Doğu'nun en büyük sorunu; Kötü Öğretmen

Doğu'nun en büyük sorunu; Kötü Öğretmen

Günlerden bir gün…

Kars’ın Kağızman ilçesinde bundan yıllar önce Sedanur Güzel isimli bir küçük kız kaybolmuştu. Bu acı olayın haberini yapmak için ilçede 5-6 gün çalıştım. Maalesef, acı haber geldiğinde bizim işte yavaş yavaş bitiyordu. Son günümde Sedanur’un öğrenim gördüğü köy okuluna gidip öğretmenleri ve arkadaşlarıyla konuşup dönecektim.

Günlerden Pazartesi… Sabah erken saatte gittiğim köy okulunda öğrenciler İstiklal Marşını okumak için bekliyorlar. Saat 8 oldu, gelen yok. 9 oldu, gelen yok. Saat 10’da minibüs tarzı bir araçtan 6-7 civarında öğretmen indi. Ben kenarı da beklerken onları izliyordum. Güle gül araçtan indiler. Saatlerce kapıda bekleyen çocuklar karşı en ufak bir mahcubiyetin m’sini hissetmedim. O sırada öğretmenler gelince, velilerde çocuklarının elini bırakıp evlerine gittiler. İstiklal Marşı okundu. Çocuklar tek tek içeri girdi.

Dayanamayıp müdüre sordum. ‘Hocam kusura bakmayın, haddim değil ama sadece merak ediyorum, neden bu kadar geç geldiniz bu kadar çocuk kapıda bekliyor…’

‘Bazen öyle oluyor’ dedi ve geçiştirdi.

Durumu hemen İl Milli Eğitim Müdürüne haber ettim. Vicdanım sızladı. Aslında haddimdi.

****

Günlerden yine bir gün…

O dönem Ağrı’da İl Milli Eğitim Müdürlüğü yapan Faruk Tekin’i ziyaret etmiştim. Faruk Hocam, çok çalışkan, tamda bu meselelere çok duyarlı bir yöneticiydi. Ne öyle öğretmenin hakkını yedirir ne de o köydeki çocukların hakkını yedirirdi. Bölgede eğitimin ne kadar önemli olduğunun idrakinde bir insandı. O sırada kendisi de Tutak ilçesine gitmek için hazırlanıyordu. Birlikte yola çıktık. Dağ tepe gittik. Git git yol bitmiyor.

Bir dağ köyüne geldik. Eski bir köy okulu. Kapısında çok güzel çiçeklik var. İçeriye girdik. Genç bir öğretmen hanımefendi var. Hemen geldi, heyecanla çalışmalarını anlattı.

Öğretmenimizin, İzmir’den geliyor. İlk görev yeri olan Tutak'ta bir köy okulunda göreve başlıyor. Bakıyor ki köyde çok sayıda çocuk var. Hepsi sokaklarda. Bu çocuklar için ana sınıfı oluşturalım deyince yer yok yanıtını alıyor. Sonra köyün muhtarı ile konuşuyor. Okulun bir kömürlüğü var. Kömürlük el birliği ile boşaltılıyor. Köylüler hep birlikte o odayı tertemiz ediyor. Duvarlar boyanıyor. Öğretmen sosyal medya hesabından durumu anlatan bir metinle kampanya başlatıyor. Bir yerden çocuklar için oyuncaklar geliyor bir yerden kırtasiye malzemeler, bir yerden yer matları başka bir yerden çocuk masa sandalyeleri… Bir hafta gibi bir süre de o kömürlük özel bir okulun ana sınıfına dönüşüyor. Köyün eski muhtarı çocuklar için her sabah sobayı yakıyor, sınıfın temizliğini de o eski muhtarın karısı her gün yapıyor.

****

Doğu Anadolu Bölgesinde yüze yakın köy okuluna gittim. O kadar güzel öğretmenler gördüm ki, hepsi bulundukları yerlerde ölene kadar hayırla yad edilecek, belki yıllar sonra onun selamıyla gelecek birisi, baş tacı edilecek.

Ve bu yukarıda anlattıklarım aslında bu bölgenin ekonomisinden, istihdamından, güvenliğinden kat be kat daha büyük ve en büyük sorunudur !

****

Geçtiğimiz yıllarda Karayazı’da ki öğretmenlerin çirkin paylaşımlarını hatırlarsınız. O paylaşımları gören o öğretmenin öğrencisi, öğretmenlik mesleği ile ilgili ne düşüne bilir ?

Köyde yaşayan bir fedakar Anadolu kadını, çocuğunun güzel yerlere gelme hayali ile onu her sabah okula gönderme azmine karşılık, bir öğretmenin saat 10’da okula gelip, öğrencileri yok sayması halinde o annenin içinden ne fırtınalar kopar anlayabilir miyiz ?

****

Öğretmen, atanmayla kutsal olmuyor. Öğretmen, vicdanlı öğretmen olduğunda, geldiği yerin çocukları ile dağ köyündeki çocuğu ayrı görmediğinde, kontrolsüzlüğü kalkan edinip şehir merkezindeki okulda yapamayacağını köy okulunda vicdanen yapmayınca, geleceğine kendi ellerine verilen çocukları memleketinden ayrı kalmanın bir sorumlusu olarak görmeyince kutsal oluyor.

Sizlerin her gün yüzüne baktığınız o çocuklar, bir annenin hayalleri…

****

Şimdi okullar başlıyor.

Atanana kadar sosyal medyalardan her gün atama isteyip geldikleri yeri beğenmedikleri için yüzlerce çocuğun kaderi ile oynanmasına izin vermeyelim !

Eli öpülesi fedekar öğretmenlerimizin kıymetini daha çok bilelim...

Ama, kendilerini bitirdikleri fakülte ile kutsaliyet atfedenlere karşı da koyun olmayalım.

Kimse bu bölgenin çocuklarının kaderi ile oynayamaz...

Özellikle köylerdeki muhtarlar bu konuda çok daha bilinçli olmalı.

***

Yukarıda, öğretmene haddim değil demiştim ya…

Hayatımda en pişman olduğum anlardan biridir.

O öğretmene avazım çıkana kadar bağırabilirdim, haddimi bir defa aşacaksam orada o çocuklar için aşabilirdim…

***

Burada öğretmenlerin çalıştıkları yerlere zorla gelmemeleri için mutlaka bir değişiklik yapılmalı. Kimse kendisine zülum olarak gördüğü bir yerde çocuğunun geleceğini emanet etmek zorunda değil. Bu sosyal devlet anlayışına da bağdaşmaz. Bu yüzden mümkün mertebe ben bu tür mesleklerde bölgede yaşayan insanların daha çok tercihen kendi bölgelerinde görev yapmaları taraftarıyım.

****

O sevgisizliğin altında koskoca bir nesil yitip gidecek… Uyanalım !

Tevhid Furkan Nehri- https://www.gazetepusula.net/

Yorum Yap

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz

Yorumlar (22)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

MEB Personel Haberleri