İstanbul Üniversitesinin Bölünmesine Hayır

İstanbul Üniversitesinin Bölünmesine Hayır

Tasarı tam olarak hazırlanmadan TBMM Komisyonuna gönderilmiştir. Nitekim İstanbul Üniversite'sinin dışına çıkarılan fakültelerle kurulması önerilen üniversitenin ismi dahi kamuoyunu ikna edici şekilde belirlenememiştir. Yükseköğretimle ilgili bir tasarıda üniversite isminin bir kısmının parantez içinde önerilmesi, tasarının bu işlerden uzak kişilerce hazırlandığı izlenimi vermektedir.

Tasarının hazırlanması sürecinde İstanbul Üniversitesi'nin idari kurullarında konuşulduğu kamuoyuyla paylaşılmıştır. Ancak hangi idari birimde nelerin tartışıldığı ve ne gibi kararlar alındığı hususları iç ve dış kamuoyu ile paylaşılmamış, karanlık kalmıştır. İstanbul Üniversitesi'nin bölünmesi konusu idari kurumlar dışında geniş katılımlı hiçbir akademik kurulda toplantı gündemi yapılarak tartışılmamıştır.

Tasarının hazırlanışındaki olumsuzluklar

Bu nedenle akademik camiada konu tartışılamamış ve görüş bildirilme imkânı da olmamıştır. Demokratik ve akademik ruha aykırı olarak tasarının o çokça şikâyet edilen bürokrasi tarafından hazırlandığı söylentileri ayyuka çıkmıştır. Oysa üniversiteler demokrasinin en iyi işleyeceği kurumların başında olması beklenirken otoriter yapılara has bir yöntem ile bürokrasinin hazırladığı tasarı hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Rektör ve dekanların belirlenmesinde öğretim üyelerinin görüşlerinin ve temayüllerinin hiç dikkate alınmaması şeklinde süredir takip edilen uygulama ve üniversitelerin bölünmesi girişimi birlikte düşünülünce konunun vahameti daha da belirginleşmektedir. 

Tasarıyı hazırlayanlar bölünen üniversitelerin neden bölündüğünü açıkça yazamamışlardır. Örneğin tasarı sahipleri İstanbul Üniversite'sinin 105.000 öğrenci sayısına ulaştığından dolayı bölündüğünü çok sonra öğrenmişlerdir. Fakat bu veya düşük sayıda öğrenciye sahip diğer üniversitelerin niçin bölündüğünü açıklamaktan uzaktır. Oysa ülkemiz ve akademik camia için hayati kararlar alan bu tasarının bölünmeleri açıklayacak ölçütleri ve gerekçeleri ortaya koyması ve kamuoyu ile paylaşması beklenirdi.

Tasarıyı hazırlayanlarca çeşitli ortamlarda bölünme için ifade edilen, İstanbul Üniversitesi'ndeki öğrenci sayısının çokluğunun nelere sebebiyet verdiği açıklanmalı idi. Bu bölünmeyle iki üniversitenin oluşturulması sınıf ve laboratuvar sayısı mı artacaktır? Yoksa Rektörler daha mı kolay karar alacaklardır? Bölünme neyi çözecektir? 105.000 öğrenciye sahip üniversiteyi yönetemeyenlerin 50.000 öğrencili bir üniversiteyi yönetebileceğinin garantisinin ne olduğu anlaşılamamaktadır. Bir başka ifade ile bölünmelerin Türk üniversitelerinde nitelik açısından neleri değiştireceği veya ne tür katkı sağlayacağı meçhuldür.

Komisyonda bölünme sonucu İstanbul Üniversitesi bünyesinde kalacak fakültelerin yerlerinin değişmesi tasarının ciddi bir düşünce ve tartışma gerçekleşmeden hazırlandığını bariz bir şekilde göstermektedir. Üstelik bu değişikliklerin akademik ve hatta hiçbir anlamlı ölçüte dayanmadan yapıldığı komisyon tutanaklarından anlaşılmaktadır. Dolayısıyla tasarının iyi hazırlanmadığı komisyondaki tartışmalarla bir kez daha teyit edilmiştir. Bu süreç bir defa daha göstermiştir ki, gerçek sorunlar tespit edilmeden, özellikle alternatifler ortaya konulmadan yapılan sözde çözümler yeni problemlerin kaynağı olmaktan öteye gitmemekte, zaman kazanmayı amaçlarken daha fazla zaman, enerji ve kaynak israfına yol açmaktadır. 

İstanbul Üniversite'sinin bölünmesi yoluyla kurulacak üniversitenin adına Cerrahpaşa isminin eklenerek Cerrahpaşa Fakültesi'ni bölünmeyie razı etmeye çalışan yaklaşım kabul edilemez. Söz konusu yaklaşım sahipleri diğer fakültelere ne tür jestler yapacaktır? Bu tür etik olmayan tekliflerin yapılabilmesi akademik kurumlara bakış açısının bir yansımasıdır. Bu yaklaşım akademik ahlak ve İstanbul Üniversiteli olma değerleri açısından kabul edilemez.

Tasarıda yer almamakla birlikte İstanbul Üniversite'sinin bölünmesinin bir model uygulamasına konu olduğu YÖK Başkanı'nca ifade edilmiştir. Başta İstanbul Üniversitesi olmak üzere, üniversitelerde model uygulanması bir başka sürpriz olarak ortaya konulmuştur. Oysaki akademi camiası bu kabil sürprizlere kapalı, akla, bilgiye ve üretime açık olmalıdır. Daha önce hiç denenmemiş bir modelin ülkemizin en önemli üniversitelerinde uygulanması kabul edilemez. 600 yıllık birikimin bölünüp parçalandıktan sonra “affedersiniz olmadı” denilmesi akademik aklın alabileceği bir yaklaşım değildir. Kurumların, özellikle de bir yükseköğretim müessesesinin varlığı ve kimliğinin, geçmiş ve gelenek üzerinden anlam ve ifade olunabileceğini ileri süren akılla, düşünceyle ve gerçeklikle ters düşmektir.

İstanbul Üniversitesi’nin bölünmesine ilişkin kamuoyu ile paylaşılmış yeterli, açıklayıcı ve gerekçeli herhangi bir araştırma, çalışma veya rapor yoktur. Sorun açıkça ortaya konulmadığı gibi çözüm teklifleri de net bir şekilde gözler önüne serilmemiş ve tartışılmış değildir. Tasarıyla ne olduğu bilinmeyen amaç ve süreç adeta kamuoyunun gözünden uzakta, gizlenerek, bir oldubitti ile gerçekleştirilmek istenmektedir. Bu tutumun yöntem olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Tasarının hazırlanması, gündeme gelmesi ve içeriği yükseköğretime yakışmamıştır. Bu tasarı Yükseköğretim Kurumu ile üniversitelerin ilişkilerini gerginleştirmekte ve kamu huzurunu bozmaktadır. Kamuoyunu rahatsız eden ve kurumlara olan güveni sarsan bu tasarının hangi bilimsel, idari ve siyasi gerekçelerle hazırlandığı açık değildir. 

Tasarının olumsuz etkileri

Tasarının İstanbul Üniversitesi akademik kurullarında tartışılmaması ve gündeme geliş şekli yüzyılların eğitim-öğretim müessesesi içinde itibar kayıplarına neden olmaktadır. Örneğin üniversitesinin bölüneceğini gazetelerden öğrenen Dekan, Dekan Yardımcıları, Bölüm Başkanları, Anabilim Dalı Başkanları, Fakülte Yönetim Kurulu ve Fakülte Kurulları zora sokulmuş ve itibarları zedelenmiştir. Yine tasarının geliş şeklinden dolayı YÖK ve Sayın Rektörlerin “yayın yapalım, proje yapalım, kurumu daha yukarılara çıkaralım” gibi akademik ifade ve çabalar, inandırıcılığını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Oysa yükseköğretimle ilgili tasarılardan kurumların iç huzurunu arttırıcı katkılar yapılması beklenirdi.

İstanbul Üniversitesi'nin bölünmesi, Türk Yükseköğretiminin amiral gemisinin batırılması demektir. Tasarının uygulanmasıyla başta İstanbul Üniversitesi olmak üzere üniversitelerin bölünmesiyle ne amaçlandığı açık değildir. Bu da kamuoyunda rahatsızlık yaratmaktadır.

Tasarıyla bölünen üniversitelerden ayrılarak kurulan yeni üniversitelerin önceki akademik faaliyet ve kazanımları sıfırlanacaktır. Örneğin İstanbul Üniversitesi bölündüğünde İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi'ne dâhil olacak fakültelerin tüm yayınlarına yapılan atıflar, İstanbul Üniversitesi'ne dâhil edilecektir. Tekrar aynı birikimi oluşturmak yıllar alacaktır. 

Tasarıyla ikiye bölünen üniversitelerde hızla kadro ve öğrenci sayısının arttırılmasıyla, üzerinde ciddi anlamda tartışılmamış ve cılız bir gerekçe olan büyüklük hususu tekrar gündeme gelecektir. Bu durumda üniversiteler yine bölünecek midir? Maalesef bazı üniversitelerin özellikle öğrenci sayısı arttırılmıştır. Sanki bu durumdan üniversiteler ve fakülteler sorumluymuş gibi davranılmaktadır. Yükseköğretimde öğrenci sayısının belirlenmesinden doğrudan YÖK sorumludur. Önce, İstanbul Üniversite'sini iddia edildiği gibi yönetilemez hale getirenlerin sorumlu tutulması beklenmez mi? Kurumları yönetenlerin sorumluluklarının hatırlatılması gerekmez mi? Bu yaklaşım toplumda adalet duygusunu zedeleyecektir.

Tasarının kabulüyle üniversitelerin bölünmesinde yaşanacak sorunlarla ilgili hiçbir cümle veya yaklaşım bulunmamaktadır. Oysa Üniversitenin bölünmesi birbirine bağlı ve girift birçok sorunları da beraberinde getirecektir. Özellikle bu hususun tasarı sahiplerince görmezlikten gelinmesi kabul edilir değildir. Üniversiteleri binalardan ibaret, öğretim elemanlarını ise adeta bir eşya gibi gören, insansız üniversite anlayışını şiddetle kınıyor ve reddediyoruz Kurumsallaşmaya karşı olan bu tutumun ülkenin sosyal ve ekonomik hayatına olumsuz bir darbe vuracağı açıktır. Üniversitelerin ve akademisyenlerin itibar kaybına yol açması ile neticelenecek bu durumun eğitim kurumlarının yarınlarını belirsiz hale sokmasının açacağı yaralar ise öngörülemez niteliktedir.

Üniversitenin bölünmesi kurumsal birikim, anlayış ve kimliklerin zedelenmesi, yok edilmesi demektir. Kurumların kimliği ile oynamak kurumun kişiliğini yok etmektir. Bu hususu tamamen göz ardı eden yaklaşımlar, bir “sosyal soykırım”dan başka bir şey değildir. Bölünmeyle çalışanlar ve kurumu arasındaki psikolojik bağın koparılması telafi edilemeyecek travmalara yol açacaktır. Tamamen öğretim elemanları ve personelinin fedakârlığı ile ayakta duran ve yaşayan üniversitede, tüm eğitim camiasında kurumları ve yönetimi ile gönül bağı kopan öğretim elemanları ve personelin motivasyon, verimlilik ve yaratıcılığını ise yok edecektir.

Tasarıyla bölünen başta İstanbul Üniversitesi olmak üzere mezun olan binlerce insanın kurumsal geçmişi bitirilmiş olacaktır. Dolayısıyla kurumsal kimlikler korunmalı ve kurum birikiminin bölünmesi engellenmelidir.

Tasarının kabulüyle birlikte İstanbul Üniversitesi'nin dışına çıkarılan fakültelerin bütün bilimsel ortaklıklarının, akreditasyonlarının ve sertifikalarının yenilenmesi gerekecektir. Uluslararası akreditasyon ve sertifikaların iç hukuk yoluyla çözülmesi mümkün değildir. Belirtilen akreditasyonlar ve sertifikalar ancak yeniden başvurularak ve bütün süreçlerin tamamlanmasıyla alınabilecektir. Bu işlemler yıllarca sürecektir. Bir akademik kurumun yıllarca uğraşarak elde ettiği bu başarılar ne adına görmezlikten gelinmektedir?

Tasarı etrafında bölmeyi meşrulaştırmaya yönelik ifadeler durumu daha da karmaşık hale getirmektir. En son ifade edilen yeni model uygulamalarının neden Boğaziçi Üniversitesi ya da Orta Doğu Teknik Üniversitesi veya İstanbul Teknik Üniversitesi’nde değil de İstanbul Üniversitesi'nde yapılmak istenmesi anlaşılmamaktadır ve oldukça da manidardır. Dolayısıyla tasarının bölmeyi hedeflediği İstanbul Üniversitesi tercihinin siyasi kaygılarla yapıldığı kanaatini desteklemektedir.

Taleplerimiz

Ülkemizin birlik ve beraberliğe ihtiyacı olduğu bu dönemde, üniversitelerin bölünmesiyle ilgili anlamsız tartışmalar kamuoyunun gündemini meşgul etmemelidir. Üniversitenin üst yönetimlerinin bile haberdar olmadığı, anlamadığı ve izah edemediği bölünmenin, öğretim kadrosu, öğrenciler, aileler ve bu kurumlarla çalışan paydaşlarından oluşan milyonlarca insan tarafından kabullenilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmalı ve tasarı derhal geri çekilmelidir.  

Üniversitelerin tabii süreçleri içinde gelişmelerine ve değişimlerine imkân hazırlanmalıdır. Toplumsal uzlaşmanın sağlandığı politikaların üretilmesi yerine üzerinde siyasal veya toplumsal hiçbir uzlaşmanın olmadığı, sadece yasama gücüne dayanan düzenlemelere gidilmesi ülkemizin, Türkiye’mizin sosyolojik gerçekleriyle ve ihtiyaçlarıyla çelişmektedir. Toplumsal taleplerin, katılımların, kurum çalışanlarının hiçe sayılması, siyasal karar mekanizmalarınca göz ardı edilmesi, toplumsal bütünlüğe zarar verecektir. Giderek sosyal ve siyasal meşruiyet krizlerine yol açacak, daha büyük huzursuzlukların temel kaynağı olacaktır. Uzlaşma gözetilmeden sadece kanun gücüne dayanılarak hareket edilmesi kamuoyunun istediği huzur ortamını destekleyen bir yaklaşım değildir. Bu yaklaşımı destekleyecek mevcut tasarı girişimleri ülkemizdeki yükseköğretime zarar verici niteliktedir. Yükseköğretim bütün taraflarca ucuz politik manevraların yapılabileceği bir alan olarak görülmemelidir. 

Kapalı kapılar ardında alınan kararlarla hazırlanan, hiç bir derde deva olmayan ve demokratik hayatımıza yapılmış bir darbe niteliğindeki bu tasarıyı reddediyoruz. Toplumsal problemleri çözmek yerine başta eğitim olmak üzere toplumsal problemleri daha da azdıracak ve yeni toplumsal yaralar açacak bu girişime dur denilmesi aklın ve sağduyunun bir gereğidir. İstanbul üniversitesi mensubu Ülkücü Akademisyenler olarak; Yüce Türk milletini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Yüce Heyeti’nden tasarının oylamasına katılmamalarını veya bu tasarıyı reddetmelerini talep ediyoruz.



İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ÜLKÜCÜ-MİLLİYETÇİ AKADEMİSYENLER BİRLİĞİ

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.