1. Yerel Baskı Unsurları
Gerekçe: Başta kırsal nitelikli küçük ilçeler olmak üzere tüm ülke genelinde bazı yerel baskı unsurları devlet kurumlarının işleyişini olumsuz etkileyecek nitelikte resmi işlere ve alınan kararlara etki etmekte, zaman zaman baskı uygulamakta ve sağlıklı kararların verilmesini engellediği gibi devlet işlerinin sağlıklı yürümesini de engellemektedir.
Bilhassa eğitim kurumlarının coğrafi olarak merkezden uzak ücra yerlerde bulunması, eğitim kurumlarını yerel baskı gruplarının baskılarına daha da açık hale getirmektedir. Bu durum özellikle eğitim kurumlarını ve öğretmenleri zaman zaman zor durumda bırakmakta, enerjilerini eğitimin dışında başka işlere harcamalarına neden olmakta ve nihayet eğitime zarar vermektedir. Sonuç olarak söz konusu yerel baskı unsurlarının devlet işlerine dışarıdan etki etmeleri, kamu yararına olmayan taleplerde bulunmaları ve okul yöneticilerini ve öğretmenleri yersiz şikâyetlerle meşgul etmeleri eğitimin gelişmesini engellemektedir.
Çözüm önerisi: Devletimizin yasal çerçevesi, kamu yararı ve halkın talepleri arasında makul bir denge kurularak yerel baskı gruplarının bu dengeyi bozacak ve devlet ciddiyetini zaafa uğratacak davranışlarına müsaade edilmemelidir. Eğitim yöneticilerine ve öğretmenlere yönelik gelebilecek baskı uygulamalarına karşı eğitim çalışanlarının korunması, moral ve motivasyon anlamında desteklenmesi ve yalnızca eğitime odaklanmalarının sağlanması önerilmektedir.
2. Plansız Okul Yapımı
Gerekçe: Yeni yapılan okulların yerleşim yerinin nüfus dağılımına uygun olarak planlı yapılmaması nedeniyle, yeni yapılan binalar bölgenin eğitim ihtiyacını karşılamadığı gibi kamu kaynaklarının verimli kullanılmaması, kamu zararı ve israfa da neden olmaktadır. Bu plansızlığın sonucunda bazı okullar öğrenci bulamazken, bazı öğrenciler de okul bulamamaktadır.
Örneğin konut bölgeleri olan ve eğitim seviyesi en yüksek olan bölgelerde yeterli okul bulunmadığı için başarılı öğrenciler bölge dışındaki okullara gitmek zorunda kalırken, kenar mahallelere yapılan yeni okullar öğrenci bulmakta sorun yaşamaktadır.
Bu gidişe uzun vadeli planlar yapılarak önlem alınmaz ise bu plansız ve hatalı uygulama devam edecek ve ülkemize ve eğitime faydadan çok maddi zarar verecektir.
Çözüm önerisi: Yeni yapılacak okulların bölgenin eğitim ihtiyaçlarını en verimli şekilde karşılaması için uzun vadeli planlama çalışması yapılması gerekmektedir. Her ne kadar resmi olarak okul yapımı iş ve işlemleri İl Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından yapılmakta ise de ilçe düzeyinde yapılacak bir ön çalışma ile doğru planlama konusunda ilgili birimlerin doğru bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesi yapılmalıdır. Bu çalışma için öncelikle kaymakamlıklar ve ilçe milli eğitim müdürlükleri tarafından inisiyatif alınarak, eğitimim bütün paydaşlarını içine alan bir istişare grubu oluşturulmalıdır. İstişare Grubu Kaymakamlığın öncülüğünde, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Belediye, Okul Müdürlükleri, Okul Aile Birlikleri ve Mahalle Muhtarlıklarını içine alacak şekilde en geniş katılımlı istişarelerden sonra, ilçenin nüfus yoğunluğu, toplu konut alanları, yeni yapılaşma durumu, ulaşım kolaylığı vb. kriterler dikkate alınarak öncelik sırasına göre uzun vadeli, rasyonel bir planlama yapılmalıdır. Bu çalışma raporu ışığında İl Milli Eğitim Müdürlüğündeki ilgili birimler doğru bilgilendirilerek yönlendirilmelidir. Bu şekilde plansız ve hatalı uygulamaların önüne geçilebileceği ve devlet kaynaklarının en verimli şekilde yatırıma dönüştürüleceği düşünülmektedir.
3. Bölgeler arası “Beyin Göçü” Sorunu ve Çözüm Önerisi
Gerekçe: Kültürel farklılık başta olmak üzere, eğitim düzeyi, refah düzeyi, şehir kültürü, ulaşım kolaylığı, şöhretli okul vb. daha ziyade eğitim ve başarı etkeninin dışında birçok karmaşık etken sebebiyle velilerin çocuklarını ikamet adresi dışındaki belli okullara kaydettirdiği bilinmektedir. Bu karmaşık etkenlerin toplumsal bir yarışa dönüşmesi sebebiyle adrese dayalı kayıt uygulamasının sağlıklı uygulanamadığı yine bilinmektedir. Bu durumda doğal ve toplumsal bir yönelimle başarılı öğrenciler kendi adres bölgesinin dışındaki okullara gitmekte buna bağlı olarak da başarı grafiği avantajlı okulların lehine dezavantajlı okulların ise aleyhine suni bir değişim göstermektedir. Yetkili merciler tarafından dezavantajlı okulların lehine olacak şekilde çözüm odaklı pozitif bir yaklaşım sergilenmediği için de her geçen gün bu sorun büyüyerek devam etmektedir.
Çözüm önerisi: Öncelikle toplumun hassasiyetleri, eğilimleri ve yönelimleri dikkate alınarak eğitim bölgeleri arasından bilimsel bir yaklaşımla ciddi bir tespit çalışması yapılmalı ve gerçekçi çözüm yöntemleriyle toplumun beklentilerine cevap verecek nitelikte adımlar atılmalıdır. Dezavantajlı okulların lehine uygulamalarla okullar arasındaki farkın azaltılması yönünde uygulamalar yapılmalıdır. Dezavantajlı okulları cazip hale getirecek nitelikte gerekirse pozitif ayrımcılık uygulamaları yapılmalıdır. Örneğin dezavantajlı okullarının tamamını zorunlu çalışma yükümlülüğü kapsamına alınmalı, bakım onarım ve araç gereç ihtiyacının karşılanması gibi konularda öncelik verilmelidir. Ayrıca adrese dayalı okul kayıt uygulamasında suiistimale açık alanların kapatılması gerekmektedir. En önemlisi ise emeksiz ve yanlış uygulamalar sonucu ortaya çıkan suni bir başarının bir çeşit reklam ve şova dönüştürülerek bu yanlışın körüklenmesine müsaade edilmemelidir.
4. Uzaktan Eğitim Yoluyla Hizmetiçi Eğitim
Gerekçe: Bilindiği üzere yasal zorunluluk ve bakanlığın talimatı gereği il/ilçe milli eğitim müdürleri tarafından öğretmenlere ve diğer çalışan personele yönelik çeşitli hizmet içi eğitimler verilmektedir. Bunun yanında bazen de çeşitli projeler hakkında bilgilendirme ve hatta doğrudan eğitimle ilgili olmayan çeşitli konularda öğretmenlere eğitimler verilmektedir. Bu eğitimler mesai saatleri içinde yapıldığı için doğal olarak öğretmenlerin dersten çıkıp eğitime katılması sonucu dersler boş geçmekte, öğrencilerin eğitim hakkı ihlal edilmekte, boşluktan dolayı öğrenciler arasında istenmeyen sorunlar yaşanmakta ve nihayet eğitim öğretim bu durumdan ciddi manada olumsuz etkilenmektedir.
Çözüm önerisi: Hizmetiçi eğitim, seminer ve bilgilendirme toplantılarının eğtime verdiği zararı tamamen ortadan kaldırmak için teknolojik gelişmeye paralel olarak öncelikle uzaktan eğitim şeklinde yapılması önerilmektedir. Nitekim günümüzde uzaktan eğitim yoluyla yüksek lisans dahi yapıldığı dikkate alındığında hizmetiçi eğitim konusunda geç kalındığı bile söylenebilir. Henüz bu mümkün olmaz ise eğitim planlamalarının mümkün olduğu kadar ara tatillerde ve seminer dönemlerinde yapılacak şekilde planlanması, yasal zorunluluk içeren ve bakanlık ve valiliğin talimatı gereği eğitim öğretim dönemi içinde yapılması kaçınılmaz olan eğitimlerin mümkün olduğu ölçüde normal eğitim yağan okulların ders bitimi saati olan 15.30-17.30 saatleri arasında yapılması önerilmektedir. Ayrıca çeşitli proje ya da eğitim dışı konularda zaman zaman yapılan eğitim ve toplantıların ise eğitimi engellediği ve çocukların eğitim hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle mümkün olduğu ölçüde engellenmesi önerilmektedir.
5. Projeler
Gerekçe: Bilindiği üzere eğitim kurumlarında eğitim öğretimi geliştirmek, çeşitlendirmek ve farkındalık oluşturmak maksadıyla yapılan faydalı projelerin yanında; ne yazık ki kamu yararı gözetmeyen, eğitimle ilgili olmayan ve hatta eğitim öğretime zarar veren projeler de yapılmaktadır. Devletimiz, Bakanlık, İl MEM, İlçe MEM tarafından ve diğer STK ve gönüllü kuruluşlarca protokol imzalanarak yapılan çeşitli projelerin yanında okulların da kendi projeleri bulunmaktadır.
Eğitim kurumlarında uygulanan çok sayıda proje, iş yoğunluğu nedeniyle eğitimin niteliğini olumsuz etkilediği gibi öğretmen ve öğrencileri eğitimin dışında farklı konularla meşgul etmek suretiyle eğitim öğretime de zarar vermektedir. Sonuç olarak bu durum öğretmen ve öğrencileri temel işleri olan eğitimden uzaklaştırmak suretiyle eğitim öğretime zarar vermektedir.
Çözüm önerisi: Projelerin kamu yararını gözetmesi, eğitime olumlu katkısı, eğitimin niteliğini artırması, öğretmen ve öğrencilerimizi eğitim dışı konularla meşgul etmemesi gibi kriterler açısından detaylı incelenerek bu konuda ölçülülük ilkesine uygun hareket edilmesi önerilmektedir.
6. Yarışmacı Anlayış ve Bilimsellikten Uzak Rekabet
Gerekçe: Bakanlık tarafından “Bakanlığımız sınav odaklı ve yarışmacı bir eğitim anlayışı yerine, öğrencilerimizin ilgi ve yeteneklerini de keşfeden bilimsel ölçütlere dayalı, çağdaşları ile rekabet edebilecek becerilerle donanmış, problem çözebilen, akıl yürüten, üreten, milli ve manevi değerlerine sahip bireyler yetiştirme anlayışını benimsemiştir.” Şeklinde belirtilmiş olmasına rağmen, bu anlayışın aksine sınavlarla ilgili alanda bilimsellikten uzak bir yarış ortamı yaratılarak “reklam kokan” istatistik yarışları yapılmaktadır. Bu yarışmacı anlayışın ise çocuklarımıza ve eğitim sistemine ciddi zarar verdiği bilinmektedir. Oysa eğitimin karmaşık ve girift bir yapıya sahip olmasından kaynaklı çok fazla etken tarafından etkilendiği, salt rakamsal istatistiklerle izah edilemeyeceği, dolayısıyla yapılan istatistiklerin gerçekçi ve bilimsel bir anlamının olmadığı bilinmektedir. Çok daha önemlisi ise yeni sınav sistemi gereği öğrencilerin yalnızca yaklaşık % 10’u sınavla öğrenci alan okullara gidecek olup, geri kalan % 90’ı sınavsız öğrenci alan liselere gidecektir. Gerçek bu iken yarışmacı anlayışın sonucu olarak yalnızca %10 oranındaki öğrencilere odaklanıp, geri kalan % 90’ı ihmal etmek gibi olumsuz durum da ne yazık ki yaşanmaktadır.
Çözüm Önerisi: Söz konusu yarışmacı anlayış yerine tüm çocuklarımızı ve öğretmenlerimizi kapsayan destekleyici ve motive edici bir anlayışın hakim olması gerekmektedir. Bu anlayış sayesinde öğrenciler severek öğrenme atmosferine kovuşacağı gibi genel anlamda başarının da artacağına değerlendirilmektedir.
7. Rapor ve İzinler Sorunu
Gerekçe: Bilindiği üzere öğretmenlerin yıllık izinlerini yaz tatilinde kullanmaları, zorunlu mazeret izinlerinin dışındaki 10 günlük mazeret izinleri konusunda okul müdürleri yetkili olmadığı için öğretmenler zorunlu durumlarda sıkça rapor alma yoluna başvurmaktadır. Bu durumu kötüye kullanarak çok sık rapor kullanan öğretmenlerin varlığı okullarımızda eğitim öğretimi aksatmakta, öğrencilerimizin eğitim hakkını ise ihlal etmektedir. Oysa OHAL sürecindeki tecrübe rapor konusunun kötüye kullanıldığını, istenmesi halinde çözülebileceğini göstermiştir.
Ancak 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda ve Milli Eğitim Bakanlığı İzin Yönergesinde belirtilen izinlerin dışında akraba ya da komşu cenazesine katılmak gibi insani açıdan toplumsal görevler ve beklenmedik diğer durumlarda öğretmenlerin isteğe bağlı mazeret izinlerini kullanamamalarının öğretmenleri rapor almaya sevk ettiği de bilinmektedir. Bir başka ifadeyle zorunlu durumlarda öğretmenler, kendi amirleri yerine izinlerini doktorlardan almaktadır. Bu durum ise hem sağlık kurumlarının gereksiz iş yükü ile meşgul edilmesine ve bekleyen hastaların haklarının ihlal edilmesine sebep olmakta hem de sağlık raporlarının kötüye kullanılmasına neden olmaktadır.
Çözüm önerisi: Amirin takdirine bağlı olarak verilen 10 günlük mazeret izinlerinin okul müdürü tarafından verilmesini önermekteyiz. Bu uygulama ile öğretmenlerin çok zorunlu durumlarda rapor almak yerine okul müdürünün kontrolü ve bilgisi dahilinde mazeret izinlerini kullanacakları ve rapor almaktan ve sağlık kurumlarını meşgul etmekten vazgeçecekleri düşünülmektedir. Ayrıca “öğrencilerin eğitim hakkının ihlal edilmemesi konusunda” farkındalık yaratmak için Sağlık Bakanlığı tarafından doktorların hassas davranması yönünde uyarılması önerilmektedir.
8. Ödüller
Gerekçe: 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 122. Maddesi kapsamında verilen ödüllerle ilgili süregelen bir tartışma eğitim camiası arasında sürekli vardır. Bu tartışmanın gerekçesi ise genellikle ödüllerin hakkaniyet ölçülerine ve objektif kriterlere uygun verilmediği, ödüllerin eğitim ortamlarına değil daha çok sahnelere verildiği, okulunda ve sınıfında son derece özverili çalışan öğretmenlerden kimsenin haberi bile olmazken daha ziyade eğitim dışı işlerde görev alarak aslında okulundaki görevini ihmal edip asli görevi dışındaki işlerde kendini tanıtma olanağı elde etmiş olanlara verildiği vb. şeklinde özetlenebilir.
Çözüm önerisi: Ödüllerin objektif kriterler çerçevesinde, hakkaniyet ölçüleri içinde olacak şekilde doğrudan eğitim öğretim faaliyetlerinde özverili çalışan yönetici ve öğretmenlere verilmesi konusunda özen gösterilmesi önerilmektedir. 22.01.2020
Cafer GÜZEL
Lider Eğitimci Yazarlar Derneği