Bir yüzükle yola çıkanlar bugün milletin celladı haline geldi! Onlar sarayda fink atıyorlar, millet ise aç

Bir yüzükle yola çıkanlar bugün milletin celladı haline geldi! Onlar sarayda fink atıyorlar, millet ise aç

Kılıçdaroğlu: Bir yüzükle yola çıkanlar bugün milletin celladı haline geldi! Onlar sarayda fink atıyorlar, millet ise aç

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Maltepe Miting Alanı'nda düzenlenen 'Milletin Sesi' mitinginde yaptığı konuşmada, “İyi insan olmayı zayıflık gibi gösterenler yani bir yüzükle yola çıkanlar bugün milletin celladı haline geldi. Onlar sarayda fink atıyorlar millet ise aç. Kendi celladınızı seçmeyin. Bu bir şov dünyası değil bu bir demokrasi arayışı. Ciddi olmak zorundayız. Vicdanımızın sesini dinlemek zorundayız. Ahlaki değerlerimizi yüceltmek zorundayız” dedi. Kılıçdaroğlu, Adalet Yürüyüşü'nü anımsatarak, "Beş yıl önce ilk adımımızı attığımız bu yürüyüşün finaline yaklaşıyoruz. Az kaldı. Bu kenti bu meydanlarında, sokaklarında, tarlalarında, fabrikalarında, üniversitelerinde, özgürce kucaklaşacağız. Meraklanmayın" diye konuştu. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Maltepe Miting Alanı'nda düzenlenen 'Milletin Sesi' mitinginde konuştu. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:

YÜRÜYÜŞÜN FİNALİNE YAKLAŞIYORUZ: Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın. Haramilerin saltanatı yıkılıyor. Yaklaşık beş yıl önce bu meydandaydık. Ankara’dan İstanbul’a milyonlarla birlikte yürümüş ve 9 Temmuz 2017’de bu meydanda milyonlarla buluşmuştuk. O gün bu meydanda ‘kimse bu yürüyüşün bir son olduğunu düşünmesin bu yürüyüş bizim ilk adımımızdır’ demiştim. Beş yıl önce ilk adımımızı attığımız bu yürüyüşün finaline yaklaşıyoruz. Az kaldı. Bu kenti bu meydanlarında, sokaklarında, tarlalarında, fabrikalarında, üniversitelerinde, özgürce kucaklaşacağız. Meraklanmayın. Az kaldı.

SİZİ, BU MİLLETİ KORKUTARAK BU SİSTEMİ AYAKTA TUTMAK İSTİYORLAR: Benden önce halkımızın çığlığını dinlediniz. Birileri Türkiye’yi zifiri karanlığa sürüklemek istiyor. İnsanları korkuyla sindirmek istiyor. Yaratılmak istenen bu korku ikliminin aparatlarını hepimiz çok iyi biliyoruz. Siyasallaşmış yargı, mafya, uyuşturucu kaçakçıları, uyuşturucu baronları, paramiliter yapılar, beşli çeteler, yandaş medya ve beslemeleri, troll ağları, insan kaçakçıları, silah kaçakçıları, hepsi ama hepsi birlikte çalışıyor. Bunların tek bir amacı var. Korku iklimini yaratmak ve bu iklimden nemalanmak. Bunu hem siyasi hem finansal açıdan nemalanmak için yapıyorlar. Yani sizi bu milleti korkutarak bu sistemi ayakta tutmak istiyorlar. O ve sarayın ‘giderse kaos olur’ algısını pekiştirmek oluşturmanın peşindeler. Bu algıyı pekiştirmek için sudan sebeplerle evleri basıyorlar, insanları gece yarısı gözaltına aldırıyorlar, tutukluyorlar, okulları basıyorlar, twit attılar diye liseli çocukları okullarından alıyorlar, yeşili savunan doğayı savunan aktivistlere ağır hapis cezası verdiriyorlar, bebekleri babalarından annelerinden koparıyorlar. Hapse atılan gazeteciler, siyasiler, siyasetçilere getirilen siyasetçi yasakları…

PARTİLERİ KAPATMAYA HAZIRLANIYORLAR: Şimdi bir adım daha atıp partileri kapatmaya hazırlanıyorlar. Konserleri yasaklıyorlar. Kürtçe müziğe dahi tahammül edemiyorlar. Bu ülkenin ulu çınarı olan sanatçıları, mahkeme koridorunda süründürüyorlar. Saray ve şürekasının dilinden düşmeyen bir kelime var; o yasak, bu yasak, şu yasak. Tahammül edilmeyen K-pop, tahammül edilmeyen gençler, eğlence, mizah, yaşam tarzı. CHP olarak bizler gençlerden Atatürk’ün dediği gibi fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesil bekliyoruz. Gençlerimizin her birisi, fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hürdür.

BİZ KULLANIŞLI APARATLARLA MÜCADELE EDECEĞİZ: Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür ne demek? İktidar değişsin, ‘ülkeye bolluk bereket geldi, ülkeye huzur geldi, ülkeye hak, hukuk, adalet geldi’, diye yetinmeyeceksiniz. Nerede bir hata görürseniz, nerede bir yanlış görürseniz, bizi özgürce eleştireceksiniz. Bu pencereyi açıyorum size. Eleştirmekten korkmayacaksınız, çekinmeyeceksiniz. Saray rejiminde özgürlük yok, bolca uyuşturucu var. Gençlere bahis var, kumar var, uyuşturucu baronlarıyla kol kola olanlar var. Memleketi bir uyuşturucu bataklığına çevirdiler. Bugün Türkiye’de her gelir grubuna göre pazarlanan uyuşturucu var. Kadın cinayetleri, işçi cinayetleri, siyasetçilere suikast hazırlıkları. Biz kullanışlı aparatlarla mücadele edeceğiz, kavga edeceğiz. Ben kazanacağım. Biz kazanacağız: Bu haklı davamızın önünü kesmek için, sürekli güvensizlik ortamı yaratmak istiyorlar. Başaramayacaklar. Biz kazanacağız. Söz veriyorum biz kazanacağız.

ÇOK UZUN SÜREDİR SÖYLEYECEKLERİ ELLE TUTULUR HİÇBİR ŞEY KALMADI ARTIK: Sarayın üstünü örtmek istediği ekonomik krizin acı gerçeklerini halkımızdan az önce dinlediniz. Ülkemiz ağır bir ekonomik buhranın içindedir. Bu hakka, hukuka ve adalete sırt çevirmenin sonucudur. Bu ekonomi adaletsiz yönetimin sonucudur. Milyonlarca aile ağır yoksulluk içinde geçinemiyorlar. Gençleri umutsuzluğa mahkûm etmek istiyorlar. Enflasyon yüzde 150’lilere dayanmış, onlar emeklinin bayram ikramiyesini, tek kuruş zammı, çok görüyorlar. Sonuç yüz binlerin tiranlıktan kaçmaya çalışması. En değerlimizi gençlerimizi kaybediyoruz. Gençlerimizin yüzde 70’i yurt dışına gitmek istiyor. 550 bini gitti bile. Bu saray ve şürekasının tek yapabildiği harami söylemler, hamasi söylemler. Bu söylemleri geliştiriyorlar. Onların hamasi söylemlerinde yalanlardan da hepimiz bıktık. Hep aynı muhabbetler yapıyorlar. Dikkat buyurunuz. Ağızlarını açtıklarında yok efendim 2023 yok efendim 2071, yok efendim dış güçler, yok efendim Almanlar bizi kıskanıyor, yok efendim Japonlar bizi kıskanıyor, yok efendim antlaşmalarda gizli maddeler var. Bunların tamamı yalan, yalan ve yalan. Çok uzun süredir söyleyecekleri elle tutulur hiçbir şey kalmadı artık. Ama az kaldı. Uzun zamandır değişim rüzgarları esiyor. Türkiye değişime hazır. Çiftçimiz, işçisi, memuru, bürokratı, esnafı, sanayisi, tüccarı, ithalatçısı, ihracatçısı, turizmcisi, balıkçısı, taksicisi, apartman görevlisi bu değişime hazır. Ve her şeyden önce bu değişime gençler hazır, kadınlar hazır. Bizler bu değişime hazırız.

YETKİYİ ALDIĞIMIZ AN, BEŞLİ ÇETENİN TAMAMININ DEFTERİNİ DÜRMEK ZORUNDAYIZ: Kollarımızı sıvayıp hemen çalışmaya başlamak zorundayız. Ekonomiyi yeniden inşa etmek zorundayız. Yolsuzluk yapanların, kul hakkı yiyenlerin, kim olduğuna bakmadan hepsinin kafalarına inmek zorundayız. Sarayın ve o fotoğrafçı suç işleri bakanın elinden yetkiyi aldığımız an, hepsinin, bu beşli çetenin tamamının defterini dürmek zorundayız. Biz bu beşli çetelerin kurduğu düzeni bozacağız. Bunların düzenine çomak sokacağız. Kan emicileri sırtımızdan söküp atacağız. Buraya bir parantez açıyorum. Beşli çetelere, mafyalara, baronlara, seslerini çıkarmayanlar, onlarla iş tutanlar, iyilikte yarışan belediyelerimize baskı kuruyorlar. Onların halka hizmetini engellemek istiyorlar ama belediye başkanlarımız siyasi talimatla kurulan bütün baskıları, kumpasları aşarak, entrikaları boşa çıkararak, halka hizmetlerini sürdürüyorlar ve sürdürecekler.

BU ANLAYIŞ İKTİDAR DESTEKLİ SÖMÜRME VE KÖLELEŞTİRMEYE DÖNÜŞTÜ: Bu düzen haramilerin düzenidir, biliyorsunuz, milyonların sesi olmak üzere bir hafta karanlıkta kaldım. Ben neoliberalizme karşıyım, bırakın halkı sömüren sömürsün, piyasa dengesini bulur söylemine karşıyım. Bu anlayış iktidar destekli sömürme ve köleleştirmeye dönüştü. Bu yüzden insanların geçim kaynaklarını korumak ve yeni fırsatlar yaratmak için devletin müdahil olması gerektiğine inanıyorum. Vergide indirim istiyorum. Ancak bunu yapabilmek için kamu maliyelerimizin sürdürülebilir temele oturtulması gerektiğine de inanıyorum. Mali sorumluluğa inanıyorum. Vatandaştan toplanan verginin hesabını vatandaşa verilmesi gerektiğine inanıyorum. Suçla mücadeleye inanıyorum. İki kadın gazeteci, sadece işlerini yaptıkları için tehdit ediliyor. Lafı dolandırmadan açıkça ifade ediyorum. Paramiliterlere, mafyalara, uyuşturucu baronlarına, kendini derin devlet olarak ilan eden müptezellere, SADAT’a, Asrika meczuplarına, olur da bu onurlu gazetecilerin tırnağına zarar gelirse, siz kendinizi unutun. Ben suçla mücadeleye inanıyorum. Organize olan suçluların hepsini bu toplumdan söküp atmaya inanıyorum.

PLANSIZ PROGRAMSIZ BAŞIMIZA İNDİRDİLER VE ÜLKEMİZ ARTIK BU YÜKÜ TAŞIYAMIYOR: Türkiye’ye gelen kaçakların özellikle Afganların ve Suriyeli sığınmacıların ülkelerine geri gönderilmesi gerektiğine inanıyorum. Benim vatan sevgimde sınır namustur anlayışı var. Yol geçen hanına dönen bu sınırı koruyamayanlar bu devleti yönetemezler. Plansız programsız başımıza indirdiler ve ülkemiz artık bu yükü taşıyamıyor. Sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel olarak bu yük taşınamıyor. Bu nedenle gitmek zorundalar. Gidecekler. Davulla zurnayla kardeşçe göndereceğiz. Kimse unutmasın. Biz ırkçı değiliz, ırkçılığa karşıyız. Bu temiz milletin alnına bir kara lekenin sürülmesine asla izin vermeyeceğiz. Ortadoğu Barış ve İş birliği Teşkilatını kuracağız. Sadece bölgeye değil, aynı zamanda Suriye ve Ortadoğu’ya barış getireceğiz. Sığınmacıların can ve mal güvenliklerini sağlayacağız. Çünkü bizim ilkemiz; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği; ‘Yurtta barış dünyada barış’ ilkesidir.

ÜLKE ELDEN GİDİYOR BİRLİKTE OLMAK ZORUNDAYIZ: Türkiye ile ilgili vizyonum iki kelimeye dayanıyor. Eşitlik ve değerler. İnsanlar arası eşitlik istiyorum, sorumlulukların eşitliğini istiyorum, fırsatların eşitliğini istiyorum ve değerler siyaseti yapılsın istiyorum. Hoşgörü, şefkat, farklılıklarımızla gurur duymak ve iş birliği üzerinden var olalım istiyorum. İki kelimede vücut bulan anlayışı getirmek için hep birlikte çalışmak zorundayız. Ülke elden gidiyor, birlikte olmak zorundayız. Vatan bizim vatanımız, bayrak bizim bayrağımız. Tıpkı Mustafa Kemal’in önderliğinde kazandığımız Milli Kurtuluş Savaşı gibi. Neye inandığımız, geçmişte hangi partiyi desteklediğimiz önemli değil. Eski tartışmaları bir tarafa bırakıp gerçek değişimi sağlamak için birlikte çalışmak zorundayız. Demokrasi ve adalet mücadelesini kimseyi ayırmadan, kimseyi ötekileştirmeden vermeliyiz. Toplumun tüm kesimleri, insanca yaşayacağız. Kardeşçe ve hakça bölüşeceğiz.

EY MUHAFAZAKÂR KARDEŞİM: Muhafazakarlara seslenmek isterim. Bu sorunlar hepimizin sorunu. Ey muhafazakâr genç kadın. Bu aynı zamanda senin de sorunun. İl başkanımıza siyaseti yasaklayan zihniyet senin İstanbul Sözleşmeni yok ediyor, nafakanı kesiyor, seni ötekileştiriyor. Sen ses çıkaracaksın ve itiraz edeceksin. Genç muhafazakâr kadın, çünkü aynısı sana da yapılacak. SADAT’çıların ‘Asrika’ toplantılarında sen yoksun, sen dinlemezler. O toplantılarda vatana ihanet suçu işlenirken erkekler oturdu yeni anayasa yazdı, sen orada yoktun ve olamazsın ama kayıtsız kalamazsın. Ey muhafazakâr kardeşim bu seçimde kararsızım diyemezsin. Kayıtsızlık bir cevap değildir, başlangıç değildir, sondur. Bu nedenle kayıtsızlık her zaman saldırganın dostudur. Çünkü saldırganın yararınadır. Saldırganın karşısında dik durmalısın, onurlu durmalısın.

KENDİ CELLADINIZI SEÇMEYİN: Samimi olacağım. Düşündüklerimi amasız, fakatsız sizlerle paylaşıyorum. Bir, bazıları hala öğretilmiş çaresizlikle bir partinin ve bir parti liderinin halkını dinlemesini zayıflıkmış gibi algılıyor. Bir liderin kibar olmaması gerektiğini söylüyorlar. İyi kalpli olmak, devlet adamı olmak zayıflıkmış gibi gösteriyorlar. Biz birlikte oluyoruz ve birlikte iktidar oluyoruz ve ben iktidar olduğumuzda asla değişmeyeceğim. Ben neysem oyum. Nerede durduğumu biliyorsunuz ve bunu değiştirmek niyetinde değilim. Kibar olmayı, dinlemeyi, anlamayı, dezavantajlı olanların derdine koşmayı değiştirmem değiştirmeyeceğim tam aksine inadına koşacağım. Unutmayın. İyi insan olmayı zayıflık gibi gösterenler yani bir yüzükle yola çıkanlar bugün milletin celladı haline geldi. Onlar sarayda fink atıyorlar millet ise aç. Kendi celladınızı seçmeyin. Bu bir şov dünyası değil bu bir demokrasi arayışı. Ciddi olmak zorundayız. Vicdanımızın sesini dinlemek zorundayız. Ahlaki değerlerimizi yüceltmek zorundayız.

TAM ANLAMIYLA MÜKEMMEL OLMASAK DA MÜKEMMEL BİR GÖREVE TALİBİZ: İkinci konu, diyorlar ki ‘CHP geçmişte şunu yaptı.’ Evet hatalar oldu ve biz bugün çok mükemmel bir parti iddiasında da değiliz. Ama biz hatalarımızdan ders çıkarmasını bilen partiyiz. Siz de Allah da şahidimdir ki kendimizi geliştirmek ve düzeltmek için çok çaba harcıyoruz. İnanmaktan, denemekten, öğrenmekten ve şükretmekten vazgeçmeyenlerin başına harika şeyler gelir. İşte biz şu an bu ortamdayız. Tam anlamıyla mükemmel olmasak da mükemmel bir göreve talibiz. İşsizlere iş sağlamak, ülkeye kardeşliği getirmek, milleti huzura kavuşturmak, hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği, bölgesinde ve düyada saygınlığı olan bir ülkeyi yeniden inşa etmek.

SİLİVRİ KORKUSU OLMADAN KONUŞMAK İSTİYORSANIZ BİZE KATILIN: Bu söylediklerime inanıyorsanız, akılcı ekonomi yönetimine inanıyorsanız, Silivri korkusu olmadan konuşmak istiyorsanız bize katılın. Barış akademisyenleri geri dönsün, askeri öğrenciler serbest bırakılsın diyorsanız, doğanın korunmasını istiyorsanız, eğitim ve sağlık için daha fazla bütçe ayrılsın istiyorsanız, çocuklarınızı bu güzel ülkede tutmak istiyorsanız, 128 milyar doların kimlere satıldığını bilmek ve öğrenmek istiyorsanız bize katılın. Herkesin inancına, kimliğine saygı duyulmasını istiyorsanız bize katılın. Süleyman Şah Türbesi vatana dönsün, tank palet fabrikası Katar’ın elinden alınsın diyorsanız bize katılın. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girerken yepyeni ve tertemiz sayfa açmak için ülkemize çöken zifiri karanlığı parlak aydınlığa kavuşturmak için bu ülkenin onurlu insanlarının hakkını ne pahasına olursa olsun savunacağıma bir kez daha söz veriyorum. Çok yakında... Yeter ki inan! Sesini yükselt! Kim olduğunu unutma... Geliyor gelmekte olan...

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.