içi ve iller arası yer değiştirme başvuru esasları” belli oldu desem, böyle bir “gaflette” bulunsam, ne
dersiniz ve ne düşünürsünüz benim hakkımda? “ ‘ Daha 35 – 40 gün var’ ”, ‘daha çok erken’, ‘niye
belli olsun ki daha ağustosa var’ “ gibi sayısız sualle karşılaşırdım herhalde… Ama bütün bu suallere
vereceğim tek cevap; ağustostaki “özür tayinleri” başvuru şartları temmuz ayında neden belli olmasın
ki, ama neden? Öğretmenlerimiz, neden nasıl yayımlanacağı belli olmayan kılavuzu göz önünde
bulundurarak “kumar” oynamaya zorlansınlar ki? Neden biz geleceğimize yön verecek eğitim
sistemimizde taşları bir türlü yerli yerine oturtamadık ki? Eğitim sistemimizde yerine oturmuş bir taş
var mı, Allah aşkına! Eğitim yöneticilerinin durumu, uzmanlık sorunu, müfredat içeriklerini ve
atanamayan öğretmenleri saymazsak tabi!!
İsteğe bağlı il dışı yer değiştirmelerinde, büyükşehirlere tayini çıkan öğretmen ve hangi
kurumda olursa olsun eşlerinin kafaları iyiden iyiye karışık bugünlerde. Çünkü bizim belli bir
standardımız yok, her sene bir şeyler, gerekçe gösterilmeden değiştirilebiliyor. Ağustos ayında
yapılacak olan özür durumu yer değiştirme koşullarının hangi şekilde çıkacağını şu aşamada bakanlık
yetkilileri dahi bilmiyor. Bu durum da öğretmenlerimizi adeta “kumar oynamaya” sevk ediyor.
Niçin bizim sabit - standart yer değiştirme kılavuzlarımız yok?
Niçin her sene bir önceki kılavuzdaki şartlar, değiştiriliyor?
Madem önceki hatalıydı veya eksikti, binlerce öğretmen o kılavuza göre atanmadı mı?
Büyükşehir belediyesi statüsünde olan illerin ilçeleri ve büyükşehir belediyesi statüsü
taşımayan illerin ilçeleri arasında öğretmenler açısından fark nedir? Her ilçe büyükşehre bağlandığı
için aynı imkân ve koşullara mı sahip?
İlin büyükşehir olması, en uzak ilçenin, en ücra, en - izbe köyünün mahalle statüsüne alınması,
o köye ne kadar “sihirli değnek etkisi” yapmıştır? Sadece haritada büyükşehrin sınırları içerisinde
olmak, yaşamak istediği ve doğduğu şehrin birilerinin hesabı uğruna büyükşehir yapılması
öğretmenimizin suçu olmamalıdır muhakkak.
Büyükşehir olmayan bir ilin ilçesini düşünün; öğretmenlerimiz bu ilde bazen yan yana,
yürüme mesafesindeki iki farklı okuldan tayin isteyebiliyorken sırf büyükşehre bağlı olduğu
gerekçesiyle 70-80 hatta 100 küsur km mesafeden aynı yerleşim yeri olduğu gerekçesiyle, bazen ilçe
merkezinde, bazen de köy kırsalına öğretmenlerimiz adeta hapsedilebiliyor. Büyükşehir belediyelerine
bağlı olmaktan kaynaklanan bu çifte standarda derhal bir son verilmeli kanaatindeyim.
Gereksiz yere, birçok öğretmenimizin yılları heba ediliyor, öğretmenlerimiz
verimsizleşiyorlar. Gelişmişlik düzeyi çok daha yüksek, her anlamda coğrafi koşulları, ulaşım
imkânları daha zengin ancak büyükşehre bağlı olmayan bir ilçedeki öğretmen özür gerekçesiyle
istediği yerde sözüm ona at koşturabilirken, 70-80 km mesafedeki bir sınıf öğretmeni, diğer
öğretmenle (özür durumu itibariyle) aynı şartlara sahip olmasına karşın, 50 yıl önceki yaşam
standartları altında yaşamaya mahkûm edilebiliyor. Bu mu adalet, buysa eğer adalet bunun neresinde?
Oradaki çocukların da eğitim hakları gasp edilebiliyor aslında işin en acı tarafı da bu. “Sınıf
öğretmenidir, köyde kalsın, köyde kalmayı göze alarak mesleğe başlamış”, elbette haklılık payı var
bütün bunların ama diğer bir ilde sırf büyükşehir olmadığı için çok daha iyi koşullar altında öğretmen
tayin hakkını kullanabilirken, kâğıt üzerinde mahalle olan merkeze 100 km mesafede bir kırsalda sırf
büyükşehir olduğu gerekçesiyle öğretmenlerimiz mağdur edilmesinler artık. Her ikisi de köy, her ikisi
de ilçe sonuçta, hatta büyükşehre bağlı olduğu gerekçesiyle atama izni verilmeyen öğretmenin kaldığı
köy “daha da köy” olabiliyor bir çok zaman..
Hiç kimse şu anda, ağustosta nasıl bir kılavuzun yayımlanacağını bilemiyor, tahmin bile
edemiyor. İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli ve Adana, Büyükşehir belediyeleri hariç mi yoksa dâhil mi
olacak? Bursa, Antalya, Eskişehir ve Malatya da mı bu illere eklenecek, olmayacaksa neden, kriter
nedir, kim belirler, neye göre, niçin? Yer değiştirme kılavuzlarımızı da eğitim sistemimize benzettik
aslında, bugün yaz, yarın boz! Yap - boz tahtasına döndü işler, her gün, her sene değişiyor,
değiştiriliyor. Bir gün sonrasında bile eğitim sistemimizde ne olacağı ve nasıl gelişeceği bilinmiyor.
Bütün bunlar ise öğretmenlerimizi yıldırıyor, bezdiriyor, toplum nezdinde de öğretmenlerimizi
itibarsızlaştırıyor…
Deniyoruz; yanıldığımız kadar da yanıldık aslında, ama yine de ben ümitliyim; şansımız,
bahtımız da yardım ederse inşallah, yanılmadan direkt doğrusunu bulacağız bir gün, hadi rastgele
inşallah…
Yorumlar