Neden Güçlü Ülke Güçlü Türkiye?

Neden Güçlü Ülke Güçlü Türkiye?
KamuAjans.Com- 24 Şubat 1942, Şile açıklarında büyük bir patlama, kömür ve hayvan nakliyesinde kullanılan ancak bu defa yapılış amacı dışında bir yüke sahip olan gemi batıyor...Bu yazımda yokluk ve yoksulluk var, bu yazımda korku,kaçış ve sefalet var. Bu yazımda iki yüzlülük, bu yazımda ibret ve zafiyet var ama en önemlisi neden güçlü olmalıyız onun cevabı var.

II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanya'sının hızla ilerlediği ve üstün ırk söylemiyle acımasızca insanları katlettiği günler. Unutmadan söyleyeyim Führer Almanya'sı işgal ettiği yerlere medeniyet götürdüğünü iddia eden medeni bir Avrupa ülkesi!

Almanlar Romanya'nın sınırına dayanmıştı. Romanya Sovyet Rusya'ya onursuzca terk etmek zorunda kaldığı toprakları geri almak için faşist Almanya'ya yaklaştı ve savaşa Almanya'nın müttefiki olarak girdi. İlk yaptığı iş ülkesindeki Yahudileri katletmek oldu. 1941 'de Romanya'nın Yaş şehrinde 4 binden fazla insan katledildi. Haa unutmadan bu da medeni bir Avrupalı!..

Sıranın kendilerine geldiğini düşünen ve kaçmaktan başka çaresi olmayan 790 kişi elde avuçta neleri varsa satıp Köstence limanından hareket edecek olan ve o sıralar İngilizlerin sömürgesi haline gelmiş olan Filistin'e gidecek gemi ile anlaştılar. Gemi insan taşımak için tasarlanmamıştı. Şöyle ki koca gemide sadece bir tuvalet vardı. Nerdeyse hurdaya ayrılacak olan bu gemi 790 mülteci için umut olmuştu. Fakat fazla yol gidemeden motoru arızalandı. Yolcular kendi aralarında topladıkları paralarla tamir ettirdiler motoru. Tüm medeni dünya! takipteydi. An be an ajanlar merkezlerine durum raporu veriyorlardı.

İngilizler yolcuları Filistin'e kabul etmeyeceklerini duyurarak geri dönmesini istediler. Romanya ise gemiyi geri dönmesi halinde kabul etmeyeceğini açıkladı. Sovyet Rusya Karadeniz'de kendinden taraf olmayan tüm gemileri batıracağını duyurmuştu. Almanlar ise Akdeniz filosuna bu gemiyi gördükleri yerde batırma talimatını çoktan vermişti bile. Unutmadan tekrar edeyim, bu ülkelerin hepsi gittiği yere medeniyet taşıyormuş!...

Motoru onarılan gemi ağır ağır İstanbul Boğazına giriş yapar lakin Sarayburnu'na gelince motor yeniden arızalanır. Payitahtın, der saadetin tam orta yerinde içi insan yüklü koca bir sorun vardır artık. Almanlar Türk Hükümetine acil bir mesaj gönderirler; " Gemide salgın hastalık var, sakın inmelerine izin vermeyin".

Yüzlerce çocuk,kadın, ihtiyar ve genç feryat ediyor burnumuzun ucunda, Sarayburnu'nda. Sesler gece ve gündüz kıyıdan duyuluyor, yardım çığlıkları kalpleri olanların kalbini deliyor. Kızılay yiyecek taşımaya çalışıyor gücü yettiğince,izin verildikçe ama yetmiyor. Bırakın çığlıklara çözüm bulmayı sorun büyük devletlerin elinde gün be gün büyüyor. Türk Hükümeti çaresiz, dokunamıyor bile gemiye!...Almanlar, İngilizler, Ruslar her bir yönden bir ağa, bir paşa ya da bir hükümdar gibi emirler yağdırıyorlar bize. Güçsüz, zayıf ülkemin dengeleri korumaya çalışan yöneticileri yükseltemiyorlar seslerini yanı başımızdaki bu insanlık dramına karşı ve bir gece motoru bozuk gemiye bağlanan bir römorkör yavaş yavaş çekiyor Struma adlı gemiyi Şile açıklarına. Bırakıveriyor öylece Karadeniz'in dalgalı sularına ve gün ışırken bir alev topu haline geliyor, Struma. Batıyor yolcularıyla ve bir kişi hariç hepsi ölüyor. 768 kişi umuda yolculuğun sonuna gelmişti.

Bir Sovyet denizaltısı 1100 metre uzaktan başarıyla! torpilliyor Struma'yı.

Tüm emperyal medeni devletler üzgün diyeceğim ama diyemiyorum hepsi çok mutlu. Sorun ortadan kalmıştı.

Romanya oh diyor kurtulduk. Ya geri dönselerdi! Hepsini bizim öldürmemiz gerekecekti. Alman müttefiklerimiz öyle istiyordu çünkü. Gerçi alışmışlardı öldürmeye ama olsun bitmişti işte sorun. Bir hatırlatma daha yapayım mı? Almanya'ya yanaşmak işe yaramıyor Romanya için çünkü Sovyet Rusya baştan sona işgal ediyor savaşın sonunda.

Nazi Almanya'sı için Struma üç haneli bir sayıdan yani 768'den öte bir anlam taşımıyor.

Sovyet Rusya emir vermiş bir kere "Karadeniz herkese kapalı". Ama bizim de sahilimiz var Karadeniz aynı zamanda bizim de denizimiz sayılır desek de dinleyen kim. Büyük benim, güçlü benim ben ne dersem o olur yaklaşımı hakim Ruslarda.

Unutmadan yazayım Struma'nın batırıldığı gün aynı denizaltı bizim de Çankaya isimli bir yük gemimizi batırıyor. Hiç duydunuz mu? Unuttuk mu, unutturdular mı? Neyse başka konu, belki sonra yazarım

Ve İngilizler, şimdi anlatmaya çalışayım ama karışık biraz! Sömürge yaptıkları Filistin topraklarını Musevilere açanlar İngilizler Musevileri istemeyenler yine İngilizler. Bir süre sonra aynı coğrafyada İsrail Devletini kuranlar da onlar, savaş sırasında Yahudileri ölüme terk edenler yine onlar. Kota koymuşlar Filistin'e Yahudi girişine meğerse. Kota dolunca almıyorlarmış hatta ölmelerine göz yumuyorlar bazen de bizzat öldürüyorlarmış. Niye mi? Çünkü o sırada sömürgeleri olan Arap ülkelerine de hoş görünmeleri gerek!.. Bakın siz şu ikiyüzlülüğe.

Gelelim sözün özüne; Yıl 1942, dönemin başbakanı diyor ki "Hiç kimsenin istemediği insanların memleketi değiliz, olamayız".

Okumamış, anlamamış, anlamlandıramamış, tarihinden ders çıkaramamış, vicdanı ve değerleri körelmiş bir söylem. Öyle bir söylem ki Fatih Sultan Mehmet'in İspanya'dan insanları neden kurtarıp payitahta getirdiğini idrak edememiş, var oluş sebebini bilememiş.

Bugün bu memleket 3.5 milyon gidecek yeri olmayan mülteciye kucak açmış, dünyanın neresinde olursa olsun yardım çığlıklarına sessiz kalamamış, sessiz kalamayanların ülkesi. Bu millet yeryüzünde var oluş sebebinin idrakine varmış ve tüm mazlumların hamisi olmak gibi muhkem bir dava edinmiştir. Kimsesizlerin kimsesi, sessizlerin sesi olmak gibi bir derdi var bu milletin. Bu milletin, bu devletin Büyük Ülke Güçlü Türkiye diye bir misyonu var. 80 milyonluk nüfusu ve sen varsın...

Kalın sağlıcakla.

Mehmet UĞURELLİ

boldhaber

HABERE YORUM KAT

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz