ANADOLU NOTLARI
Dünyanın en iyi yürekli insanlarının yaşadığı Anadolu’nun insan merkezli dünya tasavvuru, engin hoşgörüsü, kadim kültürü, yerli ve asil duruşu ile insanı farklı bir iklimle kuşattığını öncelikle belirtmeliyim. Her şehrin bir ruhu olduğu gerçeğinden hareketle kendine özgü kişiliği, kimliği ve duruşu olan adeta hükmi bir şahsiyet karşılıyor ziyaretçilerini…
Dahası modern çağın tüm imkânlarını en iyi şekilde kullanarak zannedilenin aksine batıdaki birçok ilimizden çok daha temiz, planlı, bakımlı, düzenli ve güzel şehirler görmüş olmak ayrıca mutlu etmiştir beni. En dikkat çeken yönleri ise şehirlerin merkezlerinde ve yem yeşil devasa park ve bahçelerinde akşam serinliğinde düğün bayram havasının hakim olmasıdır. Gezdiğimiz şehirlerimizin bu genel ve ortak özelliklerini kısaca özetledikten sonra artık şehirlerimizi gezmeye çıkabiliriz.
1. Soğuğun Memleketi Sultan Şehir Sivas: Atatürk’ün Amasya Genelgesinde Türkiye’nin en güvenilir yeri olan Sivas’ta Temsilciler Kurulu Toplantısı yapılacak dediği, Sivas Kongresi sonrasında ise Cumhuriyetin temelini burada attık dediği; Şair Yavuz Bülent Bakiler’in ise Mısmıl ırmak gibi tertemiz , Sultan şehir olarak nitelendirdiği; rivayet odur ki soğuğun ise Erzurum’da ikamet ederim ancak Sivaslıyım. Dediği; başta İstanbul olmak üzere dünya üzerinde halihazırda yaşayan yaklaşık yedi milyon nüfusuyla dışı içinden çok daha büyük olan, yiğitliğin ve mertliğin memleketi, doğup büyüdüğüm şehir Sivas…
Bugün dahil tarihin her döneminde Türklerin tampon bölgesi ve güvenlik kapısı olma özelliğini koruyan, bu sebeple de 1243 Yılında Kösedağ Savaşında Moğolların yerle bir ettiği ve Sivas düştüğü için Anadolu Selçuklu devletinin de artık ayakta kalamayıp yıkılma sürecine girdiği, benzer şekilde Kurtuluş Savaşında “en güvenilir yer” olarak Atatürk’e sahip çıkıp ev sahipliği yaparak Türkiye Cumhuriyetinin temelini atan Sivas, Türklüğün, devletin ve milletin bekası için dün olduğu gibi bugün de aynı misyonunu devam ettiren stratejik bir şehirdir.
Selçuklu ve Beylikler Dönemi eserlerinin yanı başına ayıp olmasın diye Osmanlı’nın yaptığı mescit büyüklüğündeki Kale Camii’ni saymazsak her haliyle bir Selçuklu şehri olduğunu döneme ait her köşe başındaki tarihi eserleriyle ispatlıyor. Dahası köklerini Selçuklu’dan alıp, gövdesini Osmanlı ile büyüten ve meyvesini Türkiye Cumhuriyeti ile veren bu şehrin sokaklarındaki kültürel doku, halen bu dokudur.
İklim ve bitkisi örtüsü bakımından Bozkır’ın en sert yüzüyle boğuşan Sivas’ın vatanperver insanı kaderine, devletine, milletine asla küsmeden, sırtını dönmeden, umudu mendile sarıp, bir yatak bir yorganla göç yollarına düşerek ekmeğini taştan çıkarmayı bilmiştir. Böylesi köklü, asil ve yiğit bir geleneğin şehri olan Sivas bugünlerde şehircilik anlamında modern imkanları değerlendirerek batıdaki birçok ilden çok daha iyi bir şehir durumundadır. Caddeleri, sokakları pırıl pırıl tertemiz. Bozkıra meydan okurcasına yemyeşil. Yoksulluğa inat sokaklar düğün bayram. Yüzlerce insanın aynı mekanda piknik yapabildiği adeta “kamelya şehir” diye nitelendirebileceğimiz düzenli, sistemli, temiz ve bakımlı Paşabahçe ismindeki yemyeşil devasa piknik alanı belki de alanında tek…
Batı illerine göre son derece ekonomik bir şehir olmasına karşılık asaletten gelen nezaketle müşterine büyük bir hürmetle hizmet sunan esnafın güler yüzü ise bu şehre gelen misafirlerde iz bırakan şeylerden biridir. Ve tabi ki adını Konya’dan tadını ise Sivas’tan alan Etli Pide ve nihayet sıfır katkılı yüzde yüz etten oluşan avuç içi büyüklüğündeki Sivas Köftesi bu şehre özgü lezzetlerdir. Hasılı Sivas, görülesi bir şehirdir vesselam.
2. Büyük Devletin Büyük Başkenti Ankara: Her haliyle büyük bir ülkenin başkenti olduğu hissini veriyor insana, her köşe başında yükselen devasa devlet binaları biraz da ciddiyete davet ediyor insanı. Büyük bir devletin başkenti olmanın ayrıcalıkları şehrin caddelerinde bile kendini gösteriyor. Ülkenin ikinci büyük şehri olmasıyla normal bir Anadolu şehri olmanın da ötesinde metropol şehir vasfını çoktan hak etmişe benziyor.
Askerliğimi yaptığım 2004 yılından bugüne geçirdiği kentsel dönüşüm ve bilhassa şehircilik anlamındaki güzellikler dikkatlerden kaçmıyor. Şehrin bu hale gelmesinde büyük emeği bulunan ve bu şehirle adeta özdeşleşen Melih GÖKÇEK’in, her ne kadar tartışmalı olarak görevinden ayrılsa da, hakkını teslim etmek de bir vefa görevi olsa gerek…
Devlet ile vatandaşın buluşma noktasına gidip de bu milletin küllerinden yeniden doğup ayağa kalkmasında büyük bir liderlik örneği sergileyen ve bu devletin kurucusu olan Mustafa Kemal ATATÜRK’e bir Fatiha okumadan dönmek vefasızlık olurdu. Nitekim güneşli bir yaz yağmuru altında bebek arabasıyla ailecek klasik arslanlı yol yürüyüşümüzden sonra Atatürk’ün mozolesine giderek fatihamızı okuyarak vefamızı ifa ettik. Ancak yeri gelmişken üzülerek belirtmeliyim ki Anıtkabir ziyareti en nihayetinde bir kabir ziyareti olduğu gerçeğinden hareketle, bir çeşit gösteri ve fotoğraf çekme yarışından ziyade bu ziyaretin ruhuna ve manevi anlamına uygun olarak, uhrevi bir saygıyla ziyaretçilerin Fatiha okuyarak, Atatürk’e minnet, şükran ve vefa duygularını ifa etmeleri daha anlamlı olacaktır.
Anıtkabir ziyaretinden sonra Ankara’nın bir başka manevi mekanı Hacı Bayram Veli ikinci durağımız. Anadolu’nun manevi mimarlarından biri olan Hacı Bayram Veli Camii ve tarihi dokusuna uygun olarak yapılan çevre düzenlemesi, manevi ve otantik atmosferi ile zaman tünelinde insanı asırlar öncesine götüren bir Osmanlı şehri adeta…
Bir sonraki durağımız devletin ve başkentin ihtişamının yeni sembolü olan Beştepe Cumhurbaşkanlığı Külliyesi. Her ne kadar içini gezme imkânımız olmasa da dış mimarisinin bile insanın devletinin ihtişamı ile gurur duymasına yeterli hissi veriyor. Külliye içinde bulunan ve sürekli olarak halka açık olan Millet Camii ise Camileri ile meşhur olan İstanbul’u kıskandıracak türden…Zira tarihi Türk Cami Mimarisi ile modern mimariyi buluşturan ve bundan sonraki cami mimarisine de örnek teşkil edecek güzellikle, her türlü detayın, konforun ve hijyenin düşünüldüğü son nokta…
Ankara’ya gelip de gurmelerin uğrak mekanı olan Diyarbakır’ın meşhur lezzeti Tavacı Recep Ustayı ziyaret etmemek esiklik olurdu ki herkese tavsiye ederim…
Son olarak Ankara’ya giden herkesin bir şekilde yolunun düştüğü Kızılay, Sıhhıye ve Ulus güzergahında bir akşam gezisinin sonunda askerdeki çarşı izinlerimizin uğrak mekanı olan Gençlik Parkı’nda bir nostalji çayından sonra öğretmenevinde günü noktalıyoruz.
3. Milli Şehir Yozgat: Bozkır’ın ortasında ormanlarla çevrili bir şehir ilk başta şaşırtıcı geliyor insana. Ancak ormanın içine Türkiye’nin ilk milli parkını yaparak adeta ormanı şehirle bütünleştiren, ormanı doğal yaşam alanı olmaktan çıkarıp beşeri yaşam alanı haline dönüştüren zeka fark yaratıyor. Günün sıcağında sokaklar boşalmış, adeta şehir ormana taşınmış, piknik, gezi, yürüyüş, eğlence her şey burada…Ayrıca insanların ailece rahatça gidebileceği devasa yemyeşil park ve bahçeler şehre güzellik katıyor.
Küçük bir şehir olmasına karşılık yeni yapılmış devasa devlet binaları dikkatlerden kaçmıyor. Türkiye’nin ilk Şehir Hastanesi şehrin gurur abidesi adeta, devasa Valilik binası ve diğer resmi yapılar bu şehre yönelik bir çeşit pozitif ayrımcılık yapıldığı hissini veriyor…
Sivas yolunun hayat verdiği şehir, bu yola paralel bir caddeden ibaret görünümü verse de sokaklarında Anadolu’nun bütün kültürel zenginliğini içinde barındıran yerli ve milli bir hava hakim. Ayrıca bu şehrin meşhur lezzeti olan Testi Kebabı da Zafer Türk Mutfağında yenilirse ziyaretçilerine güzel bir ziyafet sunuyor…
4. Yeşil Şehir Tokat: Özüyle, kültürüyle tipik bir Orta Anadolu şehri olmasına karşılık Karadeniz İkliminin avantajına sahip olan Tokat, yemyeşil verimli topraklarıyla dikkati çekiyor. Türlü sebze ve meyveleriyle Sivas ağzıyla manav bir şehir. Zira çevre illerde pazarcıların sattığı ürünlerin reklamını yaparken menşeini belirtmek için “Tokat’tan bunlar Tokat’tan” diye bağırmaları kafidir.
Etrafı dağlarla çevrili büyük bir derenin içine yerleşmiş olan bu şehrin verimli toprakları şehrin her haline yansımış olacak ki eli yüzü düzgün bir şehir. Bakımlı bir görünümü olan şehrin cadde ve sokakları bir sahil şehrini kıskandıracak nitelikle modern konfora sahip.
Dere boyunca uzanan büyük bir cadde üzerindeki tarihi yapılar bakımlı haliyle insanı kendine çekiyor ve şehre derinlik katıyor. Bir baştan bir başa çok sayıdaki tarihi mekanları ve şehrin merkezini oluşturan ana caddesini gezdikten sonra bilhassa tarih, kültür ve konforun birleştiği Taşhan közde yapılan Türk Kahvesiyle iz bırakıyor.
Ve tabi ki Tokat’a gelip de bol sebzeden oluşan Tokat Kebabını Fermanlı Ata Ocağında yemeden ayrılmak olmaz.
5. Mistik Şehir Darende: Bilindiği üzere Malatya’nın Darende ilçesi biraz da Somuncu Baba demektir. Anadolu’nun manevi mimarlarından Hacı Bayram Veli Hazretlerinin de hocası olan, Amasya ve Bursa’da irşat hizmetleri yaptığı esnada tekkesinin yanına fırın yaptırıp fakire fukaraya somun dağıttığı için de Somuncu Baba lakabını alan ve ömrünün son deminde Darende’ye yerleşip burada medfun olan Somuncu Baba’nın ilçesidir Darende…
İnsanın havsalasını zorlayan devasa kayaların arasında kalmış, ortasında gürül gürül ırmak akan adeta masal şehir …
Irmağın üzerinde ise sıra sıra yüzme havuzları yapılarak tatil kasabasını aratmayan modern bir tatil kasabası…
Her tarafı konforla döşenmiş zengin bir turistik mekan ve hatırı sayılır kalabalıkta ziyaretçinin olduğu mistik bir şehir.
Somuncu Baba türbesi ve onun etrafında oluşmuş cami, müze gibi yapılardan oluşan devasa bir külliye ve ilçenin tamamına damgasını vurmuş olan mistik bir hava…
Ancak böylesi mistik ve mütevazi bir mekanda vakıf kurucusu olduğu belirtilen Hulusi Efendi isminin ve siyasilerle boy boy çektirilmiş fotoğrafların sıkça sergilenmesi etrafa enaniyet kokusu saçarken, neredeyse Somuncu Baba’nın bile önüne geçen bir kabalık olmuş ki bu durum yetkililerce derhal düzeltilmelidir. Zira tekke demek enaniyyetin yok edildiği çilehane demektir.
Ve tabi ki buraya gidip de marketlerden alıp yediğimiz kayısılardan çok farklı olan Malatya Kayısısını köylülerden almadan ilçeden ayrılmak eksiklik olacaktır.
6. Süslü Şehir Kırıkkale: Silaha adını veren şehir özelliği ile savunma sanayimizin merkezi olan Kırıkkale, sonradan il olmasına rağmen rüştünü ispatlamış bir şehirdir. Başkente yakın olmanın avantajını da kullanan bu şehrin son derece işlek ve hareketli bir şehir olduğunu söylemek mümkün. En fazla dikkat çeken özelliği ise şehrin içindeki caddelerin ve yemyeşil devasa parkların rengarenk çiçeklerle ve ışıklarla gelin gibi süslenmiş olmasıdır. Bilhassa akşamları şehrin caddeleri ve parkları süslü ışıklarıyla adeta görsel şölen sunmaktadır. Özgün peyzaj mimari ile farklı şekillerde yapılmış olan çok sayıdaki park ise adeta şehri çiçek bahçesine benzetmiştir. Eski Türk Mimarisindeki konak evlerden oluşan otantik Restaurantlar ise şehrin misafir evleri gibi. Haftasonu olması nedeniyle kapısına kadar gittiğimiz silah müzesini gezmek nasip olmasa da mutlaka gezilmesi gereken bir şehir.
Sonuç olarak içinde binbir güzelliği barındıran güzel Anadolumuzun küçücük bir penceresinden görebildiklerim şimdilik bunlar. Hararetle tavsiye ederim…
31.07.2018
Cafer GÜZEL
Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz