Kamu Yönetiminde Kariyer, Liyakat Ve Sadakat Üçgeni

Kamu Yönetiminde Kariyer, Liyakat Ve Sadakat Üçgeni

Kamuajans.com – Bugünkü yazımızda kamu yönetiminde görev yapan çalışanlarda olmazsa olmaz üç özellikten bahsederek bunlar arasındaki dengenin ya da dengesizliğin nelere yol açacağından bahsedeceğiz.

Kamu yönetiminde kariyer ilkesi

657 sayılı Kanun'un üç temel ilkesinden birisi olan kariyer, bu kanunda; devlet memurlarına, yaptıkları hizmetler için lüzumlu bilgilere ve yetişme şartlarına uygun şekilde, sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkanını sağlama kariyer olarak tanımlanmıştır. 657 sayılı Kanun'da kariyer ifadesi 6 yerde geçmektedir.

Fransızca "carriere" kelimesinden gelen kariyer Türkçe sözlükte; "Bir meslekte zaman ve çalışmayla elde edilen aşama, başarı ve uzmanlık" olarak açıklanmıştır.

Eğer bir organizasyonda çalışanlar, hangi pozisyonda olduğunu, tanımlanan performans ve görev için gerekli şartları sağladığında hangi pozisyonlara terfi edilebileceğini ve bu pozisyona gelebilmek için hangi hazırlıkların yapılması gerektiğini ve hangi donanımlara sahip olunması konusunda bilgi sahibi değilse bu organizasyonda problem var demektir. Yani bir organizasyonda yükselmenin şekli, zamanı ve yönteminde belirsizlik varsa o organizasyon ister kamu, isterse özel sektör olsun pimi çekilmiş bomba haline gelmiş demektir.

Kamu yönetiminde liyakat ilkesi

657 sayılı Kanun'un üç temel ilkesinden bir diğeri olan liyakat, bu kanunda; devlet kamu hizmetleri görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini liyakat sistemine dayandırmak ve bu sistemin eşit imkanlarla uygulanmasında devlet memurlarını güvenliğe sahip kılmak olarak tanımlanmıştır. 657 sayılı Kanun'da liyakat ifadesi 3 yerde geçmektedir.

Arapça liykat kelimesinden gelen liyakat Türkçe sözlükte; "Bir kimsenin, kendisine iş verilmeye uygunluk ve yaraşırlık durumu" olarak tanımlanmıştır.

Bir adayın tanımlanan işe ne kadar layık olduğunu belirleyerek seçim yapılırsa ve bunda da ne kadar isabet sağlanırsa hangi organizasyon olursa olsun başarı kaçınılmazdır. Aksi durumu izah etmeye dahi gerek yoktur.

Kamu yönetiminde sadakat ilkesi


657 sayılı Kanun'un üç temel ilkesi arasında sadakat yoktur. Sadakatla ilgili olarak 657 sayılı Kanun'da şu ifadeler yer almaktadır; Devlet memurları, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na ve kanunlarına sadakatla bağlı kalmak ve milletin hizmetinde Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını sadakatla uygulamak zorundadırlar.

Devlet memurları bu hususu "Asli Devlet Memurluğuna" atandıktan sonra en geç bir ay içinde kurumlarınca düzenlenecek merasimle yetkili amirlerin huzurunda yapacakları yeminle belirtirler ve özlük dosyalarına konulacak aşağıdaki "Yemin Belgesi"ni imzalayarak göreve başlarlar. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na, Atatürk İnkılap ve İlkelerine, Anayasa'da ifadesi bulunan Türk milliyetçiliğine sadakatla bağlı kalacağıma; Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını milletin hizmetinde olarak tarafsız ve eşitlik ilkelerine bağlı kalarak uygulayacağıma; Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyip, koruyup bunları geliştirmek için çalışacağıma; insan haklarına ve Anayasa'nın temel ilkelerine dayanan milli, demokratik, laik, bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı görev ve sorumluluklarını bilerek, bunları davranış halinde göstereceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim. 657 sayılı Kanun'da sadakat ifadesi 4 yerde geçmektedir.

Görüleceği üzere 657 sayılı Kanun'un sadakatten anladığı budur ve başka sadakatlere kapıları kapatmıştır.

Kamu yönetiminde kariyer, liyakat ve sadakat üçgeni nasıl işliyor?

Kamu yönetiminde kariyer, liyakat ve sadakat birbirinden ayrılmaz ve ayrılmaması gereken üçlüdür. Bunlar arasındaki dengesizlikler ciddi hastalık belirtisidir. Dolayısıyla bu üçlü arasındaki dengeye dikkat etmek gerekmektedir.

Bir örnekle liyakat ve sadakat arasındaki basit dengeyi izah edelim. Halk otobüsü için sınavla şoför alınacağını düşünelim. Devlete bütün benliğiyle sadık bir kişinin otobüs kullanmasında sıkıntı olduğunu düşünelim. Bu kişinin diğer adaylar arasından sadakati yüksek diye sınavı kazandırıldığını düşünelim. Şoförlüğe atanan bu kişinin yapacağı işin sonucunu tahmin etmekte zorlanabilir misiniz?

Komisyon üyelerinin otobüs kullanmayı bilmeyen bir kişinin bu işte liyakatli olup olmadığında tereddüt yaşadığını düşünebilir misiniz? Ya da üyelerden bazılarına göre bu kişi liyakatli bazılarına göre ise liyakatsiz diyebilir misiniz? Bu aday ittifakla ya otobüs kullanmayı biliyordur ya da bilmiyordur.

Özetle kamu personeli ve yönetici seçiminde en az otobüs şoförü seçiminde gösterdiğimiz hassasiyeti göstermek zorunda olduğumuzu bilmemiz gerekiyor. Aksi takdirde şoförün yapacağı hatanın bedeli çok sayıda kişinin hayatına mal olacaktır. Aynı yöntemi öğretmen seçimi için düşündüğünüzde, yanlış bir seçimin kaç çocuğun hayatına mal olacağını düşünebiliyor musunuz? Bu şekilde örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Hatır ve gönül işi ancak eşitler arasında yapılmadıkça kamu yönetimindeki sıkıntıların üstesinden gelemeyiz. Kaliteli kamu hizmeti ancak ve ancak liyakatli kamu personeli ve yönetici seçiminden geçmektedir.

Kamu yönetiminde liyakat mi yoksa sadakat mi?

Kamu yönetiminde başarılı yönetim için yönetici seçimi oldukça önemlidir. Yönetici seçiminde liyakat ve devlete sadakat ayrılmaz unsurlardır. Özel sektörde kalitesizliği yani liyakatsizliği kimse sırtında taşımaz. Çünkü, kalitesizlik ciddi bir yüktür ve eninde sonunda taşıyana ağır faturalar yükler. Ancak, kamuda fatura 80 milyona çıktığı için kimse çok fazla farkına varmıyor. Peki bir atamadaki sorun nasıl anlaşılır? Eğer bir atama sonrasında atama yapılan kurumda çalışanların çoğunluğu biz bu adama işleri nasıl izah edeceğiz diye bir düşünceye giriyorsa bu atamada sıkıntı vardır.

Bu bağlamda, liyakat sahibi üst düzey yöneticiler, görevlerinden kolayca ve sıkça alınmamalıdır. Aynı hükümette bakan değişikliği dahi bazen köklü bürokrat değişimini beraberinde getirmektedir. Elbette liyakat özelinde gerekli değişiklikler yapılmalıdır. Ancak, konu benim bürokratım ya da onun bürokratına indirgenirse tecrübe ve birikim heba edilmiş olur. Oturduğu koltuğa yük olmayan ve koltuğa güç veren yöneticilerin değiştirilmesi uzun vadede ciddi sorunlar oluşturacaktır. Osmanlı'da uzun süre görev yapan vezirlerin başarılı icraatları unutulmamalıdır. Buradan her bakanı idare etmeyi başaranlarla yaptığı işlerle kurumları şaha kaldıranlar birbirine karıştırılmamalıdır.

En azından küçük bir hastalıkta dahi doktor seçiminde gösterdiğimiz titizliği yönetici seçiminde de göstermek zorunda olduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Kimse uzman doktor varken pratisyen doktora gitmek istemez. Yoksa küçük bir hastalığa kanser teşhisi konularak kemoterapiye tabi tutulursunuz yada başlangıç seviyesindeki basit bir hastalığınız yanlış teşhis edildiği için ölümle karşı karşıya kalırsınız yada uzvunuzu kaybedersiniz.

Sayıştay'ın ilk başkanı ya da ufuk açıcı örnek bir atama

Osmanlı döneminde kurulan Divan-ı Muhasebat'ın (Sayıştay) atanan ilk başkanı Çamiç Ohannes Efendi bizlerin ufkunu açacak cinstendir. Bu göreve atayan kişi ise Padişah 2. Abdülhamit'tir. Divan-ı Muhasebat'ın ilk gayrimüslim reisi olan Ohannes Efendi, aynı zamanda ikinci kez kurulan Divan-ı Muhasebat'ın da ilk başkanı oldu. 1 Ocak 1881 tarihinde hükümetin bazı mali sorunların çözümü için yabancı delegelerle yapılacak müzakereler için kurduğu komisyona Server Paşa ve Münir Bey'in yanında bilgisinden faydalanılmak üzere Ohannes Efendi de dahil edilmiştir. Hiç kimse bu kişinin ermeni kökenli olduğuna takılmamış sadece bu işi yapacak en iyi kişi olup olmadığına odaklanılmıştır. Bu kişi gibi Osmanlı'da çok sayıda gayrimüslim bakan ve üst düzey kamu görevlisine rastlamak sıradandır.

Ahmet Ünlü

Yeni Şafak

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.