Tufanbeyli’den Beyaz Zambaklar Ülkesi’ne Ve 94 Ruhu..!

Tufanbeyli’den Beyaz Zambaklar Ülkesi’ne Ve 94 Ruhu..!

Kamuajans.com – Genç öğretmen, ilk görev yeri olan Adana’ya 5,5 saat uzaklıktaki Tufanbeyli ilçesinin Şar köyünde göreve başlar. Birleştirilmiş sınıfta 5 sınıfı birlikte okutmaktadır. O dönem, birinci sınıflarda okuma yazma eğitimi “ fiş cümleleri” ile öğretildiğinden sırası ile fiş cümlelerini gösterir. Fiş cümlesi ezberlenince cümleyi kesip önce kelimelere daha sonra hecelere ve en son harflere ayırarak harfleri öğretmeye çalışır. Sıra “J” harfine geldiğinde “Jale çamaşır as” cümlesini gösterir. Sınıf hep

Keşke yıllar geçtikçe ülkemin eğitim manzaralarından böyle gülümsetici haberler verebilseydik ve eğitim sistemimizin çok daha iyiye gittiğini söyleyebilseydik.Rahmetli Barış Manço’nun şarkısında yer verdiği “Ali Yazar Veli Bozar” sarmalından da kurtulabilseydik..!

1997 Haziran ayında fakülteden mezun olduğumda koca yaz geçmiş, eylül ayı gelmiş, okullar açılmış ama hala atamam yapılmamıştı. Aynı yılın mayıs ayında, ilkokul öğretmenliği bölümünden mezun olmadığı halde, binlerce üniversite mezunu ilkokul öğretmeni olarak atanmışken bu işin eğitimini almış benim gibi mezun arkadaşlarım ise ancak kasım ayında göreve başlayabilmiştik.

2013 yılında 6 ayda görevden alınan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in getirdiği 4+4+4 sistemi ile bir anda 33.000 sınıf öğretmeni (ilkokul öğretmeni) norm fazlası duruma düşmüş, bu fazlalığı gidermek için sınıf öğretmenlerine daha önce eğitimini almadıkları branşlara geçme hakkı tanınmış, her ne kadar son tercihlerinde sınıf öğretmenliğini kazanmış olsalar da neredeyse mesleğinin en verimli çağına gelmiş binlerce sınıf öğretmeni, eğitimini aldıkları ve en verimli döneme geldikleri deneyim ve tecrübelerini bu memleketin çocuklarına aktaracakları dönemde adeta Sobibor’dan Kaçış” filminde olduğu gibi asıl eğitimini aldıkları ilkokul öğretmenliğini bırakarak başka branşlara geçmişlerdir. Geçiş yaptıkları ve eğitimini almadıkları branşta ne kadar başarılı(!) oldukları- olacaklarını ise takdirinize bırakıyorum..!

Yine 4+4+4 sistemi ile beraber okul olgunluğuna erişmemiş, ince motor becerileri gelişmemiş küçük yaştaki çocuklar zorunlu olarak okula başlatılmış, çocuklarını okula göndermek istemeyen velilerden doktor raporu getirmeleri istenmiş, veliler hastanelerden rapor almak zorunda bırakılmış, bu sistemle beraber el yazısı sistemine geçilmiş, öğretmenler ideolojik olarak ikiye bölünmüş, iktidar yanlıları körü körüne el yazısını, karşıtları ise körü körüne düz yazıyı savunarak bu işin bilimsel yönü ile hiç kimse ilgilenmemişti.

Yıllar yılı “yumuşak ğ” diye bilinen harfimiz bir anda “ğııı” olmuş, öğretmenler evlere sayfalarca ev ödevi göndererek el yazısı bilmeyen veli ve öğrenciyi papaz etmiş, 12 yıl boyunca bu yazıya devam edilmiş,12.yılın sonunda “r” harfi değişmiş,13.yılda da el yazısı kaldırılarak 1000 yıllık şanlı tarihi ve devlet geleneği olan bu milletin çocuklarına 21.yüzyılda hala alfabemizi nasıl öğreteceğimiz konusunda bir türlü bilimsel ve toplumsal uzlaşma sağlanamamıştır.

Eskiden eğitim sistemimiz iktidarlardan iktidarlara değişirken artık bakandan bakana değişiklikler yapılmaya başlanmış,Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz TEOG’un kaldırıldığını canlı yayında gazetecilerden öğrenmişti..!

2014 yılına geldiğimizde milli eğitimde işi bilen 76 bin idari personel bir gecede “tenzili rütbe” ile görevden alınmış, yerlerine genellikle daha önce değil okul müdürlüğü, apartman yöneticiliği bile yapmayan öğretmenlik mesleğinin önemini ve psikolojisini kavrayamamış kişiler, sendika marifeti ile il müdürü, ilçe müdürü yapılmış, yine sendika marifeti ile yanlışa itiraz etmeyecek-edemeyecek kişiler için mülakatlı müdürlük sistemi ile müdür seçimleri(!) yapılmıştı..! Gerçi bizim ülkemizde her daim idarecilik; adeta öğretmenlik yapmak istemeyenlerin kaçış limanı olmuştu ya..! Neyse…

Pandemiden önce zengin ile fakir ailelerin çocukları arasındaki eğitim farkı 13 kat iken pandemi ile beraber süreç iyi planlanamadığı ve yönetilemediği için 3 milyona yakın öğrenci canlı derse katılamamış, zengin ile fakir öğrenci arasındaki fark iyice açılmıştır. Oysa sorunun çözümü çok basitti. Onca ne idiğü belli olmayan sayısız kanal, sabahtan akşama kadar cinsel içerikli satış reklamı yaparken EBA TV üzerinden 12 kanal açıp, 12 sınıfın derslerini sabahtan akşama kadar tekrar tekrar verip öğrenci hangi saate müsaitse o saate dersini takip etmesini ve dersinden geri kalmamasının sağlanması hiç kimsenin aklına gelmedi. . Zira hemen hemen her evde televizyon olduğunu düşünecek olursak en azından bu kadar öğrenci mağdur olmaz, hiç olmazsa zenginle fakir arasındaki fark açılmazdı. Şimdi ise fark katlandı.

Ehliyet olmazsa, liyakat olmazsa, vizyon olmazsa, misyon olmazsa bu ülke nasıl “Beyaz Zambaklar Ülkesi” olsun..! Ne ektik ki biçelim. Öyle ya! Rüzgar eken fırtına biçerdi,kavak eken sopa biçerdi ya hani..!

Rus yazar Grigory Petrov tarafından 1923 yılında basılan “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” diyen M. Kemal Atatürk’ün de okuduğu önemsediği ve önerdiği “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” adlı kitap azmin önemine inanmayanları ikna edebilecek kuvvette yazılmış bir kitaptır.

Kitapta tüm yoksulluğa, imkânsızlıklara ve elverişsiz doğa koşullarına rağmen, bir avuç aydının önderliğinde; askerlerden din adamlarına, profesörlerden öğretmenlere, doktorlardan işadamlarına kadar, her meslekten insanın omuz omuza bir dayanışma sergileyerek, Finlandiya’yı, ülkelerini geri kalmışlıktan kurtarmak için nasıl büyük bir mücadele verdiklerini, tüm insanlığa örnek olacak biçimde gözler önüne sermektedir.

Öte yandan Finlandiya’da dışarıda -35 derece soğuk olduğu halde ülkenin her tarafında üstü açık sıcak su havuzları yapılmış, adamlar 7’den 70’e herkese yüzme öğretiyor. Bizim neredeyse dört tarafı denizlerle kaplı ülkemizde her yıl boğularak ölenlerin hattı hesabı yok. Dahası ömrünü deniz kenarında geçirip peygamberimizin “Çocuklarınıza yüzmeyi öğretin” dediğini bildiği halde ayağını denize sokmayanları tanıyorum ben…

1000 yıllık şanlı geçmişi ve devlet geleneği olan cennet vatanımızda bugün geldiğimiz noktada üyesi olduğumuz 37 OECD ülkesi arasında eğitimde yoğuz. Bizim çocuklarımız, gençlerimiz okumadıkları için okuduklarını anlamıyor, sorgulayamıyor ve muhakeme yapamıyor. İlkokul 4.sınıf öğrencileri “Atatürk Samsun’a çıktığında kaç yaşındaydı? Sorusunun karşısında apışıp kalıyor,bu soruyu muhakeme edip çözemiyor. Bütün bu gerçekler ortadayken okullarda hala test sistemine devam ediliyor. Kaynak kitap yasal olmadığı halde bunun önüne bir türlü geçilmiyor. Devletin bastırdığı kitapların sayfaları bile açılmadan çöpe gidiyor. İnanılmaz bir kaynak israfı var.

Cumhurbaşkanımız, eğitimde kültür de ve sanatta çuvalladığımızı her daim dile getiriyor. Ancak sorunu çözebilecek her kademede insanlar işbaşında getirilmediği için sorunlar çığ gibi büyüyor. Adeta geçmişe rahmet okutuluyor...

Cumhurbaşkanımız, bu vahim sürecin esas sebebinin merhum Necmettin Erbakan Hoca’nın öncülüğünü yaptığı ve bin bir emeklerle ortaya koyduğu 94 ruhundan uzaklaşılmasından hatta tasfiye edilmesinden duyduğu rahatsızlığı anlamış olacak ki bu konu ile ilgili cümleler kurarak yeni adımlar atmaya başladı. Ancak burada merhum Erbakan Hoca’nın kullandığı bir atasözünü hatırlatmak isterim.”İflas etmiş tüccar eski defterleri karıştırırmış.” Derdi merhum… Bu cümleden olarak iflas eden başta eğitim sistemimiz olmak üzere 94 ruhundan söz etmek ve gereğini yapmak için birçok alanda tavşan yamacı çoktan aşmadı mı?

2014 yılında bizzat insiyatif alarak beden eğitimi derslerinde öğrencilerimi havuza götürerek onların yüzme öğrenmelerini sağlamış, projemi ilçe milli eğitim müdürlüğüne sunmuş, belediye ile imzalanan protokol ile de 4.sınıf öğrencileri, yıl boyunca belediyenin havuzlarına götürerek çocuklara yüzme öğretilmişti.

Şimdi ise afişini lise arkadaşım tasarımcı, ressam, karikatürist Yahya Alakay dostumun hazırladığı yeni bir proje başlattım.”100 KİTAP OKU, SENİN DE YÜZÜN GÜLSÜN” Her akşam 20.00-20.30 arası öğrencilerimle zoom üzerinden yarım saat boyunca televizyonlar kapatılarak ailece kitap okuyoruz. Okullar kapanana kadar sürecek olan bu etkinlikle okumayı bir yaşam kültürü haline getirmek amacındayım. Sponsorlar aracılığı ile etkinliğe katılan her öğrenciye sürpriz hediyeler vereceğim. Kısa sürede diğer öğretmen arkadaşlarımın da desteği ile etkinliğe katılanların sayısı 100’ü geçti. Zira okumaktan başka çaremiz yok. Ne diyor peygamberimiz “İlim, Müslüman’ın kaybolmuş malıdır. Onu nerde bulursa alır.”

03.03.2021

Ekrem Mustafa ÇAKIR

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.