Anadolu İrfanı
Hangi düşüncenin, zihniyetin, dünya görüşünün sahibi olursak olalım, iyiye dair, güzele dair olanı er ya da geç alkışlıyor, hakkını teslim ediyoruz. Bugünlerde isimleriyle, resimleriyle, yâd ettiğimiz siyasetçiden, akademisyene, bilim insanından öğretmene herkesin dava derdi olduğunu biliyoruz. İçi boşaltılmamış dava… Yunus Emre’nin, Mevlana’nın otağından Tabduk Emre’ye, Hacı Bektaş Veli’ye, Niyazi Mısri’ye, Fuzuli’ye, Gazali’ye, hâsılı Necip Fazıl’a Mehmet Akif Ersoy’a kadar uzanan zincirin halkalarında yoğrulmuş davadan bahsediyorum. Ağırdır omuzlarda hissetmek, yaşamak kolay mı sanırsın yüreklerde? Yanar yakılır, bedene de sahip olamaz insan bu halvet ile… Bakmayın benim öyle kolay söyleyip yazdığıma dava adamı olmak kim biz kim… Bu yolda olmanın ve kallpten bir yalvarmanın çıraklığına soyundu yüreğimiz sadece…
İnsan dediğin etten ve kemikten ötesi ne ki,
Yoksa yürek, yoksa ruhunda beden!
Derdimizin dermanı bellidir. “Yol onun, varlık onun gerisi hep angarya” der büyük usta Necip Fazıl Kısakürek… Biz, yolun ve varlığın sahibine teslim olduğumuzun ötesini söylemeye muktedir değiliz. Dedim ya daha yeni yeni tutuşmakta yüreğimiz, taşmak neyimize… Maksadımız “laf-ı güzaf olanı söze, söz olanı ise kelama dönüştürme çabasıdır. Yapabilme kudretini verecek olana sığındık. Riyadan korkarız, gösterişten, sıfatlardan ürkeriz. İnsan olma gayretimizi günahlarımızla yüklenir heybemize öyle düşeriz yollara… Sütten çıkma ak kaşık değiliz, kaldı ki böyle bir iddianın da sahibi de biz değiliz. Ulu beyin söylediği gibi “aldanmak” kavramı var literatürümüzde… Şükürler olsun ki aldatmak yok, kendimizin dışında hiç kimseleri…
Adını söylemeye bile korkar olduk sevgilinin…
Adını söylemek istemiyorum
her hecesi amansız bir kor dudaklarımda
her harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım
zindanlara karıştım, ölümlerle tanıştım
adını söylemek istemiyorum
rüveyda dediğim zaman
anla ki, senin için yürüyor kelimeler
çığlığımın atardamarlarından
Nurullah Genç hocamızın dizelerinde saklıdır, söyleyeceklerimiz, çabamız, emeğimiz, alın terimiz. Kelimeler bize gelince kifayetsiz kalır anlatmaya duygularımızı ve biçare düşeriz üstatların anlam yüklü mısralarına… Ve ilham alarak ecdadın mana yüklü eylemlerinden beslenmeye çalışırız. Etiketlemeden hiç kimseyi Yaradan’ın etiketiyle sesleniriz, kuşa, börtü böceğe ve insan olana… Had biliriz, had bildirmek değildir işimiz. Ancak belirtmek gerekir ki Mehmet Akif Ersoy’un, “Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum...” dediği mısralarda saklıdır ruhumuz ve bedenimiz.
Evet, sitemkâr dilim son zamanlarda… Evet, kırgın yüreğimiz. Hançerini böğrüme saplayan dostun acıttığı yerden kırılmışız. İhanetin pençesinde ismimizi zikreden şahsiyetsizlerin sandukalarında saklı tüm bilmediklermiiz… Ben Anadolu’nun kuş uçmaz kervan geçmez köylerinden geldim. Alın terim düştü birleştirilmiş sınıflı köy okullarının damı akıtan çatısına… Kara tahtanın başında göz nurum, dirsek çürütmüşlüğüm var. Babamın öğrettiği, dedemin nasihatinden oluşan kocaman çınarların dallarında adımın harflerini gizlerim. Elli yıllık bir mazinin heybemdeki hatıraları övünç kaynağım. Kendime zulmettim, kendimle derdim. Lakın sarkmadım kimsenin hakkına, hukukuna ve herkesi de böyle zannettim. Dedim ya, en yakın bildiğim, dava diye önümüze getirilene inandığım soframda, misafir ettiğim insanların alçakça ihanetine yenik düştü, üşüdü yüreğim.
Anadolu İrfanı duygusuyla imtihana tabi bir ömrün küçük kesitinde travmalara şikâyet mi edilir hiç? Bu ne hadsizliktir dedikçe aklım, itiraz etti yüreğim bu olana bitene… Belki de daha henüz tutuşmadı bilemedim… Yalnızlığımın tam ortasında sıkıştırdı dünyevi ihtiraslar ruhumu ve yüreğimi… Ötekileştirmenin bu kadar acı vereceğine, inanamadı gözlerim. Etiketle seçilen ve sırtlarına sıfatlar yüklenen bireylerin ortalığa savurduğu kasvetli havalar yıprattı bu kadar yürekleri bilemedim… Aslanı kafese hapsedip fareleri etrafına salanların hükümsüzdür kararnameleri yakındır. Bilinmelidir ki, Dava dediğin Anadolu İrfanıdır. Ki bu gönül erlerinin temsil ettiği irfan geleneği; dini hayatın kalbi ve ruhi boyutunu ifade eder. İrfan geleneğinde namaz miraçtır, vuslattır, kavuşmadır. Oruç, yalan söylememek, dedikodu yapmamak, iftira atmamaktır. Farklılıkları ayırıcı ve parçalayıcı bir etken olarak değil, bir zenginlik kabul eden Anadolu İrfanı, karşılıklı hoşgörü içinde yaşamayı, şefkati ve merhameti esas alır. En büyük yangınımız, yüreğimizi parçalayan ise, dilinde Anadolu irfanı türküleri ile gezenlerin yüreklerinde ihtirasın ve ötekileştirmenin kor alevleri ile ortalığa savrulmuş olmasıdır. Ve ne acıdır ki, dünya metaneti güçlü olanı hak sahibi kılmıştır. Bugün siyasetin, sokağın dili bu dildir ve çok tehlikeli sonuçlara gebedir. Bu sebeple Anadolu İrfanı kültürü dillerden derhal yüreklere indirilmeli ve oraya ilmek ilmek nakış nakış işlenmelidir. Sıfatların ağır geldiği bedenler, topluma barış yerine savaşı, sevgi yerine kin ve nefreti aşılamaktan öte bir iş yapmıyor. Hal böyle olunca da bize haber vermek düşüyor devletin yönetenlere… “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, iman 78) buyuruyor Kâinatın Efendisi Peygamberimiz.
Son olarak ister devlet başkanı olun, ister bilim adamı, ister öğretmen olun, ister genel müdür sonuçta hepimiz musallada eşitleneceğiz. Yani sıfır olacağız. O halde musalladan önce heybemizde bir olmayı başarmak zorundayız. Bizi farklı kılan bu bir rakamı olacaktır. Yönetenler için dava; adalet, liyakat, kul hakkını gözetme ve ehliyet ölçüleri kavramlarıyla süslenmeli ve tatbik edilmelidir.
Bu ülkede yaşamanın ödenecek bedeli olduğunu düşünen biri olarak muhtara kızıp merayı biçmenin derdinde olmadığımızı, ülkemizi, ülkemiz insanını çok sevdiğimizi belirtmek yerinde olacaktır. Haksızlıklar karşısında susmanın dilsiz şeytana denk getirildiğini unutmadan, gerekli hatırlatmaları yapmak sorumluluğu içinde hareket ettiğimizin bilinmesini isterim. Saygılarımla
İrfan Ertav
Yazar
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.