Sözleşmeli Öğretmenlik Kalkmalıdır

Sözleşmeli Öğretmenlik Kalkmalıdır

Kamuajans.Com – Bağımsız Eğitim Sendikası AR-GE Birim Başkanı Mehmet GÜLEÇ; birçok kesimin seçim öncesi müjde aldığını lakin öğretmenlerin de beklediği müjdeler olmasına rağmen hiçbirini alamadıklarını ifade etti. Başkan GÜLEÇ, Öğretmenlere 24 Kasım’da yılda bir maaş ikramiye, ek gösterge, zorunlu hizmet tazminatı, akademik kariyer yapan eğitimcilere teşvik, performans sisteminin iptali ve bunun gibi birçok mevzunun olduğunu ancak henüz bir müjde gelmediğini ifade ederek sözleşmeli öğretmenlik sistemini bir

Başkan GÜLEÇ açıklamasında şu hususlara değindi: Yürürlüğe girdiğinden beri ciddi anlamda tartışılan ve uzunca bir süredir eğitim gündeminin manşetinde yer alan ve almaya devam edecek bir konu vardır ki, malumunuz olduğu üzere sözleşmeli öğretmenlik... Bu güne değin sözleşmeli polis, sözleşmeli doktor ya da sözleşmeli hakim diye birşey duymadık, bilmiyoruz. Fakat ne acıdır ki, topluma hizmet eden hakimi, polisi, doktoru, mühendisi hatta öyle ki ülkeyi yönetenleri dahi yetiştiren fakat kendisi hep aynı yerde sayan öğretmenlik gibi kutsal bir mesleğin bugün sözleşmelisi mecvut hale gelmiş ve ne yazık ki yürürlüğe girmiştir.

1 Yıl Olan Adaylık Süreci 4 Yıla Çıkmıştır

Sözleşmeli öğretmen olarak atanan kişi 4 yıl süreyle her yıl İl/İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile sözleşmesini yenileyecek olup bu süreç içerisinde bir nevi aday olarak görev yapacaklardır.

Nerede Kaldı “Aile Bütünlüğü İlkesi”

4 yıllık adaylık süreci gereği bu şu demektir: yani özür grubu atamasına başvuru hakkınız yok. Peki, Sözleşmeli öğretmenlik ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın aile bütünlüğü ilkesi işlemeyecek ve 4 yıl boyunca o öğretmenimiz malum BİR sendika dışındaki sendikalara üye olmaya çekinecek ve 4+2 şeklinde gittiği yerde 6 yıla mahkum edilecektir. Büyük çoğunluğu zorunlu hizmet alanı diye tabir edilen il ve ilçelerde hatta köylerde görev yapacak olan öğretmenlerimizin bu hizmeti nasıl bir psikoloji ile yerine getireceklerini düşünmenizi isteriz. Yıllarca atanmayı bekleyen yıllarca okuyup bir yerlere gelmenin mücadelesini verip dirsek çürüten öğretmen meslektaşlarımız şimdi de atanıp ailesinden, eşinden ya da çocuğundan ayrı kalmayı göze almaya zorlanmaktadır. Bu uygulamanın, uygulanabilir olmaktan uzak olduğu beyan ediyor, bu durumu kamuoyunun vicdanına bırakıyoruz.

668 Sayılı KHK ile yaşama geçirilen sözleşmeli öğretmenlik uygulaması; sözleşmeli çalışma sistemi, güvencesiz çalışma biçimi olup başarı sağlamaktan uzak bir görüntü vermektedir. Hatta KPSS gibi toplumun genel olarak güvenilir kabul ettiği ve toplum vicdanında genel anlamda kabul gören böylesi bir sınavın yanına sübjektif değerlendirmelerle adaletsizliklere yol açan mülakat sistemi getirilmiştir. Sözlü bir sınav olan mülakat, sübjektif kriterler içerebileceği gibi bu sürecin tekrarı mevcut olamayacağı için itirazı da neredeyse mümkün olamamaktadır.

Öğretmenin Öğretmenliği Sorgulanıyor İse Niçin Öğretmen Diploması Veriliyor?

Ayrıca diplomasında “Öğretmen” yazan birini de mülakata tabi tutmak ne derece doğrudur, tartışılır. Netice de üniversite kurumu o kişiye yeterli kriterleri karşıladığı için “Öğretmen” diploması vermeyi uygun görmüştür. Eğer ki “öğretmen” olan birinin öğretmenliğini sorgulamaya kalkarsak bu durum eğitim sistemini sorgulamak olur ki, bu durum öğretmen diploması alan kişiyi değil sistemi sorgulamaktır. Sübjektif kriterlere ya da yorumlara dayalı olarak yapılan mülakat elbetteki birçok tartışmayı da beraberinde getirmektedir. Bütün bu sonuçlar eğitimin siyasallaşmasına yol açabileceği gibi yazılı/görsel medyada gördüğümüz mülakata dair haberler gerçekten üzücü ve endişe verici bir boyutta her yıl artarak devam edecek ve toplum vicdanını rahatsız edecektir. Toplum vicdanının rahatlatılması için MEB, mülakat uygulamasından geri dönmelidir. Mülakat uygulaması genel olarak tarafsız olmaktan uzak bir değerlendirme sistemidir. Mülakat sisteminin kaldırılması ve sözleşmeli öğretmenlik sisteminden dönülmesi gerekmektedir. Zira eğitimin ve eğitimcinin sözleşmelisi olmamalıdır.

Sözleşmeli Sistem Yerine Teşvik Sistemi Uygulanmalıdır

“Öncelikli kalkınma bölgeleri” diye tabir edilen yerler zaten zorunlu hizmet bölgeleri olup bu bölgelerde öğretmenlerin kalıcı olmasını sözleşmeli sistem ile çözmek yerine söz konusu bölgelere teşvik sunulsa sorun hem eğitimcilerimiz için hem de eğitim sisteminin istikrarını yükselterek bunun devamlılığını sağlamak adına daha iyi olacaktır. Zira sözleşmeli diye tabir etmek durumunda kaldığımız eğitimcilerimizi, ailelerinden 4+2 yıl süreyle ve hatta belki de daha fazla süreyle mahrum etmek, işlerini güçleştirmek, motivasyonlarını düşürecek bu da eğitim sistemimiz için yine bir kayıp olacaktır. Çözüm sözleşmeli öğretmenlik değil, öncelikle kalkınma bölgelerine teşvik sunulmasıdır. Unutmayalım ki, eğitim sistemimizin asli unsuru öğretmenimizin motivasyonunu düşürmek bir anlamda eğitime de verilen bir zarardır. Olaya bir de bu tarafından bakalım.

Sonuç itibarıyla sözleşmeli öğretmenliğin neresinden tutarsanız tutun elinizde kalmaktadır. Bu sistem uygulanabilir değildir. Biran evvel bu sistemden geri dönülmesi ve teşvik sistemine geçilmesi elzemdir.  

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.