Eğitimde Cepheleşme

Eğitimde Cepheleşme

Kamuajans.com - Yazının başlığını okuyunca ilk bakışta ''Ne cephesi'' diye düşünmek mümkündür.

''Cepheleşme de neymiş'' , ''Kimler cepheleşiyor '' diye düşünebilirsiniz.

Ya da hadi oradan canım!

''Ağzı olan konuşuyor'' da diyebilirsiniz.

Eğitimde tozpembe bir tablo çizmek, konferanslarda mikrofona yapışan ve kendini Kaf Dağı'nda gören ve hatta yaşayan nesli tükenme tehlikesine giren son bilirkişi olduklarına inananların işi...

Herkesi memnun etmeye çalışıp, doğruları gizlemeye çalışmak TV ekranlarında boy gösteren akademisyenlerin yöntemi...

Aman tepki çekmeyelim, yoksa bakan yardımcısı arar sonra bizi, bir daha TV'ye çağırmazlar ha! diyenler var ya işte onlar...

Biz burada dokuz köyden kovulsak da gerçekleri dillendireceğiz.

Ta ki birileri sesimizi duyana kadar...

Amacım muhalefet etmek veya sivrilmek değil. Artık bakın Allah rızası için diyorum gerçekleri konuşalım ve çözelim.

Bu iş bir iki akademisyenin görüşlerine mahkum edilmemeli. Şimdiye kadar emektar bir köy öğretmeninin TV'de muhatap alındığını duymadım, görmedim. Bilmem anlatabiliyor muyum?

O yüzden herkesin beklediği tozpembe tabloyu çizemeyeceğim. 

Tabi bu durum; eğitim berbat halde anlamı da taşımamalı. Bakanlık ve yetkili hükümetin çabalarını görüyor destekliyor ve takdir ediyoruz.

Şimdi gelelim cepheleşme olayına...

Eğitimin kaç ayağı var ise o kadar da cephe açılmış diyebilirim. 

Evet doğru okudunuz. Uydurmuyorum. 12 senelik öğretmenlik hayatımda bizzat şahit olduğum durumu aktarıyorum.

Affedersiniz dört ayaklı bir hayvan düşünün. 

Her bir ayağının farklı yönlere doğru meylettiğini varsayın.

Aralarında bir uyum olmadığını tahattur edin.

Birbirlerine inat koordinasyonu bozduklarını düşünün.

Sonuç tahmin ettiğiniz gibi...

O hayvancağız ne ayakta durabilir, ne yürüyebilir, ne ilerlemesi mümkün olur ne de herhangi bir uyum söz konusu olamaz. 

Olduğu yerde çökmeye mahkum olur.

Aynen öyle de;

Eğitim sistemimizde kaç ayak varsa ki akademisyenlere göre 3 galiba, umurumda değil. Bana göre :

1. Üst makamlar

2. İdare veya yöneticiler

3. Öğretmenler

4. Veliler, ebeveynler

5. Öğrenciler

6. Çevre, ortam

Normal şartlar altında üst makamların yani bilirkişi durumunda olanların; eğitimi toplumun ihtiyaçlarına ve asrın gereksinimlerine göre şekillendirmesi ve süreklilik kazandırması gerekiyordu.

Ama maalesef bizim uzun süreli bir vizyonumuz yok.

Vizyonumuz bakanlarımızın ömrü ile sınırlı kalıyor.

Hep kısa koşu yapıyoruz. Maratonlar bize göre değil... Ve birinci ayak iflas etti...

Normal şartlar altında idare veya yöneticiler ile öğretmenlerin uyumlu, işbirliği içerisinde çalışmaları gerekiyordu. Ürün kalitesini arttırmak için bir ahenk oluşturmaları bekleniyordu. Fakat bu da farklı sendikadan olan öğretmen ve idarecilerin birbirlerine cephe açmasıyla son buluyor. Uyum ve ahengin ruhuna Fatiha okutuyorlar. Farklı sendikadan olan öğretmenler pusuya yatmış birer avcı gibi idarenin bir anlık gafletini bekliyorlar. Bir açık yakaladılar mı görün o zaman siz kıyameti...

Müdür veya idare de ''Madem öyle al sana böyle'' diye bir etki tepki gel-giti oluşturunca ve üstüne de mobbing uygulayınca değmeyin, çay demleyip uzaktan seyre dalın... İkinci ve üçüncü ayaklar da iflas etti mi? Etti...

Normal şartlar altında öğretmen-veli iletişiminin öğrencilerin başarısına pozitif etki etmesi babından maksimum düzeyde olması bekleniyor muydu? 

Evet diyelim gitsin...

İstisnalar kaideyi bozmamakla beraber, ne yazık ki öğretmen odalarında ''Yine mi veli'', ''Ay bıktım vallahi bunlardan'', ''Kendi çocuğuna sahip çıkamıyor, biz mi adam edeceğiz''... gibi nahoş ifadeler ile sanki veliler illetmiş gibi yaka silken bir eğitim camiası...

Veliler de yine aynı şekilde istisnalar kaideyi bozmamakla beraber olaya sadece not odaklı bakıyorlar. Objektif ve tarafsız not veren hakkaniyete dikkat edip hassas mizanlarla not veren öğretmenleri adeta aforoz ediyorlar. Eğitimin belini kırıyorlar. Sonra şişirme notlar ve hormonal dengesizlik...

Diğer ayak da iflas etti mi sevgili kari? Kaldı mı uyum muyum? 

Yani...

İdare ve velileri anlatmaya gerek var mı bilmiyorum. BİMER'ler, 147'ler havada uçuşuyor...

Yani kısacası dostlar:

Öyle bir eğitim sistemi ki:

Veli öğretmene cephe açmış,

Öğretmen veliye...

Veli idareye,

İdare veliye...

Öğretmen idareye,

İdare öğretmene...

Sonra öğretmen öğretmene...

Öğrenciler ise hepsine...

Hadi gel de bu ortamda başarı bekle...

Selçuk Tütak

Eğitimci Yazar  

HABERE YORUM KAT
UYARI:

Yorum yazarak topluluk şartlarımızı kabul etmiş bulunuyor ve tüm sorumluluğu üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan kamuajans.com İnternet Sitesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.