İstanbul Sözleşmesi Nas Değildir, Acilen Feshedilmelidir

İstanbul Sözleşmesi Nas Değildir, Acilen Feshedilmelidir

Kamuajans.com – Manisa'da sivil toplum kuruluşları 24 Kasım 2011'de TBMM'de kabul edilen İstanbul Sözleşmesi ve uygulamalarının aile ve topluma verdiği zararlar hususunda tepki gösterdi.

Memur Sen, İlim Yayma Cemiyeti, Ensar Vakfı, TÜGVA, İHH, Türkiye Aile Meclisi'nin de aralarında bulunduğu 54 sivil toplum kuruluşundan oluşan, Manisa Sivil dayanışma Platformu (MASİDAP) adına dönem sözcüsü olarak açıklama yapan Memur-Sen Manisa İl Temsilcisi ve Eğitim-Bir-Sen Manisa Şube Başkanı Mesut Öner, ''Unutulmamalıdır ki toplumsal değerleri yıkmak kolay olsa da bunların yeniden inşa edilmesi çok zor ve uzun bir süreçtir. O yüzden İstanbul Sözleşmesi nas değildir, acilen feshedilmelidir.'' dedi.

Bu sözleşme ve uygulamalarının toplumda yaratmış olduğu yıkımın önüne geçilmesi gerektiğini vurgulayan Öner, açıklamalarına şu şekilde devam etti; ''24 Kasım 2011'de TBMM’de tüm partilerin şerhsiz oybirliğiyle kabul ettiği "İstanbul Sözleşmesi ve uygulamalarının” 9. Yılını tamamladık.

Geçirdiğimiz bu 9 senenin sonunda Türkiye’nin ve daha birçok devletin küresel ve emperyal bir baskı neticesi olarak imzaladığı İstanbul Sözleşmesi, emperyal politikalar açısından oldukça başarılı olmuş gibi görünüyor.

Kadına yönelik şiddeti bitirme iddiası ile toplumlara dayatılan İstanbul Sözleşmesi, ona atıf yapan uygulamalar ve onun üzerine inşa edilen aile ve toplum politikaları kadını-erkeğe/erkeği kadına düşman ederek birçok alanda daha önce görülmemiş rakamlara şahitlik etmemize sebep oldu.

Mesela kadına yönelik şiddet her geçen sene bir önceki senenin rekorunu kırdı. Üstelik yeni yeni rekorlar kırmaya da devam edecek gibi duruyor. Sadece son bir hafta içinde cinayete kurban giden kadın sayısı: 13. 2019 yılında öldürülen kadın sayısı on yılların rekoru: 474.Son 9 yılda istsöz/6284 fitnesi sebebiyle 3 milyon ailenin yuvası dağıldı 3bin kişi öldü. İmzalandığı günden beri dağılan aile miktarı ve boşanma oranları da her sene rekor kırıyor. Evinden atılan, uzaklaştırılan, aile içi tecavüz saçmalığı veya iftira ile ceza evine atılan baba sayısında da her sene rekorlar kırılıyor.

Tabi bunlar annesiz kalan çocuk sayısında da rekor demek; babası cezaevinde veya uzaklaştırmada olan çocuk sayısında da rekor demek; ebeveynlerinden en az birinden mahrum büyüyen çocuk sayısında da rekor demek; ölen annesinden, cezaevine giren ya da intihar eden babasından olup sevgi evlerine düşen çocuk sayısında da rekor demek; yaşadığı halde babasına, yaşadığı halde çocuğuna ulaşamayan ebeveyn sayısında da rekor demek; bu evladına yabancılaştırılmış çocuğu ile ilişkisi kopmuş baba sayısında da rekor demek. Bunun aynı zamanda toplumla uyum sorunu yaşayan, uyuşturucu, alkol bağımlısı gençlik sayısında ve çocuk yaşta suça bulaşma oranlarında da rekor demek olduğunu hatırlatmaya gerek yok sanırım.

Sözleşmenin sözde başarısı(?) bunlarla sınırlı değil.

Sözleşmenin imzalandığı günden beri evlenme oranları da hızlanarak düşüyor. Burada da bir rekor söz konusu Kadınlarda ve erkeklerde evlenme yaşının gecikmesi de her sene rekor kırıyor.

Sözleşme imzalandığı günden beri yalnız yaşayan insan sayısı da her sene üst üste rekor kırılıyor.

Tabi bunlar doğal olarak ortalama çocuk sayısında da DİP rekorlarını getiriyor.

Gencecik evlenmiş hala cezaevinde olan delikanlılarımızın feryatları genç yaşta evlenmekten insanları uzak tutuyor ama hastanelerde kürtaj olan kız çocukları rekor üstüne rekor kırıyor.

Örf, adet, gelenek, namus, şeref, izzet kavramlarının neyi koruduğunu da istanbul sözleşmesi vasıtasıyla anlamış olduk. Bunlar dağıldığında, insani ilişkileri tutan insanların bir arada olmasını sağlayan tüm değerler de dağılıyor toplum zerrelerine ayrılıyormuş. Boşuna Macaristan, Bulgaristan, Polonya, Hırvatistan, Rusya gibi ülkeler bu, dışı pembe pamuk şekeri, içi zehirli iğne dolu sözleşmeye itiraz etmiyorlarmış.

Hükumetin, toplumdan gelen tepkiler nedeniyle 2 ileri 1 geri mehter takımı yürüyüşü taktiği ile soğurtarak topluma kabul ettirmeye çalıştığı sözleşmenin toplumda yaratacağı yıkım bir başka şeyle yeri doldurulabilecek bir yıkım olmayacaktır.

Sözleşmenin getirdiği mecburiyetler nedeni ile 2 sene önce Milli Eğitimde sonlandırdık denilen Toplumsal Cinsiyet projeleri, İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerinde ve Türkiye Belediyeler Birliği işgüzarlığıyla Toplumsal Cinsiyet Eşitliği/Adaleti Eğitim Komisyonları kurularak el altından devam ettirilmeye çalışılıyor. Çocuklarımızın cinsiyetsiz ailesiz ahlaksız bir ideoloji ile yetiştirilmesinden hükumetin nasıl bir fayda umduğunu merak ediyoruz.

Malatya gibi İslami hassasiyetlerin yüksek olduğu muhafazakâr bir iç Anadolu şehrinde bile Ak Partili Belediyenin düzenlediği sinema festivalinin, “erkek ve kadın sanatçı” ödülleri kaldırılarak cinsiyetsiz odaklı “en iyi oyuncu” kategorisinde ödül verilecek diye lanse edilmesi cinsiyetsizlik projesinin nerelere kadar ve ne kadar rahatça ulaşabildiğini göstermesi açısından önemlidir.

Bu sözleşme ve uygulamalarının toplumda yaratmış olduğu yıkımın önüne geçilmelidir. Reisi Cumhurumuzun dediği gibi “İstanbul Sözleşmesi nas değildir, acilen feshedilmelidir.” emri acilen uygulanmalıdır.

Unutulmamalıdır ki bu değerleri yıkmak kolay olsa da bunların yeniden inşa edilmesi mümkün değildir.

İstanbul sözleşmesi feshedilmeli, toplumsal cinsiyet eşitliği projesi derhal durdurulmalıdır!''

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.