Ekran İle Akranın Fayda ve Zararları

Geçenlerde sitemizde bir komşum ile karşılaştım. Hal hatır ve biraz hasbihal ettikten sonra komşuma çocuklarını aşağıda site içerisinde ve bahçesinde göremez oldum ne yapıyorlar diye sordum. Evet, pandemi sürecinde dışarıya çıkılmaması gerektiğini biliyordum.

Komşumun çocuklarını pandemi öncesi sürekli site içerisinde oyun oynarken ve bisiklet sürerken gördüğümden bu soruyu sorma ihtiyacı hissettim. Ayrıca zamanımızda ekran karşısında vakit geçirme hastalığının çocuklarımızı saran bir virüs olduğunu söylemek istiyorum. Komşumun çocukları ilkokul, ortaokul ve liseye gidiyorlardı. Komşum böyle bir soru sormamı beklermiş gibi sorumu sorar sormaz içindekileri döktü ve tedirginlikle anlatmaya başladı. Evlerinde internet olduğunu, çocuklarının hiç evden dışarıya çıkmadığını, sürekli tablet, telefon, bilgisayar veya televizyon başında olduklarını ve hiç başından kalkmadıklarını söyledi. Milli Eğitim Bakanlığının Eba platformunda derslere falan bakmadıklarını, özellikle internette çevrimiçi oynanan bir oyunu sürekli oynadıklarını söyledi. Bu hal sadece bu komşumun çocuklarıyla alakalı değil hemen hemen bütün ailelerin çocuklarının durumu özetleyen içler acısı bir durumdu. Çocuklarının bu durumunu gören anne babalar üzgün ve tedirgin olup çocuklarının akıbetleri için endişeliydi.

Çocukluğu, teknolojinin bu kadar yaygın ve ucuz olmadığı dönemlere denk gelen insanlar da eğlenirdi. Eğlence araçları ve oyun mantığı biraz daha farklıydı. Teknoloji, yaşam ve çalışma koşullarını olduğu kadar çocukların oyun şekillerini de değiştirdi. Eskiden sokaklarda koşup zıplayan çocukların yerine artık evlerinde saatlerce bilgisayar başında ya da ellerinde tabletlerle oturup beden gücü harcamadan oyun oynayan çocuklar görüyoruz. Eğitimciler sürekli, eskiden sokakta oynanan ve artık ‘geleneksel’ olarak tanımlanan oyunların, çocukların eğitimi ve kişiliği üzerindeki olumlu etkilerini anlatmaktadırlar.

Oyun, çocuğun dünya hakkındaki bilgisini geliştiren başlıca araçtır. Çocuğun en ciddi işidir, dili kullanma ve etkin bir anlatma aracıdır. Gerçek dünyayla, hayal dünyası arasındaki köprüsüdür, çocuğun öğrenme sürecine attığı ilk adımdır. Toplumun kültür zenginliğinin bir göstergesi olan sokak oyunları, kuşaklar arasında bağ kurarak kültürün gelecek kuşaklara aktarılmasına olanak sağlar ve çocuklar, oyunun hem uygulayıcısı hem de aktarıcısı olurlar.

Hemen hemen tüm çocukların bildiği ”Aç Kapıyı Bezirgân Başı”, ”Birdirbir”, ”Körebe”, ”Kutu Kutu Pense”, ”Yağ Satarım Bal Satarım”, ”Yakan Top”, ”Uzun Eşek”, ”Topaç”, ”Köşe Kapmaca”, “Saklambaç”, “İp atlama” “Çelik Çomak” gibi oyunlar eskiden oynanan sokak oyunlarının başında geliyordu. Çocukların ders, yemek ve uyku saatleri dışında kalan tüm zaman dilimini kapsayabilen bu tür oyunlar, çocukların ruhsal, zihinsel ve bedensel güçlerinin gelişiminde büyük rol oynuyor. Akran ile oynanan oyunların çocukların gelişiminde sağladığı fiziksel, psiko-motor, duygusal, sosyal ve zihinsel katkılarının olduğunu uzmanlar açıkça belirtmektedirler.

Bizim çocukluğumuz ile şimdiki çocukluğu karşılaştırarak bir takım önemli konular üzerine vurgu yapmak istiyorum. Bizim çocukluğumuzda internet, bilgisayar hatta televizyon dahi kimselerde yoktu. Ama bizler akranlarımızla çok güzel oyunlar oynardık. “Çelik Çomak”, “Saklambaç”, “Körebe”, “Uzun Eşek”, “Birdirbir”,  “İstop”, “Seksek”, “Yakar Top”, “Bilye Oyunu”, “Çatlak Patlak”, “Mendil Kapmaca”, “Aç Kapıyı Bezirgânbaşı”, “İp Atlama”, “Mahalle Futbolu” gibi oyunlar çocukluğumuzda oynanan ve unutamadığımız oyunlardandır. Tabi ki bu oyunlar erkek ve kızların ilgi alanlarına göre oynanma yoğunluğu farklılık gösterebilmektedir.

Sokaklarda çocukların akranlarıyla oynadığı oyunların yerini zamanımızda bilgisayar oyunları aldı. Hiçbir sıcaklığı olmayan bu oyunlar ise çocukları saldırgan, beceriksiz, fiziksel olarak yalnız ve sosyalleşmekten uzak bir hale getiriyor. Verilen bilgilerden de anlaşılabileceği gibi çocukların akranlarıyla sokakta oynadıkları oyunlar, onların birbirlerinden etkilenerek ve öğrenerek, hem kendilerini hem de diğer arkadaşlarını fiziksel, sosyal ve duygusal olarak geliştirdikleri etkinlikler olarak görülebilir. 

Bu oyunlardan söz edilmişken çocukluğumuzda oynadığımız ve hala unutamadığım bir anımdan da bahsetmek istiyorum. Bizim çocukluğumuzda unutamadığım ve hala aklıma gelince sanki o anı yaşar gibi olduğum mahallemizdeki boş arazilerde oynadığımız mahalle futboluydu. Kendi akranlarımızdan kurduğumuz takımla bazen uzun süreli oynadığımız mahalle takımı içerisinde oynama mutluluğu asla anlatılamazdı. O zamanlar ne krampon, ne futbol ayakkabısı ne de para vardı. Herkesin ekonomik gücü çok zayıftı. Ama çok iyi hatırlıyorum şimdiki kramponları solda bırakacak lastik ayakkabılarımız vardı. O ayakkabılarla öyle futbol oynanırdı ki hala hiç unutamıyorum. Ayağını sımsıkıca saran o lastik ayakkabıyla topa öyle bir vuruş yapıyorduk ki ve top ayağımız sanki yapışıyordu. Lastik ayakkabıyla vurulan o top sanki kaleleri yıkmak için atılan top gibi çok hızlı ve sert bir şekilde kaleciye doğru yol alıyordu. O vuruşa karşı üzerine top gelen kaleciye hak getire kurtarması da zor oluyordu. Çocukluğumdaki yaşadığım ve hala unutamadığım aklıma geldikçe çok haz aldığım bir anımdan bahsetmeden geçmek istemedim. Tabi hep bunlar o zamanki ekonomik imkânsızlıktan dolayı olduğunu herkes bilmektedir. Bizim o zamanki oyunlardan aldığımız anlatılması imkânsız olan o hazzı acaba teknoloji virüsü ile boğuşan çocuklarımız alabiliyorlar mı?

Zamanımızda ekran bağımlığı çocuklarımıza adeta bir virüs gibi bulaşmıştır. Çocukları bu virüsten kurtarmak için neler yapmalı diye her ailenin feryat ettiğini görüyorum. Yapılan araştırmalar, internette fazla zaman geçiren çocuk ve gençlerin giderek yalnızlaştığını ve yüz yüze ilişki kurmakta güçlük yaşadıklarını ortaya çıkarmıştır. Uzmanlar 0-3 yaş çocukların alabildiğince ekrandan uzak tutulması, 3-6 yaş çocukların günlük toplam süre 20-30 dakikayı, 6-9 yaş çocukların günlük toplam süre 40-50 dakikayı, 12+ yaş çocukların günlük toplam süre 120 dakikayı geçmemesi şeklinde çocukların ekran başında geçirmeleri gereken azami süreleri belirlemişlerdir.

Çocuklarımızın sosyal beceri, iletişim, zamanı etkin kullanma ve kendini tanıma alanlarında desteklenerek bu sayede çocukların teknolojiyi doğru kullanımını sağlamak ve teknoloji bağımlılığını azaltmayı amaçlayan çalışmalar yapılmalıdır.

Ebeveynler öncelikle kendi teknoloji kullanım alışkanlıklarını gözden geçirmelidir. Çocuklarda teknoloji bağımlılığı olan bir ailenin çocuğunda da bu tarz bir problemin oluşması daha yüksektir. Unutulmamalıdır ki çocuklar öncelikle kendi anne babalarını örnek alırlar. Ebeveynini elinde telefonla ya da televizyon karısında gören çocuk kendi de bu mecralara yöneltecektir. Bu mecralara yönelen çocukların da ileride teknoloji bağımlısı adayı olma riski maalesef yüksektir.

Başta bilgisayar olmak üzere teknolojik aletleri kullanma konusunda yasaklayıcı değil yönlendirici bir tutum sergileyerek, çocuklara yararlı kullanımı bir ebeveyn olarak öğretebilirsiniz. Bilgisayarda oyun oynamayı bir hak olarak değil, ödül olarak verebilirsiniz. Örneğin ders çalıştıkları süre kadar bilgisayarda oynamalarına müsaade edebilirsiniz. Yine bilgisayarda oyun oynamaya sadece hafta sonu müsaade etmeniz yerinde olacaktır.

Çocuklarınıza bilgisayarı ve teknolojik aletleri evin herkese açık bölümünde kullandırınız. İnternet artık çocukların erişmemesi gereken milyarlarca sakıncalı içerikle dolu bir hale gelmiştir. Bu içeriklerin arasında çocukların kolayca bağımlı hale gelebileceği içerikler de bulunmaktadır. Onları, bu içeriklere bir başına ve özgürce erişebileceği odalarında kesinlikle bırakmayınız. Her zaman göz önünde bulundurarak denetimi elinizde tutunuz.

Teknoloji ile çok fazla vakit geçiren, teknoloji olmadığında ne yapacağını bilemeyen, elinden alınmak istendiğinde verdiği tepkiler dolayısıyla ailelerin kısıtlanma uygulamasının zorlaştığı durumlarda bir çocuk-ergen psikiyatri uzmanından yardım almakta fayda bulunmaktadır. Bu tarz durumlarda ileride çocuklarda teknoloji bağımlılığı rahatsızlığının ortaya çıkacağı asla unutulmamalıdır. Ailelerin bu durumda mutlaka çocuk ve ergen psikiyatri uzmanından yardım almaları gerekmektedir.


Peki, teknoloji hep bir öcü mü olmalı? Kesinlikle hayır!

Christian Lous Lange’in de söylediği gibi: “Teknoloji faydalı bir hizmetkâr, tehlikeli bir hükümdardır.” Kendiniz ve çocuğunuz için daima teknolojiyi faydalı bir hizmetkâr olarak kullanın ve sizi yönetmesine asla izin vermeyin. Çocuklarınızı bahçe veya oyun alanlarına götürerek kendi akranlarıyla birlikte oynamalarını mutlaka ama mutlaka bir ebeveyn olarak sağlayınız.

Mümin ÜNLÜKAÇAR

Eğitim Yöneticisi-Yazar 

İlk yorum yazan siz olun

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz

Ekonomi Haberleri