Kademe İlerlemesi Kişiye Göre Değil, Yöreye Göre Düzenlenmelidir

Kademe İlerlemesi Kişiye Göre Değil, Yöreye Göre Düzenlenmelidir

Bilindiği üzere devlet hizmetlerde verimlilik ve nitellik artışını sağlamak, çalışanların dezavantajlarını gidermek için belirli bölge ve kişilere yönelik pozitif ayrımcılık uygulamaktadır. Bölgelerin özel koşulları veya kişilerin özel durumları gözetilerek genel eşitlik ilkesi uyarınca "açık kapatıcı" bir işlev için uygulanan “pozitif ayrımcılık", maalesef bürokrasinin karmaşık dehlizlerinde tüyü yolunan tavuğa döndürülüyor. Süreç öyle bir kurgulanıyor ki pozitif ayrımcılığın adından başka ele gelen bir şe

 KADEME İLERLEMESİ KİŞİYE GÖRE DEĞİL, YÖREYE GÖRE DÜZENLENMELİDİR!

Bu uygulamalardan birisi de kalkınmada öncelikli bölgelerde daha doğru bir ifadeyle ekonomik-sosyal açıdan geri kalmış bölgelerde “zorunlu atamaya tabi personel” olarak çalışacak kişilere 657 Sayılı DMK’nın 64. maddesinde “72 nci madde gereğince belirli bir süre görev yapmak üzere, mecburî olarak sürekli görevle atanan memurlardan kalkınmada birinci derecede öncelikli yörelerde bulunanlara, bu yörelerde fiilen çalışmak suretiyle geçirilen her iki yıl için bir kademe ilerlemesi daha verilir” denilmektedir. Yani belirli bir yerden zorunlu atama yoluyla birinci derecede öncelikli yörelere gönderilen personele teşvik amaçlı olarak bulunduğu her iki yıl için bir kademe ilerlemesi verilecek denilmektedir. Peki bu teşvik zorunlu atamaya tabi olmayan personele niçin verilmemektedir? Gitmek istemediği halde zorunlu olarak gönderdiğin kişilere verdiğin bir teşviki gönül rızasıyla birinci derecede öncelikli yörede çalışan personelden niçin bunu esirgiyorsun? Bunun akıl ve mantık ile izah edilecek bir tarafı var mı?

Teşvik veyahut popüler ifadesiyle pozitif ayrımcılık kademe örneğinde çalışacak kişinin özel durumuyla ilintili değil çalışılacak bölgeden kaynaklanmaktadır. O yüzden kanun metninde “birinci derecede öncelikli yöre” ifadesi kullanılmıştır. Teşviğin veyahut pozitif ayrımcılığın varlık gerekçesini kanunda ters yüz edip çalışan kişinin özel durumuna bağlamak için ortada bir makul bir gerekçe de yok? Tam tersine aynı koşullarda aynı işi yapanlara farklı uygulama yapılarak Anayasa’nın eşitlik ilkesine alenen aykırı işlem yapılmaktadır. 

Yasal mevzuat iş, işin nitelikleri, gereklilikleri, çalışma koşulları ve çalışanlara ilşkin görev, hak ve sorumlulukları akıl, mantık ve adalet, eşitlik ilkelerine uygun olmak durumundadır. Yukarıda verdiğini aşağıda geri alan, verdim gibi yapan bir uyanıklık devlet ciddiyetiyle bağdaşmadığı gibi çalışanlarına karşı iyi niyet de taşımıyor. Dolayısıyla ciddiyetsiz ve iyi niyet taşımayan uygulamalardan olan “… kalkınmada birinci derecede öncelikli yörelerde bulunanlara, bu yörelerde fiilen çalışmak suretiyle geçirilen her iki yıl için bir kademe ilerlemesi daha verilir” hükmü eşitlik ilkesi ve aklın-mantığın gereği olarak “kalkınmada birinci derecede öncelikli yörelerde bulunanlara fiilen çalışmak suretiyle her iki yıl için bir kademe ilerlemesi verilir” şeklinde düzeltilmelidir.

Kendi çalışanlarından “neyi kaçırırsam kâr” şeklinde yapılanmış, zihni bu yönde çalışan bir düzenek kabul edilemez. Çalışanlarının hak ve hukukunu gözetmeyen, adalet ve eşitlik ilkelerine uygun işlemeyen bir yapılanma görmezden gelinemez.

ÖZGÜR EĞİTİM-SEN olarak MEB'i, hak kayıpları ve mağduriyet oluşturan bu keyfiliği akıl, mantık ve çalışanlarının menfaatleri doğrultusunda düzeltmeye çağırıyoruz.

22.08.2016

ABDULBAKİ DEGER                                                        

ÖZGÜR EĞİTİM-SEN GENEL BAŞKANI

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.