Sus
Her sistem kendi zalimlerini yaratır ve her devrim kendi evlatlarını yer. Tarih boyunca bu hep böyle olmuştur. Bundan sonra da maalesef böyle olacak.
"Renkler kirlenme yarışına girdiler. Birinciliği beyaza verdiler." diyor Özdemir Asaf.
Kirleniyoruz beyler. Kirleniyoruz hanımlar. 'Kirlenmek güzeldir.' sloganıyla yola çıkan bir deterjan firması çağımızın trajik durumunu özetliyor aslında. Kirlenmek madden belki güzel(!)ama manevi kirimizi kim temizleyecek?
Bir de artık kabullendik. Susuyoruz. Suskun hale geldik. Suspus olduk. Zulmün karşısında zalimin karşısına geçip sen haksızsın diyemiyoruz. İkbal için koltuk için doğru şeyi yapamıyoruz. Susuyoruz susturulduk.
Bir öykü* ile devam edelim;
Aykırı profesör elinde bir fare ve kutu ile salona girdi. Öğrencilerin şaşkın bakışları arasında fareyi kutunun içine koydu ve kutuyu kapattı.
Kutunun hava almadığı açıktı. Salona dönerek: “Bu kutuya iki gün kimse dokunmayacak dokunan bu dersi geçemez!..”dedi ve salondan çıkıp gitti.
Salondaki öğrenciler olaya bir anlam verememişlerdi. Kimisi kutunun içindeki fareyi çıkarmayı düşündü ama cesaret edemedi.
İki gün boyunca ders görülen sınıfta kutu öylece kaldı.Ne olacağını merak ederek iki gün geçirdiler.
İki gün sonunda tekrar dersi olan profesör salona girdi ve kutuyu açtı. Tabii ki kutunun içindeki fare artık yaşamıyordu. Öğrencilerden birçoğu üzülmüştü.Profesör sınıfa dönerek farenin neden yaşamını yitirmiş olabileceğini sordu.
Sınıftan birçok farklı ses ve fikir yükseldi;
─ Havasızlıktan…
─ Açlıktan…
─ Susuzluktan…
Her öğrenci olabilecek ihtimalleri saymıştı.
Profesör kutuyu havaya kaldırıp içini öğrencilere gösterdi. Kutunun her tarafı kemirilmiş vaziyette ve minik deliklerle kaplıydı. Ardından devam etti;
─ Görüyorsunuz değil mi? Fare anlaşılan bu kutudan çıkmak için epey mücadele etmiş. Bunu kutunun içindeki minik diş izlerinden ve irili ufaklı deliklerden anlıyoruz. Ancak şu var ki farenin hayatını sizin dediğiniz gibi ne havasızlık ne de açlık aldı. Buna sebep olan iki şey var;
Kararsızlık ve Korku…
Kararsızlık, çünkü fare kutunun her yerini parçalayıp, her noktayı ayrı ayrı kemireceğine sadece tek bir köşesini ısırıp parçalasaydı ve bunda da kararlı olsaydı o deliği büyütecek ve kutudan çıkıp kurtulacaktı.
Korku çünkü eğer siz öğrenciler benden ve notlarının düşmesinden böylesine çok korkmasaydınız, kutuyu açıp fareyi serbest bırakabilirdiniz. Ancak korkudan dolayı size yanlış gelen bir işe göz yumdunuz.
Hayatta bizi başarıya götüren yolda karşılaşacağımız en azılı düşmanlardır, kararsızlık ve korku.
Kararsızlıkla zaman tüketmeyin, kafanıza tek bir şey koyun ve o yolda ilerleyin.Ve bu yolda size yanlış gelen şeylere göz yummayın.
Göze batmaktan, ses çıkartmaktan korkmayın.
Sizi korkutanların bir gün koltuklarında yapayalnız kaldığını göreceksiniz. Etraflarındaki kuru kalabalıktan eser kalmayacak, telefonları çalmayacak. Arkalarındaki vekiller, genel müdürler tarihe karışacaklar Ve o zaman anlayacaklar. Yukarı çıkarken kırdıkları dallar inerken de lazım oluyormuş ama ne o dalları bulabilecekler ne de çevrelerindeki malları..
Gerçi ben niye bu kadar çok anlatıyorum ki;
Vulpes pilum mutat, non mores.**
Tilkinin derisi değişir huyu değişmez.**
Vesselam.
Erhan Ziya SANCAR
Eğitimci Yazar
*Öykü alıntıdır.
"Renkler kirlenme yarışına girdiler. Birinciliği beyaza verdiler." diyor Özdemir Asaf.
Kirleniyoruz beyler. Kirleniyoruz hanımlar. 'Kirlenmek güzeldir.' sloganıyla yola çıkan bir deterjan firması çağımızın trajik durumunu özetliyor aslında. Kirlenmek madden belki güzel(!)ama manevi kirimizi kim temizleyecek?
Bir de artık kabullendik. Susuyoruz. Suskun hale geldik. Suspus olduk. Zulmün karşısında zalimin karşısına geçip sen haksızsın diyemiyoruz. İkbal için koltuk için doğru şeyi yapamıyoruz. Susuyoruz susturulduk.
Bir öykü* ile devam edelim;
Aykırı profesör elinde bir fare ve kutu ile salona girdi. Öğrencilerin şaşkın bakışları arasında fareyi kutunun içine koydu ve kutuyu kapattı.
Kutunun hava almadığı açıktı. Salona dönerek: “Bu kutuya iki gün kimse dokunmayacak dokunan bu dersi geçemez!..”dedi ve salondan çıkıp gitti.
Salondaki öğrenciler olaya bir anlam verememişlerdi. Kimisi kutunun içindeki fareyi çıkarmayı düşündü ama cesaret edemedi.
İki gün boyunca ders görülen sınıfta kutu öylece kaldı.Ne olacağını merak ederek iki gün geçirdiler.
İki gün sonunda tekrar dersi olan profesör salona girdi ve kutuyu açtı. Tabii ki kutunun içindeki fare artık yaşamıyordu. Öğrencilerden birçoğu üzülmüştü.Profesör sınıfa dönerek farenin neden yaşamını yitirmiş olabileceğini sordu.
Sınıftan birçok farklı ses ve fikir yükseldi;
─ Havasızlıktan…
─ Açlıktan…
─ Susuzluktan…
Her öğrenci olabilecek ihtimalleri saymıştı.
Profesör kutuyu havaya kaldırıp içini öğrencilere gösterdi. Kutunun her tarafı kemirilmiş vaziyette ve minik deliklerle kaplıydı. Ardından devam etti;
─ Görüyorsunuz değil mi? Fare anlaşılan bu kutudan çıkmak için epey mücadele etmiş. Bunu kutunun içindeki minik diş izlerinden ve irili ufaklı deliklerden anlıyoruz. Ancak şu var ki farenin hayatını sizin dediğiniz gibi ne havasızlık ne de açlık aldı. Buna sebep olan iki şey var;
Kararsızlık ve Korku…
Kararsızlık, çünkü fare kutunun her yerini parçalayıp, her noktayı ayrı ayrı kemireceğine sadece tek bir köşesini ısırıp parçalasaydı ve bunda da kararlı olsaydı o deliği büyütecek ve kutudan çıkıp kurtulacaktı.
Korku çünkü eğer siz öğrenciler benden ve notlarının düşmesinden böylesine çok korkmasaydınız, kutuyu açıp fareyi serbest bırakabilirdiniz. Ancak korkudan dolayı size yanlış gelen bir işe göz yumdunuz.
Hayatta bizi başarıya götüren yolda karşılaşacağımız en azılı düşmanlardır, kararsızlık ve korku.
Kararsızlıkla zaman tüketmeyin, kafanıza tek bir şey koyun ve o yolda ilerleyin.Ve bu yolda size yanlış gelen şeylere göz yummayın.
Göze batmaktan, ses çıkartmaktan korkmayın.
Sizi korkutanların bir gün koltuklarında yapayalnız kaldığını göreceksiniz. Etraflarındaki kuru kalabalıktan eser kalmayacak, telefonları çalmayacak. Arkalarındaki vekiller, genel müdürler tarihe karışacaklar Ve o zaman anlayacaklar. Yukarı çıkarken kırdıkları dallar inerken de lazım oluyormuş ama ne o dalları bulabilecekler ne de çevrelerindeki malları..
Gerçi ben niye bu kadar çok anlatıyorum ki;
Vulpes pilum mutat, non mores.**
Tilkinin derisi değişir huyu değişmez.**
Vesselam.
Erhan Ziya SANCAR
Eğitimci Yazar
*Öykü alıntıdır.
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.