Öğretmenlikle İlgili Bilmediklerimiz ve Bildiğimiz

Öğretmenlikle İlgili Bilmediklerimiz ve Bildiğimiz

Bu aralar Star TV de yayınlanan bir yarışma programı ile mesleğimizin kronik sorunlarından biri olan “yanlış algı” sorunu yine ve yeniden gündeme geldi. Soru aynen şöyle; Yazın üç ay tatil yapıp bir de üstüne maaş aldığı için çok kıskanılan meslek gurubu?

İlk önce programın sunucusu Onur BULDU Bey’in şahsı ile ilgili en küçük bir sorun bile yok. Bunu ifade etmeliyim. Muhtemelen soru metinlerini kendisi hazırlamıyordur. Buna rağmen tepkiler karşısında hatasını kabul edip özür dilemesi güzel ve yerinde bir davranış olmuştur. Çünkü herkes hata yapar. Hata yapmak insanlığın gereği,hatasını anlamak büyüklüğün gereği,özür dilemek ise erdemli olmanın gereğidir. Onur Bey bunların hepsini sırayla yapmış ve sonunda erdemli davranabilmiştir. Yaşanılan bu olay bilgiye ulaşmanın en kolay olduğu bu zamanda bile hala yanlış yada eksik bilgilere sahip olup bu bilgilerin eğlence programlarında kullanılıyor olması mesleğin mensupları olarak bizlere cevap hakkı doğurmuştur.

Bu yazımızda meslekle ilgili bilinen ve bilinmeyen yönleri kısaca ortaya koyalım.

Yaptığınız işi düşünün;  Mesleğinizi her gün icra ederken hepimiz bazı durumlar için karar vermek zorunda kalırız. Verdiğimiz bu kararlar işimizin kalitesini ve verimliliği direk etkiler. Bu yüzden verdiğimiz kararlarda bazen çok ince eler sık dokuruz. Bazen verdiğimiz kararlar bizimle beraber başka paydaşları da etkiler. Kurum yöneticileri,mesai arkadaşları,müşteriler,yardımcı personel vb. Ne kadar çok kişi etkilenirse karar verme süreci o kadar zor ve karmaşık bir hale gelir. Bu da ciddi bir baskıya,strese ve yorgunluğa neden olur. Bir mesai gününde böyle kaç tane karar verebilecek gücü kendinizde hissediyorsunuz bir düşünün. Beş mi? On mu? Belki elli yada daha fazladır.

Belki de yüz tane karar verebilirsiniz. Bir öğretmenin bir mesai gününde yaklaşık binbeşyüz tane karar vermek zorunda kaldığını biliyor muydunuz? Peki bunun yıl boyu yaklaşık ikiyüzyetmişbin karara karşılık geldiğini ve bu durumun hepimizde “karar yorgunluğu” oluşturduğunu, buna rağmen kararlarımızda günün her saatinde bir tutarlılık,adalet,doğruluk olması gerektiğini,bunun zaman zaman bazılarını mutlu etmediğini,krizler yaşandığını,şikayetlere,soruşturmalara ifade vermelere neden olduğunu biliyor muydunuz?

Ama üç ay yaz tatili yaparız ve üstüne maaş  alırız.

Sınıflarımızda,koridorlarda,nöbet tutarken okul bahçesinde maruz kaldığımız sürekli ve şiddetli gürültüden dolayı yüksek seslere karşı bir hassasiyet oluştuğunu,bu yüzden kendi evlerimizde aile bireylerimizle sorunlar yaşadığımızı,tahammül eşiğimizin düştüğünü, kendi çocuklarımızla yerli yersiz sorunlar yaşayabildiğimizi,onlara duyduğumuz sevginin zaman zaman sorgulanabildiğini,bir avukatın ailesinden “yine mi müvekkillerin?”,yada bir doktorun ailesinden “yine mi hastaların?” diye sitemler duymadığı halde bizim öğrencilerimizin ailemizin her bireyi tarafından görmeden tanındığını,” Yeşil gözlü olan Ali miydi? Veli şu uzun boylu olan mıydı? gibi diyaloglara sebep olacak kadar işimizi evimize taşıdığımızı  biliyor muydunuz?

Ama üç ay yaz tatili yaparız ve üstüne maaş  alırız.

OECD ortalamasının 1 675 saat olduğunu , Türkiye’de öğretmenlerin ortalama 1 816 saat çalıştığını yaz tatili sürelerinin 10-12 hafta civarında olduğunu biliyor muydunuz? Buna karşılık Türkiye’de görev yapan öğretmenlerin yıllık kazancı 31 877 dolar ile en düşük ücret alan ülkelerden birinde yaşadığını biliyor muydunuz? 

Ama üç ay yaz tatili yaparız ve üstüne maaş  alırız.

Bu arada herkesin çocuğunun dünyanın en zeki olduğuna inandığı bir ortamdan,uğradığımız saldırılardan,yöneticilerimizden gördüğümüz mobbingden , yanlış yetiştirilmiş ama anne babanın bunu asla kabul etmediği çocuklarla yaşadıklarımızdan , mesai saati içinde yada dışında sürekli yaşadığımız çevrelerde gözetim altında bulunmak zorunda oluşumuzdan,geçmişten beri siyaset kurumunun camia üzerindeki etkisi ve bunun bizlere yansımasından , görev başında sürekli denetlenebilme gibi bir durumdan,vb. hiç bahsetmeyelim bile. Çünkü her biri için ayrı bir başlık atmak gerekir.

Ama üç ay yaz tatili yaparız ve üstüne üstlük maaş ta alırız.

Son olarak altını çizelim; YAZ TATİLİMİZ 8 HAFTA. Yani İKİ AY. Bu tatilde kimsenin bize bir ayrıcalık olsun diye düşündüğü bir süre değil. Kırsalda tarım ve hayvancılığın en çok iş gücü gerektirdiği dönemdir yaz mevsimi. Çoluk çocuk herkes bir işin ucundan tutmak durumundadır. Bu dönemde okul öncelik sırasını yitirir. Önce ekmek lazım,tahsil sonra.. Yazın boğucu sıcaklarında ne sınıflarımızda ne de okul bahçelerimizde verimli ders yapmak mümkün değildir. Başka ülkelerde de yaz tatili yaparlar bunun için. Aksi takdirde her sınıfa birer klima taktırmak gerekir ki bunun ülkemize getireceği mali yükü siz düşünün. Bu iki aylık dönemde hepimiz memleketlerimize gideriz,yolculuk yaparız,aldığımız maaştan fazlasını esnafa,sevdiklerimize,petrol istasyonlarına,alış veriş merkezlerine, pansiyonlara vb. bırakır , işimize geri döneriz. Bu mesleği kazanmak ta hiç öyle kolay değildir. Bir dünya sınav kazanman,bir çok aşamada kendini ve yeterliliğini kanıtlaman gerekir.

Ne aldığımız ücret dünyadaki örneklere göre fazla,ne de tatilimiz. Gelin bunları bırakalım da neden Dünya’da ki meslektaşlarımızın bir çoğundan fazla çalıştığımız halde patinaj yapan araba gibi yerimizde sayıyoruz? Eğitim sistemimizdeki bu kalite sorununun kaynağı nedir? Veli-okul ve öğrenciden oluşan sacayaklarından her biri üzerine düşeni yeterince yapabiliyor mu? Sorun nedir,nerededir? Neyi yapalım,neyi yapmayalım? Sorularına cevap arayalım. Kaybedecek zaman yok.

15 Ekim 2018

Ümit DEVECİ 

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.