Ana-babalarına bir kez daha kavuşma ve sarılma şansları da olmayacak.
Bütün bu ve buna yönelik duygularla veda ettiler, şu yalan dünyaya. Ve iki sevda uğruna, gittiler adım adım kendilerine vaat edilen Cennet-ül Baki’ye. Geleceğin nesline özgür bir vatan bırakmak ve Yüce Mevla’nın rızasına nail olmak = Şehitlik mertebesi!

O gün varlık yokluk meselesi içinde, adam gibi ölünmeliydi. Çanakkale ve diğer cephelerde şehit olan askerlerimiz(ecdat) adam gibi ölmeyi bildiler. Onları şehitlik mertebesine götüren şahadetlerin sonucudur ki, bizler bugün bu coğrafya’da özgürce yaşam sürüyoruz. Bugün bizden istenilen cephede ölüm değil, okur-yazar bireyler olarak kalemin gücünü dünyaya adaletle göstermek ve güçlü bir ülke olmaktır.

O halde hala neyin mazeretine sığınıyoruz ki? Pire için yorgan yakmanın, muhtara kızıp merayı ateşe vermenin anlamı ne ola o zaman? Bu ülkenin meselelerine geçmişte getirilen çözümler, bugünün yeni sorunlarını doğurdu. Yarının sorunlarını da bugünün çözümleri doğurmasın, yarenler! Çok iyi biliyoruz ki; bu ülkede akıllı insan derdi yok. 

Peki, dert ne o zaman?

- Karakterli, adil ve dürüst insan…

Evet, kesinlikle katılıyorum, diyenleriniz olduğu gibi, katılmayanlarınız da var elbette. Adalet ve dürüstlük! Bu üç temel kavramın, sağcısı ve solcusu olmaz. Sizler, bizler bu üç kavram etrafında birleştiğimizde meselelerimizin büyükçe bir bölümünü halletmiş olacağız.

Bu ülkenin genç evlatları, yüreği genç, düşüncesi genç güzel yarenler! Eğilmeden bükülmeden doğru olanı yapmak hepimizin boynunun borcudur. Nedir bu doğru? Kime göre, neye göre? Doğru denilen algı göreceli olup herkese göre farklılıklar gösterebilir. Sana göre doğru olan bana göre yanlıştır. Bize göre doğru olan onlara göre yanlış olabilir. Bu çok normaldir aslında! O halde hepimizin ortak değer kabul edeceği bir ya da iki ana kaynağa dayandırıp doğru kavramını görecelikten kurtarmak gerekir. Nedir bu iki ana kaynak?

- Kuran-ı Kerim - Sünnet-i Seniyye

Şimdi sıkıntı var mı? Yok elbette! Dini inancımızın iki temel kaynağı bizim doğruluk şiarımızdır. Buradan hareketle karakter kişinin ruh ve beden bütününde mevcudiyetini temsil eder. Sağlam bir duruş esaslı bir yaşam karakterin iki ayağıdır. “Müslüman’ın iki günü birbirine denk ise ziyandadır” buyuruyor Peygamber efendimiz. Çalışmak, çabalamak bize ve bizden sonraki nesle daha sağlıklı ve yaşanılabilir bir dünya bırakacağından bu duygu içinde hareket etmek zorunluluğumuz vardır. İsabetli ve tatminkâr bir çabadan bahsediyorum elbette! Bir gün etkili sonraki gün verimsiz ve bu şekliyle düzensiz bir çalışma algısından bahsetmiyorum.
Daha öncesinde Kars ili- Ani Harabelerinin bulunduğu bölgeye ilk kez merhaba diyerek giren ecdadın, 1071 Malazgirt Destanı ile taçlandırdığı Anadolu gerçeği günümüze gelinceye dek ve sonsuza kadar bizlerle, bizim çocuklarımızla, torunlarımızla yaşamaya devam edecektir inşallah! Adaletin, doğruluğun, karakterli duruşun yeryüzü temsilcileri olan ecdadımızdan devraldığımız bu güzel hasletleri inşallah bizler de; bizden sonraki kuşağa devredebiliriz. Sorunlu değil, sorumlu bireyler olarak davranmak zorundayız. Yeryüzünün bütün Müslümanları göz bebeklerimize bakıyor. Sadece Anadolu’da değil, bütün dünyada bizden yardım bekleyen soydaşlarımız, din kardeşlerimiz var. Bunun ötesinde insanlığın İslam Dininin güzelliklerini tanımaya ihtiyacı var. Bunu yapacak güç ve kudret bundan önce olduğu gibi kahraman Türk Milletinde ve Anadolu’da yaşayan ve Anadolu’yu vatan bellemiş bütün insanlarımızda var.

Bu ülkenin genç evlatları!

Geometrik şekillerin iç açıları toplamlarını öğreneceksiniz, mutlaka! Ama asıl öğrenmeniz gereken, “Anadolu’nun yani vatanımızın iç acıları toplamıdır”. Değer eğitimi sözle değil özle olur. Yani davranışlarımızın anlattıkları önemli… Çanakkale kahramanlarını yâd ettiğimiz şu günlerde değerlerimize sıkı sıkıya sahip çıkmak ve dünya meşgalesiyle göz ardı ettiğimiz güzellikleri yeniden yeşertmek gerekiyor. Dünyanın başına bela olan koronavirüsten kurtulmak için de yine kendi yaşantılarımıza, öz değerlerimize hâsılı yüzyılların ortak kültürüne geri dönmek lazım. Özüyle, sözüyle temizliğin doğruluğun, adaletin ve karakterin ilmek ilmek nakış nakış işlendiği coğrafyamızın, Anadolu’muzun güzel insanları, değer kavramının içini doldurmak bizim görevimiz olsa gerek. Yeni nesil söz değil, davranış bekliyor. Söze değil davranışa bakıyor. O halde şimdi birlik ve beraberlik günü, dayanışma ve yardımlaşma günü.. Sabırla selametle birbirimize destek olmak günü… Devlet-i Alinin etrafında kenetlenmek günü… Saygı ve hoşgörü günü…  Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın diyen, Mehmet Akif’e ve onun savunduğu değerlere bürünme günü…

Kalın sağlıcakla… İrfan Ertav
Eğitimci Yazar irfanertav@gmail.com 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

İrfan ERTAV Arşivi
SON YAZILAR