Enflasyon Düşecek Mi? Bakan Şimşek Açıkladı!

TBMM Genel Kurulunda, Hazne ve Maliye Bakanlığı ve bağlı kuruluşların 2024 Yılı Bütçesi'ne ilişkin konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, önemli açıklamalarda bulundu.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ''Nitekim, 12 ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentilerine bakarsanız son iki ayda 5 puan gerilemiş ve hedeflerimize yakınsamıştır.

2024 yılında gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımları muhtemelen daha olumlu olacaktır. Ayrıca salgın sonrası hızla artan emtia fiyatları da yılbaşından bu yana zayıflamaktadır. Böylesine küresel bir konjonktürde büyük ve daha güçlü Türkiye'yi hep birlikte inşa etmek, milletimizin refahını artırmak için çalışıyoruz ve ortaya bir program koyduk.

En büyük önceliğimiz fiyat istikrarıdır. Bu nedenle Orta Vadeli Program'ın ana hedefi, enflasyonda kalıcı düşüşü sağlamaktır. Çünkü enflasyonu düşürmeden Türkiye'de sürdürülebilir yüksek büyümeyi ve kalıcı refahı sağlayamayız. Büyümede dengelenme, yani iç talebin daha ılımlı, dış talebin olumlu katkı verdiği cari açıkta iyileşme, mali disiplinin yeniden tesisi, rezerv birikimi ve kur korumalı mevduat hesaplarından çıkış, programın diğer öncelikli hedefleridir. Bu hedeflere ulaşmak için haziran ayından bu yana önemli mesafe katettik, adımlar attık, daha uygulamaya koyacağımız tabii ki reformlar var. Bütün bunlar makrofinansal riskleri azaltmıştır. Makrofinansal istikrarımız güçleniyor.

Kararlıyız, enflasyonu kalıcı olarak düşüreceğiz. Bu, programımızın en öncelikli hedefidir. Bu amaçla başlatılan parasal sıkılaştırma süreci devam ediyor. Seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma adımlarıyla parasal sıkılaştırmayı destekliyoruz. Para, maliye ve gelirler politikaları arasındaki eş güdüm güçlendirilirken önümüzdeki dönemde verimlilik artışı odaklı yapısal dönüşümü önceliklendireceğiz.

Enflasyondaki ivme kaybı çok net bir şekilde ortadadır ve 2024 yılı hedeflerimizle uyumlu bir patikaya doğru evrilmiştir. Nitekim, 12 ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentilerine bakarsanız son iki ayda 5 puan gerilemiş ve hedeflerimize yakınsamıştır. Yıllık enflasyon düşüşü, 2024'ün ikinci yarısında kendisini gösterecektir. Enflasyonu önümüzdeki yıl sonunda yüzde 36'ya, 2026 yılında ise tek haneli seviyelere düşürmeyi hedefliyoruz. Piyasa, önümüzdeki yıl ve sonraki hedefleri satın almaya başlamış durumda.

Çok net bir şekilde Türkiye, sadece tarihi olarak değil diğer ülkelerle de karşılaştırıldığı zaman güçlü bir büyüme performansı ortaya koymuştur.

Yüzde 4,4 size düşük gibi gelebilir ama dünya ortalamasının 1,5 katı civarında bir büyümeden bahsediyoruz, gelişmiş ülkelerin de 3 katı hızlı büyüyoruz. Dolayısıyla gelişmiş ülkelerle bu anlamda farkı kapatmaya devam ediyoruz. Gelecek sene yüzde 4'lük bir büyüme hedefimiz var çünkü dezenflasyon programı iç talebi bir miktar ılımlı hale getirecek.

Dünyada çalışma çağındaki nüfus artışı da yavaşlıyor ama Türkiye'de henüz böyle bir risk yok. Son 15 yıla baktığımız zaman çalışma çağındaki nüfus yıllık ortalama yüzde 1,4 artmış. OECD ülkeleri ortalaması 0,4, AB sıfır civarı. Bu durum, gelişmiş ülkelerde potansiyel büyümeyi sınırlıyor ama ülkemiz için önemli bir fırsat penceresi var. Önümüzdeki 15-20 yılı iyi değerlendireceğiz. Çünkü çalışma çağındaki nüfus bizim için büyük bir avantaj. Bu fırsatı iyi değerlendirmek için iş gücü piyasasında ihtiyaç duyulan beceri ve yetkinlikleri artırıyoruz ve bu programları güçlü bir şekilde destekliyoruz. Mesleki eğitim programlarıyla eğitim ve istihdam bağlantısını güçlendiriyoruz. Yeşil ve dijital dönüşümle nitelikli istihdamı artırıyoruz.

Ekonomide dengelenmeye yönelik attığımız adımlar, yani enflasyonu düşürmek için attığımız adımlar, güçlü hizmet ihracatı, altın ithalatındaki normalleşme ve enerjide dışa bağımlılığın orta vadede azalmasıyla birlikte cari dengede iyileşme devam edecektir. Cari işlemler açığının milli gelire oranının bu sene yüzde 4 civarı, gelecek sene yüzde 3,1, program dönemi sonunda da yüzde 2,3'e düşmesini öngörüyoruz. Bu hedeflere ulaşmak için gerekli politikalar devrede ve özellikle önümüzdeki dönemde mal ve hizmet ihracatımızın artışını çok güçlü bir şekilde destekleyeceğiz.

Türkiye'nin jeostratejik konumu, AB ile Gümrük Birliği anlaşmamız, NATO'nun önemli bir üyesi olmamız, yakın coğrafyayla derin tarihi ve kültürel bağlarımızın olması, bu bahsettiğim trendleri Türkiye'nin lehine önemli bir avantaja dönüştürebilir. Bu avantajı kullanmak için yakın ve dost ülkelerle ticaretimizi daha da artırmak için yoğun bir çaba içindeyiz. Seyahatlerimin önemli bir kısmının gündemi bu olmuştur. Bu çerçevede AB ile Gümrük Birliği'nin modernleştirilmesini çok önemsiyoruz. Nitekim son açıklanan raporla buna yeşil ışık yakılmış gibi. Diğer taraftan, hizmet ihracatımızın önümüzdeki 5 yılda 2 katına çıkması için Bakanlık olarak güçlü destek vermeye devam edeceğiz.

Mimarlık, mühendislik, tasarım ve yazılım ile yabancılara verilen eğitim ve sağlık hizmetlerinden elde edilen kazançların geçmişte yarısını vergiden istisna etmiştik, şimdi edinilen gelirin ülkemize getirilmesi şartıyla bu vergi istisnasını yüzde 80'e çıkarıyoruz. Bu bir istisnadır ama doğru bir istisnadır çünkü Türkiye'ye kalıcı döviz kazandırmayı amaçlıyor. Cari işlemler dengesinde kalıcı iyileşmeyi sağlamak üzere ekonomi politikamızı yapısal adımlarla destekleyeceğiz. Bu çerçevede iş ve yatırım ortamını iyileştirmek için yoğun bir gündemimiz var. Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulu toplantısını son birkaç ayda 2 kez yaptık, sonuç alacağız.

Özellikle önümüzdeki dönemde yeşil ve dijital dönüşümü hızlandırıyoruz. Seyahatlerimin hemen hemen hepsinde ana gündem maddelerinden bir tanesi yeşil ve dijital dönüşüm olmuştur. Biz hiç kimseden kaynak istemedik, hiç kimseden para istemedik, Türkiye'nin paraya ihtiyacı yok.

Şimdi 3 milyar lira günlük reeskont kredisi var; yetmez, ocak ayında çok daha fazla artıracağız. Bu kredilerde faize üst sınır getirdik, bu kredilerin kullanımında yüzde 30 ilave ihracat bedeli satış zorunluluğunu kaldırdık. Önümüzdeki aylarda günlük reeskont kredi limitini daha da artıracağız ve yüzde 40 olan ihracat bedeli satış zorunluluğunu da gözden geçireceğiz. Özellikle yüksek teknolojili ve stratejik sektörleri desteklemek için yatırım taahhütlü avans kredisi uygulama çerçevesini yeniden yapılandırıyoruz.

Bu krediler herkese açık, şeffaf, 2 yıl ana para ödemesiz, 10 yıl vadeli olacaktır, finansman maliyeti ise cari piyasa koşullarının oldukça altında olacaktır. Özetle, önümüzdeki 3 yılda bu 284 yüksek teknoloji ürününün ülkemizde üretilmesi için 300 milyar liralık kredi imkanı sağlanıyor. Bu son bir kez Merkez Bankası tarafından yapılacak. Çünkü bunu daha sonraki dönemde bütçeyi iyileştirdiğimizde bütçenin içine alacağız, doğru yer bütçedir. Gördüğünüz gibi iddialarınızın aksine neoliberal bir yaklaşım içinde değiliz.

Öyle görünüyor ki bütçe açığı bunun oldukça altında olacak ve muhtemelen deprem hariç bütçe açığı yüzde 3'ün altına inecek. Türkiye bu sene de deprem hariç, çünkü deprem tek kerelik harcamadır, Maastricht kriterlerini tutturacaktır.

Tahsil edilen gelirler bütçeye alınıyor ve bütçeden Yüce Meclisin belirlediği alanlara harcanıyor. 1999 ve sonrasında bir deprem fonu kurulmuş mu? Hayır. Deprem vergileri deprem fonunda toplanmış mı? Hayır. Çünkü Ademi Tahsis ilkesi gereğinde bütçe gelirleri belli bir hizmetin yürütülmesine tahsis edilemiyor. Genel bütçe geliri olarak kaydediliyor. Bu şekilde kaydettiğinizde de benim 2011'de verdiğim cevap çıkıyor. 2011'de ben 'çiftçimize, altyapıya' demişim. Ben doğru demişim. Çünkü benim söylediğim, Ademi Tahsis ilkesi çerçevesindedir.

Ben orada 'eğitim, çiftçi, altyapı' demişim. Dolayısıyla bütçede vergi gelirleri nereye harcanıyorsa, tamamını neredeyse sıralamışım. Son 20 yılda yaşanan depremler nedeniyle oluşan hasarların giderilmesi için yaptığımız harcamalar, o bağlamda topladığımız vergilerin 1,6 katıdır. Yenileme ve güçlendirme çalışmalarını ekleyecek olursak, yaptığımız harcamalar topladığımız vergi gelirinin tam 8 katıdır. Temmuz ayında deprem yaralarını sarmak için aldığımız tedbirlerin toplam vergi geliri karşılığı 404 milyar liradır ama 2023 bütçesinden deprem için harcayacağımız para 762 milyar liradır. Önümüzdeki yıl 1 trilyon 28 milyar lirayı deprem yaralarını sarmak için harcayacağız.

8 Aralık itibarıyla rezervlerimiz, mayıs sonuna göre 43 milyar dolar artarak tarihi en yüksek seviye olan 141,4 milyar dolara ulaşmıştır. Net rezervler de 43,9 milyar dolar artarak 38,2 milyar dolara yükselmiştir.

Yerel bankalarla yapılan swaplar çok rutin bir iştir ama yabancı ülkelerle yapılan swapları dahi çıkartsanız rezervlerimiz artıdır, esas olan da o hesaplamadır. Rezervlerimizdeki artış ülkemizin kırılganlığını azaltmaktadır. Finansal istikrarı güçlendirmiştir.

Finansal piyasalardaki istikrarı gözeterek programımızın diğer önemli bir hedefi olan KKM'den çıkış için gerekli adımları attık, atıyoruz. KKM stoku ağustos ayında 3,4 trilyon lirayla zirveyi bulmuştu, 8 Aralık itibarıyla 2,7 trilyona düşmüştür. Önümüzdeki dönemde KKM'yi şirketler ve bireyler nezdinde cazip kılan vergi düzenlemelerini de gözden geçireceğiz.

Mayısta 700 baz puanın üzerine çıkan risk primi bugün itibarıyla 290 puanın altına düşmüştür. Gelişmekte olan ülkelerin mayıs ayından beri risk primi 87 baz puan düşmüş; Türkiye'nin risk primi 400 baz puandan daha fazla düşmüştür.

Ekonomimiz büyüdükçe, refahımız arttıkça daha adil bir şekilde paylaşacağız.

Ülkemizin tahvil 'spread'leri yani aynı vadedeki Amerikan tahvil faiziyle olan fark, mayıs ayında gelişmekte olan ülkeler ortalamasının 200 baz puan üzerindeydi, şu anda gelişmekte olan ülkeler ortalamasının 77 baz puan altındayız yani 277 baz puan iyileşmiş.

Türk varlıklarına uluslararası yatırımcıların ilgisi artmış yani ülkemizin dış kaynağa erişimi artmıştır. Ocak-mayıs döneminde 2,9 milyar dolar net portföy çıkışı yaşanırken haziran-ekim döneminde net giriş 4,2 milyar dolardır.

Reel sektörümüzün de dış borç çevirme oranı yüzde 74'ten yüzde 109'a yükselmiştir ve bu borçlanmalar daha düşük maliyetlerle gerçekleşmiştir. Önümüzdeki dönemde inanıyorum ki Türkiye'ye yatırımcı ilgisi daha da artacak. Dolayısıyla yaptığımız toplantılarda para isteme ihtiyacımız yok ki, piyasada arzuladığımızdan çok daha fazla şu anda kaynak akışı var Türkiye'ye. Bankalar, reel sektör, kamu. Dolayısıyla Türkiye'nin o anlamda bir kaynak ihtiyacı yoktur. Kredi derecelendirme kuruluşları buradan gösterdiler, doğru ama onlar geriden geliyorlar. Şu anda Türkiye'nin 'spread'lerinin ima ettiği kredi notu, Türkiye'nin cari kredi notunun tam 2 kademe üzerindedir. Onlar geriden gelsinler, benim için önemli olan piyasanın fiyatlamasıdır. Piyasa doğru fiyatlar. Onlar geriden gelebilirler ama ona rağmen bizim notların görünümü hızlı bir şekilde iyileşiyor.

Dünya standartlarının çok üstünde bir sermaye yeterlilik oranı söz konusudur. Aktif kalitesi son derece yüksek. Problemli kredilerin toplam kredilere oranı yüzde 1,5 civarı; yüzde 85 de karşılık ayrılmış yani tamamı kayıp olsa bilançoyu etkilemeyecek. Likidite yeterlilik oranı yüzde 162 seviyesindedir yani likiditesi de yüksektir ama bankacılık sektörünün öz kaynak karlılığı iddia edildiği gibi yüksek değil; enflasyonun oldukça da altındadır.

Şu anda gündeminizde bir yasa teklifi var. Orada enflasyon muhasebesiyle ilgili madde var. Bankaları dışarıda tutuyoruz ve böylece 70 milyar lira normalde vergi ödemeyecekken verecekler. Onun için en son söyleyeceğiniz şey, bizim büyük iş alemini ve finans sektörünü kayırdığımız hususu olacaktır.

Mesela çiftçilerimizi, esnafımızı, sanatkarımızı, çalışanlarımızı kayırıyoruz. Vatandaşlarımızın elektrik ve doğal gaz fiyat artışından korunması için, ihtiyaç sahibi ailelerimizin ısınma amaçlı kömür ihtiyaçlarının karşılanması için, tarımda üreticiler ve tüketiciler için, makul fiyat oluşumu için bir çok ciddi destekler veriyoruz. 2023 yılı kasım sonu itibarıyla vatandaşlarımızın hanelerde kullandığı doğal gazda yüzde 68 sübvansiyon var; elektrikte yüzde 55 sübvansiyon var. Kime var? Vatandaşa var.

Tarımsal ürünleri lisanslı depoculuk faaliyetlerinden sağlanan vergisel destekler, küçük ölçekli çiftçilerimize sağladığımız destekler kapsamında 2024 yılında tam 136 milyar lira vergiden vazgeçiyoruz. 2024 yılında tarım sektörüne doğrudan ve dolaylı 520 milyar lira destek vereceğiz; bu, milli gelirin yüzde 1,3'üne tekabül ediyor.

2023 yılında Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri aracılığıyla 1,8 milyon çiftçiye 295 milyar lira faiz destekli kredi vermişiz. Bu ne demek biliyor musunuz? Çiftçimiz krediyi alıyor, 100 lira faiz ödemesi gerekirken 30 lirasını ödüyor, 70 lirasını hazine ödüyor. Evet, dolayısıyla çiftçimize en güçlü desteği veriyoruz. 2023 yılında 421 bin esnaf ve sanatkara yaklaşık 153 milyar lira faiz destekli kredi vermişiz.

2023 yılı sonu enflasyon gerçekleşme tahmini yaklaşık yüzde 65. En düşük memur maaşı yüzde 142, ortalama memur maaşı yüzde 129; asgari ücret yüzde 107'nin üzerinde, en düşük emekli aylığı yüzde 114 arttı. Enflasyon tahmini yüzde 65, bütün artışlar yüzde 100'ün üzerinde.

Sadece bu sene değil; son 21 yıldır çalışanlarımızı, emeklilerimizi, memurlarımızı enflasyona ezdirmedik. Son 21 yılda en düşük memur maaşında reel artış yüzde 174; ortalama memur maaş artışı yüzde 111; asgari ücrette yüzde 201; en düşük emekli aylığının reel artışı yüzde 455. Sonuç olarak, çalışanlarımızı, emeklilerimizi hiçbir dönemde enflasyona ezdirmedik ve ezdirmeyeceğiz. Ekonomimiz büyüdükçe, refahımız arttıkça daha adil bir şekilde paylaşacağız.

2023 yılında 4 bin 624 dosya kapsamında 14 bin 525 kişi hakkında rapor ve bilgi hazırlanarak, adli makamlar, kolluk ve istihbarat birimleriyle, ilgili kamu idareleriyle paylaştık.

Yaptığımız tahminlere göre, borç stokumuz 2026 yılının sonunda bugün ne ise o civarda olacak. Çünkü bütün dünyada borç önemli bir sorun. Türkiye'de borcun nispeten düşük olması Türkiye'ye fırsatlar da sunuyor.

Önümüzdeki yıl borçlanırken 3 ölçüt çerçevesinde borçlanacağız. Borç stokunun faiz riskini azaltmak amacıyla değişken faizli senetlerin ihraçlarının payını sınırlıyoruz. Borcun döviz kurlarındaki dalgalanmalara karşı duyarlılığını azaltmak için borçlanmayı ağırlıklı olarak TL cinsinden yapacağız. Borcun refinansman riskini azaltmak için vadesine bir yıldan az kalmış senetlerin payını belli bir seviyede tutacağız, yani vadeyi uzatmaya devam edeceğiz.

Son 22 yılda faiz harcamalarının milli gelire oranı ortalama yüzde 5,5 olmuştur. Bu yıl yüzde 2,5, önümüzdeki yıl ise yüzde 3 civarında olacak. Dolayısıyla iddia edildiği gibi faiz harcamalarının mili gelire oranı kontrolden çıkmış değil. Ama bütçe açıklarını kontrol altına alamazsak o zaman haklı olursunuz. Bu nedenle biz tedbir aldık. Biz sadece borçla değil, açığımızı kalıcı, sağlıklı, vergi gelirleriyle finanse etmek, harcamalarımızı kontrol altına almak zorundayız.

Ben vergi vermeyen, kayıt dışı faaliyet gösterenlerin üzerine gideceğimizi kastettim. Biz zaten asgari ücretliden vergi almıyoruz ki.

Türkiye, 2023 yılında, proje ve program finansmanı amacıyla sadece Dünya Bankasından 7,9 milyar dolar finansman buldu. Küresel ve finansal koşullar çok daha elverişli olacak. Bütün şirketlerimiz daha ucuz finansmana ulaşabilecek. Enflasyonu düşürdükçe finansal koşullar daha iyi olacak.

Vergi mevzuatımızda reform ihtiyacı açıktır. Bu konuda yoğun çalışma içerisinde olacağız. Çok kalıcı düzenlemeler üzerinde çalışacağız. Etkin, basit ve daha adil bir vergi sistemi oluşturacağız. Doğrudan vergilerin payını artıracağız. Yatırım, istihdam, üretim ve ihracatı teşvik edeceğiz, sürdürülebilir büyümeyi destekleyeceğiz. Etkin olmayan ve istisna vergilerinin kaldırılması için çaba içerisinde olacağız.

Ülkemizde bulunan yabancılar, şirket kurarlarsa kurumlar vergisine, işletme açarak şahsi faaliyetlerde bulunuyorlarsa gelir vergisine tabidir. Suriyeli veya başka ülke uyruklu insanlara yönelik herhangi bir vergi istisnası yoktur. Suriyeliler vergi vermek zorundalar ve veriyorlar.

Biz kayıt dışı çalışma oranını düşürdük. Yüzde 50'lerden yüzde 27'lere kadar getirdik ama alacağımız daha mesafe var.

Türkiye'de efektif KDV oranı yüzde 14,4'tür. Ancak burada da adaleti sağlamaya yönelik ilave adımlar attık. Temel gıdada, sosyal konutlarda yüzde 1 KDV uyguluyoruz. Bu adaletli değil mi? Yüzde 1 KDV uygulamasının bize maliyeti 110 milyar lira. Eğitimde, sağlıkta, turizmde, yeme içme hizmetlerinde, tekstilde, tarım makinelerinde, tarımsal sulamada, evlerde kullanılan elektrik gibi birçok alanda indirimli KDV uygulamamız var. Bunların bize yıllık maliyeti 61 milyar lira. Çiftçimizi desteklemek için yem ve gübre üzerindeki KDV'yi sıfırladığımızda yıllık maliyet 49,5 milyar lira. Sadece bu kalemlere bakarsanız 200 milyar lira dolaylı vergiden vazgeçmişiz. Bunları vergide adaleti bir miktar sağlamak için yaptık.

Biz özellikle en yüksek vergiyi, kurumlar vergisi oranını bankalara ve finans sektörünün uyguluyoruz. 2023 yılında kurumlar vergisinin tamamının yüzde 24'ü bankalardan tahsil edildi. Bütün kurumlar vergisinin yüzde 24'ü tek başına bankalardan tahsil edildi. Dolayısıyla Meclisimizin gündeminde olan kanun teklifine göre de bankalar bu sene enflasyon muhasebesinden yararlanmayacak ve ilave 70 milyar lira vergi verecekler.

Türkiye'de vergide temel sorun, dolaylı vergi yükünün yüksekliği değil, dolaysız vergi gelirlerinin yeterli düzeyde olmamasıdır. Ülkemizde gelir ve kazançlar üzerinden alınan vergilerin milli gelir içerisindeki payı yüzde 5,8. OECD ortalaması yüzde 12,3. OECD ortalamasının yarısından az bir oran söz konusu. Bu yılki milli gelirimizle değerlendirirsek, 1 trilyon 650 milyar liraya tekabül eden bir fark var. Peki dolaysız vergiler neden yetersiz? İki temel sebebi var. Birincisi, gelir ve kurumlar vergisinde ciddi istisna ve muafiyetler var. Çiftçimiz, asgari ücretli, esnafımız, bütün kesimler için. Onları topladığınız zaman zaten bu bahsettiğim az önceki farkı önemli ölçüde açıklıyor.

İkincisi ise kayıt dışılıktır. Kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanıyla mücadeleyi kararlılıkla yürütüyoruz. 2023 yılında 4 bin 624 dosya kapsamında 14 bin 525 kişi hakkında rapor ve bilgi hazırlanarak, adli makamlar, kolluk ve istihbarat birimleriyle, ilgili kamu idareleriyle bunları paylaştık, destek verdik. Kara parayla, mafyayla mücadele ediyoruz. Bu konuda İçişleri Bakanlığımızın en büyük destekçisi Maliye Bakanlığıdır. Mali Eylem Görev Gücü'nün (FATF) gri listesinden çıkması için de teknik koşulları yerine getiriyoruz.

Kripto varlıklara ilişkin yasal düzenleme ama bu yeterli olmuyor. Ayrıca, gri listeden çıkmak için uygulamada etkinlik gerekiyor. Uygulamada etkinlik noktasında da çok mesafe katettik ve FATF ile bunları paylaştık. Tabii ki bu bir karardır, bir ülke bile çıkıp itiraz ettiği zaman olmayabiliyor ama inanıyorum ki Türkiye'nin bu ilerlemesi eninde sonunda takdir edilecek. Önümüzdeki yıl inşallah Türkiye gri listeden çıkmış olacak.'' dedi.

İlk yorum yazan siz olun

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz

Ekonomi Haberleri